Türkiye’nin yaşayan miras değerlerinin ve eşsiz kültürel hazinelerinin kayıt altına alındığı ulusal envanter Bakanlık Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Okan İbiş başkanlığında, çeşitli üniversitelerden uzman akademisyenlerin de katılımıyla oluşan Somut Olmayan Kültürel Miras Değerlendirme Kurulu’nun aldığı kararla yeniden düzenlendi.
Alınan kararlar neticesinde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren Somut Olmayan Kültürel Miras İl Tespit Komisyonu tarafından teklif edilen “Evrenye Bıçağı Yapımcılığı”, “Yazmacılık (Taş Baskı) Geleneği”, “Su Değirmeni Kültürü” ve “Beziryağı Değirmeni Kültürü” adlı dört unsur Ulusal Envantere alındı.
Böylelikle “Tosya Çakısı Yapımı”, “Azdavay Kuşağı”, “Çarşaf Bağı”, “İmece Geleneği” ve “Kına Gecesi Geleneği” olmak üzere daha önce beş olan UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envantere kayıtlı unsur sayımız yeni alınan unsurlarla birlikte dokuza ulaştı. Kastamonu 81 İl arasında SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS unsur sayısı ve YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ sayısı bakımından üst sıralarda yer almaktadır.
Yöresel Kıyafetler
Kadın Giysileri : Başa fes giyilip üzerine yuvarlak kasnak geçirilir.Kasnak kenarları inci, altın veya boncuklarla süslenirdi .Bunların üzerine simli ve oyalı tülbentler , yüzü açıkta bırakacak şekilde örtülürdü.Sırtta çeşitli isimler alan gömlekler bulunur , bunların üzerilerine işli ceket, giyilirdi.Bele çok renkli kuşaklar (Püsküllü)takılır, bacaklara ince dantel veya oya işi don, üzerine bol şalvar, ayaklara da mest ve çeşitli isimler de terlikler giyilirdi.
Erkek Giysileri : Eski tarz yerini tamamen yeni biçimlere bırakmıştır. Eskiden başa renkli fes giyilir,üzerine ucu aşağıya doğru sarkıtılan yazma sarılırdı. Sırtta iç gömleği, bunun üzerinde düz veya içli cepken olur, belde renkli kuşak onun üzerinde de meşin silahlık bulunurdu, bacaklara şalvar denilen ağları diz kapaklarına kadar sarkan; pantolon, ayakları uçları kıvrık tulumbacı yemenisi giyilirdi .Göğüs üzerine çapraz olarak köstek denilen altın saat zinciri sarılırdı.
Yaren Kültürü
Kastamonu-Tosya’da Yâren geleneğinin geçmişi, eskiden uzun kış gecelerinde Tosya’nın köy evlerinde ve konaklarında “Ferfene”, merkezde ise “İrfaniye Geceleri” adıyla, ilk zamanlar ilçe merkezi ve köy merkezlerinde, daha sonra da bağ evlerinde düzenlenen toplantılara dayanmaktadır. Bu organizasyonlarda seyirlik oyunlar oynanır, yemekler yenir, sohbet ve muhabbet edilerek hoşça vakit geçirilirmiş.
Yâreni oluşturan 24 kişinin her birinin bir Oğuz boyunu temsil etmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman yapılan araştırmalar sonucunda 17 ve 18. yüzyılda Kastamonu Sancağı’nda Faruk Sümer’in tespitine göre 6 Kayı, 2 Bayad (Bayat),2 Karaevli, 5 Dodurga, 9 Avşar (Afşar), 5 Çavuldur (Çavundur), 6 Çepni, 8 Eymür (Eymir), 6 Yüregir, 8 İğdir, 3 Büğdüz, 1 Bayındır yerleşim alanın mevcudiyeti olduğu belirtmiştir. Toplamda 24 Oğuz boyunun 12 tanesinin Kastamonu’da olduğu tespit edilmiştir. Bu boyların isimleri (Kayı, Bayat, Kargın, Avşar, Çepni, Kınık) köylere verilmiştir. Bu araştırmalar neticesinde yeterli kişinin ve gerekli ortamın bulunmasıyla 2009 yılında Tosya Yâren Meclisi’nin kurulması sağlanmıştır. Aynı sene içerisinde mekânlarını ayarlayıp düzenledikten sonra Ocak Yakılmaya başlanmıştır.
Tosya Yâren sohbetleri, Cumartesi akşamları yapılan yemekli toplantılara “Yâren yemek” ya da “Ocak yakmak” adı verilir. Yârenlerin ocak yakma toplantıları Ekim ayının ilk Cumartesi günü başlayıp Mart ayının son Cumartesi arasındaki zaman zarfında içerisinde olağanüstü bir durum olmadığı takdirde her hafta sonu icra edilir. Genellikle akşam sekizde başlayan toplantı, misafirlerin geldikleri uzaklığa ve ortamın durumuna göre ortalama gece bire kadar devam eder. Misafirler uğurlandıktan sonra Yâren mahkemesinin kurulmasıyla sona erer.
- Neredeyim :
- Kültür
- Halk Kültürü
Seyirlik Oyunlar
SEYİRLİK OYUNLAR, ORTAOYUNLARI:
Kastamonu'da seyirlik oyunlar ve ortaoyunları kına gecelerinde, asker uğurlama törenlerinde oynanır. Hayvanları, meslekleri simgeleyen oyunlar halkı güldürüp eğlendirmeyi amaçlar. Kumar, Arap, Leylek, Bahar Çalgısı, Ramazan Hocası, Tütün Kıyma, Duvar örme. Kolan Dokuma gibi oyunlar aynı zamanda halkın yaşama biçimini yansıtır. Köçek ve Heyamola da müzikli seyirlik oyunlara örnek gösterilebilir.
Heyamola: İnebolu ve çevresinde Deniz Bayramı eğlencelerinde erkeklerin oynadığı oyunlardandır. Bir grup, yerde halka oluşturur, öbürleri onların omzuna çıkarak kule yaparlar. Kule kimi kez üç kata yükseltilebilir. Beceri isteyen oyunda oyuncular kuleyi kurduktan sonra müzikle sağa sola sallanarak oynarlar. Oyunun sözleri şöyledir:
Solo: Bismillahi başlayalım Koro: Helessahelessa
Solo: Ayva turunç taşlayalım Koro: Helessa yelessa Solo: Biz bu işi nişleydim
Koro: Helessa yelessa Solo: Bu yıl burda gışlayalım
Koro: Helessa yelessa
Heyamola yessa yessa
Mola heyamo
Ya mo heyamo
Mola heyamo
Helessa sellim yessa yessa yessa
Şeytan Çık: Oyunda bir hoca, yardımcısı, şeytan ve üç köylü vardır. Geniş bir alanda ya da köy odasında oynanır. Hocaya sakal takılmış, sırtı yastıkla kamburlaştı-rılmıştır. Yardımcısı güçlüdür, önünde su dolu bir kova vardır. Şeytan daha çok oyunu bilmeyenlerden seçilir. Hoca ortaya gelerek, daha önce oyunlar oynamış seyircilere "Hemşehriler, bir oynadınız, iki oynadınız, üç oynadınız. Bakıyorum oyunlarınız oyun değil! Hele bana bunun nedenini sorun söyleyeyim. Arkadaşlar vakit geçti, sebebini anlatayım. Darılmayın ama içinizde bir şeytan var" der. Köylüler bakınırlar. Biri bağırır: "Hoca öyleyse bu şeytanı sen ortaya çıkar", öbürleri de ona katılır, şeytanı bulmasını isterler. Hoca, seyirciler arasında gezinir, birkaç kişinin sırtını yoklar. Sonunda birini kolundan tutup alanın ortasına çeker, oturtur. Ceketini çıkararak, bir kolunu başına geçirir. Seyirciler gülüşürken, kulağına "Anaların doğuramadığı, babaların besleyemediği, ninelerin beleyemediği benim kulunum, tayım. Ben sana 'Şeytan çık' dediğimde 'Çıkmam' diye bağır" der. Şeytan bunu kabul eder. Hoca sağını solunu göremeyen şeytana bağırır: "Şeytan Çık", şeytan, "Çıkmam" der. Bu birkaç kez yinelenir. Bunun üzerine hoca üç kez ıslık çalar. Elinde su dolu kovayla bekleyen adam, ceketin kolundan suyu döker. Şeytan yerinden fırlar, kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Seyirciler gülüşür.
Çocuk Oyunları: Kastamonu ve çevresindeki oyunlar öbür illerdeki oyunlara benzer. Erkek çocukların oynadığı cin kuyusu, ellebaş, geldi göçen, minder, çiydem, ateş oyunları, avcılık, askerlik, bezirgan başı, köse, esnaf, düğün, tuz yükü; kız çocukların oynadığı elhop kayası, çevirmeli elhop, bilye, dana, kuyu kayası, üç ve dokuz taş, takt ak, sobe takt ak. gibi oyunlar kimi ayrılıklarla öbür illerde de görülür. Bunlardan biri de Kastamonu'da "Köylen" denilen değnek oyunudur.
Köylen: 5-6 kişiyle oynanır. Oyunda herkesin bir sopası vardır. Bir de ağaçtan bir top kullanılır. Her oyuncu için topun sığabileceği büyüklükte çukurlar açılır. Biri ebe seçilir. Ebe, topu çukurlardan birine sokmaya, öbürleri de ellerinden geldiğince uzaklaştırmaya çalışırlar. Top kimin çukuruna girerse o ebe olur. Oyun böylece sürdürülür.
Kastamonu İsminin Efsanesi
Kastamonu efsaneleri içinde en kuvvetli görünen ve bu güne kadar kullanılanı Kastamonu Şehrinin ismiyle ilgili olanıdır:
Yaygın bir rivayete göre Türkler tarafından Kastamonu Kalesinin fethi sırasında; Bizans Tekfur'unun güzel kızı Moni'nin yakışıklı Türk Kumandanına tutkusu, dadısı vasıtasıyla bildirilip, karşılık veren Komutana kale kapısının anahtarlarının teslimi ile uzun müddet kaleye girmeye muvaffak olamayan Türk askerlerinin aniden kaleye girdiğini görünce, durumu anlayan Bizans Tekfuru güzel kızı Moni’yi kale burcundan aşağıya atması üzerine Türkler tarafından söylenen "Kastın ne idi Moni'ye" sözü önce askerler arasında, daha sonra da Halk dilinde Kastamoni şeklini almış olsa gerektir. Bu gün Moni'nin aşağıya atıldığı yer "Kırk Kız" türbesi olarak bilinmekte ve halk tarafından saygı duyulmaktadır. Kırk kız denmesine sebep, herhalde, "Tam Kırk parçaya ayrıldı" sözünün anlatılmak istenmiş olmasıdır.
Maniler
Kastamonu halk edebiyatının kuvvetli merkezlerinden biri olarak bilinir. Maniler bilhassa köylerde bağ ve bahçelerde çalışan kadınlar tarafından yapılır ve söylenirdi. Aşağı, yukarı Kastamonu İl ve İlçelerinde 20 sene öncesine kadar köylü olup da mani bilmeyen kadın yok denecek kadar azdı. İl Merkezi, Daday, Tosya, Taşköprü ve Araç köylerinde 3500'e yakın mani derlenmiştir.
Bazı Mani örnekleri:
Geyik gibi yörürsün /Al fistanı sürürsün /Çez göğsün düğmesini /Kaymak tenin görünsün
Ay buluta burunsun / Beyaz-gerdan görünsün /Beni yardan ayıran /Sürüm sürüm sürünsün
Terziler kumaş biçer /Hasretliler zerh içer /Dünya bir konak yeri /Gelen durmaz tez geçer
Galeden inmem diyor /Lahuri giymem diyor /Olursa canfes olsun/ Goynuna girmem diyor
Küreden aldım bakır /Yarin gözleri çakır /Sevdüğümün yoluna /Gurban olsun bu fakır
Ay ışıktır varamam /Dile destan olamam /Ay buluta girince /Bağlasalar duramam
Yumak yumaktır elin /Gayet incedir belin /Yılana baş eğdirir /O senin tatlı dilin
Beni kimse asamaz, asar ise yâr asar /Eğer sen tabib isen gel sineme yara sar;
Elmayı dile dile /Kamayı sile sile /Yedi mendil çürüttüm /Göz yaşımı sile sile
Tüfeğim dolu saçma /A giz göğsünü açma /İçimde derdim çoktur /Bir yarada sen açma
Dokuma El Sanatları
Kastamonu ve yöresi geleneksel el sanatları yönünden çeşitlilik ve zenginlik gösterir.Her ne kadar son yıllarda şehirlere sürekli göçler , teknolojik gelişmeler , hızlı ve ucuz üretim el sanatlarının giderek artmasına karşın yine de Kastamonu ve çevresinde geleneksel el sanatlarının yaşadığını görmekteyiz.İşte bunlardan birkaçı:
Kastamonu ve İlçelerinin en yaygın gelir getirici olan el sanatı Çarşaf Bağı özellikle yerli dokuma "sarı kıvrak" yatak çarşaflarının iki uzun kenarına veya dört kenarına pamuk ipliğinden alet kullanılmaksızın kadınların parmak uçları tırnakları marifetiyle düğümler atılarak yapılan süslemelerdir.
Cide,Şenpazar,Küre,Azdavay,Pınarbaşı ilçelerinde keten dokumalarına rastlanılmaktadır. üz ve renkli dokuma olarak yatak çarşafı,en böze (kadın iş önlüğü,başörtüsü.peşkir, göynek) dokumalarına sık olmasa da rastlanmaktadır. Tosya ilçemizdeki tela imali giyim sektörünün ihtiyacı için yaşamaktadır.Düz, beyaz tiftikten iç kuşağı ve renkli üç dilim kuşağı, hamam kesesi Türkiye çapında aranmaktadır.
Kastamonu Merkez , Daday ve Devrekani ilçelerinde düz beyaz patiska bez üzerine , ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel , geometrik motif işli , değişik boyutlardaki ahşap kalıpların özel hazırlanmış tek renkli boyaya batırılıp basılması suretiyle Sofra Bezi "sini bezi" yapılmaktadır.
Çağımızdaki gelişmeler nedeni ile pek çok sanat dalı kaybolmaktadır. Bunlardan biri de oya sanatıdır. Kastamonu'da iğne oyacılığını geçim kaynağı olarak kullanan sanatkârlar hayatta iken bilgi ve görgülerini belgelemek amacıyla, bu araştırmaya başlanmıştır. Kastamonu merkez ilçesi Topcuoğlu, İsfendiyarbey, Aşağıİmaret, Kırkçeşme, Hisarardı, Beyçelebi, Ayalar mahallelerinde yaşamakta olan, 45-80 yaşları arasındaki 42 oya ustasına ulaşılmıştır. Yapılan görüşmeler sonunda, eserleri incelenmiş, örnekler alınmıştır.
İğne oyası, mendil, yazma, göynek yakası üzerine ipek İpliği ve iğne kullanılarak örülen veya örüldükten sonra dikilen düğümlü örgü sanatıdır.
Kastamonu'da hatıra iğne oyaları gelenek olarak, kutular içinde ve sandıklarda saklanıp nesilden nesile aktarılmaktadır. 80 yaşındaki oyacının anneannesinin annesinden kalma oya örneği, en az 150-200 yıllık oyadır. Kastamonu'da oyacılığın daha eski yıllardan bu yana var olduğu tahmin edilmektedir, iğne İle yapılan örgülerin XII. yüzyılda Anadolu'dan Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya geçtiği belirtilmektedir (Özben, 1948:4). Ulaşılan canlı kaynaklardan sağlanan bilgilere göre, Osmanlı'nın son döneminde de erkekleri savaşa giden kadınların tüccarlar aracılığı ile Avrupa'ya oya sattığı ve geçimini sağladığı öğrenilmiştir. Günümüzde az da olsa bu sanatı devam ettirenler bulunmaktadır.
Kadının önem verdiği bir konu da süslenmektir. İpeğin üretimi, oyanın yapılması tamamen kendi eseri olduğundan, daha ucuz bir şekilde süslenmesini sağlamakta; aynı zamanda sanat yönünü ortaya çıkardığından, ona toplumda bir statü kazandırmaktadır. Ayrıca, kadının ekonomik bağımsızlığını da sağlamaktadır.
Ahşap El Sanatları
AĞAÇ EL SANATLARI
Eski çağlardan beri başta örtünmek ve korunmak amacı ile El sanatlarının ilk örnekleri ortaya çıkmıştır. El sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıttığı için zaman içerisinde yaygınlık kazanarak geleneksel hale gelmiştir.
Geleneksel Türk El Sanatlarınına örnek olarak ; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb. sıralanabilir.
Günümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır. Fakat bununla birlikte el sanatlarının en önemli yanı emeğin sonunda ortaya çıkması ve seri olarak üretilmediğinden belli bir değere sahip olmasıdır.
Taş Baskı
Kastamonu Merkez ve Daday, Devrekani ilçelerinde yapılmış olan bölgeye has önemli ürünlerden biridir.
Düz beyaz patiska bez üzerine, ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel, geometrik motif işli, değişik boyutlardaki ahşap kalıpların, Özel hazırlanmış tek renkli boyaya batınlıp basılması suretiyle meydana getirilmektedir.
Beyaz bez Üzerinde siyah olarak meydana getirilmiş olan "sini bezi", sofra örtüsü, masa Örtüsü, kadın baş örtüsü olarak kullanılmıştır. Son yıllarda Kastamonu'nun en sevilen hediyelik eşyası olan sini bezine değişik uyarlamalar yapılarak, etek, perde, örtü olarak kullanıldığı görülmektedir.
Taş baskı ve yazma ustası Cemil KIZILKAYA, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2012 yılında "Yaşayan İnsan Hazinesi" ilan edilmiştir.
Tosya Kuşağı
Tiftikten elde bükülerek elde edilen ipliklerle el tezgahlarında dokunan kuşakların eni 25-30 santimetre kadardır. Bel sağlığı için çok aranan kuşaklar dört gücülü tezgahlarda dokunduğu için kendinden desenli dokuma türündendir.
Kaşıkçılık
Ormanlardan kaşıklık şimşir sağlanmasını ayrı kişiler, imalatı ayrı kişiler yapmaktadır. Kaşık, çatal, yemek maşası, menteşeli çatal kaşık, halkalı çatal kaşık belli başlı şimşir ürünlerdir.
Sıcak suya ve makinede yıkamaya dayanıklı olan şimşir kaşıklar, sağlık şartlarına da uygundur. Son yıllarda kayın ağacından da kaşık yapılmaktadır.