• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi23
Bugün Toplam121
Toplam Ziyaret101960
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu

Mahsuni Şerif

aşık mahzuni şerif ile ilgili görsel sonucu

AŞIK MAHSUNİ ŞERİF

"Çeşmi Siyahım", "Oy Bizim Eller", "Mevlam Gül Diyerek", "Dom Dom Kurşunu" ve "Mamudo" gibi türküleriyle tanınan Aşık Mahzuni Şerif, ölümünün 18'inci yılında anılıyor.

Asıl adı Şerif Cırık olan Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin bugünkü adıyla Tarlacık olarak bilinen Berçenek köyünde, Döndü ve Zeynel Cırık çiftinin oğulları olarak dünyaya geldi.

Afşin'in Alembey köyündeki Lütfi Mehmet Efendi Medresesi'nde eğitim hayatına başlayan halk ozanı, köylerine ilkokulun yapılmasıyla medrese eğitimini bıraktı ve buradan mezun oldu.

Aşık Mahzuni, 1959'da Mersin 3. Astsubay Hazırlama Okulu'ndan ve 1960'ta ise Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'ndan mezun oldu. Daha sonra Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydolan ozan, maddi zorluklardan ötürü eğitimini yarıda bıraktı.

Saz çalmayı ve deyiş söylemeyi küçük yaşlarda amcası Aşık Fezali'den (Behlül Baba) öğrenerek müzik hayatına başlayan halk ozanının mahcupluğu nedeniyle, tasavvuf dersleri aldığı Cırık Baba tarafından "Mahzuni" mahlası verildi.

Henüz 17 yaşındayken dayısının kızı Emine ile dünya evine giren Aşık Mahsuni Şerif'in bu evlilikten Züleyha adında bir kızı dünyaya geldi. İlk eşinden boşanan ozan, Ankara'da okurken tanıştığı İtalyan asıllı Sovina (Suna) ile ikinci evliğini yaptı ve bu evlilikten Ferhat, Şirin ve Emrah adlarında üç çocuğu oldu. Eşi Suna evi terk ettikten sonra üçüncü evliliğini Gaziantep'te bir ilkokul öğretmeni olan Fatma Hanım ile yapan Aşık Mahzuni'nin bu evlilikten ise Derya, Ali Bülent, Şeyda ve Yetiş adlarında dört evladı dünyaya geldi.

İlk plağını 1964'te çıkaran sanatçı, bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra göç ettiği Ankara'da Fikret Otyam, Feyzullah Çınar, Nesimi Çimen, Aşık Daimi, Kul Ahmet gibi isimlerle bir araya gelmeye başladı. Aşık Mahzuni, Aşıklar Derneğini kurdu, ressam Fikret Otyam'ın ve Gazeteciler Sendikası'nın desteğiyle konserler verdi.

Aşık Mahzuni, "Dom Dom Kurşunu", "Yedin Beni", "Yuh Yuh", "Fadimem", "Gül Yüzlüm", "Ciğerparem", "Merdo", "Dostum Dostum", "Han Sarhoş Hancı Sarhoş", "Çeşmi Siyahım", "Yalan Dünya", "Ağlasam mı?", "Abur Cubur Adam", "Katil Amerika" ve "Ekmek Kölesi" gibi birçok esere imza attı.

"Balık denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum"

Aşık Mahzuni, 1972'de aşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden Aşık Veysel Şatıroğlu'nu Sivas'ın Sivrialan köyünde ziyaret ettiğinde Aşık Veysel tarafından ayakta karşılandı.

12 Mart Muhtırası sonrasında 8 yıl boyunca sahneye çıkması ve yurt dışına gitmesi yasaklanan Aşık Mahzuni, sanattan ve türkülerden uzak kalmamak için bu süre zarfında küçük bir dükkanda plak satmaya başladı ve bu yılları verdiği bir röportajda şöyle anlattı:

"Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum."

Yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı, "Dolunaya Tül Düştü" kitabını yazdı

Duygu ve düşüncelerini sazının yanı sıra "Milliyet", "Meydan", "Anadolu'nun Sesi" gazeteleriyle "Pir Sultan", "Hacı Bektaş", "Kızıldeli", "Ozanca" gibi dergilerdeki yazılarıyla dile getiren Aşık Mahzuni, bazı yazıları ve türküleri sebebiyle birkaç defa hapse mahkum edildi, iki defa idamla yargılandı.

Aşık Mahzuni Şerif, 1989-1991'de Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Halk şiirine gönülden bağlanan Mahzuni Şerif, yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı.

Ayrıca TRT tarafından hakkında çekilmiş 2 belgesel olan ozan, 2001 yılı başlarında Almanya'nın Köln şehrinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Halk ozanı, aynı yılın mayıs ayında hastaneden taburcu edilse de bir yıl sonra 17 Mayıs 2002'de, 62 yaşındayken hayata veda etti.

Aşık Mahzuni, vasiyeti üzerine Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınında Çilehane adı verilen yere defnedildi.

Abdurrahim Karakoç ve Aşık mahzuni Şerif'i Gönül Dağı buluşturdu

Aşık Mahzuni Şerif ile şair Abdurrahim Karakoç'un dostluğu oldukça dikkat çeker. Oğuz Karakoç bu durumu şöyle geçer kayıtlara:

"İlimiz Kahramanmaraş’ta yayın hayatını sürdüren mahalli Birlik TV’de 1997–2000’li yıllarında “Edebiyata Gönül Verenler” ve “Gönül Telimizi Titretenler” adı altında programlar yapıyordum. “Gönül Telimizi Titretenler” programını aynı zamanda öğretmen olan, güzel saz çalan, Âşık Mahzuni Şerif hayranı ve onun eserlerini dilinden düşürmeyen öğretmen Nevzat Başkonuş’la birlikte hazırlıyordum.

Program boyunca ben, İlimizin yetiştirdiği halk şairi, hiciv ve söz ustası Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinden, Nevzat Başkonuş ise âşıklık geleneğini sürdüren, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen Mahzuni Şerif’in türkülerinden okuyordu. İlimizin iki ünlü ismini eserleriyle bu programda bütünleştiriyorduk. Farklı kulvarlarda gözüken bu iki değerli üstadı programımda birleştirmiştik. O dönemlerde her ikimiz de değişik kesimlerden tepkiler aldık, böyle bir şeyi nasıl yaparsınız diye.

Aradan birkaç yıl geçmişti ki Kanal 7 TV’de program yapan Devlet Sanatçısı Bayram Bilge Tokel “Gönül Dağı ”Programına Abdurrahim Karakoç ve Âşık Mahzuni Şerif’i konuk etti. Bu program büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de böyle bir şey ilk defa oluyordu.

Programın başlangıcında, Âşık Mahzuni Şerif, Abdurrahim Karakoç için “Sevgili üstadım Karakoç sanat hayatına benden önce başladı. Ondan etkilenmedim desem yanlış olur.” derken Abdurrahim Karakoç ise Mahzuni için “Hemşerim olmasından gurur duyuyorum. İkimiz de kendi çizgimizde, yiğitçe mertçe, inandığımızı yorumladık, inandığımızı söyledik. Ama hiç kimseye zarar vermeyi hedeflemedik, yapıcı olduk.” diyordu."

Yıllar sonra hastanede yatmakta olan Aşık Mahzuni'yi ziyarete giden Abdurrahim Karakoç, ziyaret sırasında aralarında geçenleri şu şekilde anlattı:

"Kar sesi üstüne Mahzuni ile bir saate yakın konuştuk, tartıştık. Kar sesi ne demekti. Karın rengini değil de niye sesini mevzubahis ediyor şair. Karın sesi nasıl bir şey? Sonunda Mahzuni bir iltifat yaptı bana: 'Lambada titreyen alevin üşüdüğünü yazan kar sesini de bulur."

Eserleri

Ağlasam mı

Mevlam Gül Diyerek İki Göz Vermiş
Bilmem Ağlasam Mı Ağlamasam Mı
Dura Dura Bir Sel Oldum Erenler
Bilmem Çağlasam Mı Çağlamasam Mı

Yoksulun Sırtından Doyan Doyana
Bunu Gören Yürek Nasıl Dayana
Yiğit Muhtaç Olmuş Kuru Soğana
Bilmem Söylesem Mi Söylemesem Mi

Mahzuni Şerifim Dindir Acını
Bazı Acılardan Al İlacını
Pir Sultanlar Gibi Dar Ağacını
Bilmem Boylasam Mı Boylamasam Mı



İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım

İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da

Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ötmek istiyorum viran bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa da 

Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni bıraktın elin diline
Güldün Mahzuninin berbat haline
Mervanın elinde parelense de



Delaley

Bağa Girdim Bağbanı Yok
Güle Sordum Figanı Yok
Sürüyü Kurtlar Dalamış
Bu Sürünün Çobanı Yok
Ah Le Delale Delale
Nereye Başı Delale

Dere Kavuşur Dereye
Akar Gider Gemere’ye
Savaşı Girmiş Yüreğe
Yarası Yok Çıbanı Yok
Ah Le Delale Delale
Nereye Başı Delale

Mahzuni’yim Doğrusunun
Dermanı Yok Mudur Bunun
Sevdaya Giden Yolcunun
Çarığının Tabanı Yok
Ah Ley Delaley Delaley
Nereye Başı Delaley



Al Birini Vur Birine

Yıkılası Bozuk Düzen
Bıçak Kemiğe Dayandı
Gayrı Bize Yazık Düzen
Gönlümüz Kana Bulandı

Al Birini Vur Birine
Koydu Bizi Heç Yerine
Vay Boyunuz Devrileydi
İnandık Körü Körüne

Ağar Kara Saçım Ağar
Hıçkırık Sinemi Boğar
Bu Yılda Böyle Giderse
Başımıza Taşlar Yağar

Al Birini Vur Birine
Koydu Bizi Hiç Yerine
Deli Miydik Serseri Mi
İnandık Körü Körüne

Gel Mahzuni Söyle Sözü
Harap Ettik Yazı Güzü
Daha Karanlık Basmadan
Üsküdarı Geçti Dürzü

Al Birini Vur Birine
Koydu Bizi Hiç Yerine
Gönlümün Gözü Çıkaydı
İnandım Körü Körüne


Bu Yıl Benim 

Bu yıl benim yeşil bağım kurudu
Dolu vurdu yapraklarım çürüdü
Benim de saz tutan elim var idi
Şimdi bir köşede yatar ağlarım

Benim ile lokma yiyip içenler
Gölgemin altında konup göçenler
Sizi zalim dar günümde kaçanlar
Ben kendi kendime çatar ağlarım

Çırpına çırpına bir yuva kurdum
Bebeği görmedim kundağı gördüm
Derya'da boğuldum karaya vurdum
Çileden çileye bakar ağlarım

Mahzuni Şerif'im budur ahvalim
Zamane bozulmuş insanlar zalim
Kıyamete kadar gider bu halim
Sabır edip matem tutar ağlarım.

Kirvem

Kirvem Bu Yıl Bu Dağlarda Aman
Sensiz Yazın Tadı M'olur Aman
Selamın Niye Kesildi Aman Aman Aman Aman
Bir Selamın Adı M'olur Aman

Kirvem Aman
Ne De Çabuk Geçti Zaman 
Aman Aman Aman Aman Oy

Can İçinde Can İçinde Aman
Can Erir Zaman İçinde Aman
Böyle Kader Olmaz Olsun Aman Aman Aman Aman Hüseyinim Kan İçinde Aman

Varsam Gitsem Erzincan'a Aman
Hüseyinim Gelmiş M'ola Aman
Der Mahzuni Bu Dağlarda Aman Aman Aman
Böyle Yiğit Ölmüş M'ola Aman



Nem Kaldı

Parsel Parsel Eylemişler Dünyayı
Bir Dikili Taştan Gayrı Nem Kaldı
Dost Köyünden Ayağımı Kestiler
Bir Akılsız Baştan Gayrı Nem Kaldı

Padişah Değilem Çeksem Otursam
Saraylar Kursam Da Asker Yetirsem
Hediyem Yoktur Ki Dosta Götürsem
İki Damla Yaştan Gayrı Nem Kaldı

Mahzuni Şerifim Çıksam Dağlara
Rastgelsem De Avcı Vurmuş Marala
Doldur Tüfeğini Beni Yarala
Bir Yaralı Döşten Gayrı Nem Kaldı



Durmuş 

Durmuş Bizim Köyden Haber Sorarsan 
Harman Kalktı Bulgurları Serildi 
On Yedi Yıl Evvel Ölen Haccelli 
Seksen Bir Yaşında Yeni Dirildi 

Kömsük Hasan İnek Alıp Satıyor 
Kasımın Oğlu Da Düğün Tutuyor 
Çil Mehmet Yel Oldu Düştü Yatıyor 
Bir Acayip Kulakları Gerildi 

Götürdüler İbiklerin Turgayı 
Kel Muhtara Sövdüğünden Dolayı 
Kır Bekir Bilmeden Tutmuş Kalayı 
Çok Ayıp Yerinden Serum Verildi 

Üç İt Tuttu Yahyaların Hasanı 
Toz Ediyor O Geçeye Geçeni 
Bizim Yusuf Değiştirmiş Lisanı 
Bir Bak Görsen Kırıldı Dı Kırıldı 

Şimdilik Bu Kadar İşte Durmuşum 
Selam Edip Hatırını Sormuşum 
Gece Olmuş Geç Farkına Varmışım 
Sığır Geldi Sıpaları Devirdi



Bana Yücelerden Seyreden

Bana Yücelerden Seyreden Dilber
Siyah Kipriklerin Ok Mu Cananım 
İnsaf Et Yüzünü Yüzüme Dönder 
Izdırabın Sonu Yok Mu Cananım

Gönül Sevdi Benim Günahım Nedir 
Yandım Hasretine Bunca Senedir 
Mecnunun Derdinden Derdim Fenadır
Izdırabın Sonu Yok Mu Cananım

Bu Dünya Misaldir Çatısız Hana 
Ebedi Kalmadı Saha Sultana 
Deryanın İçinden Bir Damla Bana 
Bu Da Mahsuni'ye Çok Mu Cananım 



Duaz-ı İmam


Üryan Büryan Vardım Pir Dergahına
Medet Ya Muhammet Ya Ali Diyerek
Gönül Verdim Gönül Şahlar Şahına
Hünkar Hacı Bektaş Veli Diyerek

İmam’ı Hasandır Hubların Başı
Hüseyin Der Akar Gözümün Yaşı
İmam Zeynel Sabredenin Yoldaşı
Ağlasam Gülerler Deli Diyerek

Feylim Gıblegahım Muhammet Bakır
Kırkların Bağında Bülbüller Şakır
Cafer-Ü Sadık’a Talibim Şükür
İkrar Verdim İkrar Beli Diyerek

Musa-İ Kazım Dır Mazlumlar Şahı
Aliyyü Rıza Dır Şahın Ervahı
Şahda Ki Nakiye Çekerim Ahı
On İki İmamın Gülü Diyerek

Hasan-Ül Asker’ İ Ol Ali Aba
Muhammet Mehciye Mest-Ü Merhaba
Serin Koymuş Serin Mahzuni Baba
Yol Muhammet Ali Yolu Diyerek



Ne Dedimse Halka 

Ne dedimse halka hiç yaramadı
Ben gittikten sonra ararlar beni
Boşa cahillerin gözü karardı
Kuru çene ile yorarlar beni

Duman eksik olmaz her yüce dağda
Bülbül eksik olmaz her yeşil bağda
Atomun patlayıp bittiği çağda
Onun ötesinde sorarlar beni

Ebedi değildir şu yüce dağlar
Ebedi değildir şu yeşil bağlar
Öz gardaşım ama bizim softalar
Mezarımda bile kırarlar beni

Mahzuni Şerif'im gayri gam yemem
Ondan ötesini kimseye demem
Ufak vucuduma kefen istemem
Varsa insanlıkla sararlar beni.
 

1974 Kıbrıs Savaşı

Duracak zaman değildir
Yürüyen zalim üstüne
Ölen ölsün kalan yeter
Yürüyün Kıbrıs üstüne.

Gemimiz derine dalsın
Uçağımız ıslık çalsın
Türk ulusu öcün alsın
Yürüyün zalim üstüne.

Hasan- Tahsin, Yavuz-Adem
Bu uğurda öldü dedem
Düşmandan kaçanı nidem
Yürüyün düşman üstüne.

Mahzuni derTürk milleti
Kim oluyor Rum'un iti
Son bulsun savaş illeti
Yürüyün zalim üstüne.


Adalet Siz Dünya

Ağaçlan uzun kısa
O da biter kese kese
Geniş değildir herkese
Adaletsiz yalan dünya

Fil de canlı karınca da
Kimi yerde kimi dalda
İyi kötü bu dünya da
Adaletsiz zalim dünya.

Toprakların altın bakır
O da bizde yoktur şükür
Kimi zengin kimi fakir
Adaletsiz fani dünya.

Mahzuni de senden uçar
Belki yıldızlara geçer
Seni eken bir gün biçer
Adaletsiz yalan dünya


Ağla Sazım

Bize şu dünyada bir yer kalmadı
Ağla sarı sazım belki kâr eder.
Gerçek sevenlerin gülü solmadı
Ağla sarı sazım belki kâr eder.

Engin olurum engine inersem
Vücut öğünsün aşka yanarsam
Nalet olsun ben bu yoldan dönersem
Ağla sarı sazım belki kâr eder.

Kâmil olan cahillerden sakınır
Secdeyi ademde hutbe okunur
Körün hakkı gözlülere dokunur
Ağla sarı sazım belki kâr eder.

Sözünden bellidir irfanın eri
Halik şu dünyayı kuraldan beri
Her Ali koparmaz bab-ı Hayber'i
Ağla sarı sazım belki kâr eder.

Âşıkın güzeli gayriye tapmaz
Kâmil dudak olan sahte el öpmez
Nesimi yüzülür yolundan sapmaz
Ağla sarı sazım belki kâr eder.

Muhammet'e bile kuyu kazdılar
Muhyiddin'i taşa vurup ezdiler
Nesimi'nin derisini yüzdüler
Ağla sarı sazım belki kâr eder.

Biçare Mahzuni yüzlerin gülmez
Gerçek sümbül olan mevsimde solmaz
Ali'ye ettiler sana ne olmaz
Ağla sarı sazım belki kâr eder.


Ağlarım

Ben canandan ayrı düştüm ağlarım
Derdimi dökerim esen yellere.
Viran oldu bahçelerim, bağlarım
Başım alıp gidem elden ellere.

Cahilin elinden kırılır gurur
Dünyanın sitemi üstüme yürür
Kime dost dedimse gelir taş vurur
İnanasım gelmez sahte kullara

Mahzuni Şerifim desem sözümü
Ancak Allah bilir benim özümü
Bana çok gördüler garip sazımı
Kızdım veda edeceğim tellere....>>


Alinin Sırrı

Efendim bu hanım bu kerameti
Biri hancıdadır, biri yoldadır
Kolay kolay ağız tadı olmaz ki
Biri ağızdadır biri baldadır

Bir güzel açmıştır kamilin gülü
Nerede ötmüşüştür onun bülbülü
Cenabı Âli'nin iki mendili
Biri Allah'tadır biri kuldadır.

Geldi gitti âşıklara bu arı
Kudreti Ali'nin sırrı serdarı
Leylâ'yla Mecnun'un böyle duvarı
Biri siper olmuş biri duldadır.

Hikmet vardır bu geceki kusurda
Hikmet yoktur Şam şehrinde Mısır'da
Sanıyorum yirmi iki asırda
Biri Mahzuni'de biri kuldadır.


Aliyle Pazarlık

Muhabbet edelim Ali seninle
İki cihan senin olsun sen benim.
Hayrını gör din ile imanın
Hatmi Kur'an senin olsun sen benim.

Gül yüzlü sevdiğim düştüm peşine
Merhamet et ne olur didem yaşına
Yandım mah yüzüne hilâl kaşına
Huri, gılman senin olsun sen benim.

Her sensin diyene eyleme minnet
Başına çalınsın gül yüzlü cennet
Dostluk pazarında olma muhannet
Cümle canım senin olsun sen benim.

Mahzuni Şerifim ereyim dursun
Senin aşkın beni yaksın kavursun
Hasılı bildiğim «Merdan-Ali'sin»
İki cihan senin olsun sen benim.


Almanya'ya Sitem

Onun burda taşı toprağı vardı
Alamanya gardaşımı geri ver.
Düz ovası, yeşil yaprağı vardı
Alamanya gardaşımı geri ver.

Toprağında vardı kara sabanı
Gönderin amcamı verin babamı
Bağrıma basarım yırtık abamı
Alamanya gardaşımı geri ver.

Anadolu Mahzuni'nin anası
Fabrikası, değirmeni binası
Yeter artık bizden beter yanası
Alamanya gardaşımı geri ver.

Bizi böyle eden beyler utansın
Haksız padişahın makamı yansın
Pirenin emdiği devler uyansın
Alamanya gardaşımı geri ver.

Dön Mehmet, dön Ahmet dön...
Ayşe dön, Fatma dön, emmi dön,
dön Anadolu'ya.


Amerika'ya Tepki

Bütün insanlık adına
Amerika katil katil!...
Kanun yapar kendi teper
Amerika katil katil!..

Vietnam'ın suçu nedir?
Hür yaşamak ayıp mıdır?
Atom patlat ister kudur?
Amerika katil katil!...

Türk milleti Türk milleti!
Nerden gelmiş elin iti?
Bu gidişin sonu kötü!
Amerika katil katil!..

Birgün gramlar bir olur
Kilodan hakkını alır
Zalim olan bela bulur!
Amerika katil katil!..

Mahzuni Şerif uyuma
Gün geldi çattı akşama
Bizden selam Vietnam'a!
Amerika katil katil!.


Ararlar Beni

Ne dedimse halka hiç yaramadı
Ben gittikten sonra ararlar beni...
Boşa cahillerin gözü karardı
Kuru çene ile yorarlar beni...

Duman eksik olmaz her yüce dağda
Bülbül eksik olmaz her yeşil bağda
Atomun patlayıp bittiği çağda
Onun ötesinde sorarlar beni...

Ebedi değildir şu yüce dağlar
Ebedi değildir şu yeşil bağlar
Öz gardaşım ama bizim softalar
Mezarımda bile kırarlar beni...

Mahzuni Şerifim gayri gam yemem
Ondan ötesini kimseye demem
Ufak vücuduma kefen istemem
Varsa insanlıkla sararlar beni.


Aşık Veysel'e

Ahrette selamım olsun Veysel'e
Neden sadık yarin kara topraktır?
Yiyen yedi konan göçtü dünyadan
Neden sadık yarin kara topraktır?

Toprağın üstünde ağalar gezer
Onlar ekip biçer bağrımı ezer
Başına çalınsın bir karış mezar
Neden sadık yarin kara topraktır?

Toprağı olanlar toprağa söver
Toprağı olmayan bağrını döver
Babamın toprağı var ondan över
Neden sadık, yarin kara topraktır?

Toprağın sırrını fakirden sormam
Öyle boş boşuna kafamı yormam
Denizde ölürüm toprağa girmem
Neden sadık yarin kara topraktır?

Ben dünyadan doya doya giderim
Tarihten sızarak soya giderim
Kafam kızar ise aya giderim
Neden sadık yarin kara topraktır?

Sorun ki insanlar neye taptılar
Başlan kesipte ayak öptüler
Gözünü yediler heykel yaptılar
Neden sadık yarin kara topraktır?

Bir toprak olunca dağıt çok olur
«Atatürk» ölünce ağıt çok olur
Akılsız kafaya öğüt çok olur
Neden sadık yarin kara topraktır?

Koyun vermiş, kuzu vermiş, ot vermiş
Fakirin hakkını neden kıt vermiş
Fakirler ot yutmuş, beyler et yemiş
Neden sadık yarin kara topraktır?

Hakaret değildir sana muradım
Yıllar yılı Veysel'imi aradım
Benim sadık yarim anam avradım
Neden sadık yarin kara topraktır?

Topraktan yapılır kılıçla kama
Toprağın güneşi benzer akşama
Mahzuni, Veysel'in yavrusu ama
Neden sadık yârin kara topraktır?


Bana

Ele geniş olan şu yalan dünya
Bilmem ki nedendir dar bana bana
Bize hücum etti cahil sürücü
Artık kesseler de kâr bana bana...

Kendimi bileli Hak'ka yaramam
Geldi geçti ömrüm sanki bir akşam
Sağımda solumda kıble aramam
Hem kıbledir hem kabe'dir yar bana...

İlim şu dünyanın başıdır başı
Gözümden akıttım kan ile yaşı
Söylediğin yapamayan bir kişi
Dört kitap okusa kör bana bana...

Cahilin her işte eli çıkıyor
Ondan rezaletin bolu çıkıyor
Açsam şapkasını keli çıkıyor
Sökmez gayrı «Dede», «Hoca», «pir» bana...

Tabuttaki ölü gibi ölemem
Derdim vardır onun için gülemem
Ben insanın değerini bölemem
«Doğu», «batı», «gavur», «müslim» bir bana.

Mahzuni Şerifim yoldan kalır mı
İlmin dillerinden cahil bilir mi
Hayvan kesmek ile «kurban» olur mu
İnanmazsan kaldır kılıç vur bana.


Beni De

Kahpe dünya doymadın
Beni de ye gel beni de.
Hangi cana kıymadın
Beni de ye gel beni de.

Pir Sultan düştü dara
Hüseyin'e düştü yara
Dokunma zalımlara
Beni de ye gel beni de.

Bunca yiğidi yedin
Bir defa gık demedin
Arsızları ellemedin
Beni de ye gel beni de.

Sen gidersin döne döne
Dur diyen yok mu sana
Bütün beylerin aşkına
Beni de ye gel beni de.

Mahzuni'yim derdim çok
Attım hedef durmaz ok
Hiç birinden farkım yok
Beni de ye gel beni de.


Benim Benden

Çıktım bir aynaya baktım
Benim benden haberim yok.
Bana bir insan diyorlar
Benim benden haberim yok.

Okuldan almaz nasihat
Topraktan almaz şefaat
Kalmadı dizimde takat
Benim benden haberim yok.

Şu dünyanın ömrü yarım
Bilmem nedir benim kârım
Kuyu kazarmış dostlarım
Benim benden haberim yok.

Bilmem ki nasıl herifim
Günden güne eksik keyfim
Meğer Mahzuni Şerifim
Benim benden haberim yok


Bilmedim

Boşuna geçirdim bunca ömrümü
Yalan dünya bomboşumuş bilmedim
Felek denen yalan aldı önümü
Kara sevda bir hoşumuş bilmedim.

Dar günümde eşim dostum çekildi
Mihrican değdi de gülüm döküldü
Nice umut ettim hepsi yıkıldı
Bülbüllerim baykuş imiş bilmedim.

İtimadım yoktur gayri dünyada
Gizli sırlarımı demem ben yada
Koskoca dünyada ufacık oda
Kul Mahzuni sarhoşumuş bilmedim


Bilmem

Bahar mı geldi Binboğa'nın başına
Gene ağ kuzular meler mi bilmem
Hurman suyu başın almış gidiyor
Belâlı cihana dolar mı bilmem

Gene sabah moldu alaca yarım
Benim bu dünyada ne idi kârim
Yüreğine buz koyduğum dostlarım
Benim ateşime güler mi bilmem.

Dost Mahzuni ne eylemiş dostuna
Bak kimler bezenmiş koyun postuna
Ağ bulutlar mezarımın üstüne
Yağmurunan namaz kılar mı bilmem


Bir Ayrılış

Bu ayrılık zaten bitmez
İnan yolcuyum erenler.
Hak cemâli gözden gitmez
İnan yolcuyum erenler.

Biz inanmak asıl soya
Yaşamışız doya doya
Bu köy değil başka köye
İnan yolcuyum erenler.

Bizim yollar gitmez eğri
Biz olmayız başka sayrı
Bizim yollar Hak'ka doğru
İnan yolcuyum erenler.

Gönlümde vardır yeriniz
Nedir yani neferiniz
Dost Mahzuni eseriniz
İnan yolcuyum erenler


Bir Bağ Bir Canavar

Bizim bağa bir canavar dadandı
Kemirdi fidanı, üzüm kalmadı.
Bunca emeğim yel aldı gitti
Vallahi dünyada gözüm kalmadı.

Peteğin sırrını arıdan ara,
Balına kurt düşmüş kalmış fukara
Vefasız dostlardan geldi bu yara
Doktor merhemine lüzum kalmadı.

Mahzuni'yim kendi kendim bilmedim.
Ömrümü aş ettim bitirdim yedim
Bütün insanlara bin defa dedim
Bir daha demeye yüzüm kalmadı


Bir Daha

Sana derim sana ey benim aklım
Sakın ha başıma gelme bir daha.
Şu dünyaya sarhoş olan yararmış
Ayık ol, kendini bilme bir daha.

Acı poyraz gibi dağlardan esme
Kendini görüpte bilmeden küsme
Zalim toprağına ayağın basma
Bir yaprak kopsa da alma bir daha.

Çekemedim şu feleğin nazını
Kış ayında seyreyledim yazımı
Hey ellerim bırak yanık sazımı
Mahzuni korkarsan çalma bir daha


Bir Hesap

Uy otuzbeş yılın üç buçuk dakka
Anladım ki hayat onda bir demek.
Geldi geçti bize yolun yarısı
Artık milyonların binde bir demek.

Allah yaratmıştı madem insandık
Kendine benzetti aşkına yandık
Biz bu maceraya beraber yandık
Yani ben de birim sen de bir demek.

Bizim bu devirler döndü dönecek
İnsan oğlu gerçeklere kanacak
Lira kuruş olsa borç ödenecek
Asır da bir demek gün de bir demek.

Mahzuni Şerifim yarış ne güzel
Yerin yüzü karış karış ne güzel
Haklı olanlarla barış ne güzel
Bugün de bir demek dün de bir demek


Bir Kurultayda

Tarih bin dokuz yüz doksan yılında
Korkusuz, rüyasız dünya dilerim
Dostluk bir elinde bayram kolunda
Döğüşsüz kavgasız dünya dilerim.

Uluslar kalkmalı derin uykudan
İçilmeli birlik denen bir sudan
Alevler yer olsun tüfekler fidan
Sınırsız davasız dünya dilerim.

Azınlık çoğunluk nereden çıktı
İnsan bir tek iken bunlar hiç yoktu
Tarihi, senlikler benlikler yıktı
Fitneye vefasız dünya dilerim

Bütün insanlığın çabası insan
Kültürlüsü insan, kabası insan
Bebek insan doğar babası insan
İnsana hatasız dünya dilerim.

Der Mahzuni insanlıktır gerisi
Okyanus ötesi yahut berisi
Tüm yıkılsın kötülüğün serisi
Doğruya cezasız dünya dilerim


Bir Muhabbet

Ey erenler ey bacılar
Biz Hak'kın kuluyuz bugün
Dün gece biraz akıllı
Birazcık deliyiz bugün.

Gündüzler gitmiş akşama
Yıldızları yama yama
Hiç kimseden değil ama
Biz bizden uluyuz bugün.

Eğil dost Mahzuni eğil
Türap ol da haddini bil
Yalnız dört duvar değil
Bir Anadolu'yuz bugün


Biz Miyiz

Size derim size bize gülenler!
Nefsin ateşine yanan biz miyiz?
Edepli erkânlı ikrar verenler
Cahilin sözüne kanan biz miyiz?

Arifler insanı sözüyle tartar
Gel dokunma her gönülde dost yatar
Engin ovalarda menekşe biter
Akışlara zehir sunan biz miyiz?

Gitmiyor içimden gam ile acı
Daha anlaşılmaz «Gurûhi Naci»
Gel doğrusun söyle ey Turna Bacı
İkrar verip geri dönen biz miyiz?

Biz mi kestik Hüseyin'in yolunu
Biz mi parçaladık Kasım kolunu
Biz mi koklamadık cennet gülünü
İblis'i laine kanan biz miyiz?

Mahzuni Şerifin bilmem ne zorun
Nerelerden aldın sen bu kârın
Varısa hatamız serimden vurun
Mazlumun hakkını alan biz miyiz?


Canandan Gayrı

Ben canandan ayrı düştüm ağlarım
Derdimi dökerim esen yellere.
Viran oldu bahçelerim bağlarım
Başım alıp gidem elden ellere.

Cahilin elinden kırılır gurur
Dünyanın sitemi üstüme yürür
Kime dost dedimse gelir taş vurur
İnanasım gelmez sahte kullara.

Mahzuni Şerifim desem sözümü
Ancak Allah bilir benim özümü
Bana çok gördüler garip sazımı
Kızdım veda edeceğim tellere.


Çok Şey İsterler

Sevdim diyenlere selamım olsun
Bilirsin sevenden serin isterler
Kuru merhabaya hatır mı kalsın
Tabipler yâreyi derin isterler.

Hangi bezirgana mahsustur göçün
Her şehre uğrama pazarlık için
Taşı hamur eden turun isterler.

Dökeyim derdimi «Ievh-i kalem»e
Kurban olam tabip yâreme değme
Gördüm âlemde naçar ademe
Gelir Mahzuni'den şirin isterler.