• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi20
Bugün Toplam217
Toplam Ziyaret102056
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu

Türküleri- Halk Oyunları

KAYSERİ YÖRESİ HALK OYUNLARI 

Bütün Türkiye’de olduğu gibi Kayseri’de de, Türk folklorunun önemli elemanlarından biri olan ve yöresel kostümlerle yöresel tarzda oynanan halk oyunlarının olduğu bilinmektedir. Kayseri’de oynanan halk oyunlarının diğer yörelerdeki oyunlar kadar zengin olmasına rağmen şimdiye kadar tam manasıyla ortaya çıkartılamadığı da ortadadır.

Türk folklorunda önemli bir yere sahip olan halk oyunları, “Ait olduğu toplumun kültür değerlerini yansıtan; bir olayı, bir sevinci, bir üzüntüyü ifade eden; kökenidin ve büyü ile ilgili (majik ve kültik)olan; müzikli (bir müzik aleti eşliğindeveya müzik aleti olmaksızın el, ayak gibiorganlarla tempo tutarak) olarak tek kişiveya gruplar halinde icra edilen; ölçülüve düzenli hareketlerdir. Özellikle düğünlerdeve şenliklerde oynanan halk oyunlarınınmerkez dışında halay tarzında,merkezde ise oyun havaları ile karşılıklıtarzda oynandığını görüyoruz.

 

 Şehir merkezinden dışarıya çıkıldıkça, ilkolarak Talas*, Mimarsinan, Ağırnas*, Koçağız(Kuşcağız), Güzelköy, Kayabağ,Örencik, Kuruköprü gibi merkez ilçe,kasaba ve köylerde halk oyunlarına rastlıyoruz.Özellikle Avşar boylarının* vesonradan yerleşen Muhacirlerin yoğunolduğu Pınarbaşı*, Tomarza* ve Sarız* ilçelerindehalk oyunları en zengin bir biçimdehalen devam etmektedir. Oğuzların;Büğdüz, Kınık, Yüreğir, Bayındır, Bayat, Avşar gibi boylara mensup halkın yerleşik olduğu Akkışla*, Bünyan* ve Zamantı köylerinde halk oyunları günümüzde halen oynanmasına rağmen, Bünyan merkezde çok zengin olan oyunlar unutulmaya yüz tutmuştur. Diğer ilçelere göre çok farklı bir müziğe ve oyun sitiline sahip olan “Sinsin”, “Omuz Halayı”,“Sıktırma Halayı”, “Bünyan Halayı”, “KaranfilimBurçta Burçta” ve “Ayşe’m” Bünyan oyunlarından bazılarıdır. Sarıoğlan*, Felahiye* ve Akkışla’nın* bir kısım köylerinde yerleşik bulunan Çapanlı, Dündar, Eymür, Karkın, Salur, Döğer, Koyunabdal, Bektaş, Okçu, Karaözü, Cuşlu gibi birçok Türkmen boylarındaki oyunlar, daha çok Sivas yöresindeki oyunlarabenzer oynanmaktadır. Günümüzde Develi*, Yahyalı* ve Yeşilhisar* yörelerinde çok fazla halk oyunu çeşidi görülmemekle birlikte, yapılacak olan araştırmalarda, bu yörelerde bu oyunlardan başka birçok halk oyununun da ortaya çıkacağı ihtimal dâhilindedir.

 

 Oyunlar oynanış biçimlerine göre tekli, ikili ve toplu olmak üzere üç şekilde oynanır. Kayseri’de oyunları; kadın oyunları, erkek oyunları ve kadınerkek karışık oynanan oyunlar olmak üzere sıralamak da mümkündür. “Galice Potinli Gelin”,“Ayşe’m”, “Çoban Leyli”, “Ibrık Sıra Bu Sıra Güzeller”, “Pınarbaşı Güzelleri”,“Eminem (Kürt Emine)”, “Bünyan Ağırlaması”,“Cuvaramın İncesi”, “Gara Koyun”,“Çorap Bağım İncecik”, “Hey Hümbekler Hümbekler”, “Sabah Güneşi”, “Şu Dünyada Üç Şey Var Sevilir”, “Sıktırma Halayı” gibi oyunlar kadın erkek ilişkilerini konu alırken; “Kalkan-Bıçak”, “Kasap (Köroğlu)”, “Sinsin” çarpışma ve savaşları; “Ağ Buğdayım Sersinler”, “Kirman”, “Kasap”, “Omuz Halayı (Oduncular Dağdan Odun İndirir)”, “Arpalar Ekiliyor” iş ve günlük hayatı konu almaktadır. Ayrıca “Ala Çayır Kurna Kurna”, “Çamdan Sakız Akıyor”, “Fındığım”, “Karanfilli”, “Karanfilim Muşta Muşta”, “Pekmez”, “Gara Koyun”, “Kartal”, “Topal Serçe”, “Ağ Buğdayım”, “Gezbeli” ürün-bitki-hayvan ve ırmak dağ-ova adları taşıyan oyunlar arasında yer almaktadır. Bunların yanında, yöremizde Türk boylarının adını taşıyan oyunlar ile kişi ve yer adı taşıyan oyunlar

da mevcuttur. Çabukluk derecesine göre ağır oynanan oyunlarda sıçrama, sekme, hoplama, yeldirme gibi hareketler yer almaz. Ağırlama adını verdiğimiz bu oyunların türküleri, oynanış şekilleri ve öyküleri

şunlardır:

 

Develioğlu

 

Türkünün hikâyesinden de anlaşılabileceği gibi, aslında bir ağıt olan Develioğlu, sonradan oyunlaştırılmıştır. Adana yöresinde de halk oyunu olarak oynanan bu oyun hakkında Halil Atılgan şu açıklamayı yapmıştır: “Baba kızın çok muydu /Bir kız sana yük müydü” diye başlayan Çukurova’nın meşhur gelin ağlatma türküsü de halk oyunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelin ağlatırken söylenen bir türküdür. Ne yazık ki bu da türkülü bir oyun olmuş, Adana halk oyunları arasında yerini almıştır. Halil Atılgan’ın Çukurova gelin ağlatma türküsü olarak gördüğü bu oyun ve türküyü Kayseri’de de çok yaygın bir şekilde görüyoruz. Kayseri’de Develioğlu adını alan bu türkünün öyküsü kısaca şu şekildedir:

Avşarların Bakır Dağı ve Erciyes*’e yaylaya çıktıkları bir dönemde, genç kızın babasının iş yaptığı, samimi arkadaşı olan bir Develi Beyi, onu daha körpe iken oğluna istemiştir. Genç kız olduğu zaman onu oğluna alacaktır. Babası da Develi Beyini kıramayarak “tamam” deyip söz vermiştir. Aradan yıllar geçer, artık iki çocuk büyümüş ve evlilik çağına gelmişlerdir. Develi Beyi, Pınarbaşılı arkadaşından verdiği sözünü tutmasını ister. Genç kızın gönlü alınmadan, genç kız Develi Beyinin oğluna verilir.

 

Develioğlu’nun inadı

Keklik gafese dünedi

Vermen beni Develiye

El âlem sizi gınadı

 

Gelenekler görenekler yerine getirilir, düğün dernek kurulur, iki genç birbiriyle evlendirilir. Gelin, o zamanın en iyi ulaşım aracı olan atlarla Develi’ye götürülür. Fakat o zamana göre gurbet sayılan Develi, genç kız için ailesinden uzak, zor günlerin başlayacağı bir diyar olmuştur. Öyle ki bu uzak diyara düşmektense, emmilerinin oğullarına bile varmayı dilemiştir.

 

Baba gızın çok muydu

Bir gız sana yük müydü

Gırılası emmilerim

Heç oğlunuz yok muydu

 

Genç kız gelin olduktan sonra onun için hayatın gerçek acıları başlamış, etrafında derdini anlatacak, sırdaşı olacak, gerektiğinde ona yardım edecek bir kimse dahi bulamayarak, tüm bu acılarını babasına

ve ailesine sitem ederek ağıda dökmüştür.

 

Genç kız, gelenek ve göreneklere göre Develioğlu Oyunu notası (H. Yüksel Arşivi) davranarak gelinlik etmektedir. Kayınbabası izin vermeden konuşamaz, çocuğunu sevemez, eşine sevgi gösteremez, kayınvalidesi izin vermeden hiçbir iş göremez, saçını dahi yıkayamaz.

 

Bir genç kızın dramını anlatan bu ağıt, Avşarlar arasında yıllardır dilden dile söylenegelerek günümüze ulaşmıştır. Bu ağıt, günümüzde de genç kızların dillerinden düşmeyerek, kına gecelerinin vazgeçilmez türküsü olmuştur. Özellikle gelin kızları ağlatmak için çok söylenmiştir. Bu ağıtta, her söyleyen kendinden bir şeyler bulmuş ve kendinden bir şeyler katmıştır bu ağıta. Dillerde söz gözlerde yaş olmuştur. Bu ağıt, bir genç kızın çilesi ile başlayarak, birçok genç kızın çilesine de ortak olmuştur.

 

Yeldirir kır at yeldirir

Yelesini yel kaldırır

Vermen beni Develiye

Gaynana gelin öldürür

 

Develeri haydan almaz

İnsanları söz anlamaz

Yanılsam başımı yusam

Beliğimi ören olmaz

 

Atım gedikten aşmıyor

Fistanım dar gavuşmuyor

Vermen beni Develiye

Gurbet bana yakışmıyor

 

Don yuduğum yastı taşlar

Eriştiğim gaba ardıçlar

İşte geldim gidiyorum

Savuşturun eşim gızlar

 

Samenim geldi duruyor

Her hal kına yakıcılar

Gayrı umudum kesildi

Her hal beni vericiler

 

Develer geldi düzüldü

Çehizimi sarıcılar

Gayrı umudum kesildi (üzüldü)

Her hal beni vericile

 

Atım küçük dağdan aşmaz

Fistanım dardır kavuşmaz

Vermen beni Develiye

Bize gurbetlik yakışmaz

 

Develioğlu geldi geçti

Kayseri’ye dükkân açtı

Vermen beni Develiye

Güzelin iyisin seçti

 

Oyunun Oynanışı: Oyuncular serçe (küçük) parmaklarıyla tutuşup, yan yana dizilerek hafif bir şekilde belden bükülerek eğilirler.

 

1- Birinci figürün birinci adımına sağ ayak ile başlanır. Sağ ayak hafifçe kaldırılıp yan tarafa (sağ tarafa) doğru (yönlerini dönmeden) bir adım atıldıktan sonra ökçe yere koyulurken, sol ayak da hafifçe kaldırılıp sağ ayağın yanında taban basarak yere koyulur. Aynı hareket sağ ayakla üç kez yapılır. Sol ayak iki kez sağ ayağın yanında yere konduktan sonra, üçüncü harekette taban yere basılmadan sol ayak parmak ucu yere vurularak diz yukarı çekilir ve bu figürün ikinci adımına geçilir. İkinci adımda bu sefer yukarıya doğru çekilen sol diz, sol tarafa doğru atılarak ayağın ökçesine basılır; bu hareketten sonra birinci adımın tam tersi yönde sol yana doğru hareket edilerek, birinci adımın tersi yapılır.

 

2- İkinci figürde en son olarak sağ ayak yere vurulup kaldırıldıktan sonra, vücut sağ tarafa doğru döndürülür. Dizler üç defa yukarıya doğru çekilerek sağ tarafa yüründükten sonra, dördüncü sayıda sol ayak parmak ucu yere vurularak ters yönde dönülür; bu sefer de sol yöne üç adım yürünerek sağ ayak

parmak ucu yere vurulduktan sonra yan yana tek sıra halinde dönülür. Dönüşlerde, eller Birbirinden bırakılmadan, öndeki oyuncunun beline konur.

 

3- Üçüncü figürde bir sıra halinde karşıya dönmüş olan oyuncular sağ ayak yere vurulup döndükten sonra dizler üç defa sol, sağ ve sol olmak üzere sırasıyla yukarıya doğru çekilir; sonra da sol ayak parmak ucu yere vurularak yukarı çekilir. Oyun bu şekilde bir sağ, bir sol ayak parmak uçları yere vurulup çekilerek halay başının bitirme komutuna kadar devam edilir.

 

Bünyan Ağırlaması

Oyun, davul-zurna ile oynandığı gibi,sazla da oynanabilir. Oyunun ezgisini Ahmet Yamacı*, kaynak kişi Adnan Türköz’den* Bünyan Halayı (Ağırlama) adı altında 2/4 ölçüsünde derlemiştir. Oyunun türküsü mevcut değildir. Oyuncular yan yana dizilip serçe parmakları ile tutuşarak oynarlar.

 

Oyunun Oynanışı: 1- Oyuna sağ ayak ile başlanır. Sağ tarafa üç adım adım atıldıktan sonra dördüncü sayıda sol ayağın parmak ucu sağ ayağın yanına vurulur.

 

2- Daha sonra sağ ayağın parmak ucunda yükseldikten sonra hafifçe sola dönülürve sağ ayak parmak ucu sol ayak yanında çaprazlama yere vurularak, tekrar sağ ayakla başlamak üzere başa dönülür. Oyun, her adımda ökçeye basmadan parmak ucunda yükselerek oynanmaktadır.

 

Karanfilim Burçta Burçta (Bünyan Ağırlaması)

Oyun, Bünyan ve çevresindeki köylerde, yukarıdaki ağırlamadan ayrı olarak, türküsü ile söylenerek oynanır. Söz ve ezgisini, TRT Müzik Dairesi uzmanlarınca derlemiş olup Yunus Karaca notaya almıştır. Oyunun sözleri şu şekildedir:

 

Bir çift güvercin olsam

Çadırın burcuna konsam

Soyunsam koynuna girsem

Eli Karanfilli gelin.

 

Eli Karanfilli gelin

Başı deste güllü yârim

 

Karanfil seni ezerler

Gerdana altın dizerler

Ah seni takan güzeller

Eli karanfilli gelin

(Nakarat)

 

Karanfilim muştalanmış

Duydum ağam hastalanmış

Benim derdim üstelenmiş

Eli karanfilli gelin

(Nakarat)

 

Karanfilim tutam tutam

Arasına güller katam

Hâlen de yalınız yatan

Eli karanfilli gelin

(Nakarat)

 

Karanfilim uçtan uçtan

(burçtan burçtan)

 

Aklım aldın bir bakıştan

Ya inişten ya yokuştan

Eli karanfilli gelin

(Nakarat)

 

 

 

 

Oyunun Oynanışı: 1- Oyuna sağ ayak ile başlanır. Dizler yukarıya doğru çekilerek oynanır. Oyuncu sağ ayağını yukarıya doğru çekip yere bastıktan sonra, sırasıyla sol ve sağ ayağını da yukarı çekip yere basar ve tekrar sağ ayağını yukarı çekip yere basar ve son olarak sol ayak parmak ucunu, sağ ayağın yanında çaprazlama yere vurup yukarı çeker.

 

2- İkinci adımda bu sefer sol yöne veya geriye doğru yürüyerek sağ ayak parmak ucunu sol ayağın yanında çaprazlamasına vurup çeker.

 

Öteyüz (Dokuz buçuk) Pınarbaşı, Sarız, Tomarza yörelerinde oynanmakta olan oyun, yavaş tempoyla başlayarak sonrasında gittikçe hızlanır. Oyunun Kayseri ve yöresine ait olduğunu, Türk Halk Müziği ve OyunlarıFolklor Dergisi’ndeki bilgiler de desteklemektedir. Bu dergide oyunun adından “Dokuz buçuk” olarak bahsedilmektedir. Fakat oyun özellikle Avşarlar arasında oynandığı için “Öteyüz” adıyla bilinir. “Öteyüz” oyununun türküsünün olup olmadığını tam olarak bilemiyoruz. Yapılan araştırmalarda oyunun türküsüne ait herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Oyunu oynayan oyuncular serçe parmaklarıyla tutuşurken kolları serbest bir şekilde aşağıdadır. Eller ve kollar oyunun ritmine göre yukarı kaldırılıp sağa sola sallanarak tekrar aşağıya bırakılır.

 

Oyunun Oynanışı:  1- Oyunda sırayla sağ ayak dizden kırılarak kaldırılıp yere basılırken, önce sol ardından sağ diz kırılarak yukarıya doğru çekilip yere basılır. Sonrasında ise, sol ayak geriye atılıp öne uzatılarak önde ökçe yere vurulup geri yerine çekilirken, aynı şekilde sağ ayak ökçesi ve tekrar sol ayak ökçesi önde yere vurulduktan sonra başa dönülür.

 

2- İkinci figürün birinci adımı, aynen birinci figürdeki ilk adım gibi dizler yukarıya çekilerek oynanır. İkinci adımda ise sol ayak öne uzatılıp ökçe önde yere vurulurken, sağ ayağın ökçesi ise önde yere

vurulmayıp geriye doğru uzatılarak burun kısmı geride yere vurulur.

 

3- Üçüncü figürde ise sol ayağın üzerinde sekilirken sağ diz yukarıya doğru çekilir ve yere basılır. Aynı anda sol diz de yukarıya doğru çekilip basıldıktan sonra çift ayak üzerine zıplandıktan sonra sol diz yukarı çekilip önde ökçe yere vurulup geri çekilir. Sonrasında ise sırayla ilk önce sağ ayak sonra da sol ayak geriye atılıp önde ökçe yere vurulur.

4- Dördüncü figürde ise, üçüncü figürde sürekli öne vurulan ökçelerden sağ ayağın ökçesi tersine geriye atılarak ikinci figürdeki gibi burun kısmı yere vurulur. Bu arada oyuncular ayak ökçelerini ve burunlarını yere vururken, “Hey, Hey” diye bağırırlar. Bu oyunda, başlar da yerine göre hareketlerle uyumlu ve ritmik olarak sağa sola çevrilir.

 

Serçe (Topal Serçe)

Kayseri ve yöresinde davul-zurna ile oynanan, zaman zaman seyreden kişilerin de oyuna dâhil edilebildiği hareketli bir seyirlik oyundur. Oyun Pınarbaşı, Tomarza, ve Sarız yörelerinde, düğün eğlence ve bazı törenlerde oynanmaktadır. Bu oyun aynı zamanda Avşarların yoğun olarak yaşadığı Adana ve yöresinde de oynanmaktadır. Oyunun türküsü yoktur. Oyunda, serçelerin doğada yaptıkları hareketler ve bir ayağı aksak kadının bu serçeler ile olan mücadelesi taklit edilmektedir. Hikâyesi şu şekildedir: Bir ayağı topal ve bir gözü kör olan yaşlı bir kadın, değirmende öğüttüğü bulgurunu sermiş ve kurutmaktadır. Fakat sergende serili olan bulgura serçeler rahatlık vermemektedir. Topal olan kadın koşamasa da, eline aldığı değnekle bulgura konan kuşları kovalayarak kiminin ayağını kiminin kanadını kırmaktadır. Bu yaşlı kadının ve serçelerin birbirleriyle olan mücadelesi taklit edilerek oyuna dönüştürülmüştür.

 

 

Oyunun Oynanışı: Köy meydanındaveya oyunun oynayacağı alanda, oyunubilen 8-10 veya daha fazla sayıda kişi yerinialır. Davul-zurnanın eşliğinde, kollardirsekten bükülüp çene hizasına kadar

kaldırılır. Eller de bilekten aşağıya doğru bükülerek serçelerin kanat çırpışları gibi yukarıdan aşağıya doğru hareket ettirilir. Bu arada sağ ayak sürekli önde olacak şekilde, ökçeye basmadan, parmak ucuna basarak (topallayarak) bir sağa bir sola dönerek yürünür.

 

Grubun sonunda yer alan oyuncunun (pöççük) elinde uzun bir değnek (cerek) vardır. Yürüyüş sırasında grubun başında bulunan oyuncu (halay başı) ne yaparsa diğer oyuncular da aynısını yapmak zorundadırlar. Halay başının yaptığını yapmayan veya yapmakta geciken oyuncu, aynı hareketi yapana kadar pöççükten sopa yer. Halay başının yaptığı hareketler şunlardır: Bir ayağını, bir eliyle tutarak sekmek; yanındaki oyuncunun kulağını tutmak; aynı oyuncuya vurmak; cepkenini, yemenisini, şalvarını çıkartmak; kendilerini seyreden çocukları veya büyük bir seyirciyi kucaklayarak kaçırmak gibi.Halay başının yapacağı hareketlerin sınırı yoktur, oyun bu şekilde çok eğlenceli bir şekilde sürer.

 

Kayseri ve yöresinde de birçok yörede olduğu gibi son zamanlarda bu oyunun otantiğini bozacak bazı eklemeler yapılmıştır. Özellikle, organize bir şekilde çalışan ekiplerin yaptığı bu eklemeler şu şekildedir: Oynaşmakta olan serçelere uzaktan bir avcı sessizce yanaşarak tüfeğini ateşler. Bu sırada oyunculardan biri vurulmuş gibi yere düşer. Bunu gören serçenin eşi ise vurulan oyuncunun yanına gelerek ağlamaya, çırpınmaya başlar. Oyuncuyu vurmuş olan avcı oyuncunun başına gelerek, yerde yatan oyuncuyu bir kolundan tutarak yerde sürükleyerek götürür. Oyun bu şekilde biter. Ancak oyunun aslında bu yoktur.

 

 

Sinsin

Türkiye’nin birçok yöresinde bilinen, kökü Orta Asya’ya kadar dayanan halay tarzında bir oyun olan Sinsin; Kayseri yöresinde de birçok ilçe ve köyde oynanmakta olan hareketli bir oyundur. Aslında

köy seyirlik oyunları içerisinde yer alması gereken Sinsin’i, yumruk oyunu ile halay tarzı oyunlar arasında göstermemizin sebebi, sadece davul-zurna ile oynanmasıdır. Yalnız Kayseri’de oynanan “Sinsin”ler, diğer yörelere göre farklı müzikle oynanmaktadır. Kayseri içinde sadece Bünyan’da oynanan “Sinsin”in müziği farklıdır. Diğer bölgelerin (Ağırnas, Gesi, Tomarza, Pınarbaşı, Sarız, Yeşilhisar (Sim sim), Yahyalı...) müziği ise hemen hemen aynıdır.

 

Oyunun çıkış noktasının dinî bir törenedayanıp dayanmadığı ve geçmişi hakkında kısaca şu bilgileri verebiliriz. Mahmut Ragıp Gâzimihâl “Sinsin”le ilgili bir olaydan bahsetmektedir.

 

“Eski tarihte bir ‘sin’ adına rastlarız. Bu Kamer (Ay) tanrısının adıdır. Sümerler devrinde de ‘kamer’e bugünkü gibi ‘ay’ diyorlardı. Sonra Babil’de ‘sin’ dediler. Bir devirde de ikisini birden kullanarak ‘Sinay’ dediler. Kültür bilginlerinin dediklerine göre Babil’de ‘sin’ adında ilâhiler okunur, şenlikler yapılırdı. Bu ilâhiler, biri şekvâ (şikâyet, sızlanma) diğeri sevinç şarkıları olmak üzere ayda iki defa söylenirdi. “Şekvâ” ilâhisi’ ay sonunda ışıksız gecelerin ilkinde, sevinç ilâhisi ise ışıklı gecelerin

birincisinde okunurdu. Her ikisinde de şölenler ve oyunlar vardı. Sümerler zamanında da bu şekilde gece şölenlerinin yapılıyor olması yanında, ‘Sinsin’in de Türk kültürünün çok eski bir oyunu olduğunu

öğreniyoruz. Bu da bize ‘Sinsin’ oyununun ateş etrafında oynanma tarzıyla, kaynağının Şamanizm ile alâkalı olabileceğini gösterir. Aynı zamanda eski Anadolu uygarlıkları dininde de böyle bir olayın görülmesi, oyunun, kültürlerin karışımından ortaya çıkmış olabileceğini akla getirmektedir. Fakat oyunun bir dayanıklılık ve güç gösterisi şeklinde olması; silahsız çarpışmayı anlatan savaş eğitimlerinin, eski Türk eğlencelerine yansıması şeklinde de düşünülebilir.”

 

Sinsin oyunu aynen “Yumruk (Zuk)” oyununda olduğu gibi geniş bir alanda; düğün, şölen ve bayram gecelerinde meydanda çalı çırpı, tezek (günümüzde lastik) yakılarak oynanmaktadır. Sinsin, yumruk oyununa oynanış şekliyle de çok benzer. Fakat yumruk oyununda ateş yakılmaz ve bu oyun gündüz de oynanabilmektedir.

 

Oyunun Oynanışı: Bir oyuncu, oyun için ateş yakıldıktan sonra, sekerek iki kolu açık bir şekilde veya bazen de sol elinin yumruğunu sıkılı ve göğüs üzerine kaldırmış bir vaziyette ortaya çıkar. Davul-zurna eşliğinde ateş etrafında dönerek veya üzerinden atlayarak, etraftakilere bağırarak meydan okur. Bu oyuncu, etraftaki topluluktan birini işaret ederek onun kendisine doğru gelmesini bekler.

Kimi zaman da ortaya çıkacak olan kişiden kaçarak veya bir elini beline, bir elini göğsüne doğru atarak, karşı taraftan gelecek kuvvetli bir yumruk hamlesine karşı kendini hazırlar. Bağırarak ortaya çıkan diğer oyuncu da aynı şekilde sekerek oyuna dâhil olur ve ortada bekleyen oyuncunun sağ pazısına veya sırtına kuvvetli bir yumruk indirir. Ortada bekleyen oyuncu,yumruğun acısını sükûnetle karşılayacak biri ise, kımıldamadan bekler ve yumruktan kaçmaz. Eğer oyuncu yumruğu yemek istemiyorsa, omzunu oynatarak yumruğu savuşturur. Ardından, yumruğu atan oyuncu ilk ortaya çıkan oyuncunun yerini alarak ve sekmeye devam ederek başka bir oyuncuyu beklemeye başlar. Oyun bir dayanıklılık ve güç oyunu olup bazen çekişmeler ve gruplaşmalar olur. Şayet oyun düğünlerde oynanıyorsa bu durum daha bariz bir şekilde görülür. İki taraf da gücünü göstermek ve kendi tarafının yediği yumruğun intikamını almak ister, bu durum taraflar arasında tartışmalara da neden olabilir. Oyun yukarıda belirttiğimiz gibi, bazen çekişmelerle bazen tatlı şakalaşmalarla, genel olarak da ortada bulunan kişiyi kovalama şeklinde sürer. İsteyen oyuncular ateş üzerinden atlayarak cesaretlerine cesaret katar. Bu oyunun devamında, davul zurna eşliğinde bir ağırlama oyununa geçilir.

 

 

Kayseri’de Sinsin’in ezgi olarak en güzeline ve en tanınmış türüne, yukarıda belirttiğimiz gibi, Bünyan yöresinde rastlamaktayız. Muzaffer Sarısözen, Bünyan yöresinde oynanan ve çok hareketli bir

ritme sahip olan Sinsin’in ezgisini, kaynak kişi olarak Adnan Türközü’nden derlemiş ve TRT repertuarına kazandırmıştır. Pınarbaşı yöresinde oynanan Sinsin oyununun ezgisi ise yine Muzaffer Sarısözen tarafından 1941 yılında Mehmet Kara’dan alınarak derlenmiştir. Bu müzik yıllarca TRT radyolarında açılış müziği olarak ta çalınmıştır.

 

 

Menekşe Buldum Derede

Sarız yöresi kadın oyunları arasında yeralır. Oyun, hareketli bir yapıya sahiptir,içinde hoplama ve sekme gibi hareketlerbulunmaz. Oyunun oynanış tarzı Avşarağırlaması şeklinde olup, aynen ağırlamadaolduğu gibi kadınlar sağ ayaklarınıyere vururlarken birbirlerine dönerler.Sarız yöresinde bulunan Avşar, Aleviköyleri ile Güneydoğu illerinden göç etmişolan vatandaşlarımızın köylerinin oyunlarınıntamamı, halay tarzında olup,yörede düz oyun çok az oynanmaktadır.Bu köylerde düğün olduğunda, davet edilenyakın köylerin halkı da halaya katılırve çok geniş gruplar halinde halaya tutuşurlar. Erkekler ve kadınlar birbirlerinden ayrı gruplarda halay çekerler. Halaydaki kişilerin sayısı kimi zaman elli yüz civarındadır.

 

 

Sarız ilçesinin Kayseri’ye uzak ve sınır ilçesi olması, bu ilçeye yakın diğer illerin kültüründen etkilenmesine neden olmuştur. Ayrıca yöreye Doğu’dan gelerek yerleşen vatandaşlarımız da bu etkileşim sürecinde rol oynamıştır. Sarız yöresi oyunlarını incelediğimizde bu etkiyi açıkça görmekteyiz. Bu oyunların arasında, yöreye ait oyunlar bulunmakla birlikte komşu illerden ve daha Doğu’daki ve Güney’deki illerden gelme oyunların da yer aldığı görülmektedir. Bu yörede oynanan oyunların bir kısmı şu şekildedir: “Avşar Ağırlaması, Temurağa, Çeçen, Hoşbilezik, Daşoluk, Kanlı Hava, Habibi, Kaba, Gezbeli, Yanlama, Eminem, Yağlı Kenar, Üçlü Kaba, Lorke, Avşar Ağırlaması Aykırısı, Mor Menekşe Buldum Derede Aykırısı.”

 

Helleme

Varlığını Mahmut Ragıp Gâzimihâl’denedindiğimiz bilgilere göre Helleme, Yahyalı yöresi’ne ait oyunlar arasında sayılmaktadır. Gâzimihâl Ortaköy ve Çakal köylerinde bu oyunun oynandığını belirtir. Bu köylerden Ortaköy’ün, Yeşilhisar’a bağlı bir köy olduğunu ve adının “Başköy” olarak değiştirildiğini öğreniyoruz. Çakal köyünü, adının değişmiş olması ihtimali üzerinde de durarak araştırmamıza rağmen, bu yörede veya yakınında Çakal adında bir köy bulamadık. Bu yöreye yakın olan Derinkuyu ilçesine bağlı Çakıllı köyünün ismi muhtemelen Çakal köyü olarak yanlış kaydedilmiş

olabilir.

 

Gazimihâl “Helleme”nin uçurmak manasına geldiğini ve çekirge istilası sırasında köylülerin ellerine teneke veya davul alarak, çeşitli figürler yapıp, çalmak suretiyle çekirgeleri korkutup kaçırmak için

uğraştıklarını ve bunun sonucunda da böyle bir oyunun ortaya çıktığını belirtiyor.

Bu oyunu günümüzde daha çok Çorum ve Sivas yöresinde görüyoruz. Kayseri’de bu türden bir oyuna günümüzde rastlanmamaktadır. Zaman içersinde unutulmuş olabilir. Fakat “Çekirge” adında bir oyun Karaözü kasabasında oynanmaktadır. Bu oyun bir zamanlar Sivas İline bağlı olan Karaözü kasabasına bir ihtimal bu yöreden gelmiştir. Gâzimihâl’in notları arasında verdiği oyunun türküsü aşağıdaki gibidir.

 

Çekirgenin önü indi yazıya

Ot koymadı koyun ile kuzuya

İlâhi çekirge boynun uzaya

Eğri büğrü, sivri götlü çekirge

Çekirgeyi hellemeden gelirler

Az kaldı keveni kökünden yuta.

 

Düz Oyun

Düz oyun, yöremizde oynanan en yaygın olan oyunlardandır. Sıra oyunu (halay) bilmeyenlerin daha çok tercih ettiği düz oyuna, halk arasında kullanılan tabiri ile “şıkıdım” da diyebiliriz. Karşılıklı iki kişininveya karşı karşıya duran birçok çiftin kollarını yanlara açarak, orta parmaklarını başparmaktan kaydırması suretiyle şaklatarak döne döne, değişik ayak figürleri ile oynadıkları oyundur. Daha çok düğünlerde oynanan düz oyun, “kırık hava”nın birçok türünün eşliğinde de oynanmaktadır. Bu havalardan bir kısmı yerel olmakla beraber çoğunluğu diğer yörelere aittir: “Hunat Mahallesi, Çiftetelli, Fidayda, Harmandalı, Türkmen Kızı, Misket, Konyalı, Çiçekdağı, Kesik Çayır, Erkilet Güzeli, Mevlana, Hüdayda, Arap Çiftetellisi, Azize, Farfara, Zennube, Nenni de Feridem” gibi oyun havaları düz oyuna eşlik eden havalardır.

 

Düz oyunda kadın ve erkek oyunları, bazı yönleriyle birbirinden tamamen ayrılırlar. Kadınlar ve erkekler Düz Oyunu aynı yerde oynamaz. Köy düğünlerinde erkekler genelde geniş bir alanda, çoğunlukla evin avlusunda veya açıklık alanda düz oyun oynarken veya halay çekerken, kadınlar ise bu oyunu daha çok evin kapalı bir bölümünde veya evden ayrı geniş bir kullanım mekânı varsa orada oynarlar. Kadınlarla erkekler çok nadir olarak bir arada oynarlar. Günümüzde erkekler düğünlerde, teknolojinin getirdiği kolaylıklar sayesinde ses sistemlerine bağlı org ve elektronik sazlar eşliğinde oyunlarına devam eder. Kadınlar ise özellikle kına gecelerinde teyp, kaset veya bilgisayar aracılığı ile oyunlarını sürdürür.

 

Kimi köylerde erkekler davul zurna veya meydan sazı ile oyun yürütürken, kadınlar  ise türkü eşliğinde, def ile oyun yürütürler. Türküleri çoğunlukla, sözleri ve ezgiyi çok iyi bilen birkaç kadın söyler. Kadınların kimi zaman def yerine geniş bir sini çalarak oyuna eşlik ettiği de olur. Eğer kadın ve erkeklerin oyun alanları birbirine yakın ise, kadınlar erkeklerin bulunduğu kısımda çalan davul zurna ile aynı ezgiye uyum sağlayarak oyun oynarlar Kadınların bir isteği olduğu zaman, bir aracı ile bu isteklerini davul zurnacıya iletirler. Her iki tarafta da, seyirciler, hareketli oyunlara çoğu zaman el ile tempo tutarlar. Kadınların oyunlarında, adımlar kısa atılır. Diz kırma, diz çekme ve çökme gibi hareketler yer almaz. Kadınların oyunları, halaylar dışında çoğunlukla iki kişinin karşılıklı oynaması şeklindedir. Kolların açılımı ise dirsekten kırık bir vaziyette ön tarafta ve göğüs hizasındadır. Kollar çok fazla yukarı kaldırılmaz ve yanlara doğru açılmaz. Bu, kadın mahremiyetinin getirdiği bir durumdur. Erkeklerin oyunlarında ise hareketler biraz daha keskindir. Dizlerin yukarıya doğru çekilmesi, diz kırma, çökme veya ani dönüş gibi hareketlerin sıkça yer aldığı görülür. Erkeklerin kolları, kadınlara göre yanlara daha fazla açılır. Erkeklerin oyunlarında alına para yapıştırma gibi hareketler daha çok görülür. Yapıştırılan bu paralar, bahşiş olarak davul zurnacılara verilir. Halaylarda olsun, karşılıklı oyunlarda olsun, erkeklerin nara attığı görülür.

 

 

Turnam

Halk edebiyatında önemli bir yer edinen turnanın, halk oyunlarında da yer edinmesi gayet normaldir. Leylek büyüklüğünde olan turnanın kışın sıcak diyarlara gidip yazın tekrar dönmesi; âşıkları ve halk şairlerini, turnayı her zaman müjde getiren bir kuş saymalarına ve ondan ilham almalarına sebep olmuştur. Onların düzenli bir şekilde, katar katar, bir asker disiplini içerisinde hareket etmeleri halk oyunlarına da yansımış, bu yüzden Turnam, hayvan taklitli oyunlar arasında yer almıştır. Turna oyunu Pınarbaşı Avşar köylerinde türkülü olarak, kadınların oynadıkları bir oyundur. Zaman zaman erkekler

de bu oyunu oynarlar. Ağırnas yöresinde oynanan “Durnalay” oyunuyla bu oyun arasında bir bağ olduğu ihtimali de vardır. “Turna Halayı” değişikliğe uğrayarak “Durnalay” olarak söylenmiş olabilir.

Yurdumuzun değişik bölgelerinde Turna adının yer aldığı birçok oyun oynanmaktadır. Pınarbaşı’nda oynanan “Turnalar” oyununun türküsü Hâdiye Deliktaş’tan derlenmiştir.

 

Oyunun türküsü şu şekildedir:

 

Turnamın ganadı beyaz

Yatamıyom yerim ayaz

Dost uyur düşman uyumaz

Uçucu turnam uçucu

 

Sakınayım tellerinden

Konucu turnam konucu

Turnamın ganadı yeşil

Toplan ağrıcanı deşir

 

Turnam yerinden oynamış

Günler değer ışıl ışıl

Sakınayım tellerinden

Konucu turnam konucu

 

Çorabın Nakışları

Pınarbaşı’na bağlı Avşar köylerinde, demece-çevirmece usulüyle türküsü söylenerek oynanan bir ağırlamadır. Oyunu daha çok kadınların oynamasına rağmen erkeklerin de oynadığı görülmektedir.

 

Oyunun oynanışı: 1- Oyuna sağ ayak ile başlanır. Dizler yukarı doğru çekilerek oynanır. Oyuncu sağ ayağını yukarıya doğru çekip yere bastıktan sonra, sonra sol ardından da sağ ayağını sırasıyla aynı şekilde yukarı çekerek yere basar ve son olarak da sol ayak parmak ucunu, sağ ayağın yanında yere vurup yukarı doğru çeker.

 

2- İkinci adımda bu sefer sol yöne veya geriye doğru yürüyüp sağ ayak parmak ucunu sol ayağın hemen yanında yere vurup çeker.  Oyunun türküsü şu şekildedir:

 

Çorabın nakışları (Bütün dizeler tekrar)

Çıkamam yokuşları

Yârime selam söylen

Karlı da dağın kuşları

 

Çorabını ördüğüm

Ayda bir kez gördüğüm

Sana da hasta diyorlar

N’oldu gurban olduğum

 

Çorap milinen olur

Sevda sırınan olur

Aç kapıyı nazlı yâr

Gönül birinen olur.

 

Çorap bağım çözüldü

Bağla sevdiğim bağla

Ben askere gidiyom

Ağla sevdiğim ağla

 

 

Bineklerden Üç Binek Var Binecek

Kayseri’nin özellikle doğusundaki Bünyan, Pınarbaşı, Sarız (Avşar Köyleri), Talas (Yamaçlı köyü, Mardın köyü) ilçelerinde ve köylerinde türküsü ile birlikte söylenerek oynanmakta olan ağırlama tarzında bir oyundur.

 

Oyunun oynanışı: 1- Oyuna sağ ayak ile başlanır. Özgün bir şekilde sağ yöne gidilerek her üç adımdan sonra önce sol ayağın burnu yere vurulur.

 

2- İkinci figürde ise parmak ucu yere vurulan sol ayak tam olarak yere basılır ve hafifçe sola dönülerek bu kez sağ ayağın burnu yere vurulur (üç ileri bir geri şeklinde). Oyun bu şekilde sürer.

 

Oyunun türküsü şu şekildedir:

 

Şu dünyada üç şey var sevilir (sevecek)

Ah biri keklik, biri ördek, kaz da var

Keklik, ördek senin olsun, kaz benim

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Şu bahçede üç meyve var yenilir

(yenecek)

Ah biri elma, biri ayva, nar da var

Alma, ayva senin olsun, nar benin

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Şu bahçede üç çeşme var içilir (içecek)

Ah biri şerbet, biri şeker, bal da var

Şerbet, şeker senin olsun, bal benim

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Yemeklerden üç yemek var yiyecek

Vay biri etli, biri sütlü, bal da var

Etli, sütlü senin olsun, bal benim

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Bineklerden üç binek var binecek

Vay biri doru, biri yağız, kır da var

Doru, yağız senin olsun, kır benim

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Güzellerden üç güzel var sevecek

Vay biri garı, biri gelin, gız da var

Garı, gelin senin olsun, gız benim

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Şehirlerden üç şehir var gezecek

Biri Halep, biri Antep, Şam da var

Halep, Antep senin olsun, Şam benim

Ah suya giden top zülüflü yâr benim

 

Omuz Halayı (Bünyan Omuz Halayı)

Omuz Halayı, Kayseri’nin Bünyan ilçesidışında oynanmayıp, Türkiye’de meşhur olan “Tokat Omuz Halayı (Yıkık Hamam)”, “Bayburt Oyunu (Sivas-Hafik)”, “Halka Oyunu (Erzincan-Kemah)”, “Gemi Oyunu (Manisa-Tarhala Köyü)”, “Çardak (İnebolu-Gemici Oyunu)”, insan alınarak iki kat şeklinde oynanan bir halay çeşididir. Bolu’da aynı isimde bir oyun mevcuttur. Fakat Bolu’da oynanan bu halayın sadece adı mı “Omuz Halayı”, yoksa bu oyunda da diğerlerinde olduğu gibi insanlar omuzlara alınarak mı oynanıyor bilemiyoruz.

 

“Omuz Halayı”nı çekecek olan erkekler,daha çok, güçlü kuvvetli kişilerden oluşur. Kollarını yukarıya kaldırarak çok sıkı bir şekilde omuzlardan tutuşan oyuncular, yere diz çökerek kol veya omuzlarının

üzerine kendilerinden biraz daha hafif olan kişileri (daha çok çocukları) oturtarak ayağa kalkarlar. Omuzlarındaki çocuklarla davul-zurna eşliğinde ağır bir şekilde oyuna başlarlar. Oyunun ikinci bir oynanış şekli ise şöyledir: Omuza oturacak kişiler bu kez omuza oturmayarak oyuncuların omuzlarından çok sıkı bir şekilde tuttukları kollarına çengel gibi asılarak ayaklarını yerden keserler. Halayı çeken kişiler de oyuna bu şekilde devam ederler.

 

Oyunun Oynanışı: 1- Oyuna sağ ayak ile başlanır. Üç adım sağa gittikten sonra, dördüncü adımda sol ayağın parmak ucu sağ ayağın yanında yere vurulduktan sonradizler yukarıya doğru çekilir.

 

2- İkinci figür ise bunun tam tersi şekilde yapılır ve sol ayakla başlayıp üç adım atıldıktan sonra dördüncü adımda sağ ayağın parmak ucu sol ayağın yanında yere vurularak dizler yukarıya doğru çekilir. Bu şekilde oyuna başlayan oyuncular, halayın türküsünün tamamını söyleyerek omuzlarındaki çocukları indirirler ve sekme bölümüne geçerek oyunu bitirirler. Oyunun omuza neden insan alınarak veya kollara insan asılarak oynandığı oyunun türküsünden bellidir. Oduncuların odun şeleklerini omuzlarına veya sırtlarına vurarak dağdan aşağıya inmeleri oyuna dönüştürülmüştür.

 

Oyunun türküsü şu şekildedir:

 

Oduncular dağdan odun indirir

Yüğrük sular değirmenler döndürür

Kız oğlanın susaşlığını kandırır

Hayıflar, zulumlar, Şahmedenlim hey!..

 

Oduncular kısa doğrar odunu

Yiyen bilir şeftalinin tadını

Saramadım al duvaklı kadını

Hayıflar, zulumlar, Şahmedenlim hey!..

 

Şahmedenlim bu yıl burda kışlasın

Dikenin yerine ak gül aşlasın

Küçücük kuzuyu Hak bağışlasın

Hayıflar, zulumlar, Şahmedenlim hey!..

 

Omuz Halayı’nın ilk olarak kimler tarafından oynandığını bilemiyoruz, fakat yazılı kaynaklardan ve yaşayan kişilerden, halkevlerinin kurmuş olduğu bir ekibin bu oyunu düzenli olarak oynadığını öğreniyoruz. Ahmet Caferoğlu, Kayseri yöresinde, Omuz Halayı’na çok benzeyen “Çam Çardak” oyunundan bahsetmektedir. Bu oyunun, “Alay Çekme” oyununun bir benzeri olduğunu, gençlerin omuzlarına oyun oynarken on kişinin bindiğini ve bu ağırlığı taşımalarına rağmen, türküler söyleyerek halka şeklinde bir oyun oynadıklarından bahsetmiştir. Fakat oyunun Kayseri’nin hangi yöresinde oynandığından bahsetmemiş, ayrıca türküsüne veya türküsünde geçen sözlere yer vermemiştir. Ahmet Caferoğlu’nun bu şekilde bir oyundan ve bu oyunun çok ağır bir şekilde oynanıyor olmasından bahsetmesi, bize o dönemlerde Kayseri’de bir “Omuz Halayı”nın oynandığını göstermektedir. Bu da büyük bir ihtimalle Bünyan yöresidir. Çünkü yaptığımız araştırmalarda, bu oyuna benzer bir oyunun Bünyan ve yöresi dışında oynanmadığını tespit etmiş bulunmaktayız.

 

Şehrimizde son on yıl içerisinde yaygınlaşan “Omuz Halayı”nın oynanışında büyük hataların olduğunu görüyoruz. Bu hatalardan ilki, günümüzde oynanan oyunun Adnan Türköz’ün TRT’ye kazandırdığı ve “Omuz Halayı” adını verdiği nota ile oynanıyor olmasıdır. Yapılan araştırmalar sonucu bunun böyle olmadığı, asıl oyunun yukarıda sözleri verilen müzik ile oynanıyor olmasıdır. Türköz’ün TRT’ye kazandırdığı hareketli müzik, oyunun doğasına aykırıdır. Omuzlarında

yük olan insanların hareketli bir müzik ile bu oyunu oynaması çok zordur. Yapılan hataların ikincisi ise, bu hareketli müziğe oyun yazılıp Kayseri oyunları repertuarına alınmasıdır.

 

Omuz Halayı’nın ayrı ayrı üç kez notaya alındığını ve bunlardan sadece birinin TRT repertuarına geçtiğini görüyoruz. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz oyunun, Oduncular Dağdan Odun İndirir adıyla

notaya alınarak TRT’ye verildiğini de görüyoruz

 

Bızdık

Mana olarak “ufak çocuk” anlamına gelmektedir. Oyunun yapısına bakacak olursak, oyun ufak bir çocuğun çok hareketli yapısını ifade eder gibi hareketli vehızlıdır. Oyunun müziği ve oynanış şekli İç Batı Anadolu’nun kaşık ile oynanan bir oyununu andırmaktadır. Oyunun, TürkHalk Müziği ve Folklor Dergisi’nde “Çiçekdağı” adıyla geçiyor olması, ezgisinin kaşık havasına benzetilmiş olmasından kaynaklı olabilir. Muzaffer Sarısözen, bu oyunun türküsünü, aynı adla Mustafa Erciyes’ten derleyerek 1941 yılında TRT’ye kazandırmıştır. Aynı yıl Çiçekdağı adlı başka bir türküyü de Pınarbaşı’- nda Lütfiye Yıldız’dan derlemiştir.

Oyunu türküsü şu şekildedir:

 

Ali Dağı derler dağların hası

Çekmiş kucağına koca Talas’ı

İndik Hisarcığa yedik kirazı

 

Eşim amman amman bızdık bızdık

Alnına liraları dizdik

Güzellerle gezdik

Çirkinlerden bezdik

 

Kartallar da yüksek yapar yuvayı

Şimdiki kızlar kendisi bulur kocayı

Kocayı da bızdık

 

Eşim aman aman bızdık bızdık

Alnına liraları dizdik

Güzellerle gezdik

Çirkinlerden bezdik

 

Pınarbaşı Güzeller

Oyunun “Türkmen Kızı” adıyla da bilinmesi, yöremize Gümüşhane ve Kars’tan göç etmiş olan kişiler tarafından getirilmiş olabileceğini akla getirmektedir. Ayrıca Doğu Anadolu’da da “Türkmen Kızı” adıyla bir oyunun oynanıyor ve ezgilerinin birbirine çok benziyor olması, bu tezimizi doğrulamaktadır. Fakat bu oyun Doğu’dan gelen kişilerce getirilmiş olsa bile, oyun Sarız ve Pınarbaşı yörelerine mal olmuş ve yıllardır da oynanmaktadır. Ayrıca türküsünün sözleri de bu yöreye özgü olmuştur.

 

Oyunun Oynanışı: 1- Sağ ayak, sol ayağın önüne çok hafif sola bükülü olarak atılıp diz kırdıktan sonra, sırayla sol, sağ ve sol dizler yukarıya doğru çekilerek başlanır

 

2- İkinci figürde ise üçlü sekme adını verdiğimiz sekme yapıldıktan sonra öteyüz oyununda olduğu gibi önce üç kez sol ayağın ökçesi önde yere vurulur.

 

3- Üçüncü figürde tekrar üçlü sekme yapıp, sol, sağ ve sol ayakların ökçesi yere vurulur.

 

4- Oyunun dördüncü figüründe çökmeler yer almaktadır. Çökmelerde sırayla sağ, sol, sağ ayaklar öne uzatılıp çekilir. Eller birbiriyle çıt parmaklardan tutmuş vaziyettedir ve oyunun ritmine göre yukarı aşağı kaldırılıp indirilirken sağa ve sola da sallanır.

Oyunun türküsü şu şekildedir:

 

Çıkma güzel dam başına,

Vurgunum (kalem) çatık kaşına.

Gel gel ediyor eşine,

Pınarbaşı güzelleri.

 

Koyunu saldım ovaya

Döndü de geldi obaya

Saçları değer havaya

Şu Sarız’ın güzelleri.

 

Yağmur yağar ıslanırlar

Gül dibine yaslanırlar

Yağ kaymakla beslenirler

(Pastırmayla beslenirler)

Pınarbaşı güzelleri

(Kayseri’nin güzelleri)

 

Koyunu saldım tabana

Dökülür gelir tabana

Saçları değer tabana

Şu Sarız’ın güzelleri.

 

Kıyılı

Yozgat’ta bakır tepsilere “gıyılı” adı verildiğini biliyoruz. Pınarbaşı yöresindeki kaynak kişilerden, “gayılı-gıyılı” kelimesinin “üst üste yığılı” manasında kullanıldığını öğreniyoruz. Bir başka anlamda ise bu kelime “kenarı, kıyısı bulunan” anlamına gelmektedir.

 

Kıyılı oyununda arka arkaya dizilen oyuncular geniş bir daire oluştururlar. Bu şekilde dizilmiş olan oyuncuların, üst üste sıralanmış gibi bir hâl aldığını ve bu şekille Pınarbaşı yöresinde söylenen “gayılı-gıyılı” ifadesinin çağrıştırıldığını düşünebiliriz.

 

Yozgat yöresinde de aynı isimde bir oyun mevcuttur. Fakat yöremizin Yozgat’a yakın olan bölgelerinde böyle bir oyun görülmemektedir. Oyun daha çok Pınarbaşı, Sarız gibi doğudaki yörelerimizde ve Avşar köylerinde oynanmaktadır.

 

Kıyılı Oyunu, İstanbul Gümüşsuyu’nda, Yapı ve Kredi Bankası’nın düzenlediği şenliklerde Pazarören’den katılan bir ekipçe, tüm Türkiye’ye tanıtılmıştır. Yozgat yöresinde, kadın ve erkeklerin oynadığı Kıyılı/Gıyılı Oyunu’ndan ayrı olarak, gene Yozgat’ta Kıyılı Halayı’na da rastlanmaktadır. Yozgat ve Kayseri gibi birbirine yakın olan yörelerde oynanan Kıyılı oyunları arasında bir benzerlik olup olmadığını bilemiyoruz.

 

Oyunun oynanışı: Oyuncular tek sıra halinde sağa dönerek, ellerini dirsekten bükülü bir vaziyette kalçalarının üst kısmına koyarak veya hiç dönmeden yanyana olacak şekilde çıt parmakları tutulu vaziyette halaya başlarlar.

 

1- Oyuna sağ ayak ile başlanır. Sağ ayak sol ayağı geçmeyecek şekilde kaldırılıp öne basılırken, sol ayak geride çok hafif şekilde yukarı kaldırılıp basıldıktan sonra tekrar geriye doğru daha fazla kaldırılıp sağ ayağı geçmeyecek şekilde biraz öne atılarak yere basılır ve aynı hareket tekrar edilir. Halay başının komutu gelene kadar bu şekilde yürürler.

 

2- Halay başının komutu ile ikinci figüre geçilir. İki ayak üzerinde sıçranarak ayaklar yere basılıp tekrar sekilir, önce sol diz iyice yukarı çekilerek önde ökçeler yere vurulup tekrar yukarıya çekilir. Tekrar çift ayak zıplayıp bu sefer sağ ayakların ökçesi ve tekrar sol ve sağ ayakların ökçesi yere vurulduktan sonra birinci figüre (yürümeye) geçilir.

 

Gezbeli

Kayseri’nin doğusunda bulunan ilçelerde (Pınarbaşı Sarız) çok iyi bilinen ve sık oynanan bir oyundur. Oyun yavaştan hızlıya doğru, gittikçe artan bir ritimde ve hızda oynanmaktadır. Daha çok erkekler tarafından oynanır. Kadınlar bu oyunu genellikle erkeklerle, nadiren de erkeklerden ayrı oynamaktadırlar. Bu oyunun tam olarak çıkış noktası ve adının nereden geldiği bilinmemektedir. Pınarbaşı yöresiyle ilgili bir eserde, bu oyun hakkında şu bilgiye yer verilmiştir:

 

“Gezbeli (Gez Beli), Pınarbaşı-Sarız bölgelerine Güneydoğu’dan gelerek yerleşen halkın oynadığı bir oyundur. Ama yaptığımız araştırma sonucunda, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde aynı adla oynanan bir oyuna rastlayamadık. Buna karşılık Adana ve Kayseri il sınırında, Kayaoluk, Saraycık Doğanbeyli yolu ile Zamantı Vadisi’ni, Göksu Vadisi’ne bağlayan ve ‘Gezbeli’ adı verilen bir geçide rastlıyoruz. Fakat bu yörelerde (Tomarza-Develi) böyle bir oyunun oynandığını görmüyoruz. Bu nedenle bu oyunun adının, yörede değişikliğe mi uğradığını yoksa Güneydoğu’da başka bir adla mı oynandığını bilemiyoruz. Fakat bu oyunun, yöremiz oyunları içerisine kesin olarak yerleştiğini kabul ediyoruz.”Oyun adının, Kayseri’nin güneyinde bulunan “Gezbeli” Geçidi’nden geldiğini varsayarak kelimelerin anlamını buraya göre inceleyecek olursak;

 

“Gez”, “okun kirişe geçen ucundaki kertik” veya “tüfek tabanca gibi ateşli silahların ucundaki, hedefe nişan almaya yarayan kertik”; “Bel” ise “dağ sırtlarında geçit veren çukur yer” anlamındadır. Buradan

yola çıkılarak, bu kelimenin “kertikçukur” ya da “kertik çukuru” anlamına geldiği düşünülebilir. Buna karşılık oyunun oynandığı yöredeki bazı kaynak kişiler de, Gezbeli kelimesinin, bilinmeyen bir yeri gezip dolaşmak anlamında “gezbelle” manasına geldiğini belirtmektedir. Oyunun yapısı incelendiğinde; oyunun çok yavaş bir şekilde başladıktan sonra giderek hızlandığını ve sonuna doğru da hareketlerin temposunun daha da arttığını görürüz. Diğer oyunlar ile karşılaştırdığımızda ise, yöremizdeki en hızlı oyun olduğunu kabul etmek yanlış olmaz.

 

Oyunun Oynanışı: 1- Oyuna sağ ayağın ökçesini çok hafif bir şekilde yere vurup kaldırarak başlayan oyuncular, bu şekilde bir müddet sağ yana veya ileri doğru yürüdükten sonra, ikinci figüre geçer.

 

2- İkinci figürde halay başının komutu ile sağ ayak yere vurulduktan sonra sol, sağ ve sol ayak sırasıyla yukarıya doğru iyice çekilir; üçüncü sayının sonunda sol ayak sağ ayağın önüne atılıp yerinde sayıyormuş gibi, üç defa çok hafif şekilde ayaklar kaldırıldıktan sonra bu figürün ikinci motifinde ayaklar biraz daha yukarıya çekilir.

 

3- Üçüncü figürde ise müziğin temposu iyice arttığı için hareketin temposu da artar ve hareketler, yerinde sekmelere ve zıplamalara dönüşür. Sol ayağın üzerinde sekip sağ ayağı kaldırdıktan sonra sağ

ayak yere basılır, sol ayak kaldırılır, ikinci motifte ayaklar çift basarak zıplanır ve ayaklar sol, sağ ve sol olmak üzere sırayla kaldırılır.

 

Karanfilli

Ahmet Çakır’ın “Yörelere Göre Oyun İsimleri”

yazısında, Kayseri oyunları içerisinde

gösterdiği Karanfilli oyunu, aynı

Gezbeli gibi yavaştan hızlıya doğru giden

bir tempo ile oynanmaktadır. Bu oyuna,

Yozgat yöresinde de “Karanfilli” denilmektedir.

Fakat bu iki oyunun aynı oyun

olup olmadığı bilinmemektedir.

 

Oyunun Oynanışı: Oyun, dört figürden oluşmaktadır. 1- Birinci figürde, sağ ayak sol ayağı geçmeyecek kadar öne atıldıktan sonra iki diz birden kırılır, ayak tekrar eski yerine çekilirken sol ayak hafifçe yukarı kaldırılarak yerine konulur.

 

2- İkinci figürde belden aşağı olan kısım hafif sola çevrilip sekerek çift ayak basıldıktan sonra sağ ayağın ökçesi sağ tarafa doğru önde yere konulup geri çekildikten sonra sol diz yukarı çekilip bırakılır.

 

3- Üçüncü figürde sekerek çift ayak yere basılıp sol diz yukarıya çekildikten sonra, sağ ayaktan ileriye doğru yere konularak sırayla çok hafif bir şekilde sağ, sol ve sağ ayaklar yerinde saydırılarak yukarıya çekilir. Sonrasında, tekrar figürün başına, sol ayak önde olacak şekilde çift ayakla sekmeye dönülür.

 

4- Dördüncü figürde tekrar çift ayak sektikten sonra, sol diz yukarı çekilip ökçe yere konularak iki defa, kollarla beraber sol tarafa doğru ayağın burun kısmı (ökçeyi yere vurarak) çevrilir.

 

Halay

Daha çok davul-zurna eşliğinde, en az üç kişi olmak kaydıyla toplu oynanan ve ağırlama, yanlama, zıplama ve sekme gibi bölümleri olan bir halk oyunudur. Yöremizde özellikle kadınlar arasında çekilen

halaylarda, davul-zurnanın dışında def, sini, kaşık gibi araçların türküler söylenerek kullanıldığını görüyoruz.

 

Kayseri, ülkemizde bölgelere göre yapılan “Bar”, “Halay”, “Horon”, “Hora”, “Zeybek Bengi Seymen”, “Kaşık Oyunları” ve “Karşılama” türündeki halk oyunları gruplamasında, ‘halay’ tarzının oynandığı bölge içerisinde yer almaktadır. Halay tarzı dışında çok az da olsa değişik tarzda oyunlara rastlanmaktadır. Daha çok toplu ve sıralı bir şekilde el ele, kol kola, omuz omuza çekilen halayların görüldüğü Kayseri’de, tekli veya ikili şekilde oynanan oyunlara da rastlanmaktadır. İkili oynanan oyunların en eskisi ve bilineni, bir askerî eğitimden kalma “Kalkan- Bıçak” oyunu ile Köroğlu müziğinin eşliğinde oynanan “Kasap Oyunu”dur.

 

“Kalkan-Bıçak” oyunu tarihe karışmasına rağmen, yine bıçak eşliğinde oynanan “Kasap Oyunu” halen düğünlerde oynanmaya devam etmektedir. Yöre halaylarından en meşhurları, “Develioğlu”, “Eminem”, “Öteyüz”, “Gezbeli”, “Bünyan Omuz Halayı”, “Topal Serçe”, “Çoban (Leylim)”, “Bızdık”, “Kıyılı”, “Sıktırma Halayı (Karşıda Harar Durur)”, “Temurağa” ve “Ayşe’m”dir. Merkez dışında daha çok köylerde ve ilçelerde oynanan halay sayısının yüzün üzerinde olduğu tarafımızca tespit edilmiştir. Kayseri’de tespit edilen halaylar, ağırlamalar ve içerisinde sekme, yeldirme, sıktırma, yanlama,eğilme, ayrılma gibi hareketlerin çokça yer aldığı ve hızlandığı çabukluk ifade eden oyunlar olmak üzere iki türe ayrılmaktadır.


  Kaynak: Kayseri Halk Oyunları, Köy Seyirlik Oyunları, Giyim-Kuşam, Hasan Yüksel, Saim Deligöz, Bilgehan Deligöz,

Ceviz Oynamaya Mı Geldin

Ceviz oynamaya mı geldin odama,

Nişanlın da bu mu derler adama,

Dayanamam senin kara sevdana

 

Aman aman olmuyor,

Eş eşini bulmuyor.

Kara yağız genç oğlan,

Niye gönlün olmuyor.

 

Asker bayrağını burca diktiler,

Küçücük yarimi asker ettiler,

Ben doymadan o yari de alıp gittiler

 

Aman aman olmuyor,

Eş eşini bulmuyor.

Kara yağız genç oğlan,

Niye gönlün olmuyor.

 

Asker oldu yarim gitti kışlaya,

Ben beklerim yarim gelsin sılaya,

Ben ölmeden o yari de bana yollaya

 

Aman aman olmuyor,

Eş eşini bulmuyor.

Kara yağız genç oğlan,

Niye gönlün olmuyor.

Kayseri/Bünyan türküleri

Dama attım deynekleri

Dama attım deynekleri (yar döne döne döne)

Kız ürküttün leylekleri (ağam çelebi çelebi)

 

Taşlı bayır bağ olur mu (yar döne döne döne)

Kara üzüm ağ olur mu (ağam çelebi çelebi)

 

Komşu kızı sevenin (yar döne döne döne)

Yüreğinde yağ olur mu (ağam çelebi çelebi)

Kayseri/Bünyan türküleri

 

 

Kadifeli Yastık Kadifeli Yorgan Yer Yumuşak

Kadifeli Yastık Kadifeli Yorgan Yer Yumuşak

Emmim Oğlu Yanıma Geldi Bir Uşak

Öpmesi Yok Sevmesi Yok Konuşak

 

Ana Beni Niye Verdin Çocuğa

Oynar Oynar Taş Doldurur Kucağa

 

Sabah Olur Pabucunu Giyemez

Akşam Olur Yemeğini Yiyemez

Karanlıkta Yatağını Bulamaz

 

Ana Beni Niye Verdin Çocuğa

Oynar Oynar Taş Doldurur Kucağa

 

Sabah Olur Çocuk Gider Oyuna

Oynar Oynar Kum Doldurur Koynuna

Beni Verenlerin Vebal Boynuna

 

Ana Beni Niye Verdin Çocuğa

Oynar Oynar Taş Doldurur Kucağa

Kayseri/Bünyan türküleri

Karanfilim buşta buşta

Karanfilim buşta buşta

Aklım aldı bir bakışta

A ferişte a ferişte

 

Eli karanfilli gelin

Ah eli karanfilli gelin

Başı deste güllü yarim

 

Ben bir güvercin olsam

Çadırın başına konsam

Çırpınıp yanına gelsem

 

Eli karanfilli gelin

Ah eli karanfilli gelin

Başı deste güllü yarim

Kayseri/Bünyan türküleri

 

 

 

Bu Dağları Aşmalı

Şu Dağları Aşmalı

Çifte Camız Goşmalı

Yar Askere Gidince De (Ah Suna Boylum Yörü)

Kiminen Buluşmalı (Öldürüyon Beni)

 

Yar Yörü Yörü Gız Yörü Yörü Sallanmanın Yeri

Gız Nişanlın Geliyor Osmanlıca Yörü

 

Poşunu Eğdirmişsin Kaşına Değdirmişsin

Gayet Güzel Değilsin De (Nevruz Gelin Yallah)

Kendini Sevdirmişsin (Öldürüyon Billah)

 

Yar Yörü Yörü Gız Yörü Yörü Sallanmanın Yeri

Gız Nişanlın Geliyor Osmanlıca Yörü

 

Ekine Firaz Derler

Güzele Beyaz Derler

Kime Yansam Derdimi De (Nevruz Gelin Yörü)

Yana Yana Gez Derler (Öldürüyon Beni)

 

Yar Yörü Yörü Gız Yörü Yörü Sallanmanın Yeri

Gız Nişanlın Geliyor Osmanlıca Yörü

Kayseri/Bünyan türküleri

 

Ağ Gelin

Sabahtan uğradım ben bir güzele 
Güzel ağlatmadı güldürdü beni 
Ben güzelden böyle vefa ummazdım 
Ak göğsün üstüne kondurdu beni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Şahin gibi yükseğinden uçarken 
Keklik gibi engininden geçerken 
Ab-ı kevser ırmağından içerken 
Susuz pınarlarda kandırdı beni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Ağ gelin indim ola yayladan 
Kaşın değil gözün beni ağlatan 
Satın mı aldın güzelliğin Mevla’dan
Alırım ahtımı da koymam seni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Erciyes’e ekin ektim yel aldı 
Onbeşinde bir yar sevdim el aldı 
Alırım ahtımı koymam seni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Yüce dağ başında yayılır yılan 
Göç gitmiş ailesi çadırı viran 
Var mı bu dünyada sevdiği olan
Alırım ahtımı koymam seni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Sana diyorum sana çanlı kilise 
Verin evrakları gitsin polise(!) 
Kadir Mevlam seni bana verirse 
Alırım ahdımı de koymam seni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Bir taş attım karlı dağın ardına 
O da düştü ağ gelinin yurduna 
Bizim ilen şu beylerin derdi ne 
Hiç çareler bulunmuyor derdime 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin 

Bir taş attım gümbürdesin gölünüz 
Ben gidiyom viran kalsın iliniz 
Alırım ahtımı koymam seni 
Ağ gelin, sürmelim, sen bilin

 

Ağlar Gezerim (Aşkın Derdine)

Aşkın derdine düşeli
Mecnunum dağlar gezerim
Katram kaynayıp coşalı
Sel oldum çağlar gezerim

Pir eşiğin bildim
Kabe hatası var ise tövbe
Derd ile erdim Eyyüb'e
Yarimi bağlar gezerim

Kimi beydir kimi geda
Cümlesine yaren hüda
Yusuf'umdan düştüm cüda
Yakub'um ağlar gezerim

Seyrani aşkın turunda
Tecelli gördüm nurunda
Gerçeklerin huzurunda
Çürüğüm sağlar gezerim

Deve Yüksek Atamadım Urganı

Deve Yüksek Atamadım Urganı

Üşüdükçe Çek Başına Yorganı

Amman Amman Develi

Sordum Aslı Nereli

Portukal Çeneli

Ah Nerelerde Bulursan

Oralarda Yemeli

 

Çek Deveci Develeri Yokuşa

Siyah Perçem Ak Gerdana Yakışa

Amman Amman Develi

Sordum Aslı Nereli

Portukal Çeneli

Ah Nerelerde Bulursan

Oralarda Yemeli

 

Çek Deveci Develeri Sulansın

Sulansın Da Akan Çaylar Bulansın

Amman Amman Develi

Sordum Aslı Nereli

Portukal Çeneli

Ah Nerelerde Bulursan

Oralarda Yemeli

Kayseri/Develi türküleri

 

Eski Libas Gibi Aşıkın Gönlü

Eski libas gibi aşıkın gönlü

Söküldükten sonra dikilmez imiş

Güzel sever isen gerdanı benli

Her güzelin kahrı çekilmez imiş

 

Bülbül daldan dala yapıyor sekiş

O sebepten gülle ediyor çekiş

Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş

Kıyamete kadar sökülmez imiş

 

Sevdiğim değildin böylece ezel

Aşkınım bağına düşürdün gazel

İbrişimden nazik saydığım güzel

Meğer pulat gibi bükülmez imiş

 

Seyrani'nin gözü gamla yaş imiş

Benim derdim her dertlere baş imiş

Ben bağrımı toprak sandım,taş imiş

Meğer taşa tohum ekilmez imiş

Kayseri/Develi türküleri

Ey Sevdiğim Artık yeter

Ey Sevdiğim Artık Yeter
Bana Yosma Bakışın Var 
Ateşlerden Daha Beter
Âşıkları Yakışın Var

Erdin Güzellik Çağına
Bağladın Zülfün Yayına
Beni Hüsnün Ayağına
Nal Mıh Gibi Çakışın Var

Güzel Senin Hüsnün Sebep
Olup Gören Eyler Talep
Cennetten Mi Çıktın Acep
Tavus Gibi Nakışın Var

Güzellerin Pek Gencisin
Seyhani'ye Birincisin
Aşk İpine Zevk İncisin
Güzel Delip Takışın Var

Mahkeme Meclisi

Mahkeme meclisi icat olduğu
Çeşme-i rüşvetin akmaklığından
Kaza bela ile alem dolduğu
Kazların kadıya uçmaklığından

Selefin rüşvetle hüccet yazması
Halefin anlayıp hükmün bozması
Yıkılan binanın birden tozması
Asıl sermayenin topraklığından

Asıl sermayeyi niyabetleri
Emval-i eytamdır ticaretleri
Davet-i rüşvete icabetleri
Sıdk ile gönlünün alçaklığından

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü
Çobanın sütedir koyun güttüğü
Toprağın Habil'i kabul ettiği
Şüphesiz yüzünün yumşaklığından

Dünyadan ahrete gidip gelmemek
Olması iktiza eder ölmemek
Balık baştan kokar bunu bilmemek
Seyrani gafilin ahmaklığından

 

Tahtakurusu (Ağşam Olunca)

Ağşam olunca kederim artar
Zalım tahtakurusu ettiğin yeter
Ufacık iğnesi zehirden beter
Usandım elinden tahtakurusu

Varamam yatağa canım sıkılır
Ne kadar teklifsiz gelir sokulur
Yukardan aşağı tek tek dökülür
Yaktın vücudumu tahtakurusu

Sarılmış boynuma hakkını ister
Şaşırdım Allahım gelir sokulur
Ufacık yavruların koynumda besler
Usandım elinden tahtakurusu

Alacağı var gibi sıkı sarılır
Elimi değersem karnı yarılır
Yatağa geç varsam bana darılır
Şaşırdım elinden tahtakurusu

Her koğuşta elli altmış kişi var
Her biriyle ayrı ayrı işi var
İnci gibi kırılası dişi var
Usandım elinden tahtakurusu

Vücudum da yara oldu sızılar
Günde de bin tane yavru kuzular
Hiç birini tutamaz avcı tazılar
Bulamadım çaresini tahtakurusu

Tam akşam olunca kederim artar
Tahta kurusu ettiğin yeter
Ufacık iğnesi hançerden beter
Usandım elinden tahtakurusu

Bu da bir böcüktür yuvasız gezer
Deve gaterini yasdığa dizer
Bunların elinden kim olsa bezer
Bitirdin bizleri tahtakurusu

Zehire boyanmış sivri iğnesi
Günde onbeş yavru yapar annesi
Gözümü yumunca yürür hepisi
Aldattın bizleri tahtakurusu

 

 

Yüce Dağ Başında Fener mi Yanar

Yüce dağ başında fener mi yanar

Yüce dağ başında fener mi yanar
Her kulun başına devlet mi gonar
Geyinmiş kuşanmış gül gibi yanar
Yayla sana yedi benlim vardı mı

Yayla sana yedi benlim vardı mı
Arşın elim gulaç gollum gondu mu

Yüce dağ başına harman geç olur
Sürülür savrulur saman çec olur
Sevip sevip ayrılması güç olur
Yayla sana yedi benlim vardı mı

Yayla sana yedi benlim vardı mı
Arşın elim gulaç gollum gondu mu

Yüce dağ başında kar kater kater
Eşinden ayrılmış bir keklik öter
Nediyim arının verdiği balı
Yar ile yaylasam kar bana yeter

Yayla sana yedi benlim vardı mı
Arşın elim gulaç gollum gondu mu

Yüce dağ başından indiremedim
İndirip dalına konduramadım
Nediyim yarimin güzel olduğunu
Boyuna boyuna uyduramadım

 

Çarşıya Vardım Erikten Aldım

Çarsıya Vardım Erikten Aldım,

Yarin Haberini Everek'ten Aldım.

O Yar Uzun Boylu Ben Kısa Kaldım,

Nideyim Nideyim Nerelere Gideyim,

O Yar Camdan Bakıyor Ben Nasıl Edeyim.

 

Çarsıya Vardım Kayısıdan Aldım,

Yarin Haberini Dayısından Aldım.

O Yar Uzun Boylu Ben Kısa Kaldım,

Nideyim Nideyim Nerelere Gideyim,

O Yar Camdan Bakıyor Ben Nasıl Edeyim.

 

Çarsıya Vardım Armuttan Aldım,

Yarin Haberini Mahmut'tan Aldım.

O Yar Uzun Boylu Ben Kısa Kaldım,

Nideyim Nideyim Nerelere Gideyim,

O Yar Camdan Bakıyor Ben Nasıl Edeyim.

Kayseri/Develi türküleri

 

Çubuğum Yok Yol Üstüne Uzadam

Çubuğum yok yol üstüne uzadam (Aman)
Takatım yok yâr yolunu gözedem
Menendin yok seni kime benzedem (Aman)

Ya sen gel buraya ya ben varayım
Elmas kadehleri ben doldurayım

Bu yıl meyve çoktur dallar götürmez (Aman)
Dağlar diken olmuş kervan oturmaz
Buna sevda derler sitem götürmez (Aman)

Ya sen gel buraya ya ben varayım
Elmas kadehleri ben doldurayım

Kaynak: Yaşar Deniz-Muzaffer Sarısözen

 

 

Sarıkamış dramı (u.h.)

Sarıkamış altın bulak

Soğanlı'yı biz nerden bilek

Bizim uşak göycek gezer

Ağca zıbın kara yelek

 

Yüz başılar bin başılar

Tabur tabur karşılar

Bir kar yağar ince ince

Yatan şehitler ışılar

 

Gözünü sevdiğim eşe

Tekerin dayandı taşa

Seferberliği durdur

Elin öpem enver paşa

Kayseri/Pınarbaşı türküleri

Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur

 

Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur

Nedir Bu Telaşın Vay Deli Gönül

Hele Düşün Devr-İ Adem’ Den Beri

Neler Gelmiş Geçmiş, Say Deli Gönül

 

Şu Fani Dünyada Umudunu Yüz

İnanmazsan Var Kitaba Yüz Be Yüz

Evin Mezaristan , Malın Bir Top Bez

Daha Duymadınsa Duy Deli Gönül

 

Günde Bir Yol Duman Çöker Serime

Elim Ermez Gidem Kisbü Karıma

Kendi Bildiğine Doğrudur Deme

Var İki Kamile Sor Deli Gönül

 

Gördüm İki Kişi Mezar Eşiyor

Gam Gasavet Gelmiş , Boydan Aşıyor

Çok Yaşayan Yüze Kadar Yaşıyor

Gelde Bu Dünyayı Yor Deli Gönül

 

Mevlam Kanat Vermiş Uçamıyorsun

Bu Nefsin Elinden Kaçamıyorsun

Ruhsati Dünyadan Geçemiyorsun

Topraklar Başına Vay Deli Gönül

Kayseri/Sarız türküleri

 

 

Deli Gönül Yine Ah-U Zar Oldu (Leyla)

Deli Gönül Yine Ahuzar Oldu

Dostumun Gülleri Sarardı Soldu

Hayat Çeşmimize Hasiret Doldu

Sen De Benim Gibi Gez Leyla Leyla

 

Yarin Dudağından Ballar Süzülür

Gören Aşıkların Bağrı Ezilir

Leyla Defterine Mecnun Yazılır

Sende Benim Gibi Yaz Leyla Leyla

 

Mecnun Oldum Gezdim Leyla Dağında

Bülbül Oldum Öttüm Dostun Bağında

Arzumznım Kaldı Gül Dudağında

Engür Badesini Süz Leyla Leyla

 

Hasretiyem Gezdim Gurbet Ellerde

Aşkın Ateşiyle Aştım Bellerde

Sevda Deryasında Issız Çöllerde

Yetiş İmdadıma Tez Leyla Leyla

Kayseri/Sarız türküleri

Nedir Ey Gaziler Benim Yandığım

Nedir Ey Gaziler Benim Yandığım

Haldan Bilmez Yar Elinden Dertliyim

Bu Aşkın Ateşi Yaktı Sinemi

Pervaneyim Nar Elinden Dertliyim

 

Gafletten Uyandım Gözümü Açtım

Aşkın Küresinde Kaynadım Piştim

Yavru Şahan Gibi Tuzağa Düştüm

Kurtulamam Tor Elinden Dertliyim

 

Binbir Niyaz Ettin Eğledin Beni

Bir Kadım İkrara Bağladın Beni

Gül Diye Tikene Dağladın Beni

Kokulatmaz Har Elinden Dertliyim

Çıktım Şu Alemi Seyran Etmeye

İkrar Verdim Bu İkrarı Gütmeye

İndim Bedest Ana Pazar Etmeye

Şenliği Yok Şar Elinden Dertliyim

Virani'yem Çekem Yarın Kahrını

Ver Doldur İçeyim Aşkın Zehrini

Muhabbete Saldık Gönül Bahrını

Geçti Zaman Zar Elinden Dertliyim

Kayseri/Sarız türküleri

 

 

Al Alma Kızıl Alma

Al Alma Gızıl Alma (Aman Aman Nazlıda Yar)

Dallara Düzül Alma (Bönaşam Bize Gel)

Yar Garşımdan Gelince (Aman Aman Nazlıda Yar)

Avcumda Ezil Alma (Bönaşam Bize Gel)

 

Al Almanın Dördünü (Aman Aman Nazlıda Yar)

Sev Yiğidin Merdini (Bönaşam Bize Gel)

Seversende Güzel Sev (Aman Aman Nazlıda Yar)

Çekme Kötü Derdini (Bönaşam Bize Gel)

 

Al Alma Dört Değil Mi (Aman Aman Nazlıda Yar)

Her Sözün Mert Değil Mı (Bönaşam Bize Gel)

Yar Üstüne Yar Sevmiş (Aman Aman Nazlıda Yar)

O Bana Dert Değil Mi (Dolaşam Bize Gel)

Kayseri/Tomarza türküleri

Odaları Sündürme

Odaları Sündürme

Yar Beni Süründürme

Veramlara Uğrattın

Veram İle Öldürme

 

Edalı Yar

Ben De Seni Sevdim Modalı Yar

Çalmadan Oynayan Yar

 

Karanfil İçin İçin

Yanıyom Senin İçin

Hep Dostlar Düşman Olmuş

Seni Sevdiğim İçin

 

Edalı Yar

Ben De Seni Sevdim Modalı Yar

Çalmadan Oynayan Yar

 

Kayadan Bir Kuş Uçtu

Mendilim Suya Düştü

Mendilimi Alırken

Göynüm Bir Gıza Düştü

 

Edalı Yar

Ben De Seni Sevdim Modalı Yar

Çalmadan Oynayan Yar

Kayseri/Çiftlik Köyü türküleri

Akşam Aşıp Gidiyor

(Of) Akşam Aşıp Gidiyor

Fikrim Şaşıp Gidiyor

Ela Gözlü Sevdiğim

Dağlar Aşıp Gidiyor (Keklik)

 

Aman Keklik Yaman Keklik Çil Keklik Aman

Çık Dağların Başına Da Öt Keklik Aman

Gak Gak Gubarak Gubarak Gubarak Öt Keklik Aman

Kekliği Düz Ovada Avlarlar Aman

Güzellere Meyil Bağlarlar Aman

 

(Of) Akşam Harede Kaldı

Fitil Yare De Kaldı

Kara Gözlü Sevdiğim

Bilmem Nerede Kaldı (Keklik)

 

Aman Keklik Yaman Keklik Çil Keklik Aman

Çık Dağların Başına Da Öt Keklik Aman

Gak Gak Gubarak Gubarak Gubarak Öt Keklik Aman

Kekliği Düz Ovada Avlarlar Aman

Güzellere Meyil Bağlarlar Aman

 

 

Al Bostancı Bir Bostan Ver Hastam Var

 

Al Bostancı Bir Bostan Ver Hastam Var (Aman)

Asmanın Dibine Gelmiş Yosmam Var

Sen Olmasan Beni Burda İster Var (Aman)

 

(Aman) Efeler Şu Mahlede Bir Güzel

Devriyeler Gelir (Gelir De) Peşime Düşer

 

Al Bostancı Bir Bostan Ver Yiyeyim (Aman)

Yiyeyimde Bu Diyardan Gideyim

Nazlı Yardan Ayrı Düştüm Nideyim (Aman)

 

(Aman) Efeler Şu Mahlede Bir Güzel

Devriyeler Gelir (Gelir De) Peşime Düşer

 

Asmalarda Kol Uzatmış Dallere

Asmalar da (aman) kol uzatmış dallere (dallere hele dallere)

Sen düşürdün (aman) beni halden allere ( hele hallere vay)

 

Asmalar da (aman) kol uzatmış engine (engine hele hele engine)

Şimdi rağbet (aman) güzel ile zengine (hele hele zengine vay)

 

Asmalar da (aman) kol uzatmış incire (incire hele hele incire)

ikimizi (aman) bir sarsınlar zincire (hele hele zincire vay)

Aşağıdan Gelir Hozalı Gelin

Aşağıdan Gelir Hozalı Gelin

Topla Fistanını Toz Olur Gelin

Kaldırsam Peçeni Baksam Yüzüne

Eller Arif Olmuş Söz Olur Gelin

 

Aşağıdan Gelir O Yarin Göçü

Nere Koyam Gidem Canımın İçi

Ölünce Kabrime Gelmezsen Eğer

Yanıma Koysunlar Verdiğin Saçı

 

Genemi Yürüdü Bu Yarin Göçü

Nereleri Gezdin Canımın İçi

Koynumda Sakladım Verdiğin Saçı

Hatırdan Gönülden Çıkarma Beni

 

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır-1

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır

Bugün posta günü canım sıkılır

Ellerin mektubu gelmiş okunur

Benim yüreğime hançer sokulur

 

Şu karşıki dağda bir top kar idim

Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim

Evvel yarin sevdiği de ben idim

Şimdi uzaklardan bakan el oldum

 

Bir Su İçtim Testiden (Erurem)

Bir Su İçtim Testiden(Bursalı Mısın Kadifeli Gelin) Kayseri de söylenen farklı bir versiyonudur.

Aman Bir su içtim testiden 
Yavrum sensin beni mest eden 
Erurem erurem erureru erurem 
Sensin beni mest eden
 
Aman cennet mekanı olsun 
Yavrum seni bana dost eden
Erurem erurem erureru erurem
Seni bana dost eden 

Aman bir su içtim pınardan
Yavrum doyamadım tadından
Erurem erurem erureru erurem 
Doyamadım tadından

Aman Bana yardan vazgeç derler
Yavrum Nasıl geçem o yardan
Erurem erurem erureru erurem 
Nasıl geçem o yardan

Dağdan Yuvarlandı Kayalarımız

Dağdan yuvarlandı kayalarımız (Aman)

Gam ile yoğruldu mayalarımız (vay vay)

N'ola taş doğ'raydı analarımız

Neyleyim dünyada dünya malini (vay vay)

Gönül arzu eyler eski halini (vay vay)

Mektupların dizime de kaküllerin yüzüme

Ne dedim de darıldın hiç bakmıyon yüzüme

Çarşıdan aldım (da) allı yaşmağım

Gelin olduğuma en (de aman) pişmanım

Kayseri'nin bir yarısı düşmanım

Mektupların dizime de kaküllerin yüzüme

Ne dedim de darıldın hiç bakmıyon yüzüme

Elinde Süt Küleği (Kayseri)

Elinde süt küleği (of aman nazlı yar)
Sütden beyaz bileği (of aman nazlı yar)
Külek kulpun kırılsın (of aman nazlı yar)
Kırdın beyaz bileği (of aman nazlı yar)

Gökte bulut uçuyor (of aman nazlı yar)
Ucu yağmur saçıyor (of aman nazlı yar)
Bıldırki sevdiklerim (of aman nazlı yar)
Bu yıl benden kaçıyor (of aman nazlı yar)

Dam başında dirgenlik (of aman nazlı yar)
Ne hoş olur ergenlik (of aman nazlı yar)
Ergenlikte yar sevmek (of aman nazlı yar)
O da bir bezirganlık (of aman nazlı yar)
Balınan bezirganlık (of aman nazlı yar)

 

Erkilet Güzeli Bağlar Bozuyor

Erkilet güzeli bağlar bozuyor, amanın aman, ben yandım aman

Kirpikleri kalem olmuş yazıyor, canım, canım

 

Tek tek basaraktan

Bade süzerekten

İnci dizerekten

Gel canım gel aman

 

Cevizin yaprağı dal arasında, amanın aman, ben yandım aman

Severler güzeli bağ arasında, canım, canım

 

Tek tek basaraktan

Bade süzerekten

İnci dizerekten

Gel canım gel aman

Hey ağalar ben bir hata işledim, amanın aman, ben yandim aman

Elma sanıp al yanağı dişledim, canım, canım

Tek tek basaraktan

Bade süzerekten

İnci dizerekten

Gel canım gel aman

Erkilet güneydir gölge basma mı, amanın aman, ben yandım aman

Suç olan yiğidi beyler asma mı, canım canım

(Benim sevdiceğim senden yosma mı, canım canım)

Tek tek basaraktan

Bade süzerekten

İnci dizerekten

Gel canım gel aman

Everek Dağı

Her ne zaman görsem seni Everek Dağı

Yüreğimde bir incecik sızı var anam sızı var
Ah ile geçirdim ömrümün çağı vay çağı
Eteğinde bir yavrumun izi var anam izi var oy

Yosunlardan ayakların kaydı mı
Yavru şahin gibi boyun eğdi mi yar eğdi mi
Sarı saçın mor menekşeye değdi mi
İskarpinde bir incecik tozu var anam tozu var

Behey kara dağ gel insaf eyle
Neredeyse dağlar yavrum söyle
İki elim koynumda da merhamet eyle vay eyle
Çoğu gitti şu ömrümün azı var anam azı var

Fadimem süslü gezer

Fadimem süslü gezer fadimem

Ayağı mesli gezer fadimem (canlar yakan fadimem)

 

Fadimemsin benimsin fadimem

Ciğerimsin canımsın fadimem (evler yıkan fadimem)

 

Subaşında ağlama fadimem

Ciğerimi dağlama fadimem (mecnun bakan fadimem)

Gesi Bağlarında Dolanıyorum

Yıldız Ayhan ( Germir ağzı ) olan farklı bir müzikle söylenen versiyonu vardır.Sözleri de farklılık gösteririr.Gesi Bağlarını Dolanıyorum (Karamanlılar) versiyonu daha çok bilinen versiyonudur.

(Of) Gesi Bağları'nda Dolanıyorum

Yitirdiğim Yarimi Aman Aranıyorum

Bir tek Selamına Güveniyorum

Gel Otur Yanıma Hallerimi Söyleyim

Halimden Bilmiyor Ben O Yari Neyleyim

(Of) Gesi Bağları'ndan Gelsin Geçilsin

Kurulsun Masalar Rakı Konyak İçilsin

Herkes Sevdiğini Alsın Seçilsin

Atma Anam Atma Şu Dağların Ardına

Kimseler Yanmasın Anam Yansın Derdime

(Of) Gesi Bağları'nda Üç Top Gülüm Var

Hey Allah'tan Korkmaz Sana Bana Ölüm Var

Ölüm Varsa Şu Dünyada Zulüm Var

Gel Otur Yanıma Hallerimi Söyleyim

Halimden Bilmiyor Ben O Yari Neyleyim

Gesi Bağlarını Dolanıyorum (Germir Ağzı)

Gesi Bağlarını Dolanıyorum

Yitirdim Yarimi (Anam) Aranıyorum

Bir Çift Selamına Güveniyorum

Atma Anam Atma Beni Dağlar Ardına

Kimseler Yanmasın Anam Yansın Derdime

Gesi Bağlarının Gülleri Sarı

Ayrıldım Yarimden (Anam) Gülmeyim Gayrı

Gitti İsen Selamın Kesme Bari

Atma Anam Atma Beni Dağlar Ardına

Kimseler Yanmasın Anam Yansın Derdime

Gesi’ye Giderken Yolum Ayrıldı

Bindim Arabaya (Anam) Başım Çevrildi

Bu Ayrılık Bize Hak’tan Verildi

Atma Anam Atma Beni Dağlar Ardına

Kimseler Yanmasın Anam Yansın Derdime

 

Gesi Bağlarını Dolanıyorum (Karamanlılar)

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır-1 adlı türkü ile benzer sözlere sahip olsa da Gesi Bağlarında Dolanıyorum türküsü ile aynı ezgiye sahiptir. Müziğin giriş kısmı Hey On Beşli adlı türkü ile benzerlik gösterir.

Bir of çeksem gayri dağlar yıkılır

Bugün posta günü anam canım sıkılır

Herkesin mektubu gelir okunur

Benim ciğerime anam hançer sokulur

Atma garip anam atma şu dağların ardına

Kimseler yanmasın yansın anam derdime

Dereden akıyor bulanık seller

Derdim içerimde anam ne bilsin eller

Otursam ağlasam divane derler

Ya ben ağlamayım anam kimler ağlasın

Şu cahil göynümü anam kimler eylesin

Gesi Bağlarından gelsin geçilsin

Gurulsun masalar irakılar içilsin

Herkes sevdiğini alsın seçilsin

Gel otur yanıma hallerimi söyleyim

Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim

Yüksek vurun kampanamı gaziler

Ben cahilim gemiklerim sızılar,

Anam babam arkam sıra bozular

Atma garip anam atma şu dağların ardına

Kimseler yanmasın yansın anam derdime

Gül koymuslar menekşenin adinı

Dünyada almadim anam ben muradımı

Ben ölürsem dertli koyun adımı

Dertli deyi yazın mezerimin taşını

Merhamet eyleyin gözlerimin yaşını

Gine Yeşillendi Germir Bağları

Gine yeşillendi (de ağam aman) Germir bağları (Hey)

Bakarım erimez de erimez dağların karı (Hey)

Bergüzar yollamış (da ağam aman) ellerin yari (Hey)

Saçımı boynuma (ağam aman) dolar ağlarım

Verseler yarimi (yanıma) güler oynarım (Hey)

Arabaya daş koydum

Ben bu yola baş koydum

Seni gelecek diye

Sol yanımı boş koydum

Gine güzler geldi (de ağam aman) yollar işledi (Hey)

Gözüm yaşı durmuş iken aman gine başladı (Hey)

Benim yarim (suna boylum aman) nerelerde kışladı (Hey)

Saçımı boynuma (ağam aman) dolar ağlarım

Verseler yarimi (yanıma) güler oynarım (Hey)

Arabaya daş koydum

Ben bu yola baş koydum

Seni gelecek diye

Sol yanımı boş koydum

 

Her Ne Zaman Görsem Seni Everek Dağı (U.H.)

Her Ne Zaman Görsem Seni Everek Dağı

Yüreğimde Bir İncecik Sızı Var

Ah İle Geçirdim Ömrümün Çağı

Şu Anlımda Ne Bitmedik Yazı Var (Anam Yazı Var)

Çoğu Gitti Şu Ömrümün Azı Var Oy Oy

 

Yosunlardan Ayakların Gaydı Mı

Yavru Şahin Gibi Boynun Eğdi Mi Yar Eğdi Mi

Sarı Saça Mor Menevşe Değdi Mi

Şu Anlımda Ne Bitmedik Yazı Var

İskarpinde Bir İncecik Tozu Var (Aman Tozu Var)

 

Söyle Gara Dağ Gel İnsaf Eyle

Nerdeyse Dağlar Yavrum Söyle (Vay Söyle)

İki Elim Böğrümde Merhamet Eyle

Çoğu Gitti Şu Ömrümün Azı Var

Şu Anlımda Ne Bitmedik Yazı Var (Anam Yazı Var)

 

Horozumu Kaçırdılar (Kayseri)

KAYNAK KİŞİ: Mehmet Hamzaoğlu DERLEYEN: 02.04.1969 tarihinde Ömer Akpınar tarafından derlenmiştir.Horozumu Kaçırdılar Sivasta derlenen bir çeşidi de (Horozumu kaçırdılar)mevcuttur.Ayrıca söz olarak Eskişehir(Horozumu satamadım) ve İzmir Çeşme(Horozumu Kaçırdılar (Çeşme)) de benzer türküler mevcuttur.Bu iki türkünün müziği de farklıdır.Çilli horoz Ankara'da benzer sözlerle söylenen türkü de mevcuttur yine müziği farklıdır.

Horozumu kaçırdılar

Damdan dama aşırdılar

Suyuna da pilav pişirdiler

Bili geh geh geh geh geh geh geh güzel horozum

Horozumun beş pençesi

Tavukların eğlencesi

Evde boş kaldı kümesi

Bili geh geh geh geh geh geh geh güzel horozum

Horozum da yağlı idi

Kümesine bağlı idi

Çil tavuğun oğlu idi

Bili geh geh geh geh geh geh geh güzel horozum

 

Kadifeden Kesesi (Kayseri)

Yunanistan'da ΓΑΤΙΦΕΝΤΕΝ ΚΕΣΕΣΙ olarak bilinir. Kadifeden kesesi türküsü ile söz olarak benzerdir fakat müzikleri farklıdır.

Kadifeden kesesi
Kahveden gelir sesi
Kadifeden kesesi
Kahveden gelir sesi

Oturmuş kumar oynar
Ciğerimin köşesi
Oturmuş kumar oynar
Ciğerimin köşesi

Kadifeden yastığım yok
Odana bastığım yok
Kadifeden yastığım yok
Odana bastığım yok

Kitaba el basarım
Senden başka yarim yok
Kitaba el basarım
Senden başka yarim yok

Kadifeden kesesi
Kahveden gelir sesi
Kadifeden kesesi
Kahveden gelir sesi

Oturmuş kumar oynar
Ciğerimin köşesi
Oturmuş kumar oynar
Ciğerimin köşesi

 

 

Kandilli Yazmayı Kaldır Yüzünden

Ali'min Çamda Buldum İzini adlı türkü ile müziksel olarak benzerlik gösterir.

(Of Of) Kandilli Yazmayı Kaldır Yüzünden (Vay Güzel Vay Güzel)

Alırım Dedin De Döndün Sözünden (Vay Güzel Vay Güzel)

Lisanlara Geldim Senin Yüzünden (Yekte)

 

Yekte Anam Yekte

Pastırmalar Denkte

Ne Olursa Olur

Delikanlılıkta

Ata Binişi

Emmim Kızına Benzer

Godalak Godalak Yürüyüşü

Teyzem Kızına Benzer

Güzel Yürü Yosmam Beri

Yavaş Yürü

 

(Of Of) Karadır Kaşların Gözlerin Üzüm (Vay Güzel Vay Güzel)

Bilirim Sevdiğim Yanıyor Özün (Vay Güzel Vay Güzel)

Beni Seviyorsun Ellerde Gözün (Yekte)

 

Yekte Anam Yekte

Pastırmalar Denkte

Ne Olursa Olur

Delikanlılıkta

Ata Binişi

Emmim Kızına Benzer

Godalak Godalak Yürüyüşü

Teyzem Kızına Benzer

Güzel Yürü Yosmam Beri

Yavaş Yürü

 

(Of Of) Gönül Kasesini Kırdıktan Kelli (Vay Güzel Vay Güzel)

Gönül Askılarda Kaldıktan Kelli (Vay Güzel Vay Güzel)

O Yar Ellerinde Olduktan Kelli (Yekte)

 

Yekte Anam Yekte

Pastırmalar Denkte

Ne Olursa Olur

Delikanlılıkta

Ata Binişi

Emmim Kızına Benzer

Godalak Godalak Yürüyüşü

Teyzem Kızına Benzer

Güzel Yürü Yosmam Beri

Yavaş Yürü

 

Küçük Yaşta Aldım Sazı Elime

Yunanistan'da benzer müziğe sahip Πρεβεζάνικο Συρτό (ΠΡΕΒΕΖΙΑΝΙΚΟΣ ΣΥΡΤΟΣ) adlı türkü vardır. Ayrıca İzmir'de benzer müziğe sahip Sürmeli vay (Σούρμελι βάι) türküsü mevcuttur. Orijinali kaşık havası olan bu türkü Türk kaynaklarında genelde çiftetelli ritmi ile söylenir.Celal Güzelses'in söylediği Suya Gider Su Testisin Doldurur olarak versiyonu vardır.Cevriye Ceyhun'un söylediği Suya Gider Su Testisi Elinde olarak benzer bir versiyonu daha vardır.Suya gider allı gelin has gelin olan bir versiyonu daha vardır.

Küçük yaşta aldım sazı elime

Dertli dertli vurdum sazın teline

Uyma dedim uydun eller sözüne

Cihan da bilir ben o yare yangınım

Baygınım vurgunum amman

Ellerin köyünde garip kaldığım

Densizim kibarım amman

Suya gider su testisi doldurur

Eve gelir gül benzini soldurur

İflah etmez bu dert beni öldürür

Cihan da bilir ben o yare yangınım

Baygınım vurgunum amman

Ellerin köyünde garip kaldığım

Densizim kibarım amman

Suya gider su testisi elinde

Allar giymiş etekleri belinde

Benim yarim cümle alem dilinde

Cihan da bilir ben o yare yangınım

Baygınım vurgunum amman

Ellerin köyünde garip kaldığım

Densizim kibarım amman

Nar ağacı

Nar ağacı nar ağacı

Narı da yaprağından acı

Ellerinen olmaz gönlü

Ağamda (Paşamda) gönlümün ilacı

Nargile doldur ver o yare

Ben oldum deli divane

Nar ağacı bulam bulam

Yar yitirdim nerelerde bulam

Beş bin askerin içinde

Ağam (Paşam) benlerinden bilem

Nargile doldur bir bardakta

Bir meze alayım al yanakta

Nar ağacı kıvrım biçim

Ben ağlarım yarim için

Hep çektiğim bir yar için

Nargile doldur ver o yare

Ben oldum deli divane

Nar ağacı dest değil mi

Başındaki fes değil mi

Bugün günde bir yar sevdim

O da bana yas değil mi

Nargile doldur ver o yare

Ben oldum deli divane

Oy Mendil Oyalı Mendil

Yunanistan'da Γιατί θες να μ' αφήσεις olarak bilinir. Ρόζα Εσκενάζυ tarafından söylenmiştir. Nezahat Bayram "Mendilim Allanıyor" adıyla söylemiştir. Sulhiye Kuşkaya Mendil Türküsü olarak söylemiştir. Tokat'ta söylenen Oy Menşur türküsünün söz ve müziği benzerdir.

Mendilim allanıyor

Allanıp sallanıyor

Seversen bir güzel sev

Sevdikçe ballanıyor

Oy mendil oyalı da mendil

Kaldır kolların indir

Hep sözlerin yalandır

Gel de beni inandır

Mendilim iki koldur

Biri sağ biri soldur

İki kaşın arası

Yare gidecek yoldur

Oy mendil oyalı da mendil

Kaldır kolların indir

Hep sözlerin yalandır

Gel de beni inandır

Mendili çaldım taşa

Vurgunum göze kaşa

Bugün beni güldürdün

Sevdiğim sen çok yaşa

Oy mendil oyalı da mendil

Kaldır kolların indir

Hep sözlerin yalandır

Gel de beni inandır

Posta Yollarını Dolanıyorum

Posta Yollarını Dolanıyorum Aman

Yitirdim Yarimi Aranıyorum Aman

Bir Çift Selamına Güveniyorum Aman

 

Ya Sen Gel Buraya Ya Ben Varayım Aman

Elmas Kadehlerin Ben Doldurayım Aman

 

Verdiğin Yazmayı Ateşte Yaktım Aman

Geleceksin Diye Yollara Baktım Aman

Deli Çaylar Gibi Çağlayıp Aktım Aman

 

Ya Sen Gel Buraya Ya Ben Varayım Aman

Elmas Kadehlerin Ben Doldurayım Aman

 

Salın Da Gel Meydan Kız Görsün

Salın Da Gel (Amman Aman Amman Ey)

Meydan Kız Görsün (Amman)

Serpil De Gel (Amman Aman Amman Ey)

Düşmanlar Ölsün (Amman)

 

Hopla Da Gel Gel Yanıma

Vallah Kıyarım Canıma

Serpil De Gel Gel Yanıma

Vallah Kıyarım Canıma

 

Kınalı Parmaklar (Amman Aman Amman Ey)

Ne Güzel Eller (Amman)

Sarmaya Yakışır (Amman Aman Amman Ey)

O Nazik Beller (Amman)

 

Hopla Da Gel Gel Yanıma

Vallah Kıyarım Canıma

Serpil De Gel Gel Yanıma

Vallah Kıyarım Canıma

Sırma Bacı

Sırma Bacı Sırma Bacı

Dor'at Kişner Acı Acı

Ben Hayfımı Alamazsam

Hayfım Alsın Çerkes Hacı

 

Bir Oğlu Da Bir De Kızı

Beyler İstemiyor Bizi

Ta Sivas'a Bir Tel Vurmuş

Kör Olsun Askerin Gözü

 

Varmadım Aziziye'ye

Kaymakam Vurur Dizine

Yara Biter Yangın Söner

Ne Deyim Elin Kızma

 

İbra'm Ağa Diyerkene

El Hatırın Sayarkene

Öldürmüşler Kara Aslan'ı

Tan Yıldızı Doğarkene

 

 

 

Talas Altı Haymana

Talas Altı Haymana (Da)

Kül Oldum Yana Yana

İşte Geldim Gidiyorum

Oğluna Gel Kaynana

 

Aman Hamide'm Bir Tane

Bir De Ben İki Tane

Elindeki Gülleri De

Alalım Birer Tane

 

Çorabını Ördüğüm (De)

Ayda Bir Yol Gördüğüm

Hasta Dediler Geldim (De)

Nasıl Oldun Sevdiğim

 

Aman Hamide'm Bir Tane

Bir De Ben İki Tane

Elindeki Gülleri De

Alalım Birer Tane

Taşa Basma İz Olur

Taşa Basma İz Olur

(Aman) Kız Kunduran Toz Olur (Aman)

Gel Buradan Gidelim

(Aman) Eller Duyar Söz Olur (Aman)

 

A Benim De Kınalı Da Kekliğim (Aman)

Yollarını Nerelerde Bekleyim (Aman)

 

Taşa Basma Tanırlar

(Aman) Seni Yolcu Sanırlar (Aman)

Gel Buradan Gidelim

(Aman) Seni Benden Alırlar (Aman)

 

A Benim De Kınalı Da Kekliğim (Aman)

Yollarını Nerelerde Bekleyim (Aman)

 

 

Verdiğin Yazmayı Bürüneyim Mi-1

 (Hey Hey)

Verdiğin Yazmayı Bürüneyim Mi

Dostuma Düşmanıma (Gine) Görüneyim Mi

Dosta Düşmanlara Da (Gine) Görüneyim Mi 

Ellere Bakınca Yerineyim Mi

 

Atma Garib Anam Beni Dağlar Ardına 

Kimseler Yanmasın (Da) Anam Yansın Derdime

 

(Of Of)

Menekşe Koymuşlar Gülün Adını

Almadım Dünyadan (Gine) Ben Muradımı 

Almadım Dünyadan Da (Gine) Ben Muradımı

Ben Ölünce Dertli Koyun Adımı

 

Atma Garip Anam Yalınayak Kış Günü

Ben Seni Seviyom Da Havaların Hoş Günü

 

(Hey Hey)

Susuz Gollerde De Balık Avlanmaz

Ciğer Yanmayınca (Gine) Gözler Ağlamaz 

Ciğer Yanmayınca Da (Gine) Gözler Ağlamaz 

Hayırsız Yarinen Gönül Eylenmez

 

Aylar Onbeş Onbeş (Gine) Gurbet Tükenmez 

Ellerin Köylerinde De Bu Hasretlik Çekilmez

 

(Ofof)

Gesi Bağlarında Üç Irgat İşler

Sılamdan Mı Da Gel1yor (Gine) Bağrışan Guşlar 

Sılamdan Mı Da Geliyor (Gine) Ötüşen Guşlar 

Her Ana Gurbete Gız Mı Bağışlar

 

Aylar Onbeş Onbeş (Gine) Gurbet Tükenmez 

Ellerin Köylerinde De Bu Hasretlik Çekilmez

 

 

 

 

 

Verdiğin Yazmayı Bürüneyim Mi-2

 (Hey Hey)

Gesi Bağlarına İndi Bir Firenk

Bu Mektubu Yazan Ne Dertli Yürek

Gönderin Ağamı O Bana Gerek

 

Atma Garip Anam Beni Dağlar Ardına

Kimseler Yanmasın (Da) Anam Yansın Derdime

 

(Of Of)

Gesi Bağlarında Dolandım Taşa

Gardaş Ekmeğini Kakarlar Başa

Çalıştım Çalıştım Emeğim Boşa

 

Eğil Dağlar Eğil Bir Gül Alayım Mı

Asker Karısıyım Nerde Kalayım

 

(Hey Hey)

Evereğin Bayırına Düzüne

Ellerin Anası Gider Gızına

Benim Anam Hiç Bakmıyor Yüzüme

 

Atma Garip Anam Beni Dağlar Ardına

Kimseler Yanmasın (Da) Anam Yansın Derdime

Yarim İstanbul’u Mesken Mi Tuttun

Yarim İstanbul’u Mesken Mi Tuttun,

Gördün Güzelleri Beni Unuttun,

Sılaya Gelmeye Yemin Mi Ettin.

 

Gayri Dayanacak Özüm Kalmadı,

Mektuba Yazacak Sözüm Kalmadı.

 

Yarim Sen Gideli Yedi Yıl Oldu,

Diktiğin Fidanlar Meyveye Geldi,

Seninle Gidenler Sılaya Döndü.

 

Gayri Dayanacak Özüm Kalmadı,

Gençlik Elden Uçtu Gitti, Gelmene Lüzum Kalmadı

 

Yemenimde Hare Var (Kayseri)

Yemenimde hare var versiyonu da vardır. Yunanca Χρυσοκέντητο πορπάκι olarak bilinir.

Yemenimde hâre var
Aman yüreğimde yâre var
Aman yüreğimde yâre var
Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini
Ne ben öldüm kurtuldum
Aman ne bu derde çâre var
Aman ne bu derde çâre var
Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini
Yemenim benek benek
Aman ortası çarkı felek
Aman ortası çarkı felek
Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini
Yazın beraber idik
Aman kışın ayırdı felek
Aman kışın ayırdı felek

Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini

Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini

Yemenim turalıdır
Aman sevdiğim buralıdır
Aman sevdiğim buralıdır

Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini

Geçme kapım önünden
Aman yüreğim yaralıdır
Aman yüreğim yaralıdır

Of amman aman aman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuziki mendili
Bulamadım o yârin dengini

 

Yeşil İpek Bükeyim

Yeşil İpek Bükeyim

Derdim Kimlere Dökeyim

Sen Salın Gez Nazlı Yar

Ben Kahrını Çekeyim

 

Aman Aman Amanın İlli Dost Aman

Kalbi De Düşman Dili Dost Aman

 

Yeşil İpek Sırmadan

Aç Kapıyı Kırmadan

Usul Usul Bas Da Gel

Cümle Alem Duymadan

 

Aman Aman Amanın İlli Dost Aman

Kalbi De Düşman Dili Dost Aman

 

Yeşil İpek Filizi

Kim Bilir Kalbimizi

Esti Bir Hafif Rüzgar

Ayırdı İkimizi

 

Aman Aman Amanın İlli Dost Aman

Kalbi De Düşman Dili Dost Aman

 

Zalim felek değirmenin döndü mü

Zalim felek değirmenin döndü mü

Bağın bahçen sular ile doldu mu

Ben yaparım sen yıkarsın bendimi

Döne döne nöbet bize geldi mi (beyler geldimi of)

 

Yüce dağdan indirdiler al ile

Kollarımı bağladılar şal ile

Elin gönlü dünya dolu mal ile

Benim gönlüm suna boylu yar ile (beyler yar ile)

 

Çerkez Beyim (Çökme)

Kayseri'nin Ağırnaz köyüne ait bir türküdür.

Uzun yayla evim olsa aman aman
Hamidiye köyüm olsa
Çerkes Beyi yarim olsa aman aman
Ah yine gönlüm meraklandı
Çerkez Beyi silahlandı

İnce de ince belleri var aman aman
Anlaşılmaz dilleri var
Çadır gibi evleri var aman aman
Ah yine gönlüm meraklandı
Çerkez Beyi silahlandı 

Farklı versiyon

Kamayı vurdum boynuna, aman aman
Al kanın doldu koynuma.

Babalı çerkez boynuna, aman aman
Ah gene koynum meraklandı
Çerkez beyim silahlandı

İnce ince belleri var, aman aman
Anaşılmaz dilleri var.

Karpuz soyar elleri var, aman aman
Ah gene Moskov baş kaldırdı
El uzattı taş kaldırdı.

Uzun yayla benim olsa, aman aman
Hamidiye köyüm olsa.

Çerkez beyi yarım olsa, aman aman
Ah gene koynum meraklandı.
Çerkez beyim silahlandı
Ah gene Moskov baş kaldırdı
El uzattı taş kaldırdı.