Tarih öncesinden bugüne Ege’nin incisi sayılan İzmir, arkeolojik geçmişini burada sergiliyor. 8500 sene boyunca Hitit, İyon, Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi uygarlıkları ağırlayan şehirdeki buluntularla, adeta dev bir zaman makinesindesiniz.
1927’de açılan, 1984’ten beri de Konak’ta ziyaretçileri ağırlayan müzede, Smyrna, Efes, Bergama, Milet, Klazomenai, Teos ve İasos’tan elde edilen taş, mermer, bronz heykeller, sikkeler, altın ve gümüş süs eşyaları sizi büyülü çağlara götürüyor.
İzmir ve civarında 19. yüzyılda hayat nasıldı merak ediyorsanız, burası tam size göre. Zaten 1831’de vebalılar için St. Roch Hastane ve Manastırı olarak inşa edilen neoklasik tarzdaki yapının kendisi de seyirlik.
Müzede keçecilik, nalıncılık, halıcılık ve tenekecilik zanaatlarının örneklerini inceleyebilir, devrin silahlarının, süs eşyalarının, yazı takımlarının arasında, kendinizi eski İzmirli gibi hissedebilirsiniz. Misafir odası, sünnet odası, gelinlik vitrinleri ve mutfak malzemeleri de ziyaretçilerine geçmiş hakkında hoş ipuçları veriyor.
Efes denildi mi akan sular durur. Görkemli antik kent ziyaretçilerine tarihin parçası olmayı vaat eder. Elbette bu antik kentin müzesi de benzer bir öneme sahiptir. Burası Türkiye’nin en önemli müzeleri arasında yer alır. Efes ve civarındaki Miken, Hellen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait önemli eserleri barındırır.
En çok rağbet gören eserler Efes Artemis heykeli, yunuslu Eros, tavşanlı Eros, Eros başı, Priapos heykeli, mermer Artemis heykeli, Mısırlı rahip heykeli, İsis heykeli, çeşitli mitolojik tanrı heykelleri ve Sokrates başıdır. Ayrıca sikkeler ve takılar da görülmeye değerdir.
Bergama’da 1878’de başlayan arkeolojik kazılarda ve 1927’de başlayan Asklepion’daki kazılarda ortaya çıkarılan eserler, burada görülebilir. Müzede çoğu Bergama ve çevresinden 8600’den fazla arkeolojik, 1900’den fazla etnografik eser bulunur.
Tıp aletleri, takılar, mermer heykeller ve pişmiş çömleklerin yanı sıra Bergama Akropolü’nden 1870’de Prusya’ya götürüldüğü için orijinali Berlin’de bulunan Bergama Zeus Sunağı’nın maketi sergilenir. Etnografya bölümünde ise bölgenin halı, kilim, kumaş dokuma örnekleri, el işlemeleri yer alır.
Çeşme Kalesi’ndeki arkeoloji müzesinde Ildırı’da (Erythrai) yapılan kazılardan elde edilen tanrı ve tanrıça heykelleri, büstler, mermer heykeller, amforalar, gümüş ve bronz sikkeler sergileniyor.
Müzede ayrıca Çeşme’nin Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait eserler ve 6 Temmuz 1770’te Çeşme Körfezi’nde yapılan Osmanlı - Rus Savaşı sırasında batan gemi ve kadırgalardan çıkan sualtı arkeoloji eserleri görülebilir.
Tabiat Tarihi Müzesi, İzmir’deki en ilginç müzelerden. Altı galeride sergilenen 4000 obje arasında Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden memeli fosilleri, kayaç ve mineraller, Ege civarında gözlenen kuş türleri, balıklar, sürüngenler ve kelebek örnekleri yer alıyor.
Manisa civarında 10 bin yıl önceki bir volkan patlaması ile oluşan insan ayak izi ve yaklaşık 2000 yıl önce Roma döneminde Uşak’ta yaşamış bir insanın iskeleti de, burasının sürprizleri arasında.
Buradaki otomobillerin her biri büyüleyici. Şeker gibi sarı, mavi, kırmızı üstü açık otomobiller veya kahverengi, siyah ağırbaşlı klasikler arasında kaybolmak isteyeceksiniz.
İki kardeşin, Murat ve Selim Özgörkey’in topladığı 130 klasik otomobil ile 40 motosiklet aklınızı başınızdan alacak. 1886-2011 yılları arasında üretilen otomobiller arasında BMW’den Mercedes’e, Cadillac’tan Porsche’a pek çok otomobil sergileniyor. 1966’da çekilen Batman filmindeki Batmobile ve Batcycle da, koleksiyonun sürprizleri arasında göz kırpıyor.
Çocukluğunuz bu müzede sizi bekliyor. Ünlü seramik sanatçısı Ümran Baradan’ın bağışladığı ev restore edildi, İstanbul’daki Oyuncak Müzesi’nin kurucusu Sunay Akın deyim yerindeyse el verdi ve ortaya burası çıktı.
1850’lerden 1970’lere kadar uzanan dönemde teneke, tahta, kâğıt ve plastikten üretilen, dünya tarihinin en önemli oyuncakları ziyaretçilerle buluşuyor. Bebek evleri, gerçek saçlı bebekler, pelüş oyuncaklar, masal kahramanları ile Hacivat ve Karagöz, çocukları büyülerken büyükleri de geçmişe götürüyor.
Müjdat Gezen, Ertuğrul Özkök, Hıfzı Topuz, Sunay Akın gibi isimlerin bağışlarıyla zenginleşen müzede 300’den fazla mask sergileniyor. Dünyada ve Anadolu’da dinsel ve teatral törenlerde kullanılan masklar, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Ama bu fantastik dünya bununla sınırlı değil. Dario Moreno, Nazım Hikmet, Homeros, Manisa Tarzanı, Aşık Veysel, Deniz Gezmiş gibi isimlerin maskları da Türkiye’nin ilk mask müzesinde görülebilir.
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi kadınlarına ait eşyalar, Halide Edip Adıvar, Cahide Sonku ve Afife Jale gibi isimlerin maskları, 19. asırdan kalma kaftan ve cepkenler, burada görülebilir.
Müzede, özellikle kadın protestoları bölümü, kadınların direniş tarihini gözler önüne seriyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Cumartesi Anneleri, kürtaj eylemleri ve Gezi Direnişi’ndeki kadınlar hakkındaki haberler, Türkiye’deki kadın mücadelesini ziyaretçilerle paylaşıyor.
Turhan Selçuk’un Abdülcanbazı, Cemal Nadir’in Amcabeyi, Oğuz Aral’ın Avanak Avnisi gibi, karikatür tarihinin ölümsüz karakterleri, neşenizi yerine getirecek.
Mizah ustalarının çeşitli sergilerini ağırlayan müzede, Türk ve dünya mizahını barındıran kitaplar ve dergiler öne çıkıyor. Biraz neşelenmek istiyorsanız, yolunuzu buraya düşürebilir ve karikatür albümlerini inceleyebilirsiniz.
İki düğmeli ve cızırtılı radyolar, sizin için tatlı bir nostalji mi yoksa neden bahsedildiği hakkında en ufak fikriniz yok mu? İki şekilde de bu müze ufkunuzu açacak demektir. Burada sayısı 120’yi bulan eski radyoları inceleyebilir, radyo yayıncılığı ve plaklar hakkında bilgi alabilirsiniz. Tabii kulaklarınızda Türk Sanat Müziği eserleriyle.
Dönemlere ait odalarda ise bir sürpriz sizi bekliyor. Winston Churchill, Ernesto Che Guavera, Mustafa Kemal, Salvador Allende ve Mao gibi pek çok dünya liderinin konuşmalarını dinleyebilirsiniz.
1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandığında, Mustafa Kemal Atatürk burada çalıştı. Üç sene sonra bina otel olduğunda, yine misafirleri arasındaydı. Aynı sene, belediye binayı satın alıp kendisine hediye edince, burası Atatürk’ün İzmir’deki adresine dönüştü.
1941’den beri müze olan binada toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, berber odası, muhafız odası, kütüphane, yemek odası ve banyo yer alıyor. Duvarlarda Atatürk’ün fotoğrafları, meşe kaplama çalışma masası ve Atatürk'ün yazı takımı görülmeye değer.
Görsel: Ömer Bozkurt
Müzeye dönüştürülen ve Zübeyde Hanım’ın adı verilen bu vapurda, denizcilik tarihiyle ilgili araç gereçler ve eski dönemlerde kullanılan bazı malzemeler sergileniyor.
Pusulalar, sağlık ve mutfak malzemeleri, solunum cihazı, barometreler ve telgraflarla süslü müzede, bir dönemin İzmir fotoğrafları da ziyaretçilerle buluşuyor. 1987’de Şehir Hatları için yapılan ve uzun yıllar İstanbul Boğaz’ını arşınlayan vapurda, denizcilik hakkında fikir edinebilir ve dümene siz geçebilirsiniz.
Alsancak Garı’nın karşısındaki müzeye girer girmez, tarihi bilet gişeleri sizleri karşılıyor. Sonra köşedeki duvar saatine bakın ve treni kaçırmamaya gayret edin.
Buharlı trenlere ait değişik objelerin sizleri beklediği müzede, hareket halindeki trenlerin birbirlerinden haberdar olmasını sağlayan telgraflar, eski daktilo, hokka gibi yazı araçları, vagon restoranlarda kullanılan yemek takımları ve yol yapım gereçleri yer alıyor. Osmanlı’nın son döneminden itibaren geçmişe ışık tutan müzede, eskiden kullanılan lokomotif ve vagonları inceleyebilir, demiryollarının belleğinde açılan sergileri de gezebilirsiniz.
Arkeoloji ve etnografya eserlerinin iki bölümde sergilendiği müzede, arkeoloji salonunda Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait buluntular yer alıyor. Tire ve çevresindeki kazılardan elde edilen heykeller, lahitler, kandiller, kâseler ve vazolar burada gün yüzüne çıkıyor.
Etnografya salonunda ise 19. yüzyılda Osmanlı’da kullanılan eserler göze çarpıyor. Yöresel kıyafetler, çeyiz sandıkları, kilimler, hamam takımları ve süslü takılar, asırlar öncesinin hayat standartlarını gözler önüne seriyor.
Tire’ye iki müze fazla değil mi demeyin. Bu küçücük ilçenin bir diğer müzesi, ilçenin hafıza merkezi gibi. Unutulmaya yüz tutan mesleklerin araç gereçleri burada sergileniyor.
Bakırcı, kalaycı, saatçi, çizmeci, semerci, urgancı, keçeci, hasırcı gibi mesleklerin malzemelerinin yanı sıra, Tire’de iz bırakmış ünlüler de burada karşınıza çıkıyor. Osman Hamdi Bey, Tanju Okan, Nejat Uygur gibi isimlere dair anılar Tire Kent Müzesi’nde can buluyor.
Arkeolojik eserlerin yer aldığı kısımda Frigler, Lidyalılar, Helenistik dönem, Roma ve Bizans’tan bugüne gelen kalıntılar; seramik, cam, bronz, gümüş, altın eserler, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Bölgenin tarihi hakkında fikir sahibi olmak için yolunuzu düşürürseniz etnografya kısmında da Osmanlı’dan günümüze eski silahları, bakır ve gümüş eşyaları, cam eserleri ve yöresel kıyafetleri inceleyebilirsiniz.
Burası Arkeoloji Müzesi’nin kapasitesi dolduğu için 2004’te açıldı. Müze taş, seramik ve kıymetli eserler olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Taş eserler bölümünde İzmir civarındaki kazı alanlarından heykeller ve kabartmalar yer alıyor. Seramik eserlerde Phokaia (Foça), Klazomenai (Urla), Kyma (Aliağa), Erythrai (Ildırı) ve Pitane (Çandarlı) gibi önemli antik kentlerdeki örnekler görülebilir. Kıymetli eserlerde ise tahmin edilebileceği gibi sikkeler, bronz ve cam eserler yer alıyor.
İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü burada, dayısının evinde doğdu. İleride İzmir günlerini “… İzmir’e dayımın yanına, sılaya gidiş, benim için bahtiyarlık ve açılıp, serpilme, fırsatı olmuştur.” diyerek anlattı.
1999’da müze haline getirilen bina, 2003’ten beri Konak Belediyesi’nin yenileme çalışmaları nedeniyle ziyaretçilere kapalı. Ama öncesinde kişisel eşyaları sergileniyordu. İnönü’nün doğum (24 Eylül), ölüm (25 Aralık) ve Lozan Antlaşması’nın imza (24 Temmuz) yıl dönümlerinde, özel etkinlikler düzenleniyordu.
Adını İzmir’in eski Belediye Başkanı Ahmet Priştina’dan alan müze, uzun yıllar itfaiye binası olarak hizmet veren bir binada yer alıyor.
Yazar: Emel Gülcan