• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam156
Toplam Ziyaret101995
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu
Kadim Meslekler:

Kadim Meslekler:

Anadolu'nun Unutulmaya Yüz Tutmuş El Sanatları

 

 

Kadim Meslekler: Anadolu'nun Unutulmaya Yüz Tutmuş El Sanatları - 1
Anadolu, bu topraklara yüzyıllardır hakim olan uygarlıkların etkisiyle farklı dillere, dinlere ve kültürlere ev sahip yapmıştır. Son olarak Osmanlıyla birlikte onlarca farklı kültürden insanın bir arada yaşaması ve etkileşim kurması bu topraklardaki kültürel zenginlik, binlerce yılın izini taşıyan el sanatlarının ve mesleklerin oluşmasına yol açmıştır.

Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle sanayileşmenin artması, nüfusun artması, insanların değişen ihtiyaçları ve talepleri, büyük beceri gerektiren ve her biri sanat eseri olan ürünlere olan ilginin azalmasına neden oldu. Azalan bu ilgiyle de her biri bin bir zahmetle yapılan ürünlere ait meslekler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Ustalar gençlere el vermezse, el sanatları unutulur, kaybolur.... İnsanlık ilk önce taşı yonttu. Sonra o taşı yontacak aletleri taştan yapmaya başlayarak, taş ustası oldu. Bu iş için aletler yaptıkça elleri ustalaştı. Bu ustalaşan eller; aletleri, eşyaları, giysileri ve yaşadığı yerleri değiştirerek güzelleştirdi. İnsanoğlu zaman içinde her alanda ustalaştı, zihniyle ustalaştı, eliyle ustalaştı ve sanatı da ustalaştı. Tüm bu ustalaştığı sanatları çocuklarına öğretti, nesilleri boyu aktardı.

Aktarılan bu sanatla usta eller Mardin'in taş evleri yonttur güzelleştirdi. Göbekli Tepe'de usta eller 'T' biçimli büyük taşları yonttu ve göklerdeki tanrısına ibadet ederek saygısını sundu. Aynı usta eller Çatalhöyük'te, koltuğun üzerine oturan 'Ana Tanrıça' figürünü belirleyerek taşı yonttu ve günümüze kadar gelerek bize kültürlerini aktardı. Karagöz'le Hacivat'ı oynatarak eğlendi. Erzurum Oltu'da oltu taşını çıkararak oydu, Eskişehir'de lületaşını deldi, gümüşü oya gibi işleyerek telkâri dedi, elini, boynunu, bu güzelliklerle donattı. Eli ustalaştıkça zihni ustalaştı, sanatı güzelleşti ve doruğa ulaştı.

Ancak günümüzde tüm bu ustalar ve onların el emeği göz nuru sanat eserleri unutulma tehlikesiyle karşı karşıya. Türünün belki de son örneklerini görebileceğiniz bu sanat eserlerini yerinde, ustasının elinde şekillenerek görmek isterseniz bu destinasyonlardan birini ziyaret edebilirsiniz.

Kargı Bezi Dokumacılığı / Çorum

Kargı bezi dokumaÇorum'a özgü bir dokuma çeşidi olan Kargı Bezi dokuması, mahalli el sanatlarımızdan biridir. Kargı ilçesinden adını alan dokuma, kıyafetlerin yanı sıra masa örtüsü, perde gibi ev mefruşatlarında kullanılırdı. Yaklaşık 1 asırlık bir geçmişe sahip olan Kargı bezinin ilk üretimi, yöre halkının temel giysi ihtiyacı göz önünde bulundurularak ortaya çıkmıştır.
Kargı bezi dokumaUnutulmaya yüz tutmuş olan bu el sanatı hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; Kargı bezinin ilk zamanlar Kızılırmak vadisindeki yerleşim birimlerinden olan Gökçedoğan, Köprübaşı, Karacaoğlan köylerinde dokunduğu tespit edilmiştir. Epey bir zaman ve yoğun bir el emeği isteyen bu dokumacılık türü maalesef sanayileşmeye yenik düştü ve eskiye oranla bu dokuma türüne ilgi git gide azaldı. Kargı bezi dokuması, günümüzde Çorum'un Gökçedoğan köyünde birkaç aile tarafından da olsa eski usul ve yöntemlerle devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

 Lületaşı İşleme Sanatı / Eskişehir

LületaşıEl sanatları içerisinde nitekim daha şanslı bir yanı var lületaşı işlemeciliğinin. Çünkü Eskişehir'de meraklıları bu el sanatını halen yapıyor ve genç nesil de bu sanata merak salmış durumda. Beyaz altın olarak da isimlendirilen lületaşı bu adı sahip olduğu beyaz renkten alır ve dünya genelinde en kalitelisi Eskişehir'de çıkarılır. Toprağın 20 ile 130 metre kadar altında yumrular halinde bulunan bu taş için özel kuyular açılmakta.
LületaşıBu taş günümüzde tütün çubuğu, pipo, nargile uçlarının yapımında kullanılmakta. Biraz eski dönemlerde ise lületaşından ustalar; kap kacak, kutu, fincan, heykel gibi eşyalar yaparlarmış. Eskişehir'in çarşılarında halen bu el sanatıyla ilgilenen ustaları görebilir, kendiniz ve sevdikleriniz için lületaşı satın alabilirsiniz.

Kazaziye İşleme Sanatı / Trabzon

KazaziyeTarihi çok eskilere dayanan Kazaziye, incecik 1000 ayar gümüş ya da 24 ayar altın tellerden yapılmakta olup asla kaynak kullanılmaz. Sadece elle örülerek yapılan bu sanat, çeşitli boyutlardaki şişlerin ve iğnelerin kullanılmasıyla elde edilmekte. Oldukça eskilere dayandığını belirttiğimiz bu el işinin en eskisi olan uçan at broşunu Uşak Müzesi'nde görebilirsiniz.
KazaziyeTrabzon'da 1910'lu yıllarda elliden fazla bu işin ustasını bulabilirdiniz. Ancak günümüzde bu sayı oldukça azdır. Kazaziyeyi günümüzde kadınlar; kolye, bileklik, küpe gibi takı olarak kullanırken erkekler tespih püsküllerinde tercih etmekte.

Taş Yontma Sanatı / Mardin

Taş yontmaAnadolu'nun en kadim topraklarından biri olan Mardin yüzyıllar boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Mardin'de kiliseler, manastırlar, medreseler, camiler, hanlar ve evler bölgenin dayanıklılığıyla ünlü taşından yapılmıştır. Günümüzde bu taş işlemeciliğinin en güzel örneklerini halen görebilmekteyiz. Mardin'de ustaların ellerin sanata dönüşen bu özel taş tebeşirimsi bir özellik sunuyor. İnce ve tane yapılı olması çıkartıldığında rahatlıkla işlenebilmesine imkan tanır.
Taş YontmaTaş ve testere ile kesilebilmesi, matkapla delinebilmesi, sert kesicilerle yontulabilmesi ustaların elinde sanata dönmesindeki en önemli etken. Mardin taşı işlendikten sonra güneş ve su ile temas ettiğinde sertleşiyor ki bu durum yontulmaya elverişli bu taşın en belirgin ve en önemli özelliği. Türk el sanatları alanında dekoratif taş işçiliği yaşanan dönemlere göre farklılıklar gösterse de ustalıkta yüksek kalitesini her zaman korumayı hep başardı.

Sedef Kakma El Sanatı / Sakarya

SedefkakmaSedef kakma sanatıyla uğraşan ustaya 'Sedefkâr' denir. Yıllar boyunca nesilden nesle büyük bir ustalıkla aktarılarak günümüze kadar gelmeyi başarabilen sedefkârlık sanatı mimari ve süslemecilik alanlarında kullanıldı. Özellikle 16. yy ve 17. yy. sedefkârlık dönemin en önemli meslekleri arasında gösteriliyordu. Ancak 18. yüzyıla gelindiğinde sedefkârlık bu önemini yavaş yavaş yitirmeye başladı.
SedefkakmaSedef kakmacılığı genellikle ceviz, meşe, abanoz gibi ağaçlardan yapılan süsü eşyalarının zeminine çizilen desenler nazikçe oyulur, sonra istiridye kabuğundan yapılan aynı formda kesilen sedef, sıcak tutkalla oyulan yere yapıştırılır. Önce kaba tesviyesi sonra da ince tesviyesi yapılan ahşap cilalanır ve böylece sedef kakma işi sonlanır.

 Çömlek Yapımı Sanatı / Avanos

Çömlek yapımıNevşehir'in yaklaşık 18 km. kadar kuzeyinde bulunan Avanos'ta çok sayıda çömlek atölyesi hizmet vermekte. Buradaki bu seramik yapımı geleneği çok eskilere taa Hititlere kadar dayanır. Kızılırmak'ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik ustalarının elinde yüzyıllardır şekillenmeye devam ediyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hititlerden bu güne çarkla yapılan çanak çömlek ustalığı kavimden kavme, babadan oğla öğretilerek günümüze kadar ulaştı. Çömlekçilik aslında Anadolu'nun hemen her yöresinde çok eskilerden bu yana yapılan el sanatlarından biridir. Günümüzde çömlekçilik sanatı birkaç yörede az sayıda kalan ustasıyla hayatta kalmaya ve yaşamaya çalışıyor.
Fotoğraflar: Atlas Dergisi.

Edirnekâri / Edirne

EdirnekariAdından da anlaşılacağı üzere Edirne'ye has bir el sanatı olan Edirnekâri, 'Edirne işi' anlamına geliyor. Edirnekâri; Osmanlı'nın son dönemlerinde ortaya çıkmış olup 18 yüzyıldan günümüze ahşap üzerine yağlıboya ile yapılan süslenmiş eserlere verilen genel isim. Gelin kızlar için çeyiz sandığı, yazı kutusu, para kutusu ya da çekmecesi, yüklük ve dolap kapakları gibi ahşap yüzeylere sahip nesnelere Edirnekâri uygulanabiliyor. Edirnekâri'de; belinden kurdele ile bağlı buketler, vazo içinde stilize edilmiş çiçekler ve tabak içinde meyve kompozisyonları sıklıkla tercih edilen motiflerin başında geliyor. Bu motifler üzerinde renklerin açık - koyu tonları, ışık ve gölge oyunları kullanılır. Hazırlanan ahşaplar son olarak motiflerinin korunması için cilalanır.

 Kutnu Kumaşı Dokumacılığı / Gaziantep

Kutnu BeziÖzel bir dokuma türü olan Kutnu dokumacılığı ülkemizde sadece Gaziantep bölgesinde yapılan bir ipekli dokuma türüdür. Bölgenin yerel değerlerinden sadece biri olan kutnu bezinin yolculuğu, el tezgahlarında ipliğin kumaş haline gelene kadar dokunmasıyla başlar. Suni ipek ve pamuk ipliğinin bir araya gelmesiyle el tezgahlarında işin ustaları tarafından dokunan kutnu kumaşının farklı türleri de mevcuttur. Dokumacılığına ilk başlandığı yıllar oldukça eskiye dayanan kutnu kumaşı, çeşitli boyalara birkaç kez batırılır. Boyalara batırılan kumaş kendine has bir motife ve renge sahip olur. Artık Antep bölgesiyle özdeşmiş olan kutnu kumaşı yöresel kıyafetlerin yanı sıra çeşitli aksesuar, çanta, terlik, perde vb. birçok üründe kullanılır.

Savatlı Gümüş İşlemeciliği / Van

SavatSavat, bir alaşımın adıdır. Bu alaşım yani savat, gümüş eşyaların süslenmesinde kullanılır. Gerdanlıklar, saç tokaları, saç bağları, tepelikler, bilezikler, yüzükler, kemerler savatla en çok yapılan süs eşyaları arasında yer alır. Taa antik çağlara kadar uzanan bu el sanatına yöre halkı 'Sevad' demektedir. 950 ayar 1 ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun, bir miktar kükürt 750 santigrat derecelik bir sıcaklıkta eriyik haline gelene kadar karıştırılır. Bu karışımdan ortaya çıkan alaşıma savat denir. Biz yukarıda, ustalara sorduğunuzda söyledikleri genel ölçü miktarını yazdık ancak bu işi yapan her ustanın kendine has bir ölçü miktarı ve karşım şekli mevcuttur. Isıtılıp karıştırılarak ortaya çıkan savat adlı alaşım soğumaya bırakılır. Soğuyan madde, toz halini alıncaya dek önce örs üzerinde, sonrasında da havanda iyice dövülür. Elde edilen toz savat, gümüş bir eşya üzerine daha önce açılmış olan kılcal kanallara iki yolla sürülür. Bu iki yoldan biri tıpkı tabaktaki bir yemeğe tuz serper gibi serpilmesidir. Diğeri de boraks ile sulandırılarak çamur haline getirilip boşluklara sıvanarak doldurulmasıdır. Sonra tekrar ateşe tutulan ve sıcakla eriyen savatın konulduğu boşluklara iyice nüfuz etmesi sağlanır. Sonrasında yine soğumaya bırakılır. Son aşama olarak da cilalanır.

İpek Dokumacılığı / Hatay

İpek dokumasıİpek dokumacılığı denince akla hep ilk olarak Bursa gelir. Ama biz size ipek dokumacılığında Bursa kadar ileri gitmiş başka bir şehrimiz olan Hatay'daki el tezgahlarından bahsedeceğiz. Hatay'da kozacılık yaparak ipek böceği beslemeciliği 1900'lerden çok daha eskiye dayanır. Hatay'da o dönemlerde köylülerin yetiştirdiği ipek böceğinin kozaları dokuma yapan ailelere satılırdı ve bir zamanlar Hatay'ın hemen her köyünde ipekçilik önemli bir gelir kaynağıydı. Evlerde dokunan bu ipek kumaşlar yalnızca özel sipariş üzerine büyük şehirlere gönderilirdi. Kozalardan elde edilen ipek lifleri birçok aşamadan geçerek ip haline getirilir ve el tezgahlarında sabırla dokunurdu ve artık neredeyse hiç kalmadı, ipek böcekçiliği ve tezgahlarda dokunan ipekli kumaşlar.

 Yazma Baskı / Tokat

Yazma BaskıOsmanlı dönemine kadar uzanan bir geçmişe sahip, yazmacılık. Yurt genelinde yapılan bu el sanatının en güzel örnekleri hep Tokat ilinden çıkardı. Bu sanat; kalem işi ve baskı yazma olmak üzere iki türe ayrılır. Kalem işi yazma, kumaş fırça ile boyandığı için daha yavaş bir üretime sahip. Baskı yazmalarda ise, sulak alanda yetişmiş olan ıhlamur ağacından yapılmış kalıplar kullanılır. Bu ağaç kütüğünün üzerine desen kalemle çizilir. Çizilen desen ortaya çıkana kadar özel bir bıçakla oyulur. Kaç tane desen ve renk kullanılacaksa o kadar kalıp hazırlanır. Bu her iki yöntem kullanılarak baş örtüsü yani yazmalar hazırlanır. Aslına bakarsanız bu yöntemlerle sadece başörtüsü değil bohça, sofra örtüsü, yorgan ve yastık yüzü gibi eşyalar da hazırlanır. Fotoğraf: Biz Evde Yokuz

 Boynuz Tarak / Sivas

Boynuz TarakSivas'ın en ünlü el sanatı olarak bilinen boynuz tarak için; öküz, manda, koç boynuzu kullanılır. Bu hayvanların boynuzları alındıktan sonra bir süre kurumaya bırakılır. Kuruyan boynuzlar en ince ayrıntısına kadar iyice temizlenir ve ateş ocağına konur. Böylece boynuzun tarak olma yolculuğu da ustasının elinde başlamış olur.
Fotoğraflar: Atlas Dergisi 
  
1099 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın