Nazar Boncuğu
Renkli ve hoş görünümüyle cam sanatı dendiğinde akla gelen ilk şeylerden biri olan nazar boncukları dekoratif bir ürün olmasının yanı sıra geçmişten günümüze kullanılma amacıyla da dikkat çekiyor. Tarih boyunca insanlık her daim kendini kötülüklerden korumak, sıkıntılarından ve korkularından kurtulmak için tılsımına inandığı nesneleri kullanmıştır. Geçmişi tek tanrılı dinlere kadar uzanan bu sembol ve işaretlerin kötü enerjileri uzakta tuttuğuna inanılmıştr. Coğrafı sınırlardan bağımsız, hemen hemen her kültürde bu amaçla en çok kullanılan sembol de gözdür.
Anadolu’da ilk kez, şehre gelen Mısırlı ustaların Kemeraltı içindeki Arap Hanı’nda uyguladıkları cam sanatı, ustalardan işi öğrenen Türkler sayesinde gelişmiştir. Zaman içinde renkli camların üretilmesiyle boncuklara göz sembolü eklenerek bugün de sıklıkla karşımıza çıkan nazar boncukları oluşturulmuştur. Hemen hemen hiç değişikliğe uğramadan 3000 yıldır devam eden cam sanatının en nadide eserlerinden kabul edilen nazar boncuğunun da yeri ayrıdır. Menderes’in Görece Mahallesi’ndeki geleneksel ocaklarda ve Kemalpaşa ilçesi Kurudere köyündeki ustalar tarafından üretimi devam eden nazar boncukları bugün çok sık tercih edilen hediyelik eşyalar arasında yer alıyor. Siz de tatilinizden kalacak bir anınız olsun isterseniz nazar boncuğunu düşünebilirsiniz.
Çömlekçilik
Yazının icadından önceki dönemlerde bile insanoğlunun temel ihtiyacını karşılamak için yaptıkları çömlekçiliğin başlangıcının Anadolu’da MÖ 7.000’li yıllara tarihleniyor. Sargı-dolama usulüyle elde şekillendirilip açık ateşte pişirilen ilk çömlekler İzmir’in ve Bayraklı, Urla, Foça, Sisam Adası gibi çevresindeki yerleşimlerin aynı zamanda bir seramik merkezi olduğunu gösteriyor.
İzmir’in, çömleğin esas malzemesi olan kil bakımından oldukça zengin olması sanatın bu bölgede gelişmesinin en önemli nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Diğer bir neden de İzmir’in bereketli topraklarının armağanı üzümden üretilen şarapları ve kentin tarihinde benzersiz bir yere sahip olan zeytinyağını saklamak için kaplara duyulan ihtiyaç.
Çömlekçiliği geliştiği ilçelerin başındaysa Menemen geliyor. Eski dönemlerin amforasının günümüzde Menemen Testisi olarak anılmasının başlıca nedeni de bu bölgede üretimin hâlâ sürüyor olması. Bugün farklı malzemelerden üretilen pek çok alternatif olsa da kilden yapılan küpler, saksılar, bardaklar hâlâ kıymetli bir hediyelik olarak değerlendiriliyor. Yapım tekniklerinde değişiklikler olsa da bugün Menemen’de bu sanatın nesilden nesile devam etmesi, ilçenin kültüründeki önemini kanıtlar nitelikte.
Hasırcılık
Bataklık bitkisi olan sazlıklardan dokunarak yapılan hasırlık 14. yüzyıldan bu yana varlığını sürdürüyor. Tire’nin Boynuyoğun köylüleri tarafından uygulanan ve tarımın yoğun yapıldığı dönemlerde ilgi gören hasırcılık üretimi bugün azalmış olsa da bölgede hâlâ yapılıyor. Serin tutması nedeniyle yer yazgısı ya da gölgelik olarak kullanılan hasırlıklara bugün Tire pazarlarında gezerken rastlayabilirsiniz.
Halı, Kilim ve Dokumalar
500 yıllık geçmişiyle Anadolu kilim türleri içinde ayrı bir yere sahip olan Helvacı kilimi Aliağa yöresinin geleneksel el sanatlarından biri olup bu bölgenin adıyla anılıyor. Tüm dokuma teknikleriyle uygulanabilen kilimlerde yöreye özgü desenler dikkat çekiyor. “Atkı yüzlü seyrek motifli cicim” dokuma tekniğiyle üretilen kilimler kabartma görüntüsüyle ilgi çekicidir. Zemini meydana getiren atkı ve çözgülerin aynı kalınlıkta ve renkte ipliklerle dokunurken deseni meydana getiren ipliklerin daha kalın olması bu kabartma görünüşü sağlıyor. Tekniğin en bilinen örnekleri arasında dış tarafı ilikli kilim dokuması ile karışık dokunan cicim-seccadeler yer alıyor. Heybe, çuval, torba gibi kalın olması gereken türler de bu şekilde dokunuyor.
Geçmişteki kadar rağbet görmese de kültürel değerin devam etmesi için açılan kurslar sayesinde yeniden yıldızı parlayan helvacı kilimleri renkli görünümleriyle beğenileri kazanıyor.
Tarihiyle hayranlık uyandıran Bergama’nın kültürel değerleri arasında en önemlilerinden biri de Bergama dokumaları. Yörenin en gelişmiş el zanaatlarından biri olan dokumalar köy tezgâhlarında, kök boyalarla dokunuyor. Klimden seccadeye, çuvaldan heybeye yünlü dokumalaryle ünlü Bergama’nın farklı renk ve özellikteki halıları da etnografik değerlerinin yanı sıra ülke sınırlarını aşmış bir üne sahip.
Batı Anadolu Bergama halıları, kullanılan renk, desen, biçim ve dokuma tekniği açısından iki dönem halinde 18 ana başlıkta ve Kozak Yöresi (Gubaş, Kılaz, Karaçeli, Yağcıbedir, Tahtacılar), Yuntdağı Yöresi (Derici, Yüncü, Sarıkeçili, Maldan, Gaylan), Yağcıbedir Yöresi (Kocaoba, Yağcıbedir, Mazılı, Çağlan, Yenice, Samanlık, İslamlar, Kızılçukur, Demirciler, Kıroba, Çakırlar, Yanıgüde) ve Karadağ Yöresi (Hardal, Kaan, Muslu, Çepni, Yağcıbedir) olmak üzere 4 bölgede toplanıyor.
Bergama halıları insanı büyüleyen renklerinin ve özelliklerinin yanı sıra ilginç öyküleriyle de dikkat çekiyor. Bunlardan en bilineni ise “Kız Bergama” adı ile anılan halılar. Halıları dokuyan Yağcı Bedir (Yaycı Bedir) Aşireti’nin öyküsü bu halılarda hayat buluyor. Öyküye göre Bergama Küçükkaya’da konaklayan aşiretin oğluyla obanın güzel kızı birbirlerine aşık olurlar. Kızın babası bu aşka karşı çıkar ve kızını vermez. Kanlı bir kavgaya dönüşen durum sonunda Bey’in oğlu kavgada ölür, aşiret ikiye bölünür.
Erkek tarafı Sındırgı yöresine taşınıp buraya yerleşirken kız da üzüntüyle evine kapanıp halı dokumaya başlar. Dokuduğu halılara renkler ve şekillerle duygularını yansıtır. Her rengin ve şeklin bir anlamı vardır. Kırmızı, ayrılığı; siyah, üzüntüyü; beyaz, umudu; mavi, tükenmeyen umudu; dört nokta, aşkı engelleyen aile bireylerini; Süleyman Yıldızı, Bey'in oğlunu; burgular, gönül kilitlenmesini; çapalar, engellenme araçlarını; kırmızıdan pembeye geçiş, evlenme isteğini yansıtır. Bugün de bu renkler ve desenlerle dokunan halılara “Kız Bergama” adı veriliyor.
Yörük aşiretinin adetlerini ve geçmişlerini yansıtan Yağcıbedir Kilim ve Halıları günümüzde Dikili’nin Kocaoba, Mazılı, Yenice, Samanlık ve Çağlan mahallelerinde yöre kadınları tarafından elde dokunuyor. Çok ince yün ipliklerden kırmızı, koyu kırmızı, lacivert ve beyaz ana renkleri kullanılarak dokunan halılar farklı motifleriyle de dikkat çekiyor.
Dutlukları ve ipekçiliğiyle Osmanlı döneminde dokumacılığın ana merkezlerinden biri kabul edilen Tire’nin en önemli sanat eserlerinden biri 1500’lü yıllarda keşfedilen “beledi dokuması”. Kıyafetlerin yanı sıra perdeler, divan, yatak örtüleri hazırlanan bu dokumalarla Osmanlı ve Avrupa saray çevresine giysiler ve Yeniçeri Ocağı askerlerinin gömlekler dikilmiştir.
Jakarlı dokumanın atası sayılan beledi dokuması 60 cm enindeki dokuma tezgâhlarında üretiliyor. Bu dokumanın en önemli özelliği iki yüzünün de dokunuyor ve kullanılabiliyor olması. Boyunu uzatarak sınırsız sayıda desen elde edilebilen dokumaların desenlerine bademli, kelebek, hebib döşeği, evsat, altıparmak, düzbaskı, sepet gibi adlar veriliyor. Özelliğine göre orta ve ala olmak üzere iki ayrılan Beledi dokuması günde en fazla 3m dokunabiliyor. Oldukça zahmetli olan bu el sanatının günümüzde çok temsilcisi kalmasa da düzenlenen kurslarla bu kültür yaşatılmaya devam ediliyor.
Yorgancılık
İstisnasız her evde kullanılan bir ürün olması nedeniyle yorgan diğer el sanatı ürünlerine kıyasla yakın zamana kadar gelebilmiş el işlerinden biri. Günümüzde fabrikasyon üretime ağırlık verilmiş olsa da el yapımı yorganlar hâlâ kimilerinin tercihi olarak varlığını sürdürüyor. Tire’deki yorgancılar sokağında ustaların hâlâ geleneksel motifleri rengarenk kumaşlara işleyerek ürettikleri yorganların üretimi oldukça zahmetli. Eğer yolunuz Tire’ye düşerse bu renkli yorganlaro incelemeyi ihmal etmeyin.
Semercilik
Tire ilçesinin bir başka el işi örneği de semercilik. Yapımı uzun zaman alan, at, eşek ve develer için boncuk, deri, keçe ve renkli iplik işlemeli semerlere ilçedeki küçük dükkânlarda denk gelebilirsiniz.
İğne Oyası
Başta ipek olmak üzere pamuk ve sentetik iplikler kullanılarak yapılan iğne oyası dünyada “Türk danteli” olarak anılıyor. İğne oyasını diğer örgü biçimlerinden ayıran özelliği sadece süs maksadıyla kullanılıyor olması. İğne oyaları kadın baş süslemelerinde ve erkek giyiminde kullanılıyor.
El sanatlarıyla adını duyuran Tire’nin kültüründe önemli bir yere sahip olan iğne oyalarında genellikle karanfil, gül, lale gibi çiçekler işleniyor. . Tekli sarma ve çiftli sarma biçiminde yapılabilen iğne oyalarının Ödemiş’teki kullanımı ise biraz daha farklı. Kumaş ve başörtülerinin kenarına işlenen veya farklı motiflerin bir araya getirilmesiyle örtüler oluşturulan iğne oyalarının iplikleri de oyacılar tarafından özel hazırlanıyor.
Ahşap Oymacılığı
Başta dini mekânlar olmak üzere konakların ve evlerin kapı, pencere ve dolap kanatlarında görebileceğiniz ahşap oymacılığında geometrik ve bitki desenlerine yer veriliyor. Türk el sanatları arasında büyük önem taşıyan ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden biriyse sandıklar. Yolunuz Tire’ye düşerse bugün hâlâ ustalar tarafından özenle yapılan bu eşsiz el sanatının örneklerini görmeyi ihmal etmeyin.
Saraciye
Ata verilen önem nedeniyle Türk kültürünün önemli değerlerinden biri olan saraçlık kösele” olarak adlandırılan hayvan koşum takımları, kemer, silah kılıfı, mermi kılıfı, çanta gibi avcı gereçlerinin yapıldığı sanata verilen isim. Bu işle uğraşanlara da saraç deniyor. Saraçlık, Tire’de günümüzde de yaşatılmakta olan sanatlardan biri.
Kabak Kemane
Türk halk müziğinin en eski çalgılarından biri olan kabak kemane günümüzde yalnızca Tire’deki İrfan Alkur tarafından üretiliyor. Önceden çakıyla üretilirken günümüzde farklı aletlerin de kullanıldığı bu çalgı özellikle müzikle ilgilenenlerin ilgisini çekebilecek nitelikte.
Göğsüne oğlak ya da kuzu derisi gerilmiş olan su kabağı ile sert ağaçtan yapılmış bir sapın ana unsuları olduğu çalgı Tire’de biraz daha farklı yorumlanıyor. Bu bölgedeki üretilen kabak kemaneler 3 telli yapılarak benzerlerinden ayrılıyor. Genellikle at kuyruğundan veya fırça yapımında da kullanılan misinadan yaylar üretiliyor.
Sevdiklerinize otantik bir hediye almak isterseniz kanak kemaneler iyi bir seçim olabilir.
Maden Sanatı
Pek çok el sanatının merkezi konumundaki Tire’nin geçmişindeki bir diğer önemli kültürel değer de maden sanatı. Eskiden yapılmış olan geometrik desenli ve çeşitli işlemeli kapı tokmakları, kepenk sütunçeleri, kandiller, tabaklar, ibrikler, hamam tasları, nallar ve maden sanatının icra edildiği daha pek çok ürün işçiliğiyle dikkat çekiyor. Günümüzde artık üretimi sürmese de geçmişten gelen örneklerini antikacılarda ve kalaycılarda görebilirsiniz.
Nalbantlık
Geçmişte atın ulaşımda önemli bir yer kaplaması nedeniyle iş yetiştiremeyen nalbantlar bugün artık eskisi gibi çalışmıyorlar. Kaybolmaya yüz tutmuş işçiliklerden biri olan nalbantlığın yanı sıra Tire’de hat sanatı ve kıl testere işçiliği ve ebru sanatı da genç sanatçılar tarafından yaşatılmaya çalışılıyor. Urgancılık Bağlama, düğümleme, sarma, paketleme, balyalama gibi farklı işlerde kullanılan urganlar İzmir’in ilçesi Tire ile özdeşleşmiştir. Sağlam ve beyaz olması nedeniyle benzerlerinden ayrılan Tire urganlarının ünü ilçenin sınırlarını aşarak tercih edilenlerin başında geliyor. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethederken Tireli ustaların elinden çıkan urganlarla gemilerini çektirdiği en çok inanılan söylemler arasında.
İpekçilik
Türk el sanatlarında oldukça önemli bir yere sahip olan ipek dokumacılığı günümüzde el tezgâhlarının yanı sıra fabrikalarda da üretiliyor. Ödemiş’te 17. yüzyılda yapılmaya başlandığı bilinen ipek üretimiyle ipeğin yolculuğu başlamış, tüm illere buradan gönderim yapılır hale gelmiştir. Günümüzde de oldukça değerli kabul edilen ipek ürünler Ödemiş’te sergileniyor.
Ödemiş’in turistik ilçesi Birgi’deki ipek fabrikasında ürünler ham ipek kumaş olarak dokunuyor. Bu ürünleri ipek empirme, ipek jorjet, ipek müslin, ipek şantuk, jakarlı, saten, şifon, ipek bürümcük, ipek organze, şantuk, tafta olarak sıralayabiliriz. Yağlık (ipek mendil), peştamal, puşi, pembezar, bürdü, bürümcük, idare bezi, havlu, çarşaf, yolluk da el tezgâhlarında üretilen başlıca ürünler arasında yer alıyor.
İlçedeki okullarda ve özel kurslarda üretilen yaka mendili, fular, başörtüsü gibi ürünlerin yanı sıra ilçede otantik giysilere de rastlayabilirsiniz. Siz de hoş dokusuyla tekstil dünyası için ayrı bir öneme sahip olan ipeği keşfetmek isterseniz rotanızı Birgi’ye çevirin.
Ebru
Özel bir teknikle hazırlanan suyun üzerinde boyalarla desenlerin oluşturulduğu ve bunların kağıda aktarıldığı bir süsleme sanatı olan ebru geleneksel el sanatlarımızın en güzellerinden biri. Bugün bir terapi gibi gençlerin de ilgi gösterdikleri bu sanat oldukça keyifli olmasına rağmen sabır isteyen işlerden biri. Doğal yöntemle elde edilen boyaların ve suyun yoğunlaşmasını sağlayan doğal bir malzeme olan kitrenin yanı sıra tekne, fırça, kağıt, öd, su, tarak kullanılıyor. Yüzyıllarca yıllık geçmişe sahip pigment boyalar da ebru sanatında kullanılan malzemeler arasında yer alıyor. Sanatta gelenekselleşen çiçek kırmızısı bu pigment boyalardan biri olarak biliniyor.
Kağıda, kumaşa, keçeye ve Türk doğaltaşına uygulanan sanatın "battal ebru", "taraklı ebru", "çiçekli ebru" gibi çeşitleri bulunuyor. Ebru sanatının en eşsiz yanlarından biri de uygulaması gereği eşsiz ve tek olması.
2014 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Somut Olmayan Kültürel Miras listesine giren ebru sanatı nesilden nesile aktarılarak tüm renkleriyle yaşatılıyor.
Bu sanatın en güzel örneklerini Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Alsancak ve Adnan Menderes Hava Limanı’ndaki geleneksel el sanatları satan mağazalarında görmeniz mümkün. Özellikle doğaltaşa uygulanan ebru sanatı da hediye olarak değerlendirebileceğiniz ürünlerin başında geliyor.
İzmir; büyük kentlerimizden biridir. Şehir merkezinde düğünler modern çağa uygun düzenlenir. Bazı kırsal alanlarında gelenekler yaşatılmaya çalışılsa da gelenekler günümüzde terk edilmeye yüztutmuştur.
Kız isteme&Söz kesme:
Ailenin yakınlarından ve hatırı sayılan birkaç kişi kız istemeye giderler. Biraz sohbetten sonra, “Allah”ın emri ve Peygamberin kavli” ile kız istenir.
Kız evi, “Kısmetse olur” diye düşünmek için zaman ister ya da daha önceden anlaşılmışsa onay bir aile büyü tarafından verilir. Mühlet istenmişse, oğlanın durumunu tetkik eden kız evi, münasip görmediyse veremeyeceklerini, beğenmişlerse nişan gününü tespit için yeniden görüşürler.
Nişan:
Tespit edilen güne kadar oğlan evi tarafından nişan giysileri ve yüzük alınır.Nişan bohçası hazırlanır ve kız evine götürülür.Nişan organizasyonu genelde kız evine aittir.
Nişan yüzükleri daha önceden belirlenen bir aile büyüğü tarafından takılır. Taraflar nişan esnasında gelin ve damada çeşitli hediyeler verebilirler.
Nişan esnasında ebeveynler tarafından takılacak takılar daha önceden belirlenmiş olmalıdır.Nişan pastası,müzik ve eğlence nişan organizasyonuna dahildir.
Kına Gecesi:
Gelinin arkadaşları ve yakın aile çevresinin katıldığı bir eğlencedir. Genelde kız evinde yemek verilir. Yemekten sonra eğlence başlar.
Kına yakılacak müzik eşliğinde dans eden kadınlar oynarken kına getirilir. Kızın başına kırmızı ve yeşil tülbent örtüp, sağ elinin ortasına kına yakılır.Gelinin kınası yakıldıktan sonra eğlence devam eder.
Düğün:Düğün tarihinin aylar öncesinden belirlenmesi eksiklerin giderilmesi ve hazırlıkların tamamlanması açısından önemlidir.
Gelin ve damadın yakınlarına düğünden önce hediyeler getirilmesi yaygın adetlerdendir.Düğün haftasının başında oğlan evinin damına bayrak dikilir.
Böylece düğün olacak ev belirlenmiş ve ilan edilmiş olur.Gelin kardeşi tarafından beline al kuşak bağlanarak evinden çıkarılır.
Evden çıkarken genelde evin kapısı biri tarafından kiitlenir. Damadın bu kişiye bir miktar para vermesiyle kapı açılır.Gelin arabasına binerken dualar eşliğinde başlarına pirinç atılır.
Pirinç hemen hemen bütün kültürlerde bu bolluğun sembolü olarak kabul edilir.Nikah kıyılırken çiftlerden hangisi diğerinin ayağına basarsa evlilikte onun sözünün geçeceğine inanılması da düğünlerin eğlenceli anılarından biridir.
Tören bittikten sonra gelinin buketini havaya atmasından sonra yakalayan kişinin sonraki düğünün gelini olacağı inanç kadar gelinin ayakkabısının altına isim yazılmasından sonra ismi silinenlerin de kısmetlerinin açık olduğu diğer geleneksel inançlardandır.
Deve Güreşleri ülkemizde turizm sezonu dışında kalan durağan dönemde yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekerek yaklaşık üç-dört ay boyunca Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerimizde hareketliliği sağlayan önemli gelenektir.
İlk olarak kervancılık yapan Yörük aşiretleri arasında eğlence amaçlı yapıldığı düşünülen deve güreşleri sonradan belirli kurallara bağlanarak gelenekselleştirilmiştir.Tek hörgüçlü dişi Afrika devesiyle, çift hörgüçlü “buhur” denilen erkek Asya devesinin eşleştirilmesinden doğan “tülü” adı verilen erkek develer güreşlere oldukça yatkındır. Bunlar özel bir bakımla yetiştirilip güreşlere hazırlanırlar. Sezon başladığında çeşitli merkezlerde güreşlere çıkarılan bu develer sahipleri için gurur vesilesi olduğu kadar, iç turizmimize önemli katkı sağlayan deve güreşlerinin ana unsurlarıdır.
Aralık – mart ayları arasında kalan güreş sezonu içinde İzmir’de Selçuk, Ödemiş, Tire, Kemalpaşa, Torbalı, Dikili, Menemen, Kınık, Bornova, Bayraklı gibi bazı ilçe merkez ve köylerde düzenli olarak deve güreşleri yapılmaktadır.