• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam29
Toplam Ziyaret102194
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu

Gümüşhane

Gelenekler
Hayatın Dönüm Noktaları
(doğum, çocukluk, sünnet, evlenme, askerlik-gurbetlik, ölüm gelenekleri)
Bebegi yedilemek :
Bebeğin doğumunun yedinci günü loğusa anne ayağa kaldırılır, tesbihle dualar okunur, bu tesbih su dolu tasa koyulur, bebek de yıkanır. En son tastaki okunmuş su anne ve bebeğe dökülür ve iyi dilek ve dualarla yıkanır. Yedinci günde yine yakın akraba, eş, dost eve gelir, misafirler yedirilir ve özellikle tatlı ikram edilir. Bugün, loğusa annenin iyileşip ayağa kalkmasının mutluluğunun yaşandığı bir gündür.
Bebeği Kırklamak :
Bebeğin doğumunun kırkıncı günü aynen yedinci günde olduğu gibi tesbihe dualar okunur. (7.günde dualar 7 kez.40.günde 40 kez okunur.) tesbih su dolu kaba konur, içinde çevrilir, anneye abdest aldırılır, bebek yıkanır, en son bu kaptaki su anne ve bebeğe dökülür.
Bu kırkıncı günde evde Yasin okutulur. Eş dost çağırılır, gelenler hediyeleri ile gelirler, çocuğa bakar ve “Allah analı babalı etsin, çocuk anası babası ile sevilir.” Gibi iyi dileklerde bulunurlar.
Halkımız arasındaki yerleşmiş uygulamaya göre kırkı çıkmamış (doğumdan itibaren 40 gün geçmemiş) bebeğe evden dışarı çıkarmak iyi değildir. O yüzden bebeği kırklamak anne ve bebeğin dışarıya rahatlıkla çıkmasını sağlar.
Diş hediği :
Çocuğun ilk dişi çıktığı ve bunun görüldüğü zaman aile bireyleri, eş dost bunun mutluluğunu yaşamak için bir araya gelir ve halk arasında hedik denilen bir karışım yapılıp yenir.
Bunun için buğday haşlanır, istenirse bunun üzerine şeker tozu serpilir yada içine çemiç, dut (yazın dutların olgunlaşıp dökülmesi sonucu elde edilen kuru dut) katılarak lezzetli bir karışım elde edilir. Hediğin bir kısmı çocuğun başından dökülür, kalan hedik ve kuru yemiş eş dostça yenir.
Çocuğun ilk dişinin çıktığını en önce gören hedik yemeye gelirken çocuğa hediye alır.
Hedik yapılan gün çocuk aile fertlerinin eş dostunun yanında yere oturtulur, önünde bazı meslekleri simgeleyen sembolik eşyalar konur. Mesela, Tarak Berberi, Kuaförü, Bıçak; Kasabı, Makas; Terziyi, Kağıt-Kalem; çocuğun okuyacağını ifade eder.
Çocuk önünde duran bu eşyalardan en önce hangisine elini uzatırsa ilerde o mesleğe sahip olacağı düşünülür, tercihe göre sevinilir.
Böylece çocuk işin latifesi de olsa meslek seçimi konusunda ilk adımını atmış olur.
Çocuğun, ilk olarak saçının kesilmesi de özellik arzeder. Şöyle ki : Çocuk 1 yaşına geldiğinde saçı kesilir. Kesilen saç, terazinin bir kefesine konur, öbür kefeye (Varlık durumuna göre) para konur. Kefeler aynı düzeye saçlar alınır ve saklanır. Paralarda yoksullara dağıtılır.
Konuşmak için uygun yaşa gelip de henüz konuşamayan çocuklar köylerde Cuma günü ahıra götürülür. İneğin yularına yada ahırda mengüre (hayvanın bağlandığı yer) bağlanır. “Hayvan ise mele, insan ise söyle) denir. Yastığının altına yılan kabuğu ve deve tüyü konur.
Nazardan korunmak için de çocuğun alnına kara sürülür. Nazarı değdiğine inanılan kişinin giyiminden bir parça alınıp yakılır ve çocuğa koklatılır.
Sünnet :
Erkek çocukları için dinimizin bir gereği olan ve erkekliğe ilk adımın ifadesi anlamında sünnet merasimi, köylerde ve merkez de farklılık arzeder.
Köylerde, sünnetçi geldiğinde muhtar, tellalla haber verir. Çocuk yıkanır, hazırlanır. Sünnetçiyle birlikte dolaşan köyün imamı ilahi okur. Ayrıca bir tören yapılmaz. Merkezde ise sünnet düğünleri yaygındır. Sünnet sırasında sünnet olan çocuğun elini yada kolunu tutan, kucağına alan ve çocuk üzerinde baba hakkı taşıyan kirvenin yeri özeldir ve sorumlulukları fazladır.
Kirve sünnet olan çocuğa eskiden kırmızı lira takardı. Bugün de buna eş değerde hediye alır veya altın takar. Kirvenin karısı da baklavaya da tatlı yapar ve hediyesiyle gelir çocuğu ziyaret eder.
Sünnet olan çocuğu ziyarete gelen eş-dost da hediye getirir; ailenin maddi durumu ve seçimine göre tertip edilmiş sünnet törenine katılır. Bu tören evde ya da salonda okutulan mevlüt şeklinde olabilir.
Sünnet olmadan evvel de çocuk yakınları ve arkadaşları ile birlikte köylerde atla, merkezde araba ile gezdirilir ve eğlendirilir.
Evlenme :
İnsan hayatının önemli bir bölümünü kapsayan, evlilik ve öncesinde yaşanan bir dönemdir. Bu dönemde ağızdan ağıza anlatılanlarla veya devam eden uygulamalarla günümüze kadar gelmiş töreler vardır.
Yaradılışı gereği insanoğlu tek başına yaşayamaz. Her zaman hayatını paylaşacağı, birlikte yaşayacağı kimseye ihtiyaç duymuştur.
Birlikte yaşama isteği, sevgi saygı ve hoşgörüyle birleşince zamanla meşruluk kazanarak evliliğe dönüşmüştür. Evlilik Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir.
Gümüşhane yöresinde düğün kültürünün anlatımına yöresel olan şu mani ile başlayalım.
Elmanın irisini
Kış yedi birisini
Evlenmek bir keredir.
Seç de al iyisini
“Ata binmesi bir ayıp, inmesi iki ayıp” sözüyle evliliğin geri dönülecek bir yol olmadığı, “Kırk ölçüp bir biçmek” deyimiyle de doğru karar vermenin önemi vurgulanır.
Gümüşhane yöresinde evlenme yaşı çok önceleri kızlarda 15-16, erkeklerde ise 15-20 olarak belirlenirdi. Köylerde erken evlenme çiftçi olan aileye işgücü katkısı sağlama, büyüklere hizmet, bir de “Erken evlen döl alır, erken kalkan yol alır” atasözünden olduğu gibi nüfusun çoğalması amacıyla yapılırdı. Ancak günümüzde eğitim ve öğretim, maddiyat ve bu gibi nedenlerden dolayı evlilik yaşı yükselmiştir.
Kız veya erkeğin çağı gelince, bilhassa erkek çocuğun anne ve babasında bir telaş başlar, oğullarına eli yüzü düzgün, güzel huylu, becerikli, temiz bir aileye mensup bir gelin adayı bulabilmek amacıyla özellikle oğlan anası, (oğlunun da gönlünden geçenleri öğrenerek) ana oğul çok yakın akrabalar kendilerine göre en iyisinde anlaşırlar. (Ancak günümüzde olay farklılık kazanmıştır. Evlenecek kişilerin görüşleri ön plana alınmaktadır. )
Görücü Gitme :
Evlenme, köylerde bilhassa görücü usulüyle olur. Oğlanın anası babası gelin adayını tanır. Gelin adayı tanındıktan sonra kızı aile yaşantısı titizlikle araştırılır. Kızın becerikliliğini anlamak için halı üzerinde bulaşık yıkattırılır, etrafı kirletmeden bulaşık yıkanırsa adayın becerikli olduğu anlaşılırdı. Örgü ören bir hanım, yumağını koltuk ve kanepe altına bilinçli olarak gönderir, yumak geriye toz almadan gelirse, evin temizliği hakkında bilgi edinilirdi. Erkek anası tarafından kızı görüp beğenmenin bir yerinin de hamamlar olduğu söylenir. Bütünü bu incelemelerden sonra, kızın kendilerine denk olduğu intibasına varırlar. Erkek tarafından kız isteme konusunda becerikli olan iki hanım, kız evine gönderilir. Bu gidişler habersiz olur. Geleneklere göre evinde kızı olan aileler her zaman derli toplu olmak mecburiyetindedir. Çünkü her an kapısı çalınabilir.
Görücüler gelme nedenleri bilinsin bilinmesin geleneklerimiz gereği güler yüzlü karşılanırlar. Uzaktan gelenlere çeşitli ikramlar yapılır. Görücülerin başı, geliş nedenlerini bilmeyen aileye çeşitli espirilerle geliş nedenlerini anlatır. Sohbet sırasında evin tertip düzeni evden geçirilir. Bu arada kızı ve ailenin ağzı yoklanır. Gelen görücülerden kızın haberi varsa, giyinir, süslenir, görücülerin karşısına çıkar. Bu davranış görücüler için müsbet bir cevaptır. Edinilen olumlu izlenimlerden sonra sıra dünürcü gitmeye gelir.
Dünürcü Gitme :
Beğendikleri kızı oğullarına almak isteyen aile birkaç yakınını alarak kız evine gider. Buna “dünürcü gitme” denir. Dünürcüler havadan sudan konuştuktan sonra “Allah’ın emri Peygamber’in kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz” derler. Kız tarafı, kızını verme taraftarı olsun olmasın, gelenlerden düşünmek için süre ister. Uzak yerden gelenlere töreler icabı yemek ikram edilir. (Ancak yemek ikramının nedeni misafirlere açıklanır.) Düşünme süresi içinde kız evi durumu akrabalarına danışır. Öncelikle büyüklere danışmak usuldendir. Amaç onlarında gönlünü almaktır. Karar yinede anne babanındır. Karar verme süresinin bitiminde tekrar oğlan evi, kız evini ziyaret eder. İsteme cümlesi tekrarlanır. Kızın annesi “Biz bilmeyiz, babası bilir” diyerek topu babaya atar. Misafirler uğurlanır. Birkaç gün sonra kız evine tekrar gelir. İçlerinden en saygın kişi, kızın babasına hitaben, “Allah’ın emri, Peygamber’in kavli ...” diyerek söze başlar ve olayı açıklar. “Kız evi naz evidir. Kızın babası vakti iki edelim, danışacak yerlerimiz var” diyerek tekrar gelmelerini ister. Bu gelişte kız babası oğlan tarafına “Allah yazmışsa ne diyelim” sözüyle gönüllerinin olduğunu bildirir. Bu arada tatlı kahve içilir. Erkekler ve bayanlar ayrı odalardadırlar. Kahveleri getiren gelin adayı, dünürcüler kahveyi içinceye kadar elleri önden bağlı divan durur. Başı öne eğik dünürcüleri dinler dünürcüler sezdirmeden kızın tavır, davranış ve fiziki yapısını incelerler. (Ancak kız tarafı vermeye taraftar değilse, kahveler şekersiz, acı olarak verilir. Bu “hayır” anlamındadır.
Kızın babasının olumlu cevabından sonra nüfus cüzdanı oğlanın babasına teslim edilir. Nüfus cüzdanı varsa kızın erkek kardeşi veya bir yakını tarafından beyaz işlemeli bir mendile sarılarak gümüş tepsi içinde oğlanın babasına sunulur. Oğlan babası da nüfus kağıdına karşılık, bir miktar parayı tepsiye bahşiş olarak bırakır. Artık kız verilmiştir. Yöremizde başlık parası yaygın değildir. Nüfus kağıdı verilince kız-oğlan babası birbirlerini kucaklayarak “hayırlı olsun” dileklerinde bulunurlar. Kız tarafı erkek tarafıyla birlikte kız evinde yemek yerler. Erkek tarafından getirilen tatlı, misafirlere ikram edilir ve bu ikram çiftlerin ağzı tatlı olsun anlamına gelir. Kahveler içilir, oğlan babasının kahveler için bahşiş vermesi adettendir. Bu arada dini nikah, resmi nikah ve nişan günleri tespit edilir. Dini nikah kız verildiği akşam veya ertesi akşam yapılır. Nikah imam tarafından, birkaç şahitle yapılır. Nikah yapılırken odaya kimse alınmaz. Kilit bükülmez, düğüm atılmaz,. Ters olan şeyler düzeltilir, eller üst üste getirilmeze. Bu davranışlar evlenen çiftlerin nasiplerinin bağlanmaması içindir. Nikah dualarla, kurallara uygun olarak yapılır. Nikah kıyıldıktan sonra erkek evi tarafından getirilen şekerle nikah şerbeti ezilir. Şerbeti ezen bilge kişi “Zannetme ki gayreyler. Arif anı seyreyler. Görelim Mevla neyler. Neylerse güzel eyler.” İhlasiyle şerbeti ezer. Yapılan şerbet çiftlere aynı bardaktan içirilir. Diğer misafirlere de dağıtılır. Damat babası şerbet için de ayrı bir bahşiş verir. Bu arada nişan merasiminin günü, takılacak takılar, alınacak eşyalar üzerinde konuşulur. Bazı yörelerde resmi nikah, dini nikahtan önce yapılır.
Nişan Günü :
Nüfus cüzdanı alındığı akşam, kararlaştırılan nişan gününün eşe, dosta, akrabalara duyurulması için kırsal kesimde heybe içinde leblebi, fıstık, şeker karışımı paketler hazırlanarak veya bardaklarla ev ev dolaşılarak nişana çağırılır. Nişan töreni kız tarafından yapılır. Nişanda kız ve erkek tarafı hazır bulunur. Söz kesildiği akşam, nişan için kararlaştırılan hediyeler ve takılar oğlan tarafından kız tarafına getirilir.
Kız tarafından damada alınan hediyelerde erkek tarafına gönderilir. Geline nişan elbisesi giydirilir ve süslenir. Kadınlar tarafından ortaya alınan geline, erkek tarafından nişan yüzüğü, küpesi, saati takılır. Bazen de damatla geline aynı ortamda yüzükler kırılır, kurdelası kesilir. Kurdelanın ucundan kesilip, orda bulunan genç kızların nasipleri açılması için dağıtılır. Erkek tarafından getirilen hediyelik eşyalar, hediye edilecek kişilerin adları okunarak gösterilir.
Takıların takılış sırasında hayırlı olsun nidaları ve alkışlar yükselir. Takı töreninden sonra gelin kendisine öncülük yapacak bir arkadaşıyla kayınvalideden başlayarak, sırasıyla misafirlerin ellerini öper. Kız evi tarafından hazırlanan yemek ikramından sonra yöresel maniler söylenerek bir müddet eğlenilir. Yapılan harcamalarda erkek tarafın üzerine düşeni fazlasıyla yapar.
Düğün Töreni :
Nişan töreninden sonra sıra düğün törenine gelir. Düğün en çok sonbahara rastlar düğün törenine kız ve erkek evinden birer kişi görevlendirilir. Düğüne hazırlanmış çerez paketleriyle çağırılır. Düğün günleri genellikle perşembeve Pazar günleridir. Oğlan ve kız evinde hazırlıklar yapılır. Kız evinde birkaç gün önceden başlanarak hazırlanan çeyizler yıkanıp ütülenerek sandıklara yerleştirilir. Temizlik yapılır. Köylerde bilhassa “Düğünümüz var, evimize ekmek, yufka, siron, erişte keselim” diyerek hazırlıklar yapılır ve düğün gününe saklanır. Hayırlı olsuna gelenler tarafından yiyecek ve çeşitli eşyalar hediye olarak getirirler. Bazı yörelerde düğün evine bayrak asılır ve direğin dik durmasına önem verilir. Her iki tarafta da eğlence başlar. Gelen misafirlere çay veya yemek ikram edilir. Düğünden bir gün önce gelinin giysileri damat evinden, damadın elbiseleri kız evinden çeşitli bahşişler verilerek alınır. Bu işlemi kız ve erkeğin yakınlarından birisi yapar. Düğün salon düğünü değilse, gelin adayı arkadaşları tarafından ayrı bir odada süslenir. Damat da oğlan evinde arkadaşlarıyla beraberdir. Eğlence başlarken oğlan tarafından yengeler gelir. Bir tanesi baş yengedir. Baş yenge olan kişi her türlü espri ve şakaya dayanıklı olmalıdır. Yengelere kahve ikramı yapılır. Kahve ikram eden kişiye bahşiş verilir. Daha sonra gelin bir arkadaşıyla el öpmeye getirilir, yengelerle bütün misafirlerin ellerini öper. Gelin davetlilerle birlikte eğlenceye katılır. Gecenin geç saatlerine kadar eğlence devam eder. Bazı yörelerde yengelerle birlikte kına gecesi “tilki” lakabında bir görevli gelir. Tilki yengelerle birlikte tanınmadan eve girerse kendini kurtarır şayet tanırsa kız evinin erkekleri tarafında cezalandırılır. Örneğin para cezası verilir,suya atılır, çeşitli taklitler yaptırılır. Cezasını çekince kurtulur.
Kına Yakma :
Gecenin geç saatlerine kadar devam eden eğlence sonunda, kına yakma törenine geçilir. Erkek tarafından getirilen kına dualarla yoğrulur. Yoğurma işi manilerle devam eder.
Kınayı getir anne
Parmağın batır anne
Bu gece misafirem
Koynunda yatır anne
Kına bir tepsi içine konularak, etrafına mumlar dikilir. Gelin5-10 arkadaşıyla birlikte ilahiler söylenerek, misafirler arasında grup halinde dolaşılır.
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış islam bülbülleri
Öter Allah deyu deyu ilahisi ve
Yüksek yüksek tepeler ev kurmasınlar
Aştı aştı memlekete kız vermesinler vb. manilerle gelini ağlatma olayı da gerçekleşir. Hazırlanan kına da ilk önce gelinin eline yakılır. Gelinin elleri özel hazırlanmış mendillerle bağlanır. Arzu eden diğer davetlilere de bu kınadan yakılır.
Ertesi gün gelinin baba evinden ayrılma günüdür. Düğün sahipleri erkenden kalkarlar. Gelin adayı hazırlanır, eşyalar derlenip toplanır. Erkek tarafından gelecek misafirler için ikramlar hazırlanır. Öğle saatinde erkek tarafı davul-zurna kemençe eşliğinde düğün alayıyla birlikte kız evine hareket ederler. Kız evine geldiklerinde düğün alayıyla birlikte kız evine hareket ederler. kız evinden dünürcülere yemek ve kahve ikram edilir. Gelini almaya gelen hanımlar ayrı bir odaya alınırlar. Yanlarında kıymetli sayılacak bir kumaştan “ayak eni” denilen 4-5 metre uzunluğunda kumaş getirir ve odaya sererler. Gelin bu kumaşın üzerinden yürüyerek yengelerin elini öper.bu sırada rızıklı ve cömert olsun diye gelinin başında bir bütün ekmek parçalanır ve hayır dualarla misafirlere dağıtılır. Açıkgöz olan yengelerden biri kız evinden bazı eşyaları alır. Bu aldıklarını daha sonra geline hediye eder. Sıra gelin adayına ait eşyaların baba evinden taşınmasına gelir. Sandık çıkarma olayı, oğlan tarafından biraz pahalıya mal olur. Sandık çıkarılacağı sırada kızın erkek kardeşi sandık üzerine oturarak “sandık ağır kalkmıyor” diyerek meramını anlatır. Erkek tarafından gelinin kayınpederi veya kaynı, bahşiş vererek kızın kardeşinin gönlünü alır. Sandık çıkarıldıktan sonra diğer eşyalar erkek tarafına gönderilir. Gelin evden çıkacağı zaman baba evinde herkesle vedalaşır. Dış kapının ağzına kadar gelir. Sağ ayağı ile adım atması istenir. Bu arada kız ve erkek tarafı vedalaşırlar. Kayınpeder dualar okuyarak gelinin koluna girer ve evden çıkarır. Önceleri gelin, dünürcüler tarafından süslenmiş eğerli atlarla yola çıkarılırdı. Gelinin erkek kardeşi, gelin atının başını tutarak oğlan evine kadar kendisine eşlik ederdi. Gelin atının başına çeşitli takılar takılır, bu takılar atın sahibine kalırdı. Günümüzde gelin, baba evinden arabayla alınmaktadır.
Bu arada erkek evi zevkli bir telaş içindedir. Ailelerine yeni bir aday katılacaktır. En iyi nasıl karşılayabiliriz telaşı içindedirler. Gelin adayı erkek evine yaklaştığı zaman davul zurna daha eve gelmişlerdir. Damat adayı evin damında gelini beklemektedir. İçinde çerez bulunan bir poşeti gelinin başından saçar. O anda kalabalığın içinde bulunan çocukların sevincine diyecek yoktur. Kız tarafından gelenler “Kaynana geline kapı bahşişi olarak ne vereceksin” diye bağırırlar. Kaynana da koyun, inek, arazi, altı gibi şeyler hediye eder. Bu bahşiş gelinindir. Gelin artık damat evine gelmiştir. Kendisine eşlik eden akrabalarına oğlan evi tarafından ikramlar yapılır. Kız evinden gelenler birkaç saat sonra vedalaşarak ayrılırlar.
Akşam damadın arkadaşları ve imam dualar okuyarak, çeşitli espriler yaparak damatla gelini yalnız bırakırlar. Bazı yörelerde geline hayat boyu işten kurtulmayacağı inancıyla 3 gün iş yaptırılmaz. Gelin ve damat 3 gün evlerinde yalnız kalırlar. Yine bazı yörelerimizde gelin odasından çıktıktan sonra çocuklar dahil herkesin elin öper. Karşılığında bahşiş verilir. Bazı yörelerimizde de gelin eve gelir gelmez kucağına erkek çocuğu oturtulur ve gelin tarafından bahşiş verilir. Bu da ilk çocuğunun erkek olması anlamına gelir.
Bazı yörelerimizde gelin geldiği günün ertesinde “duvak günü” yapılır. Bu günde gelin odasına çeyizler serilir, gelen misafirlerin görüşlerine sunulur, eğlenceler düzenlenir.
Gerilik Töreni :
Kız tarafı çeyizlerden bir kısmını ayırarak oğlan evine hediye edilmesini ister. Bunlardan kime ne verileceği tespit edilir. Bohçalanır, kurdelalanır. Gelinle damat, birkaç akrabasıyla birlikte çeşitli hediyelerle baba evine giderler, anne babanın eli öpülür. Birkaç gün sonrada kız evinde hazırlanan hediyelik bohçalar erkek evine getirilir. Hediyeler sahiplerine verilir. Karşılığında bahşiş verilir. Bu sırada da küçük bir eğlence yapılır. Artık kız ve oğlan evinde dostluklar başlamıştır. Bu tören aynı zamanda evliliğin tescilidir.
Günümüzde salon düğünlerine önem verilmektedir. Gelenek göreneklerimizin bir çoğu unutulmaya yüz tutmuştur.
Askerlik :
Erkek çocukların hayatında önemli bir dönemi olan askerlik hizmeti, anne ve babalar açısından da çocuklarının vatan savunması gibi bir kutsal vazifeye katılması bakımından büyük önem taşır.
Halk arasında asker ocağı peygamber ocağı olarak kabul edilir ve askerlik hizmeti gençlerimiz için büyük kutsiyet taşır. Bunun için de gençlerimiz askere giderken bu sorumluluğun farkında olup bilinçli bir şekilde ve coşku içerisinde bu vazifeyi üstlenirler.
Yöremizde askerlik çağına gelmiş gençlerimiz askere gönderilirken askerler, aileleri ve yakın çevreleri tarafından tam bir şenlik havası yaşanır.
Askere gidecek olan genç, gideceği günden birkaç gün önce akrabalarıyla eş ve dostuyla vedalaşmaya başlar. Vedalaşmaya gittiği kişiler de ona hediyeler verir. Bu hediyeler genelde askere gidene harçlık verme şeklinde olabileceği gibi askerde işine yaraması açısından çorap, mendil, iç çamaşırı, havlu hediye etme şeklinde de olur. Askere gidecek gence arkadaşları gitmeden 1-2 gün önce eğlence tertip ederler. hep birlikte coşku içinde eğlenilir. Asker evinde büyük bir telaş yaşanır. Hazırlıklar yapılır, yemekler pişirilir. Bu coşku ve telaş gencin askere gideceği gün iyice yoğunluk kazanır. Gençler ya tek tek ya da toplu olarak askere giderler. Bu askere uğurlama işine halk arasında sevkiyat denir. Sevkiyat gününde asker evinde yemek verilir, yakın çevreye yemek yedirilir. Daha sonra yöresine göre davul-zurna ya da kemençe eşliğinde (Torul ve çevresinde kemençe ile uğurlama yaygındır.) oyunlar oynanarak, coşku içerisinde askerler uğurlanır.
Bu arada gençler, arkadaşları tarafından kucaklarına alınıp havaya atılır ve “En büyük asker bizim asker” tezahüratları etrafı inletir.
Gençler kutsal bir görevi yerine getirmeye gittikleri için mutludurlar. Ama aynı zamanda otobüse binip de arkalarından sallanan elleri ve buğulu gözleri görüp ayrılığın hüznünü de yaşarlar.
Ya geride kalanlar. Onlar ayrılığın hüznünü çok daha fazla yaşayıp karışık duygular içinde olan insanlardır. Evladından ayrılan ana-baba, eşinden ayrılan yar ve babasından ayrılan çocuk artık hepsi büyük bir sabırla tezkere gününü saymaya başlarlar. Herhalde geride kalanlar içinde en fazla yükü analar taşır. Bu işin içinde gidip de gelmemek de var. Bir tarafta sevinç ve gurur, öbür tarafta hüzün
Anaların bu duygularını yöremizde söylene gelen şu mısralar çok güzel ifade eder; “Oğlan ettim yorgan kabardı. Büyüttüm yürek kabardı”
Ama analar bunca hüzün dolu duygularına rağmen, oğullarının bu kutsal görevi başarı ile tamamlayıp dönecekleri günü düşünüp mutlu olurlar.
Askere giden gençler, kutsal hizmeti bitip döndüklerinde, askere giderken kendilerine hediye veren yakınlarına ve eş dosta kına ve çerez getirir.
Böylece hayıtında bir dönüm noktası teşkil eden ve geride acı tatlı bir sürü anı bırakan bu dönemi başarıyla geçirmenin mutluluğunu yakınlarıyla paylaşır.
Bayramlar,Törenler,Kutlamalar :
Dini Bayramlar :
Unutulmaya yüz tutmuş bütün gelenek ve göreneklerimiz gibi, hatırın, gönülün, sevginin saygının, birlik ve beraberliğin, kaynaşmanın senbolü olan bayramlarımız da yavaş yavaş özelliklerini kaybetmeye başlamıştır.
Eskiden daha bayramlar gelmeden heyecanı bütün evleri sarar, herkes yoğun bir hazırlığa başlardı.Bayramlık elbiseler hazırlanır, evler temizlenir, çeşit çeşit yemekler yapılır, arefe gününün akşamı genç kızların ellerine kınalar yakılırdı.Çoğu kez bayramlık elbiselerini akşamdan giyen çocuklar geceyi uyanık geçirirlerdi.Sabahı dar bekleyen çocuklar büyükleriyle birlikte abdestlerini alarak caminin yolunu tutarlardı.Yaşlılar bayram vaazını dinlemek için erkenden saflarda yerlerini alırken gençler caminin avlusunda bir müddet sohbet ederlerdi.Bu sırada genç kızlar cemaat namazdan dönünceye kadar köy odalarını bayrama hazırlardı.
Bayram namazından sonra herkesin birbiriyle bayramlaşmasını sağlamak amacıyla camide halka oluşturulurdu.Bu halkalarda imamdan başlayıp, yaşlılardan gençlere doğru uzayan bir sıra takip edilir ve topluca bayramlaşılırdı.Bu bayramlaşma halkaları dargınların ve küskünlerin barışmalarına vesile olurdu.Ramazan bayramlarında camilerdeki bu bayramlaşma töreninden sonra köy odalarında birlikte yemeklerle dostluklar tazelenirdi.Her evden getirilen çeşit çeşit yemekler sinilerle odanın bir kenarına dizilir, gençler tarafından serilen sofralara paylaştırılırdı.En zengininden en fakirine kadar bütün kadınlar odaya gönderecekleri sütlaçları sarığıburmaları, erişteleri, sironları özenle hazırlardı.Çünkü köyün kadınları arasında keyvenilik ve hamaratlık yarışı olarak algılanırdı.Köye mezralardan bayram namazı için gelen misafirler mahalle sakinlerince özellikle kollanarak misafir odalarına getirilir, yemekler yenir, sohbetler edilirdi.Yaşlılar yemeklerini yiyinceye kadar gençler bir taraftan hizmetlerini sürdürür diğer taraftan semaverle çay demlenirdi.
Kurban bayramlarında toplu bayramlaşma töreninden sonra kurban kesme hazırlıklarına başlanırdı.Bir kaç ay öncesinden seçilen, özenle bakılan,kınalanıp süslenen kurbanlıklar tekbirlerle kesilirdi..Yaşlılar bayram arefesini oruçlu geçirdiklerinden kurban eti öncelikle onlara ikram edilirdi.Kurban etlerinden fakirlere fakirlere verilmek üzere ayrılan pay gençler tarafından dağıtıldıktan sonra kalan etler kavrulur, her evde bir bayram ziyefeti gerçekleştirilirdi.
Bayram hizmetleri tamamlanınca çocuklar ve gençler bayramlıklarını giyer, bilhassa küçük çocuklar boyunlarına bayram için dikilmiş şeker torbalarını asar, böylece bayramlaşma turlarına çıkarlardı.Yaşlıların elini öpen, bayram şekerlerini ve harçlıklarını alan çocuklara yaşlılar “El Öpenlerin Çok olsun” , “Çok Bayramlar Göresin”, “Yılda Bu Vakitlere gelesin”, “Allah Tekrarını Nasıp Etsin” gibi hayır dualarda bulunurlardı.
Bayramların sevinçle hüznü birleştiren anları mezar ziyaretlerine tesadüf ederdi.Arefe gününden başlayan mezar ziyaretleri bayram süresince devam eder, okunan Kuranlar ve dualar ölüler yad edilirdi.Acısı ve hatırası taze olan insanların göz yaşları, bayramları yasa dönüştürür, acılar ve kederler de sevinç ve mutluluklar gibi paylaşılırdı.
Köy odalarına gelemeyecek kadar yaşlı ve hasta olanlar öğleden sonra ziyaret edilir.Ölü evlerine taziyeye gidilirdi.Kendinden daha yaşlı akrabası bulunanlar camideki toplu bayramlaşmayla yetinmeyip mutlaka ev ziyaretlerinde bulunurlardı.Bayramın birinci yada ikinci gününün akşamında nişanlı erkeklerin evlerinde “gelin görme” telaşı başlardı.”oğlan tarafı” önceden hazırladığı bayramlık hediyelerle kız evine gider, büyüklerin ellerini öpen geline hediyesi verilirdi.Ziyarete gidilen her evde gelenlere ikramlarda bulunulurdu.

 

GELENEKSEL MİMARİ
Mimari, Isınma, Aydınlanma ( Halk mimarisi özellikleri ve Örnekleri) :
Gümüşhane Halk Mimarisi Özellikleri ve Örnekleri :
Gümüşhane evlerinin oluşumunu çeşitli faktörlerin (Tarihi, çoğrafi, dini ve kültüre) etkilendiği daha önce belirtmiştir.Evlerin yapısal özelliklerinin şekillenmesinde şüphesiz çeşitli dönemlerde yaşanan farklı etkileşimlerinde büyük etkisi olmuştur.Doğal olarak karşıladığımız bölgeler arasındaki bu etkileşim Türk Konut Mimarisi içerisinde önemli bir yeri bulunan Gümüşhane evlerine kendilerine has; Türk evi içerisinde de yeri olan özellikler kazandırmıştır.Şimdi bu genel özelliklere maddeler halinde değinelim:
Gümüşhane evleri genellikle geniş bir bahçe içerisine yapılmıştır.Evlerin bahçeleri bakımlı ve gösterişlidir.
Evler genellikle iki ve iç katlı olarak inşa edilmişlerdir.Katların kullanım amaçları ve işlevleri birbirinden farklıdır.
Evlerin cepheleri sokağa veya manzara yönlendirilmiştir.
Yapıda kullanılan ana malzeme; mahalli taş, kerpiç ve ahşaptır.
Zemin kat duvarları genellikle 60-100 cm. arasında taşlarla inşa edilmiştir.Duvarlarda hatılda kullanılmıştır.
Gümüşhane evlerinin hemen hemen hepsi iç sofalıdır.
Evlerde genellikle kırma çatı, üç omuz çatı ve semer çatı sistemleri uygulanmıştır.
Çatların genellikle yapı ile uyumlu, taşkın ve kademeli saçak düzenlemeleri vardır.(Ahşap kaplamalı).
Evlerin zemin katlarına genellikle ön cephedeki çift kanatlı ahşap kapı ile giriş verilmiştir.Zemin katların orta bölümlerinin (taşlık) zeminleri taş döşelidir.
Zemin kattan 1. kata çıkışı sağlayan merdivenler genellikle ahşap malzemelerden yapılmıştır.
Evlerin cepheleri (1.kat) genellikle 15-20 cm. dışarıya taşkın olarak düzenlenmiştir.
Odalarda sedir, yüklük, çiçeklik, ocak gibi geleneksel uygulamalara rastlanır.
Evin içerisinde oda kapılarında ve tavanlarda genellikle ahşap süslemeye yer verilmiştir.
Gümüşhane evlerinde bitkisel ve geometriksel karakterli süslemeler görülürken, figüratif tarzda süsleme görülmez.
Evlerin dış cephe duvarları genellikle saman karışımlı çamur sıva ile kaplanmış, ak toprakla da badanalanmıştır.
Yapıların ön cephelerinde görülen çıkmalar genellikle üstte üçgen alınlıklıdırlar.
Evlerin genellikle çatı katı odaları vardır.Bu odalar diğer katlardaki pencerelerden farklı, küçük pencere düzenlemeleri ile dışa açılırlar.
Gümüşhane evlerinde görülen ahşap süslemeler genellikle geometriksel ve bitkisel karakterlidir.Madeni süslemelere ise dış cephede rastlanır (Kapı tokmağı, anahtar deliği çerçevesi vb.)
Gümüşhane evlerinde genel anlamda değerlendirdiğimiz de yukarıda belirttiğimiz özelliklerle karşılaşıyoruz.Bu genel özelliklerin yanı sıra Gümüşhane evlerinin üzerinde durulması gereken önemli bir yanı da, ahşap yapıları ile bu evlerin üzerlerinde barındırdıkları üstünlüklerdir.
Ahşap evler,betonarme binaya göre 5 kat daha hafiftir.
1 cm. ahşabın, 16 cm. betonun ısı izolosyon değerine eşittir.
Ahşap yapılarda yaşayanların fizyolojik ve psikolojik açıdan kendileri çok daha sağlıklı hissettiklerini, betonarme binalarda ikamete mecbur kaldıklarında rahatsızlandıkları kesindir.Romatizma, astım, böbrek hastalıkları ve dolaşım bozuklukları üzerinde, bizle birlikte nefes alan ahşabın olumlu etkileri olduğunu, buna karşılık betonun sürekli radon gazı yayarak bedenimiz üzerinde toksit etkisi yaptığı bilinmektedir.Radon, radyo aktif bir gazdır.Bu yüzden akciğer kanserinden ölenlerin % 14 ü bina içi radona maruz kalanlarda görülmektedir.
Depremde beton evlerin ağırılığı nedeni ile ölü sayısının çok fazla olduğu görülürken, ahşap evlerde ölüm riskinin sıfıra yakın olduğu araştırmalar dünyada depreme karşı en dayanıklı yapının çapraz çatkılı konstrüksiyon ahşap evler olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Ahşap evlerin maliyeti betonarme kargas binalara nazaran daha düşük, bakım ve onarım masrafı daha azdır.
Ahşabın kendi ağırlığı az olduğundan temele intikal eden yükde azdır.Temel daha ekonomik bir şekilde atılırken, zayıf zeminlerde de daha emniyetlidir.
Gümüşhane Evlerinde Çevresel Öğeler (Plan Düzeni) :
Anadolu Türk konut mimarisinde evler çoğunlukla iki katlıdır.Katların önemi, alt ve üste göre değişmektedir.Alt katlar ikinci dereceden işlerin görüldüğü bölümleri içerir.Bu mekanlar ev planlarının belirlenmesinde birinci derecede rol oynamazlar.Evlerin asıl oturulan yerleri üst katlarıdır.Misafirlerin kabul edildiği abaşoda da burada yer alır.
Gümüşhane’de de evler çoğunlukla iki katlı olarak inşa edilmişlerdir.Üç katlı olanlarda vardır.Tek katlı eve ise pek rastlanmaz.Zemin katlar tasarrufu bir düşünceyle günlük ve kışlık ihtiyaca göre düzenlenmiştir.Birinci katlar esas ikamet bölümü olduğu için daha fazla önem kazanmış evin asıl planı da burada teşekkül etmiştir.Zemin katlat servis mekanları olarak kullanılırken saçak altı dediğimiz bölümlerde çatı katı olarak kullanılmaktadır.
Türk evinde planı oluşturan elemanlar ihtiyaçlara göre ortaya çıkmıştır.Planın şekillenmesinde iklim ve tabii şartların etkisinden başka İslam esaslarının ve geleneklerinin de rolü büyüktür.Bu da, Anadolu da iklimi ve bölgesi ne olursa olsun klasikleşen Türk evlerini önemeli ölçüde birbirine yaklaştıran ortak bir plan motifini meydana getirmiştir.Konumuz kapsamındaki evlerin diğer kentlerdeki Türk konutlarıyla plan benzerliğinin en belirgin kaynağı da budur.
Sofa :
Anadolu Türk konut mimarisinde olduğu gibi, Gümüşhane evlerinde plan şeklinin başlıca belirleyicisi ve merkezi sofadır. Onun için, evleri plan bakımından sofaların konumuna göre Dış sofalı plan tipi ve iç sofalı plan tipi olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz.Gümüşhane de incelediğimiz yapılar arasında ise dış sofalı plan tipine rastlanmamıştır.Evlerin yaygın plan maşası iç sofalı (karnıyarık) dır.Sofaya açılan oda sayıları değişiklik göstermekte olup, genellikle karşılıklı olarak üçer oda yer almaktadır.İkişer ve birer odanın da yer aldığı örnekler vardır.İç sofalı tipi XIX.yüzyılın sonlarından itibaren yaygınlık kazanmıştır.Bu planın asıl kullanım amacı ise iklimi sert olan Gümüşhane için iç sofalı plan tipinin daha sağlıklı olmasıdır.
Malzeme :
Anadolu konutlarında inşa malzemesi, bölgelere göre farklılık gösterir.Gümüşhane evlerinin temel yapı malzemesi de taş, kerpiç ve ahşaptır (Kiremit). Saman katkılı çamur harcı, demir, saç da yardımcı malzemeler olarak kullanılmaktadır.Zemin katlarda taş malzeme ağırlıklı olarak kullanılırken, diğer katlarda ise ahşap ve kerpiç malzeme daha fazla kullanılır.Duvarların üzerleri ise genellikle sıvanmıştır.Ayrıca taş, evlerin zemin katlarında döşeme malzemesi ve pencere sövesi olarak da kullanılmaktadır.Ahşap yapı malzemesinin ise üst katlarda, tavan ve döşemelerde, merdivenlerde, kapılarda, pencerelerde, saçaklarda ve yapıların köşe dikmeleri ile kat aralarında ağırlıklı olarak kullanıldığı görülür.
Gümüşhane evlerinin yapımında metal yapı malzemesine oldukça az rastlanmaktadır. (Pencere parmaklıkları, merdiven korkulukları, kapı tokmakları, kilit deliği çerçevelikleri, vb.
Odalar :
Odalar ev içinde, birçok fonksiyona sahip, insanın temel ihtiyaçlarını karşılayan yaşama birimleridir.Oturma, yemek yeme, çalışma, yatma gibi eylemlerin gerçekleştiği bir ortamdır.Evin genel planlanmasında odaların yeri ve yönü esastır.
Türk evi odasında bulunması gereken elemanlar Gümüşhane evlerinde de görülmektedir.Geleneksel Türk evinin vazgeçilmez öğelerinden ocak, sedir, gusülhane, yüklük, çiçeklik gibi uygulamalar Gümüşhane evlerinde de bulunmaktadır.Konumuz içerisinde incelediğimiz evlerin odalarında yeterli derecede pencereye yer verilmiştir.Özellikle üst katlarda odaların bol pencereli olması yapı içerisinde ferah bir ortam sağlanmıştır.Ayrıca Gümüşhane evlerinde ahşabın çok kullanılması ile odalarda zarif ve sıcak bir görünüm oluşturulmuştur.
Pencereler :
Evin ışıklandırılması, havalandırılması, çevreye bağlantı kurması açısından önemli kısımlardır. Pencereler daha çok iklimle bağlantılı olarak şekillenmiş ve yerleştirilmiştir.
Gümüşhane evlerinin de çatı ve duvarlarında oluşan, değişim işlevlere sahip çeşitli formlarda (Dikdörtgen, kemer formlu) pencereler bulunur.Dikdörtgen forma sahip pencereler yaklaşık ½ kenar alanlarına sahiptir.Pencere/cephe, pencere/döşeme oranı bir ölçü birliği göstermez.Zemin kat pencerelerinin ise ayrı bir özelliği vardır.Pencereler dışarıdan içeriye doğru gittikçe genişleyerek trapez mazgal şeklini alırlar.Bu uygulama Gümüşhane de karasal iklim nedeni ile kış aylarında ısı yalıtımı sağlamak, yaz aylarında da iç mekanı serin tutmak ve güneş ısınlarından daha fazla faydalanmak için yapılmaktadır.Türk evi içerisindeki erken dönem yapılarında görülen ahşap pencere parmaklıklarına ise Gümüşhane evlerinde rastlanmaz.İncelenilen bütün evlerin pencere parmaklıkları demirdir.
Çatılar :
Yağmur, kar, dolu vb. iklim şartlarından yapıları korumak amacıyla çeşitli malzemelerle oluşturulan örtü birimine çatı denilmektedir.Gümüşhane evleri de iklim etkisi nedeniyle dik ve eğimli olarak düzenlenmiş çatı sistemleriyle dikkat çekerler.
Gümüşhane’deki yapıların zeri genellikle kırma çatılı, semer çatılı ve üç omuz çatılı olarak düzenlenmişlerdir.Çatılardaki yapı ve eğitim farklılıkları değişik saçak tiplerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İlk dönemlerde kiremitlerle örtülü olan çatılar, günümüzde ise genellikle saç ile kaplanmıştır.
Çatılar :
Cepheleri yağmur ve güneşten koruyan saçaklar, Gümüşhane’de Türk evinin yalın saçak biçimlerinden biraz daha farklı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eğitim farklılıkları, saçak biçimleri ve saçak ölçülerinde de ayrımlar söz konusudur.Yatay kaplamlı saçak, çok kaplamalı saçak ve harpuşta saçak Gümüşahe’deki yapılarda görülen saçak çeşitleridir.Gümüşhane evlerinde görülen saçakların bizce en belirgin yanı taşkın ve kademeli bir şekilde düzenlenmiş olmalarıdır.Ayrıca evlerde görülen bu saçakların yapıyla uyumlu bir şekilde birleşmeleri önemlidir.
Gümüşhane evlerinde görülen saçakların cephe monotonluğunu gideren, cephenin üst bölümünü taçlandıran bir yapıya sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Gümüşhane evleri içerisindeki en önemli örnek ise Zeki KADİRBEYOĞLU evinde görülen saçak düzenlemesidir.
Bahçe Düzenlemesi :
Bahçe Osmanlı Türk evinin ayrılmaz bir parçasıdır.Osmanlı da çiçek sevgisinin bir zevk ve özellikle sanat eserine dönüştüğü görülür.
Bunun yanında bahçe ve avlular, Müslüman- Türk ailesinin ihtiyaçlarını gidermesi bakımından büyük önem taşırlar.Zıra buralar, işi evinde olan aile bireylerinin dışarı açıldığı, işlerini rahatça yaptığı ve vakit bulduğunda da dinlendiği yerler durumundadır.Bir başka deyişle, bunlar içe dönük yaşayan Türk ailesine özgürlük katar.Anadolu’nun her köşesinde avlulu ve evlere rastlanılması Anadolu insanı ile böyle bir planlama biçimi arasında sıkı bir bağ kurulduğunu gösterir.
Gümüşhane’de de hemen hemen her evin bir bahçesi vardır.Evlerin bahçeleri birbirinden farklılık gösterirken, hepsinin ortak yanı bu bahçelerin bakımlı ve güzel olmalarıdır.Tarihte “Meşhur Gümüşhane Bahçeleri” olarak geçen bu düzenlemeler, evler ile son derece uyumlu bir yapıya sahiptir.Bahçelerde çeşitli meyveler bulunmaktadır.Ayrıca Geleneksel Türk evinin yardımcı hizmet mekanları olan,ahır, samanlık, çamaşırhane, hamam ve hela gibi birimlerde Gümüşhane evleri bahçe düzenlemesinde karşımıza çıkmaktadır.
 
Kaynak :Gümüşhane Evleri
Volkan Şenel