• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi56
Bugün Toplam79
Toplam Ziyaret100121
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu

Van

 

El Sanatları

Kilimcilik Van El Sanatları arasında önemli bir yere sahiptir. Düz dokumalar arasında yöre insanının hayvancılıkla uğraşmasının sonucu kilimcilik yaygınlaşmıştır. Geçmişte yöre insanının evlerinde yaygı, minder, yastık, hurç, erzak torbası, çuval, çocuk beşiği, yük örtüsü olarak kullanılmıştır. Mahalli bitkilerden elde edilen kökboyalarıyla boyanan kilimlerde kullanılan renkler; bordu, lacivert, Van beyazı denilen kirli beyaz, naturel kahverengi kullanılmaktadır. Van kilimlerinde ayrıbir güzellik ve duygu vardır. Motiflere; kurtayağı, akrep, çakmak, muhabbet kuşu, koçboynuzu, elibelinde, kemgöz gibi ilginç adlar verilir.

El sanatları içerisinde Van çorapları, dantel, cicim (mezer) dokumacılığı oya işleri de bulunuyor.

Bunların dışında Van’da gümüş işçiliği de yapılmaktadır. Bu el sanatımızın geçmişi yüzyıllar öncesine dayanır. Gösterişli, süslü ağızlıklar ve tütün tabakaları Osmanlı döneminde yaygın olarak kullanıldığı gibi Avrupa’ya da ihraç edilirdi. Yüzük, kemer, şemsiye sapı, hançer kını,ve kadınların gümüş takılarında Van Savat işinin ayrı bir değeri vardır.

Günümüzde savatlı gümüş işlemeciliği Valiliğin gümüş atelyesi ve yerel atelyelerde yaşatılmaya çalışılmaktadır. İlimizde savat işlemeli kemer, kolye, bilezik, tütün tabakası, ağızlık bulmak mümkündür.

Bir başka el sanatı etkinliği de ceviz ağacı işlemeciliğidir. Özellikle Bahçesaray Kaymakamlığı atelyesi ile Çatak ilçesindeki Mirava isimli özel atelyede; kaseler, biblolar, şamdanlar, tuzluklar, kaşık ve kepçeler, tabaklar ve vitrinlik süs eşyaları olarak üretimi yapılmakta ve satışa sunulmaktadır.

Yöreye has giysiler ve baş süslemeleri de el sanatlarımız arasında önemli unsurlardır.

Vanımız el sanatları bakımından oldukça zengin bir ildir. En önemli el sanatları; oya, çorap, dantel, halı, kilim, cicim, dokuma, gümüş işleme, kese v.b.dir.

SERAMİK SANATI 

Ana malzemesi toprak olan seramik üretimi Anadolu topraklarında 8000 yıl önce başlamış ve tarihi süreç içerisinde gelişerek bir kültür hazinesi oluşturmuştur. Anadolu topraklarını bir parçası olan Van’da da seramik sanatının güzel örnekleri verilmiştir. Seramik sanatının Van’daki başlangıcını burada yaşamış olan Hurilere dayandırmak mümkündür.

Hurriler seramik alanında çok güzel eserler meydana getirmişlerdir. Seramikten meydana getirmiş oldukları testilerin dışını beyaz, sulu çamur tabakasıyla kaplayarak üstüne siyah bir arka fon çekmişler ve bu fonun üstünü geometrik şekiller ve hayvan figürleriyle süslemişlerdir. Testilerin yanı sıra, taslar şişeler ve hayvan şeklinde vazolar da yapmışlardır.

Hurrilerden sonra bölgede hüküm süren Mitaniler de seramik üretmiş, meydana getirmiş oldukları bu eserleri kırmızı, kahverengi ve siyah boyalar kullanarak süslemişlerdir. Mitaniler de süsleme öğesi olarak geometrik şekiller ve koşan, duran, dövüşen hayvan figürleri kullanmışlardır.

Bölgede yaşamış olan bir diğer devletin Urartular olduğunu belirtmiştik.Çanak-çömlek üretimi Urartuların karakteristik sanat dallarından biri idi. Urartuların üretmiş oldukları çanak-çömlekler teknik, renk ve biçim açısından önemli farklarla diğer devletlerin üretmiş oldukları çanak çömleklerden ayrılmaktadır.

Urartu çanak-çömlekleri kırmızı açkılı çanak çömlekler olarak adlandırılmaktadır. Kırmızı açkılı çanak-çömlekler Urartu çömlek üretiminin yalnızca % 5’lik kısmını oluşturmaktadır. Bunlar saraylarda kullanılmak üzere imal edilmişlerdir. Mezarlarda ve tapınaklarda da bu tarz çanak-çömleklere rastlamak mümkündür. Kâseler, şişkin karınlı küpçükler, tabaklar, testiler kırmızı açkılı çanak-çömleklerdi.

Urartular saraylar ve dini törenlerin yanı sıra günlük hayatta da depolamak ya da yemek pişirmek için farklı seramik kaplar kullanmışlardır. Günlük hayatta kullanılan kaplar sıvı gıda, şarap saklamak ya da yemek pişirmek için kullanılmıştır.

Kısa bir süre öncesine kadar Van Gölü kıyısında yer alan Bardakçılar köyünde on iki çömlekçi atölyesinde çanak- çömlek yapımı sürmekteydi. Burada meydana getirilen eserler sırsızdı ve Türkiye’nin birçok yerinde meydana getirilenlerden farklı değildi. Bardakçılar köyünde çanak-çömlek imalatı yapılan fırınlar mimari görünüm açısından birer anıt niteliğindeydi. Günümüzde bunlar yok olmuştur. Ayrıca burada çömlekçi çarkında da meydana getirilmiş olan çanak-çömlekler de mevcuttu. 

OYALAR

Van’da oya, kadınların ve kızların özel uğraşları arasında yer alır. Küçük yaşlarda kız çocukları bir tığ ve bir yumak ipliği alıp oyanın temeli olan zinciri çekmektir. Zincir çekmek gibi basit bir teknikle başlangıç yapan kız çocukları becerilerini geliştirdikçe tel oya olarak adlandırılan iplik oyayı yapmaya başlar. Arkasından Van’da en çok kullanılan, beğeniyle yapılan renkli boncuk oyaları yapmaya başlar.
Leçeklerin ve yazmaların etrafını süsleyen oyalar kızların çeyizlerinde önemli bir yer tutar. Kız kundağa çeyiz sandığa düşüncesiyle işe koyulan anneler kızlarının ilk çeyizi olarak bir oyalı leçeği san¬dığa koymayı hiç ihmal etmez. Oyalar yapanın ve kullananın marifetlerini ortaya koyar, diğer el işlerinde olduğu gibi oyanın fazlalığı ve düzeni, titizlikle yapılmış olması, renk uyumu, kullanıldığı yere uygunluğu şahsın becerikliliğinin ve marifetinin aynası sayılır. Oya gelin kızın kaynanasına götüreceği hediyesinin başında yer alır. Ancak bu oyanın seçkin, kıymetli bir oya olmasına da özen gösterilir.

Oyaların yapımında oyanın özelliğine göre;
Yuvarlak boncuk, kesme boncuk, inci boncuk, boru boncuk gibi değişik boncuklar kullanılır.İplik oyalarında kullanılacağı yere göre iplik seçilir. Bunlar düz renkli ya da ebruli renkli ipliklerdir. Eskiden fındık kuga olarak bilinen çok ince iplikler kullanılırken günümüzde artık naylon iplikler kullanılmaktadır.

Van’da oyaların kullanıldıkları yerlere göre;
__Leçek yazma oyaları,
__Kese oyaları (Akçe kesesi, saat kesesi, tütün kesesi v.b.)
__Köynek oyaları (Kadınların iç çamaşırı olarak giydikleri konbinezyonlarını süsleyen oyalar)
__Bebek takımlarında kullanılan oyalar (Zibin, kundak, yüz örtüsü v.b.)
__Namaz tülbenti mevlüt örtüsü oyaları
__Dekoratif oyalar (Masa örtüsü, peçete el bezleri v.b. oyalar) olarak sınıflandırmak mümkündür.
__Leçek oyaları: Halk arasında leçek olarak adlandırılan beyaz renkli tülbentlerin etrafları renkli boncuk kullanılarak oyalarla süslenir.

Boncuk oyalarının kendine has adları vardır. Örneğin: Gelin kemeri, gelin güvey elele, sarhoş yolu, demokrat oya v.b. Yazmalarda genellikle boncuksuz oyalar tercih edilir, yazmanın içindeki desene uygun olarak renkler seçilir, tek renkli ya da birkaç renkten oluşan oyalar kullanılır. Maydanoz oya, çayır oya, hanım çantası gibi. Ayrıca gelin kızın çeyizinde önemli yeri olan pullu oya vazgeçilmez oyalardandır ki bu oya leçek etrafına dikilir ve hamam takımının içine bırakılır.

Kese Oyaları: Para kesesi, saat kesesi, tütün kesesi gibi keselerin ağız kısmında ve etrafında kullanılır.

Köynek Oyaları: Bayanların entarilerinin altından giydikleri boy köyneklerinin (gömlek ya da kombinezon) yaka ve kol etrafına tek sıra halinde kumaşın üzerinde yapılan çoğu zaman dantel ipliği kullanılsa da renkli fındık kugalarla yapılan bordürlerdir.

Bebek Takımlarında Kullanılan Oyalar: Bebekler dünyaya gelmeden bebek takımları hazırlanmaya başlanır. Bu sevimli takımların etrafları ince renkli ipliklerle kendi üzerinde tığla bordürler yapılarak oyalarla süslenir.

Namaz Tülbentli Mevlüt Örtüsü Oyaları: Na¬maz örtüleri genellikle beyaz tülbentten ya da mermer şahiden yapılır. Etrafında kullanılan oyalar genellikle hacimli iplik oyalardır, boncuk oya kullanılmaz. Mevlüt örtüleri özel günlerde, mevlütlerde kullanılan örtülerdir. Krepdemor tercih edilir. Oyası daha özenli yapılan ağır hacimli iplik oyalarıdır.

Dekoratif Oyalar: Genellikle masa örtüleri, peçeteler, el bezleri kanaviçe işlemeli olup etrafları işlemesine uygun olarak oyalarla süslenir.

Oya yapımı genç kızların ve kadınların boş zamanlarını değerlendirmede önemli yer alır. Oya yapımı genellikle toplu olarak bir arada bulundukları za¬man geleneklere bağlı olarak manilerle güle eğlene sürdürülür.

Sıçan dişi, sarhoş yolu, tren yolu, bülbül gözü, civan bıyığı, kişmili gül, zerrin gadek oya, cüce gözü, gelin güvey el ele, gelin kemeri, demokrat oya, zengin salatası, bey beyendi, hanım sallandı, incili küpe, çavuş sırması belli başlı boncuk oyalarından bazılarıdır.

Tentene (Dantel): Vanlı kadınların ve kızların vazgeçemedikleri el sanatlarından biri de tentene’dir. Büyük bir zevkle yapılan tenteneler masa örtüleri, yatak takımları, mutfak takımlarını süsleyen unsurlardır. Özellikle de kanaviçe örtülerin etraflarında mutlaka kullanılır. Değişik enlerde ve farklı kalınlıkta iplikler kullanılarak örülür. Etrafı tenteneli kanaviçe örtüler sedirlerin üzerinde kullanılan yastık örtülerinin en önemli süsleme unsuruydu. Pencerelerde kullanılan iç perdelerin uçları da yine kanaviçe işlemeli ve tenteneliydi. Elbise örtüleri de aynı özellikteydi. Günümüzde elbise örtüsü ve iç perdeler kullanılmasa da yatak takımlarında masa örtülerinde, peçetelerde ve birçok yerde bu el işleri büyük bir zevkle yapılmakta; özellikle de genç kızların çeyizlerinde yerini muhafaza etmektedir.

ÇORAPLAR

El sanatlarımız içerisinde halk arasında en fazla üretilen, çoğunlukla ihtiyacı karşılama amacıyla yapılan işlerin başında çorap örücülüğü gelir.

Malzemesi tamamen yün olan çoraplarımız beş şişle örülür. Renkli motiflerle süslenen bu çoraplar aynı zamanda bir duygunun da ifadesidir. Köylerimizde örülen çoraplar bir ihtiyacı karşılama unsuru olarak örülse bile okuma yazma bilmeyen, duygu ve düşüncelerini sözle ifade edemeyen insanımızın ruh halini anlatan bir araçtır. Renklerin de ayrı bir ifadesi vardır. Beyaz renk sevgiyi, temizliği, kırmızı aşkı, muhabbeti, siyah üzüntüyü ümitsizliği ifade eder.

Kullanılacak ipliğin inceliği çok önemlidir. İncelik çorabın değerini artırır. Bu nedenle iplik hazırlama büyük bir özen ister. Üçem hazırlanan iplik çorap örmede kullanılan en makbul ipliktir. Çok ince yün ipliği ile örülen yüzükten geçme çoraplar genç kızların çeyizinde önemli bir yer tutar. Burunları renkli motiflerle süslü yüzükten geçme çoraplar damat çorabı olarak genç kızlar tarafından büyük bir özenle örülür.

Van ve yöresinde örülen çoraplar natürel renklerle ve renkli motiflerle süslü olmak üzere iki türlüdür. Kadınların ve genç kızların giydikleri çoraplar tamamı renkli motiflerle süslü çoraplardır. Erkek çoraplarının ise sadece burun ve taban kısımları renkli desenlerdir. Erkek çorapları genellikle uzun konçlu, boğazları lastikli ya da lastiksiz düz örülür. Konçların kenarlarına biritler yapılır, içinden bağcık geçirilmek sureti ile bağlanır. Kadınların ve kızlarının giydikleri çoraplar kısa boğazlı ve lastiklidir.
Çoraplar ya konçtan başlanıp burun kısmında tamamlanır ya da burundan başlanarak konçta tamamlanır. Her iki şekilde de beş şişle örülen çoraplar dikişsizdir.

Çorap örme ve kullanma geleneği şehirde de görülür. Günümüzde hala büyük bir ustalıkla ve zevkle örülen çoraplar giyilmektedir. Ancak saf yün iplikten örülen çorapların yerini akrilik karışık renkli, desenlerle kısa konçlu çoraplar almıştır ve genç kızların çeyizlerinde önemli bir yer tutmaktadır.

KİLİM
Yöre insanının hayvancılıkla uğraşması dokuma malzemesinin yaygın olarak kullanılmasında etkili olmuştur. İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılama amacı ile dokudukları kilimleri evlerinde yaygı, minder, yastık, hurç, erzak torbası, çuval, çocuk beşiği, barzol olarak kullanmıştır. Kullanılan atkı ve çözgü ipliği tamamen yün ipliğidir. Dokumasında doğal boyalarla boyadığı, teşisiyle eğirdi ipliği kullanmıştır. Kullanılan renkler lacivert, bordo, natural kahverengi ve Van beyazı denen kirli beyazdır (Naturel Beyaz).

Van ve yöresinde dokunan kilimlerde estetik güzelliğin yanında ilettiği mesaj çok daha önemlidir. İnsanımız ilmek ilmek, motif motif, duygularını, sevgisini, dile alamadığı, açıkça söyleyemediği aşkını, üzüntüsünü, beklentilerini kilimine işlemiştir.

Motiflerin tekrarından oluşan desenlerle süslü kilimlerin kenarlarında tek ya da çift sıralı bordürlere rastlanır. Kilimlerde kullanılan motiflerden birkaçı; kurt ayağı, akrep, çakmak, muhabbet kuşları, ip susması, koç boynuzu, kengöz, elibelinde, toplu koçbaşı, dikmeli susmadır. En fazla görülen kilimler ise: Gülsarya, Nehrek, Halit Begi, Şahneri, Lüleperdir.

GÜMÜŞ-SAVAT

Van’da gümüş işlemeciliği el sanatlarının önemli bir parçasını oluşturur. Bu nedenle takılar genellikle gümüştür. Kadınların kadife entarilerinin üstünden taktıkları boyunlarındaki altın Heb’ler evladiyeliktir. Yuvarlak altın topların oluşturduğu bu takı oğul evlendirildiğinde geline takılır, o da kendi gelinine, böylece devam eder.

Savatlı gümüş işlemeli kemerler de aynı şekilde evladiyelik kıymetli bir takıdır. Maddi durumu iyi olan ailelerde hemen hemen her geline takılan bir takıdır. Gerdanlıklar, kalınlı inceli bilezikler, yüzük, küpe ve saç bağları gümüştür. Eski altın takılara Heb’lerin dışında pek rastlanmaz.

Erkeklerin yeleklerinin üzerinden taktıkları köstekleri, tütün tabakaları ve ağızlıkları ile taktıkları yüzükleri de gümüştendir. Günlük kullanılan tabakalar büyükçe, kalın, özel günlerde kullanılan tabakalar ise ince biraz daha küçük üzeri daha fazla işlemelidir.

Savat; esas maddesi gümüş sülfür olan siyah bir minenin, gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniğidir.
Gümüşçülük son yıllarda açılan gümüş atölyeleriyle Van’da gelişmiştir. Van’da üretilen gümüş takılar çeşitli illere ve ülkelere de gönderilmektedir. 

CEVİZ OYMACILIĞI

Bahçesaray ve Çatak ilçelerimizde yapılan ceviz oymacılığı, çeşitli türdeki kaplar, süs eşyaları, satranç takımı, biblolar vb. ürünler şeklinde son derece iyi bir işçilikle sunulmaktadır.

 
GELENEKSEL GİYİM
ERKEKLERDE;
Evliya Çelebi, Vanlıların çuha, şalvar, serhadin, çekmen ve samur giydiklerini, bellerine alaca kuşak bağladıklarını ve kuşaklarına hançer taktıklarını, başlarına fes giydiklerini kaydetmektedir. Van’da giyimler maddi durum ve içtimai seviyeye göre değişir. Halk, Van’a has şekilde şalvar giyer. Şalvarlar genellikle mavi çuhadan ağzı diz hizasından daha yukarıda olup, paçaları pantolon paçası gibi ne fazla dar ne fazla geniştir. Şalvarın beli bağlı, cep kenarları ve paçaların dışa bakan tarafları işlemelidir. Günlük kullanılan şalvarların rengi bazen koyu gri, kahverengi ve siyahtır, aynı zamanda işlemesizdir. Üstten işlik giyilir. İşlik’in önü ilik düğmeli, kol ağızları ince manşetli yakası işlik yakadır. İşliğin üzerinden sırtı ve önleri işlemeli cepken ya da yelek giyilir. Bele beyaz veya alaca renkli kuşak bağlanır. Gümüş savatlı tütün tabakası kuşağın arasında muhafaza edilir. Köstek de kıyafeti tamamlama unsuru olarak takılır. Başta fes, fesin üzerinde ahmediye (beyaz ipekli şal) bağlanır. Ayağa, elde örülmüş desenli yün çorap ve poçikli papuç giyilir.
KADINLARDA;
Kadınların giydikleri entarileri genellikle kadife ya da canfesten daire kloş, belden büzgülü, etek boyları topuklarına kadar uzanan uzun kollu olup, etek ve kol ağızları ile yaka etrafı işlemelidir. Bu entarinin üzerinde kadifeden önü ve arkası işlemeli yelekleri vardır. Özel günlerde giydikleri yukarıda belirtilen işlemeli kadife entari ve yelekleri ile başlarında tepelik ve tepeliğin üzerinde örttükleri oyalı yazmalar – leçekler bulunur. Bele ise savatlı gümüş kemerler bağlanır. Yazma ve leçeklerdeki oyaların en belirgin özelliği ise renkli boncuklarla yapılan tığ oyalardır. Bayanların saçları kırk örüklü olup örüklerini gümüş saç bağları süsler. Bele bağlanan savatlı gümüş kemerlerin bir tarafından içi kadife kaplı akçe kesesi, diğer taraftan gümüş saplı çakı sarkar. Ayrıca muskalık ve hamayil , gerdanlık bileziklerle kapağı savatlı gümüş işlemeli ayna bayanların en önemli aksesuarlarıdır. Bu da bayanların süslenmeye ve takıya verdikleri önemi sergiliyor. Eskiden altın takıya pek rastlanmazdı. Sadece evli bayanların kullandıkları altın hebler vardı ki bu da yaşlıların en önemli aksesuarlarıydı. Bayanların ayaklarında kendilerinin beş şişle ördükleri renkli motiflerle süslü yün çorapları ve deri galoş potinleri vardı. Bayanların günlük ev işlerinde ve özel günlerinin dışında rengârenk desenli pamuklu kumaşlardan yapılmış belden büzgülü kloş, yine uzun kollu entarilerle başlarında oyalı leçekleri vardır. Oya ve dantelden kanaviçeden hiçbir şekilde vazgeçmeyen bayanlar entarilerinin altından giydikleri boy köyneğinin yaka, kol çevresi ve etek uçlarını oya ya da danteller süsler. Boy köyneğinin üzerinden kaneviçe ile süslenmiş iki ucundan bele bağlama kuşakları olan cepler bağlanır. Bu cepleri genellikle evli bayanlar ve yaşlılar bağlar. Bu da paranın yanısıra anahtar, kibrit ve çakı taşıma alışkanlığındandır. Gençler, bunun yerine daha çok evde örülmüş süslü para keselerini kullanmışlardır.
Bayanlar evde ayaklarına deri şipik (terlik) giyer. Bir iş yaptıklarında entarinin önüne etrafı pırpırlı cepli önlik bağlamayı hiç ihmal etmezler. Yine iş yapmaları sırasında desenli basma şalvar giydikleri de görülür. Eskiden bayanlar sokak kıyafeti olarak entarinin üstünden kadife ceket giyerlerdi. Ancak günümüzde bu kıyafete pek rastlanmamaktadır. Yukarıda belirtilen işlemeli kadife entariler ve tepelikler ancak halk oyunları kıyafeti olarak kullanılıyor. Fakat yaşlılar arasında belden büzgülü kadife entarilerle aynı model desenli kumaşlardan entariler ve boyunlarında altın hebler, oyalı leçekler ve oyalı yazmalar, örgü yelekler ve yün çoraplar hala kullanılmaktadır. Gençlerde günümüzde yeniden canlandırmaya çalıştığımız gümüş takılardan savatlı muskalıklar, bilezikler, gerdanlıklar, gümüş kemerler beğeni ile kullanılmaktadır. Yün çoraplar ile oyalı yazmalar da genç kızların çeyizlerinde önemli bir yer tutmaktadır.
Yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan kostümler ilimize bağlı üç ilçede farklılık göstermektedir. Söz konusu ilçeler; Çatak, Başkale ve Bahçesaray ilçeleridir. Bu ilçelerimizde giyilen kadın ve erkek kıyafetleri de aşağıda belirtildiği şekilde özetlenebilir.
Erkeklerde; başa keçe, külah veya takke üzerine epal, cemedani veya poşi sarılır. Bedene yakasız uzun kollu işlik, işliğin üzerine şal – şepik, cemedani giyilir. Onun üzerine kerik (yelek) giyilir. Bunların üzeri lavendi veya alaca kuşakla belden bağlanır. Ayaklara işlemeli veya sade yün çorap, üzerine reşik (çarık) giyilir. Erkeklerde ayrıca hamayil, gümüş tütün tabakası, gümüş veye normal köstek kullanılmaktadır.
Kadınlarda; başa sarılı kofi (ağvan), tepelik ve yer yer alınlık takılır ve üzerine poşi ve kesrevanla bağlanır. Bedene yarım kollu veya kollu atlet, belden uçkurlu ayak bileği uzunluğunda don giyilir. Üzerine fistan, mehmer kadife, kras - entari giyilmektedir. Bunların üzerine yelek, ayrıca yerine göre önlük ve bunların belden bağlanması için kuşak kullanılmaktadır. Ayrıca gerektiğinde kollara kolçak takılmaktadır. Ayaklara işlemeli veya sade yün çorap ve harik, reşik veya “Yemeni” giyilmektedir. Kadınlarda altın ya da savatlı gümüş kemer, kol – gerdan – kulak ve parmaklara altın veya gümüş takılar, altın heb, boncuk v.b. maddelerle süslenmiş takı, işlemeli mücevher kesesi, allık ve sürme kullanılmaktadır. 


EVLENME ve DÜĞÜN ADETLERİ

Toplumsal hayatta fertler ve gruplar arasındaki ilişkilerin düzenli bir biçimde sürdürülmesini sağlayan bir takım kalıplaşmış davranışlar, kurallar, kanunlar ve yasaklar vardır. Bu temel kavramlar: âdet, an’ane, gelenek, görenek, inanç, örf, teamül, töre, ve moda’dır.
Doğum, sünnet, askere gitme, evlenme, ölüm gibi hadiseler, İnsan hayatının belli dönüm noktalarıdır. Her biri ayrı ayrı önemli olmakla beraber, evlenme ve evlenmenin törensel yönü olan düğünler, toplumsal hayatın önemli bir unsuru, kişilerin gelecekleri ile ilgili önemli bir kilometre taşıdır.
Evlilik sosyal bir olgudur. Esas itibariyle toplum tarafından onaylanan kadın ve erkek arasındaki bir ilişki türünü karakterize etmektedir. Başka bir deyişle evlenme olgusu aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içine yerleştiren bir sözleşmedir. İlişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi, evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınıp incelenmesine imkan vermektedir. Ailenin sürekliliği, evlilik kurumuyla sağlanır.
Her toplum, kimin kiminle, kaç eşle ve hangi şartlarda evlenebileceğine dair bir takım kurallar ortaya koymuştur. Bu kuralların oluşmasında, ekolojik şartların şekillendirdiği yaşama biçimleri, inançlar, adetler önemli rol oynar. Dolayısıyla özü teşkil eden unsurları aynı kalmakla beraber evlenme-düğün adetleri de bölgeden bölgeye, şehirden şehre, hatta köyden köye farklılıklar gösterir. Bu değişim, kırsal kesime göre sanayileşmenin daha hızlı yaşandığı şehir merkezlerinde daha hızlı yaşanır. Şehir merkezlerinde geleneksel evlenme-düğün adetlerinden uzaklaşma, bu değişimin bir sonucudur.
Van’da evlenme-düğün adetleri:
Evlenme Yaşı
Kırsal alanda evlenme, şehir merkezine göre daha erken yaşlarda olmaktadır. Kimi yörelerde evlenmenin gerçekleşmesi için erkeğin askerliğini yapmış olması şartı aranmazken, çoğunlukla bu şartın dikkate alındığı görülür. Özellikle merkezde kız tarafının oğlan tarafına yönelttiği ilk soru, damat adayının askerliğini yapıp yapmadığıdır. Genellikle kızlarla erkeklerin evlenme yaşları birbirine yakın olmaktadır.
İster merkezde, ister kırsal kesimde olsun, evlenme yaşını ve zamanını ekonomik şartların, kimi sosyal olayların, göçlerin, ölümlerin belirlediğini de söylemek gerekir. Van’da görücülük usulünün yaygın olduğu evlilikte evlilik yaşı yukarıdaki şartlar da dikkate alınarak erkeklerde 18-20, kızlarda 16-18 yaş civarındadır.
Evlenme yaşını geçen kız ve erkekler için yakıştırılan birtakım sıfatlar kullanılır. Mesela evde kalan kızlar için “turşamış”, evlenme yaşı geçmiş erkekler için de “kartlamış” denir.
Evde kalan kız ve erkeklerin kısmetlerini açmak için değişik yollara başvurulur. Yatırları ziyaret ederek adakta bulunma, çevrede tanınan hocalara muska yaptırma, Cuma namazından çıkanlara kilit açtırma, gelin ayakkabısının altına isim yazdırma, kısmetin açılması için yapılanlardan sadece birkaçıdır.
Van’da Hıdırellez ve Hıdırnebi törenlerindeki uygulamaların önemli bir kısmı da kısmetin açılması ile ilgilidir. Örneğin, Hıdırellez akşamı, gül dalına asılan yumurta, sabah namazından sonra alınır. Yumurta üzerinde yazıya benzer birtakım işaretler aranır. İşaretlerin bulunması kısmetin açılacağını gösterir. Ayrıca yumurta kimseye gösterilmeden yenirse kısmetin açılacağına inanılır.
Hıdırellez gibi Hıdırnebi törenlerinin önemli kısmı, kısmetin açılması ile ilgilidir. Yedi genç kız, yedi kapıdan, yedi türlü kuru yiyecek (bulgur, pirinç, nohut, fasule gibi) toplarlar. Bunları hiç konuşmadan öğütüp un haline getirirler. İçine bol miktarda tuz katılır. Buna Hıdırnebi Kavudu denir. Uyumadan önce iki rekat namaz kılınır ve tuzlu kavuttan yenir ve niyet tutularak uyunur. Rüyalarında evlenecekleri kişiyi göreceklerine inanırlar.
Evlenme İsteğinin Belirlenmesi
Erkekler bu isteklerini ailelerine genellikle anneleri, arkadaşları veya yakın akrabaları vasıtasıyla bildirirler. Davranışlarda gözlenen birtakım değişiklikler, huysuzluk gösterileri, eve geç gelmeye başlamalar, büyüdüğüne dair imalarda bulunmalar, pilava kaşık saplama, evin damına çıkıp ezan okuma, erkeklerin evlenme istekleri ile ilgili başvurdukları yollardandır.
Kızlar da evlenme isteklerini değişik yollarla belirtirler: Serçe parmağının tırnağını uzatma, anne ve babasının yanında parmaklarını şakırdatma, babasının ayakkabılarını saklamak veya süpürgeyi odada ters bir şekilde bırakma, çeyiz hazırlıklarından sık sık söz etmeler bu isteği belli etme yollarından bazılarıdır.
Kız Arama, Görücülük
Evlenme girişiminde bulunmada erkek tarafı aktif, kız tarafı ise pasif durumdadır. Girişim, genellikle erkekten ve erkek ailesinden gelir. Şehir merkezinde kısmen de olsa tanışıp anlaşarak evlenme görülürken, kırsal kesimde görücülük daha yaygındır.
Evlenmenin ilk adımı kız aramadır. Oğullarını evlendirmek isteyen aileler, önce akrabalarından, komşularından, yakın çevrelerinden başlayarak kız aramaya çıkarlar. Düğün, taziye hamam ziyaretleri, kız arama için en uygun ortamlardır. 
Erkeğin annesi, varsa ablası, yakın akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede adaylardan çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Kuşkusuz erkek de bu tercihi genellikle onaylar.
Kız görmeye genellikle habersiz gidilir. Son zamanlarda aracı olarak adlandırılan kişiler kız evinin ağzını aradığı için kız evi aslında haberdardır. Kızın davranışlarına bakılarak istekli olup olmadığı anlaşılır. Gelin adayının ikramda bulunması, yanlarında oturması, istekli olup olmadığının belirtisidir.
Kız evinden olumsuz cevap alınacağı sezilirse başka adaylar üzerinde durulur.
Gelin ve Damat Adaylarını Araştırma, Ağız Arama
Taraflar kesin karara varmadan önce gerek oğlan, gerekse kız ailesi adaylar hakkında bilgi toplamaya çalışırlar. Elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi kız için işgüzar, namuslu, terbiyeli, evine ve törelerine bağlı olup olmadığı; oğlan içinse kötü alışkanlıklarının bulunup, bulunmadığını, işine, mesleğine bağlılığı noktalarında toplanmaktadır.
Oğlanın evi (yörede genellikle erkek tarafı için oğlan evi, oğlan tarafı, oğlan babası gibi terimler kullanırlar.), o yörede hatırı sayılır birini kız evine gönderir. Bu kişiye elçi denir. Kızın kesin verileceğine dair söz alır. Eğer kız ve oğlan tarafları karşılıklı olarak bir mutabakata varmışlarsa, kız istemeye, yani dünürcülük aşamasına geçilir.
Kız İsteme - Kesbiç
Oğlan tarafı yakın dost akrabaları ile kızı istemeye kız evine giderler. Hal hatır sormalardan, gündelik konuşmalardan sonra asıl konuya geçilir. Mecliste hazır bulunan Oğlan tarafının en büyüğü gelin adayının babasına, babası yoksa en yakınına hitaben: “Kızınızı Allah’ın emri, Peygamber Efendimizin sünneti ile oğlumuza istiyoruz" diyerek niyetlerini belli eder. Genellikle ilk istenişte kız verilmez. “Kız evi naz evi”dir. Ancak yine de kız evinden bir büyüğün “Allah yazdıysa olur” şeklindeki ifadesi, kızın verileceği şeklinde yorumlanır.
Bu arada kız evinde oğlan evi tarafının getirilen şeker, lokum, çikolata gibi yiyecekler (şirinlik, ağız tadı vs.) yenilir. Bazı yörelerimizde Kur’ân da okunur.
Çaylar içilirken bu arada başlık konuşulur. Başlık genellikle belirli bir miktarda paradır. Bazı aileler başlık parası yerine süt parası isterler.
Kız kaçırma olayı söz konusu olduğunda da başlık istenir. Bu tür durumlarda, kız babasının normal başlık parasının iki katını isteme hakkı vardır.
Başlık parası dışında kız tarafına verilecek hediyeler de konuşulur. Bu hediyeler at, silah, koç, halı, kilim, kumaş, altın ve çeşitli eşyaları olabilir. Erkek tarafının vereceği hediyeler hesaplanır ve tek tek “çeyiz defteri”ne yazılır. Bütün bu düğün hediyelerine Helet denir.
Şerbet
Şerbet, ferahlık ve mutluluk müjdecisi olarak düşünülür. İki taraf birlikte bir tarih belirlerler. Sadece iki tarafın erkekleri kız evinde toplanırlar. Kız evinde hazırlanan şerbet içilir. Erkek tarafının şerbet bardağını saklaması ve çıkışta kız evi önünde kırması uğur sayılır. Yine kız evinden çalınan ufak tefek eşyalar (bardak, tabak, kaşık gibi) uğurlu eşya olarak saklanır.
 
Şeker (Kellebaş)
Şerbetten sonra oğlan evi kız evine en az bir sandık şeker gönderir. Şeker sandığı süslenir bir vasıtanın üzerine konur ve çevrenin görmesi için de şehir turu attırılır. Böylece haberi olanlar olmayanlara filancanın şekeri gidiyor diye haber verirler.
Aynı gün kız evi de oğlan evine KELLEBAŞ gönderir. Bu genellikle kızın çeyizinde bulunan erkek giyecekleridir. Özellikle düğün günü bu giyeceklerden seçilir iç çamaşırı vs. damat tarafından giyilir.
Nişan
Söz kesiminden sonra gelen aşama “nişan”dır. Nişan töreni genellikle kız evi tarafından düzenlenir. Ancak masraflar oğlan evine aittir.
Nişan öncesinde kız ve birkaç yakını nişan alış verişine götürülür. Burada kıza ve akrabalarına nişan için giyecek alınır. Kız evi de oğlana ve yakınlarına giyecek alır. Kıza alınanlar “nişan bohçası” içerisine konularak kız evine gönderilir. Damada da nişan bohçası hazırlandığı olur.
Nişana oğlan ve kız evinin yakın akrabaları, komşular davet edilir. Genellikle oğlan evinde toplanan davetliler topluca kız evine giderler. Nişan elbisesini giyen kıza kayınvalidesi ile oğlanın yakınları tarafından “takı” takılır. Nişan takısı genellikle üç beşibirlik (beşibiryerde), altı bilezik, yüzük ve küpeden ibarettir. Takılar, bir büyük tarafından bu tür törenlerde adet olduğu üzere kalıplaşmış söz ve dileklerle adayların sağ ellerinin nişan parmaklarına takılır.
Geleneksel kesimde nişan töreni, erkeklerin ve kadınların ayrı yerlerde oturdukları bir evde yapılır. Yüzükler takıldıktan sonra gelin ve damat orada bulunanların elini öper.
Son yıllarda nişan töreni için düğün salonu kiralandığı da olur. Nişan daha gösterişli, tantanalı ve kaç-göç adetine uymadan kadın erkek bir arada yapılmakta ve kutlanmaktadır.
Nişanlılık süresi ailelerin durumuna bağlıdır. Özel durumlara bağlı olarak bu süre, uzayıp kısalabilmektedir. Geleneksel kesimde önceleri nişanlıların birbirleri ile görüşmeleri engellenirken, günümüzde görüşme yakın akrabaların da bulunduğu bir ortamda sağlanmaktadır. Nişandan sonra bazı yörelerimizde “dini nikah” yapılmakta, bu durumda çiftler birbiri ile rahatlıkla görüşebilmektedir.
Geleneksel düğünlerde önemsenen nikah, dinî nikahtır. Belli bir zamanı olmamakla birlikte genellikle Kesbiç, Nişan ya da Şerbet töreninde yapılır. Dini nikâh, kızın babası, damat ve onun çok yakınının katılacağı bir törenle genellikle kız evinde bazen de camide kıyılır. Bu nikâh özellikle gizli yapılır. Resmi nikâh ayrı bir tören gerektirmez ve sessiz yapılır.
Oğlan evinin nişandan dönmesi durumunda kıza alınan takılar iade edilmemekte, tersi durumunda takıların iadesi söz konusu olmaktadır.
Nişanla düğün arasına dini bayramların rastlaması durumunda oğlan evi kıza hediye almak durumundadır. Eğer düğün günü uzunsa, ki genellikle pek uzatılmaz; çünkü uğursuzluk sayılır. Ama uzunsa, mesela arada iki dini bayram varsa bu bayramlar arasında düğün yapılmaz. İki bayram arasında düğünün iyi olmayacağına inanılır. Bu süre içinde de oğlan evi kız evine dini bayramlarda duruma göre 1-2 koç süslenir ve bayram sabahı kız evine götürülür.
Düğün Hazırlıkları
Düğün tarihine kız ve oğlan aileleri birlikte karar verirler. Düğünden birkaç gün önce gelin adayı düğün alış-verişine götürülür. Eksik eşyaların tamamlanması, gelinliğin alınması, genelde bu günlerde halledilir. Bu alışverişte de her iki taraf birbirine hediyeler alırlar.
Düğünlerin idaresinde, gelin ve damadın yönlendirilmesinde belli görevleri olan kişiler vardır. Bunlar: Sağdıç, Toy Büyüğü, Yenge’dir.
SAĞDIÇ: Damadın evli arkadaşları arasından seçilir. Damada gerdek gecesi ve bekarlıktan sonraki yaşantısı ile bilgileri sağdıç verir. Damadın, düğünün başlamasından bitimine kadar geçen sürede en yakın yardımcısıdır.
YENGE : Sağdıcın karısıdır. Sağdıc damada karşı ne şekilde sorumluysa, yenge de geline karşı aynı şekilde sorumludur.
TOY BÜYÜĞÜ: Genellikle damadın yakını olan kişilerden seçilir. Toy büyüğü, damadın babası, büyük ağabeyi olabileceği gibi, Çevrede saygınlığı olan paralı kimselerden de seçilebilir. Düğün masraflarının bir kısmı toy büyüğü tarafından yapılır.
Kına Gecesi (Basalya)
Kına geceleri ayrı bir önem ve özellik göstermektedir. Evlenecek olan kızın ailesi, yakınları ve arkadaşları ile kadın kadına geçireceği bu son gece asıl düğün günü olarak da bilinen gelin alma gününden bir gün önceye rastlamaktadır.
Bu gün, hüznün yoğun olarak yaşandığı bir gündür. Geleneksel yapının yoğun yaşadığı bölgelerde hala eski önemini korumaktadır. Büyük kentlerde ise artık ya yapılmamakta ya da sadece eğlenceden ibaret bir gün olma niteliğini taşımaktadır.
Şehir merkezlerinde kına geceleri asıl fonksiyonundan uzaklaşmaya başlamış, daha önceleri kızın evden ayrılışı, son vedalaşması biçimindeyken, günümüzde eğlenceye dönük, nikahla evleniliyorsa düğünün yerini alan bir eğlence durumuna geçmiştir. Bu geceye yörede Ergenlik Gecesi de denir.
Kız evine ne zaman gidileceği önceden bildirilir. Misafirleri kız evine götürecek vasıtalar Toy büyüğü tarafından ayarlanır. Vasıtası olanlar kendi araçlarını kullanırlar. Eğer kız evi yakınsa davul-zurna eşliğinde yürünerek kız evine kına yakmaya gidilir. Oğlan evinin kız evini bu ziyaretine Basalya denir.
Bu geceye adını veren kına yakmak, vazgeçilmez düğün geleneğidir. Kına, önce gelinin, daha sonra da davetlilerin ellerine yakılarak, evliliğin bir anlamda kutsanması sağlanmaktadır. Kına gecelerinde uygulanan adet ve uygulamalar esasta bir olmakla beraber, ayrıntılarda birtakım özellikler gösterir.
Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine gün öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Kimi zaman da giderken götürülür.
Kına gecesi, kız evinde düzenlenir. Çağrılı kadınlar ve genç kızlar önce oğlan evinde toplanırlar. Bunlara kınacı da denmektedir.
Oğlan evi gelinceye kadar kız evinin yakınları çeşitli eğlenceler düzenlerler. Oğlan evinin gelmesiyle kız evi mahzunlaşır. Artık eğlenme sırası oğlan evindedir. Oğlan evinden gelenler kız evinde karşılanarak ağırlanır.
Oyunlar, eğlenceler bir süre devam ettikten sonra sıra kınanın yakılmasına gelir.
Bazı yörelerde gelin kıyafetini değiştirir. Başına al duvak örtülerek kına için hazırlanır. Gümüş veya bakır tas içerisinde başı bütün yani analı babalı, başından ayrılık geçmemiş bir kadın tarafından kına karıştırılır. Kınanın içine bozuk para, altın da konur. Bu hem bereket dileği, hem de kına yakılan kişiye baht açıklığı sağlamak amacına yöneliktir. Gelin kınasından çıkan para, kurulacak yuvaya bereket getirmesi inancıyla saklanır.
Kına yakıldıktan sonra kalan kına orada bulunanlara dağıtılır. Bu arada damat (Giyev) adayı kendi evinde kalır. Dönüşte damadın sağ serçe parmağına kına yakılır. Bu arada gelen erkek bekar misafirler sağ serçe parmaklarına evliler ise sol serçe parmaklarına, kadın misafirler ise avuç içlerine kına yakarlar. Oğlan evindeki eğlence sabaha kadar sürer ve uyunmaz.
Düğün
Düğün günü sabah namazı ile birlikte damadın yakın çevresi, sağdıç, toy büyüğü ve damat hamama giderler. Burada hem yıkanılır hem de çalgı eşliğinde oyunlar oynanır, çeşitli şakalar yapılır. Hamam bittikten sonra hamamdaki görevlilere toy büyüğü tarafından bahşişler verilir. Dışarı çıkıldığında ise damat belli olsun diye boynuna sırmalı bir kadife şal takılır. Gelin de bir tanıdığının evinde banyo yaptırılır ve evine götürülür.
Damat hamamdan çıktıktan sonra sağdıcın evine gidilir ve burada kahvaltı edilir. Kahvaltıdan sonra düğün evine geçilir ve damat tıraşı başlar. Tıraş esnasında çalan davul zurna eşliğinde halay tutulur. Bu esnada davulcuya şabaş verme yarışı başlar. Tıraşı biten damat oyuna kaldırılır. Özellikle damadın oynatılması sırasında daha çok şabaş dağıtılır. Bazen de göğsüne para takılır bu para berbere verilir. Bu arada sağdıç damadı koruma altına alır ve onun yanından hiç ayrılmaz, çünkü damadın ayakkabısını hatta kendini kaçırmak için çevredekiler sağdıcı kollarlar ki ondan bahşiş alabilsinler.
Öğlen zamanı erkek evinde tüm davetlilere hazırlanan yemekler verilir.
Kırsal kesim düğünlerinde görülen bir adet de para toplamaktır. Köylerde yemekten evvel veya sonra para atma yapılır. Bu oğlan evine bir katkıdır. Ortaya açılan bir örtüye çığırtkan vasıtası ile para atılır. İlk parayı önce toy büyüğü atar en büyük parada ondan gelir. Toy büyüğünden sonra para atma sırası sağdıcındır. Bu para miktarı en çoktan en aza doğru gider. Atılan bir paranın üzerinde para atma ayıp sayıldığından, herkes maddi durumunu o sıraya göre ayarlar. Çığırtkan ise parayı atanların sahiplerini bağırarak tekrar eder ve minnet duygularını belirten sözler sarf eder.
Gelin Getirme
Önceleri gelin için at süslenir ve hazırlanırdı. Ancak günümüzde gelin getirme otomobillerle olur. Düğün sabahı sağdıç ya da sağdıcın görevlendirdiği kişiler tarafından Gelin arabası hazırlanır.
Akşama doğru Gelin arabası ile birlikte kalabalık bir araç konvoyu oluşturularak Toy Büyüğü önderliğinde kız evine hareket edilir. Kız evine gelindiğinde burada davul zurna eşliğinde çeşitli oyunlar oynanır. Kız evi ve erkek evinin oyuncuları oyunlarla birbirlerine üstünlük kurmaya çalışırlar ve birbirlerine hava atarlar.
Gelin, evinden Toy Büyüğü ve karısı tarafından çıkartılır. Bu arada davul zurna eşliğinde geleneksel Gelin Ağlatma çalınır. Toy büyüğü, karısı, gelinin bir yakını ve gelin, gelin arabasına, diğer misafirler de konvoydaki araçlara binerek şehir turu yapılır. Davul zurna sürekli çalar. Bazen konvoyun önü kesilir ve açılması içinde toy büyüğü tarafından bahşişler dağıtılır.
Damat (Giyev) evine gelindiğinde gelini damat ve sağdıç karşılar. İçinde madeni para ve yemiş bulunan bir testi gelinin ayakları dibinde kırılır. Etrafa yayılan para ve yemişlerden murat için almaya çalışılır. Başka biri bir ayna tutar ve toy büyüğü de duvağı kaldırarak gelini aynaya baktırır. Tüm bunlar gelin ve damadın mutlulukları içindir.
Gelin ve damat, kadınların arasında hazırlanmış bir yere otururlar. Gelinin kucağına doğacak çocuğu erkek olsun diye erkek bir bebek oturtulur.
İçeri Verme
Davetliler yavaş yavaş çekildikten sonra düğün evinde hazır bulunan bir hoca çeşitli dualar okur. Sağdıç ve erkek arkadaşları damadı yumruklayarak İçeri verirler. Gerdeğe giren damat hiç konuşmadan iki rekât namaz kılar. Gelin seccadeye bir miktar para atar. Orada bulunan Yenge bu paraları alır. Namazı bitiren damat yenge tarafından gelinle yan yana oturtulur. Birbirlerinin ayaklarına basmaya çalışırlar. Yenge her ikisine de şerbet verir ve dışarı çıkar. Damat geline bir zihnet takarak duvağını açar bu zamana kadar konuşmayan gelin konuşmaya başlar buna Dilbağı denir. Bu aynı zamanda Yüz Görümlüğü'dür.
Ertesi gün Bekaret Bezi Yenge tarafından önce oğlan annesine sonra da kız annesine götürülür ve yenge bundan dolayı ödüllendirilir.
Üç gün sonra damat sağdıç tarafından alınıp hamama götürülür. Eve dönüldüğünde gelinle birlikte el öpmeye gidilir. Önce damat tarafının büyüklerinin elleri öpülür, sonra gelin tarafına gidilir. Bu ziyaretler sırasında gelin ve damada çeşitli takılar takılır.