GELENEK GÖRENEKLER
DOĞUM GELENEKLERİ
Geçiş dönemlerinin ilki olan doğum geleneklerine ilişki geleneksel uygulamaların çoğunlukla bırakılarak modern tıptaki uygulamaların benimsendiği söylemek mümkündür.Ancak doğum öncesinde,sırasında ve sonrasında bazı geleneklerin,inanış ve uygulamaların devam ettirildiği gözlenmektedir.
Bunlar doğum öncesi çocuğun cinsiyetinin tahminine dönük bazı inanışlarla birlikte doğum hazırlıklarının yapılması şeklindeki uygulamalardır. Genelde çocuğun cinsiyetinin belirlenmesine dönük inanç Türkiye genelindeki gibi tatlı yenmesi ile oğlan, ekşi yenmesi ile kız olacağı inancı Afyonkarahisar’da da yaygındır.
Doğumla ilgili yapılan hazırlıkların da aile içerisinde paylaşılması gelenekselleşmiştir. Babaanne (hastanede giyecek ve hediyeler), doğacak çocuğun doğum sırasındaki kıyafetlerin hazırlanmasını, anneanne de annenin doğum sonrasındaki ihtiyaçların hazırlanması(çocuğun odasının düzenlenmesi vb. gibi) anneanneye verilmiş gibidir. Doğum sırasındaki geleneksel uygulamalar modern tıbbın uygulamaları ile kaybolurken doğum sonrası uygulamalar yine geleneksel bir biçimde devam ettirilmektedir. Loğusaya yaklaşım çocuğun göbek kordonu, yıkanması, ad koyma, kırk basması ve al basmasına dönük adetler bilinen şekillerde Afyonkarahisar’da da görülmektedir.
Bunlar;
- Çocuk eve geldikten sonra yıkanması adeti sırasında koltuk altları kokmasın diye tuz sürülür. Bazen de cildin güzel olması için gül suyu sürülür.
- Çocuğun göbek kordonunun düşmesinden sonra, göbek kordonu inanca göre okul bahçesine, ev içinde bir yere, cami avlusuna veya ilerde olması düşünülen bir mekana gömülerek saklanır.
- Doğumun ilk haftasından sonra loğusa ziyaretine gelenler, mutlaka hediye getirirler (havlu, çorap, çocuk çamaşırı, meyve suyu, çiçek, vb. gibi).
- Loğusa ziyaretine gelenlere “loğusa şerbeti ikram edilir”.
- Loğusa kadın ve çocuk asla yalnız bırakılmazlar.
- Loğusa kadını al basmasından korumak için kırmızı bir kurdele veya taç başına takar.
- Loğusa kadınlar ve çocuklar kırkları çıkmadan bir araya getirilmezler ve karşılaştırılmazlar.
- Loğusa ziyaretine gelen yakın akrabalar, yemek takımları getirirler. Yemek takımının içinde; tavuk sulu pirinç çorba, tavuk, muhallebi, mayalı hamurdan yapılan çörek, kaymak ve meyve bulunur.
- Doğumdan sonraki ikinci hafta, ad koyma adeti ve töreni yapılır. Ad koyma töreninde babaanne tarafından yemek verilir, bu yemek takımı içerisinde çorba, parça et veya kebap, dolma, börek, fasulye, bamya, meyve ve eskiden hoşaf bulunurdu. Bu yemekten sonra aile büyüklerinden birisi veya hoca çocuğun kulağına ezan okuyarak istenilen ismi söyler ve “adını ben koydum yaşını Allah versin” diyerek tören bitirilir.
- Annenin ve çocuğun kırklanması töreni de babaanne tarafından gerçekleştirilir, anne ve çocuk kırklandıktan sonra anneanneye “Kırk kovalama”ya yatıya giderler. Birkaç gün sonra da baba anne ve çocuğu almaya gider.
- Çocuk görme ziyaretleri de bundan sonra da devam eder, gelen misafirlere kaymak sürülmüş mayalı çörek ikram edilir.
- Bebeğin ilk dişi çıktıktan sonra da düzenlenen törene ”diş göllesi” adı verilir. Gölle; buğday, nohut, fasulye haşlanıp içine fındık, ceviz, kuru üzüm gibi çerezlerin de konularak yapılan, tuz veya şekerle ikram edilen bir çeşit yiyecektir.
- Diş göllesinde tepsiye konulan makas, ayna, para vb. gibi araç gereçlerden birisinin çocuk tarafından alınması gelecekteki mesleğinin tahminine dönük olarak nitelendirilir.
SÜNNET GELENEKLERİ
Sünnet yaşı kırsal kesimde daha küçükken, kent kesiminde okul çağını bulmaktadır. Geleneksel sünnet törenleri kısmen yerini modern eğlencelere de bırakmıştır. Sünnet yaşına gelen çocuk, büyük çoğunlukla sünnetçi olarak bilinen sıhhiye veya teknisyenlere kısmen de hastane ve kliniklere götürülerek sünnet ettirilir.
Sünnet töreninin bir yanı dini motiflerle ilgilidir. Burada sünnet sırasında veya sonrasında dualar ve mevlüt okutulması, sonrasında da düğün ve eğlence yapılması sözkonusudur. Bu törenlerden önce de çoğunlukla sünnet gezmesi araçlarla dolaştırma şeklinde olur. Eskiden at ve fayton üzerinde gezdirmek daha yaygındı. Geleneksel uygulamada gözlenen yemek verme adeti tüm diğer davetlerde olduğu gibi sünnette de yer alır. Sünnetteki “sıra yemeği”nde pilav üstünde et veya özbek pilavı, hoşaf, börek, tatlı, mevsimine göre meyve ve son olarak da bamya ikram edilir.
Sünnette sünnet olan çocuğa yakın akrabaları ve konu komşunun hediye verme adeti bilindiği şekilde gerçekleşir.
EVLENME GELENEKLERİ
Düğün törenleri şehir ve kasabalara göre değişik özellikler taşır. Hatta bu özellikler köylerde dahi farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar söylenen çeşitli türkülerle belli olur. Afyonkarahisar çevresinin "Kına Türküsü" gerek güftesinin gerekse bestesinin özelliği bakımından farklı olup, düğünde kız ve oğlan evinin durumunu açıkça anlattığını ilimiz düğünlerinde göreceksiniz.
Afyonkarahisar'daki evlenme törenleri sırasıyla şöyle oluşmaktadır.
Dünür gezme (Görücülük), söz kesilip kahve içme, nişan (yavuklu olma), şerbetinin içilmesi karşılıklı sini (Tepsiyle baş üstünde nişan hediyesi olan şeker, çerez, iç çamaşırı, mendil, çorap vb. hafif eşya) gönderilmesi, sini ardı (nişan tepsilerinin karşılıklı gönderilmesinden sonra kız evince yapılan yemek) ziyafeti, kandillikler (kandil günlerinde gönderilen kına ve kandil helvası,buna karşılık kız evinden oğlan evine bir tepsi ağzı açık, (bir çeşit börek veya lokma) gönderilmesi, Hıdırellez daveti (nişanlılık zamanı hıdırelleze rastlarsa oğlan tarafından "Hıdırellezlik" gönderilir, kuzu kesilen yemekli kır daveti) yapılır. Bayramlık (kız evinden oğlan evine, oğlan evinden kız evine karşılıklı çamaşır), Kurban bayramında ise süslenmiş koç (oğlan evinden kız evine) gönderilir.
Nişandan düğün haftasına kadar bu töre ve gelenekler eksiksiz ailelerin maddi durumuna göre yapılır.
Düğün haftasından önce iki aile, düğün, nikah ve esvap kesimi gününü tespit eder, hazırlıklara başlanır. Gelini oğlan evi tarafı tanınmış bir mağazaya davet eder. Mağazada gelin için alınacak giysi ve gelinlik vb. eşyaya bakılır. Buna "Esvap Kesme" adı verilir.
Esvap kesmeyle beraber, her iki taraf düğün için yakın1arı (eş, dost ve akraba) davet etmek üzere “Okuyucu” adı verilen birer davetçi tutarlar veya davetiye kartı gönderirler. Bu kadın okuyucular düğün sahibinin yakınlarını ev ev dolaşarak düğüne davet ederler. Böylece düğün başlamış olur.
Düğün 3 gün devam eder. Çarşamba günü devam eden düğünde gündüz oğlan evinde yemek davetleri öğleden itibaren başlar.
Akşam yemeğine daha çok gençler (damadın arkadaşları) davet edilir. Aynı gün öğleden sonra "Saç kesme" yapılır. Oğlan evinden kaynananın başkanlığında kalabalık bir kadın grubu kız evine gider. Kız evinde en az iki defçi kadın oğlan evinden gelen kadın grubu ayakta def çalarak ve türkü söyleyerek düğün evinin merdiveni başında veya taşlığında karşılar. Misafirler kız evinden çağrılmış olup, davetlilerle birlikte toplanırlar. Çengiler durmadan türkü söylemeye devam eder. Gelin kız, kaynananın bulunduğu yere gelir, kaynananın ve misafirlerin ellerini öptükten sonra, kaynananın önüne diz çöker. Önce kaynana görümce, teyze, yenge (amca. dayı hanımları) birer ikişer saç telini kesmek suretiyle "Saç Kesme" töresi yerine getirilir. Bu törende kaynana geline ziynet olarak ne takacaksa (Altın, inci, gerdanlık, küpe, bilezik, vb.) sırasıyla takar. Tören bittikten sonra gelişlerinde olduğu gibi giderlerken de çengiler ayakta çalarak uğurlarlar. Saç kesme töreninin akşamı "Kına Gecesi" yapılır.
Oğlan evinde kına gecesi:
Oğlan evinde bir miktar kına ile gerekli mumlar hazırlanarak kız evine gönderilir. Bu gecede damadın arkadaşları çoğunluktadır. Kına gecesinde sağdıcın görevi çoktur. Misafirleri sağdıç karşılar, ağırlar.
Kız evinden bir grup oğlan evine hayırlı olsun diye gelir. Bir odada içkili sofra ve saz heyeti kurulur. Vakit yatsıyı geçince kına yakma törenine başlanır. Bir tas içinde karılmış kına önce damadın, sonra sağdıcın sağ elinin üç parmağına (yarım el) yakılır. Kına yakılmaya başlarken baz heyeti ve düğünde bulunan gençler Kına Türküsü söylerler. Kına yakıldıktan sonra damat ile sağdıç babanın ve aile büyüklerinin ellerini öperler.
Kız evinde kına gecesi:
Saç kesme töreni gecesi oğlan evinden yine başlarında kaynana kalabalık bir grup kız evine gelir. Karşılama gündüz ki gibidir. Gelin kız ve sağdıç el öperler. Gelin kızın avucuna bir parça kına konularak, bunun üzerine bahşişler verilir.
Kız evinde eğlence oğlan evi gittikten sonra daha çok olur. Kızın arkadaşları etrafını sararlar ve binbir özentiyle ellerine ve ayaklarına kına yakarlar. Kızlar defçinin eşliğinde kına türküsü söyleyerek geç saatlere kadar eğlenirler.
Kız tarafı kına yakanlara haşhaşlı pide, öğme, reçel, peynir, zeytin gibi yiyecekler ikram eder.
Oğlan ve kız evinin ileri gelenlerinden birer grup birbirlerini ziyaret ederek hayırlı olmasını dilerler.
Kına gecesinde söylenen kına türküsü şöyledir:
Kınası karılır tasta
Oğlan evi pek havasta
Kız anası kara yasda
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Tuz kabını tuzsuz koyan
Koca evi ıssız koyan
Anasını kızsız koyan
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Ana hamama vardın mı?
Yunduğum yeri gördün mü?
Şimdi kıymetimi bildin mi?
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Kaya dibi karıncalı
Yanı çifte görümceli
Hem dayılı hem amcalı
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Kaynanam hamama varsa
İki ayağı birden kaysa
Hamam taşı bana kalsa
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Atlayıp geçer eşiği
Sofrada kalır kaşığı
Gelin evlerin ışığı
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Kızımız gidiyor
Nazımız gidiyor
Bugün akşamlık akşamlık
Yarın öğlenlik öğlenlik
Misafir kaldı
Söylemez oldu
Yarenim kınan kutlu olsun
Orda dirliğin tatlı olsun
Gelin Alma:
Perşembe sabahı her iki tarafta da hareketlidir. Oğlan evinden kız evine bir kamyon gönderilir. Bu kamyona çeyizler yüklenir. Kızın çeyizi sandık, yatak odası takımı, halı, koltuk takımı, battaniye, yatak takımı ve mutfak takımından (tencere, tabak, çatal bıçak takımı, çay takımı, fincan takımı, su takımı, su ve ocak düğümleri, tepsi, vb.) oluşur. Çeyizle beraber kız evinden giden kadınlar çeyizleri asar ve gelin odasını hazırlar.
Gelin hazırlanır, gelin almak üzere oğlan evinin akrabaları ve kaynana kız evine giderler. Gelin kızın babası yakın akrabaları duvak örterler, görümlük para verirler. Bu tören çok hazindir. Duvak örtülünce kaynana gelini arabaya bindirir. Hareket etmeden önce dua okunur. Akrabalar oğlan evine giderler. Oğlan akrabaları ve kayınpeder gelini beklemektedir. Gelin evin önüne gelince arabadan inmeden bir kurban kesilir. Gelini arabadan kayınpederi indirir. Gelin orada bulunanların elini öper. Duvağı örtülüdür. Oğlan evinin akrabaları el öpme sırasında geline görümlük hediyeler verirler. Ziynet eşyası takanlar da olur.
Cuma:
Cuma günü öğleden sonra kadın misafirler gelin görmeye gelirler. Kız evi üzüntülü, oğlan evi neşelidir, gülünür, eğlenilir. Böylece düğünün bir kısmı bitmiş olur.
El öpme Daveti:
Pazar günü kız evi, oğlan evine bir tepsi baklava (Pazar Baklavası) gönderir. Baklavayı götüren kadın kadınları öğle yemeğine, erkekleri akşam yemeğine davet eder. El öpme daveti pazartesi günü yapılır. Bu yemek çok çeşitlidir. Yemekten sonra kahve içilir, kız evinin yeniden aldığı dürüler dağıtılır.
Çeyiz indirme daveti:
El öpme davetinden bir kaç gün sonra oğlan evi kız evinin kadınlarını öğle, erkeklerini akşam yemeğine davet eder. Bu davetin amacı asılı duran çeyizlerin indirilmesi düğünün bittiğini gösterir.
ÖLÜMLE İLGİLİ ADET VE İNANIŞLAR
Yaşamın son geçiş dönemlerinden olan ölüm adet ve inanışları, çoğunlukla dinsel motifler içerisinde yapılmaktadır. Cenaze işleminin duyurulması, cenazenin yıkanması ve gömülmesi usul ve adetlerinde dinsel geleneklere uygun olarak yapılır. Mezara gömülmesinden sonraki gelenekler; diğer bölgelerdeki geleneklerden farklı değildir.
-Ölü evinde aş kaynamaz.
-“Ölüyü böreksiz, düğünü beleksiz(hediyesiz) yapma” diye bir söz vardır. Dolayısıyla ölü evine yemek getiremeyen eş-dost şeker, pirinç, yağ gibi ihtiyaçları getirir.
-Ölünün gömüldüğü günün ertesi günü cenaze yakınlarından birisi “sabah ziyareti falanca camiden” diyerek seslenir ve ertesi günü belirlenen camiden sabah namazı sonrasında mezarlığa gidilerek yasin okunur. Bu ziyarete gelenlere de dört başı mamur kahvaltı yaptırılır. Defnedildikten sonraki Perşembe günü “son günü”ne buyrun denilerek yemek verilir. Yemekten sonra kuran, mevlüt okunur.
-Ölünün kırkında ve elli ikisinde yine aynı dualar okunarak pide, bükme veya pişi ikram edilir.
-Ölen kişi genç ise cenaze sahibi düğüne çalgılı çengili yerlere gitmez.
-Genç yaşta ölen bir kadının kocası yeniden evlenmek isterse yakın akrabasından bir erkek evleneceği gün mezarın hece tahtasına boduçu(pişmiş toprak testi) çarparak kırar ve “kulağın duymasın kocan bugün evleniyor” diyerek mezara seslenir. Burada amaç muradını almadan ölen kadının gözünün arkada kalmaması ve yeni aileyi huzursuz bırakmamasıdır.
-“Gelinle cenaze beklemez, vakti gelince uçurulur” düşüncesi ile yaşamın devamını sağlayan her iki olayda adet ve gelenekler çerçevesinde gerçekleştirilir. Ancak düğünde eğlence yapılmaz.
İlde ayrıca, “imece, aşure, sıra geceleri (gezekler)” gibi gelenekler de vardır.