KIRKLARELİ MÜZESİ
Kırklareli müzesi, konumu itibariyle olduğu kadar Kırklareli’nin mimari dokusundan geriye kalan özel kimliğiyle de kendini hemen ele veren tescilli bir yapıdır. Zemin katı hariç iki katlı olarak planlanmıştır. Girişte dört sütun üzerine oturtulmuş cumba çıkması yer alır. Sarı sıcak ve beyaz dış cephe boyaması dikkatleri hemen üzerine çekmektedir.
Kırklareli müze binası 1894 yılında belediye başkanlık binası olarak hizmet görmesi için inşa edilmiştir. Dönemin önde gelen isimleri Mutasarrıf Neşet Paşa ve Belediye Başkanı Hacı Mestan Efendi’dir.
Ne yazık ki, Kırklareli’de belediyeciliğin ilk müstakil binası olan yapının kaderi bazen pamuk ipliğinden dengelerde gidip gelmiştir. Günümüzde kulanılan belediye binasının inşası 1960 yılına raslar. Dönemin şartları gereği belediye başkanlığına dönemin valisi Hikmet Baloğlu vekalet etmektedir. Dolayısıyla Kırklareli belediye başkanlığına ait ofisler peyderpey yeni belediye binasına taşınır. Bu tarihten sonra 1970’lere değin şimdiki müze binası neredeyse işlevsiz kaderine terkedilmiştir. Kısa bir süre Halkevi’ne kiralanır.
Gelgelelim, şehrin bu kimlikli yapısının yıkım kararı, kendisine yıllarca hizmet ettiği kurumun eliyle alınacaktır. Belediye meclisinin 29. Şubat. 1972 tarihli toplantısında aldığı yıkım kararı, 16. Mayıs. 1972 yılında dönemin valisince onanır.
O dönemde Halkevi müdürü olan araştırmacı yazar Nazif KARAÇAM, bu kararın bir süreliğine ertelenmesinin önünü açan girişimlerde bulunur. Yıkımın durdurulması ve yapının incelenmesi için ilgili yerlere yazdığı dilekçe karşılığını bulur. Dönemin Gayrımenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun yapıyı “tarihi eser” kapsamına aldığı karar 9. Mart. 1973 tarihini taşımaktadır.
Bu karar ile yıkımın durdurulması, bugüne değin uzanan zaman içinde -çok da farkına varmadığımız bir şekilde- Kırklareli’nin tarihi yüzlerinin korunabileceği ümidini yeşertir. Nazif KARAÇAM’ın bu vizyonlu bakışı, Kırklareli’nin eski yapılarının yenilen yüzleriyle Kırklarelililer’e gülümsesine vesile olmuştur.
Dönemin belediye başkanı Muzaffer ENDER binanın yıkılmasında ısrar ederek konuyu gündemde tutar. Danıştayın 21. Ekim. 1976 tarihli kararı binanın yıkımının önüne set çekmiş ve bu yolda çaba sarfedenler derin bir “oh” çekmişlerdir.
Bina 1983 yılında müze yapılmak gayesi güdülerek Kültür Bakanlığı’na devredilmiş, fakat bu derediş usulsüz yapıldığı öne sürülerek bina dönemin belediye başkanı Ali Nazmi ÜSTÜNDAĞ tarafından geri alınmıştır. Bakanlıkça başlatılan çalışmalar tümden durdurulmuştur.
Kadir GÖKÇE ismi Kırklarelilerin hafızasında pek çok mana taşıyabilir. Ama dönemin belediye başkanlığına gelen GÖKÇE, binanın kurtuluşunun önünü açan kişi olarak da Kırklareli’nin yakın tarihinde özel bir yere sahiptir. Binayı 49 yıllığına Kültür Bakanlığı’na dereden 25. Aralık. 1989 tarihli kararın altında imzası bulunan meclis üyeleri arasında, o dönem avukatlık yapan şehrin bugünkü belediye başkanı Cavit ÇAĞLAYAN’ın da imzası bulunacaktır.
Daha evvel 1983 yılında başlanıp durdurulan restorasyon çalışmaları takip eden senelerde neticelendirilir. Tescilli bina 14. Ocak. 1994 tarihinde dönemin Kültür Bakanı Fikri SAĞLAR tarafından, zamanın kapılarını “Kırklareli Müzesi” kimliğiyle Kırklarelililer için sonuna kadar açar.
Müzenin Bölümleri
Kırklareli müzesine dört sütun ile tutulan cumbalı bir girişin altından girersiniz. Giriş katının açıldığı holün sağında olan odalar topluluğu tümden idari bölümlere ayrılmıştır. Karşınızda holün iki duvarına tutunmuş iki, ziyaretçileri üst kata taşıyan iki sıra merdiven karşılar. Merdivenler ortada birleşerek, ikinci kata tek sıra olarak yükselir. Merdiven boşluğunun altında ise bahçeye açılan kapı yer alır.
Giriş holünün solunda, Türkiye’de ilk olarak Kırklareli müzesinde denenmiş farklı bir sergileme salonu karşılar ziyaretçileri. Kültür ve Tabiat Salonu…
Bu bölümün açılmasında yine Nazif KARAÇAM’ın katkılarını görürüz. Onun işaret etmesiyle Pınarhisarlı tahnit sanatçısı ( hayvan mumyalama sanatı ) Niyazi SAVCI’nın koleksiyonunda bulunan ve bizzat tahnit ettiği hayvanlar, şehrin ileri gelen isimlerinden Zihni OZANOĞLU tarafından satın alınarak, annesi Evset OZANOĞLU’nun hatırasını yaşatmak üzere müze müdürlüğüne hediye edilir. Kırklareli valiliği de müzenin bu seksiyonunun açılmasına destek verir.
Günümüzde doğal yaşamda göremediğimiz pekçok hayvanı tahnit edilmiş ve doğada sergiledikleri davranış zenginlikleri yanıstılarak Kırklareli Müzesi Kültür ve Tabiat Salonu’nda görebilmemiz mümkün. Bu bölümde 76 türde yüzün üzerinde hayvan sergilenmekte, bakım ve onarımları halen Trakya’nın son tahnit ustası olan Niyazi SAVCI tarafından sürdürülmektedir.
Sağlı sollu yukarı kata uzanan merdivenlerin duvarlarını Kırklareli’nin çeşitli zamanlarına ve özel anlarına işaret eden fotoğraflar süslemektedir. Bu iki sıra merdivenin sonundaki duvarda ise, Vize Anfi Tiyatrosu kazılarında 1996 yılında elde edilen sahne rölyeflerinden 3 tanesi sergilenmektedir. Özellikle merdivenlerin karşısında batı duvarındaki 2 mt uzunluğundaki Diyonisos betimlemesinin yer aldığı rölyef müzenin en değerli sergilemelerinden birisidir.
Alt kat holünden iki sıra halinde gelip üst kata tek sıra olarak çıkan merdiven dizisinin sonunda, merdiven boşluğuna bakan teraslı ara hol boşluğu, kırsal yaşama ait betimlemelerin bulunduğu bir sergi alanı için değerlendirilmiş. Bu ara hol, 2. kat giriş kapısının hemen önünde, U şeklinde konumlanan ana sergileme alanlarının ortasında yer almaktadır.
Üst katta yer alan ve müze binasının doğu ve güney cephelerine konumlanmış galerilerin müzenin arkeoloji seksiyonu için ayrılmıştır. Bu bölümde Kırklareli’nin çeşitli höyüklerinde yapılan kazılardan elde edilen buluntular bir sunum bütünlüğü içerisinde sergilenmektedir.
Aşağı Pınar ve Kanlıgeçit ören yerleri kazılarından elde edilen buluntu topluluğu, Kırklareli’nin en eski dönemlerine ait sergilemelerin olduğu bölümlerdir. Anadolu ve Orta Tuna – Balkan kültürleri arasındaki ilişkiyi anlamamıza vesile olan bu ören yerleri, yörenin Neolitik ve Kalkolitik dönemlerine ışık tutar.
Aşağı Pınar’da raslanan en eski kültür katmanı M.Ö. 6600 yıllarına tarihlenmektedir. Kazı alanı anıtsal görkemden uzak, buluntular estetik ve sanatsal derinlik içermese de, yöredeki bu en eski toplulukların yaşam biçimleri, çevreyle olan bağları, inanç sistemleri ve yaban hayatı hakkında değerli ipuçları sunmaktadır.
Kırklareli müzesinde sergilenen kap kacak buluntuları işlevsel olduğu kadar süs maksatlı da kullanılmıştır. Kendi döneminin en iyi örneklerinden bazılarına Kırklareli Müzesi’nde raslıyoruz.
Kaplarda kullanılan bezemeler önceleri boyama iken, zaman içerisinde oluklu, yivli ve kabartma süslemeler etkisini artırmıştır. Bu etkiyi inanç sistemlerinin izlerini sürdüğümüz kült kaplarında da görüyoruz. Bunların arasında çok sayıda ve çeşitli ebatlarda kült masası, kadın gövdeli ve insan yüzlü betimlemelerin olduğu figürlere rastlıyoruz.
Kilden toprağı fırınlayarak elde ettikleri kap kacağın yanı sıra; kabartmalı kilden fırınlanmış mühürler, Avrupa kültürlerini etkileyen ve izlerini Aşağı Pınar’da yakaladığımız bu ilk tarımcı topluluklarının besin hazırlamakta, saklamakta kullandıkları aletleri, malzemeleri; gündelik işlerini kolaylaştırmak için kullandıkları taş ve kemikten balta ve keskileri vb…bu sergileme alanlarında görebiliyoruz. Süs eşyaları arasında ise Aşağı Pınar’da bulunan işlik-takı müzede sergilenen eserler arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Müzenin ikinci kat giriş kapısının hemen yanındaki panoda sergilenen Helenistik, Romaz, Bizans ve Osmanlı sikkeleri ise envanterdeki diğerleri arasından yalnızca örnekleme yoluyla sunulan küçük bir seçkidir.
Arkeoloji seksiyonunun diğer buluntuları arasında Babaeski Düğüncülü, Yündalan, Vize Çakıllı tümülüseri; Vize Anfi Tiyatrosu ile Demirköy tophanesinden elde edilen buluntulara yer verilmektedir.
Cam bir lahit içerisinde, bir tümülüs kazısından elde edilen iskelet ve beraberinde bulunan eşyalar; Vize Anfi Tiyatrosu 1995 yılı kazıları sırasında elde edilen mermer kadın heykeli ile ertesi sene elde edilen sahne rölyefi ile Vize bölgesinden elde edilen yapıların sütun başlıkları; çeşitli boylardaki amforalar Kırklareli Müzesi’nin arkeoloji seksiyonunda sunum bütünlüğünü zenginleştiren diğer sergilemelerdir.
Müzenin ikinci katında yer alan etnoğrafya seksiyonunda ise, Kırklareli geleneksel yaşantısının mankenlerle canlandırıldığı giyim-kuşam, takı örnekleri, el işleri, dokumalar, Kırklareli evi canlandırmasını zenginleştiren objelere yer verilmektedir. Bu bölümde Osmanlı dönemi silah koleksiyonu da görülebilir.
Bahçede ise çeşitli dönemlere ait lahitler, mezar taşları, çeşitli boyutlarda ürün saklama küpleri, Roma-Bizans dönemi sütun başlıkları ve yapı parçaları, İslambeyli tümülüsü gibi yöredeki höyüklerden elde edilen rölyefler ve mezar buluntuları ile Osmanlı dönemi top örnekleri yer almaktadır.
AŞAĞI PINAR AÇIK HAVA KÖY MÜZESİ
( SAMANLIK MÜZELER )
Aşağı Pınar Kırklareli’nin güneyinde, Asilbeyli köyü yolu üzerinde yer alan ve en eski tarih katmanında M.Ö.6600 yıllarına dair buluntular veren özel bir ören yeridir.
Anadolu’dan Trakya’ya geçen, daha sonra Orta Tuna-Balkan ve hatta Avrupa uygarlıklarını etkilediği düşünülen, bu coğrafyadaki ilk tarımcı, besin üretimine dair bir “köy” yapılanması ile organize olmuş bir topluluğa ev sahipliği yapmıştır.
M.Ö. 3000-2000 tarihleri arasında Aşağı Pınar’ın 300 metre uzağında kurulan Kanlıgeçit yapılanması ile Truva’nın 2. Kültür katıyla çağdaş olduğu tahmin edilen, Trakya’daki ilk “kent” yapılanması olduğu sonucuna varılmıştır.
Aşağı Pınar ve Kanlıgeçit ören yerlerine ait ayrıntılı bilgileri, “Avrupa yolunda ilk ayak izleri; Aşağı Pınar” isimli daha önce sayfalarımızda yayınladığımız yazımızda bulabilirsiniz.
Bu yörede yapılan kazılar anıtsal mimari örnekleri vermese de, arkeoloji dünyasına kattığı değer itibariyle önemi büyüktür. Bu yörede gelişen yapı toplulukları geneli itibariyle yöre coğrafyası ile örtüşen ağaç ve dal örtülü yapılar olduğu için doğanın tahribatına dayanamamışlar, bu sebeple günümüze kalıcı örneklerini ulaştıramamışlardır.
Hal böyle olunca; yaklaşık 20 yıldır bölgede kazı çalışmalarını yürüten İ.Ü. Prehistorya Bölüm Başkanı Mehmet ÖZDOĞAN, elde edilen buluntuları farklı bir sergileme anlayışıyla ziyaretçilerine kazı alanı bütünlüğü içerisinde sunma yolunu tercih etmiştir.
Aşağı Pınar ören yerinde tarihöncesi köy canlandırması için, ahşap çatı dizisi üzerine dal örgüyle 3 adet köy evi modellendi. Bunun için yöreden elde edilen hammade, izlerini bugüne bile ulaştıran bir üslupla köy evlerinin kurulmasında kullanıldı.
Bu üç köy evi yapısının ilkinde projeyi, kazı alanını anlatan bilgilere yer verilen sunumları görebiliyoruz. Bu bölümde daha çok poster sunumlara yer veriliyor. İkinci köy evi sergi alanında ise tarihöncesi dönem mimarisine ait detayları objeler, maketler ve canlandırmalar eşliğinde öğrenebiliyoruz. Üçüncü yapı ise yörede elde edilen buluntulardan çıkartılan sonuçlara göre tarihöncesi döneme ait teknolojik kültür detaylarını barındıran canlandırmalara ev sahipliği yapıyor.
İleriki aşamalarda bu köy evi canlandırmalarının sayısının yeni sunum anlayışları geliştirilerek daha fazla sayıya ulaştırılması bekleniyor. Öte yandan, Trakya’daki bu ilk “köy” yerleşiminin yakın çevresiyle ilişkilerini ifade eden yaban hayatına ait hayvanların olduğu sergileme bahçede ziyaretçileri karşılıyor.
Halk arasında “Samanlık Müzeler” diye ilgi gören bu yapılar topluluğunu özellikle Temmuz-Ağustos aylarında Aşağı Pınar’da çalışan kazı ekibinin çalışmalarını bizzat yerinde izleyerek görmelisiniz. Diğer mevsimlerde gelen ziyaretçiler ise Kırklareli Müze Müdürlüğü’nden yardım alarak Aşağı Pınar Açık Hava Köy Müzesi’ni ziyaret edebilirler.