Çocuk ailenin temelini sağlamlaştıran,neşe sevinç kaynağıdır. Ancak çocuk sahibi olamayan kadınlar diğer yörelerde olduğu gibi bu yörede de çeşitli yollara başvurmaktadır. Bunların başında adak yerlerini ziyaret etmek gelmektedir. Ayrıca evde hazırlanan koca karı ilaçları diye tabir ettiğimiz ilaçlarda kullanılmakta ve bu konuda çeşitli inanmalar uygulanmaktadır. Yörede doğacak olan çocuğun cinsiyetini saptamak içinde çeşitli yöntemlere başvurulur. Bu yöntemlerden birisi ateşe şap atmaktır. Şap yanınca kabarmaya başlarsa doğacak çocuk erkek, kabarmazsa kız olacağına inanılır. Başka bir yolda gebenin sütünü bir bardak suya damlatmaktır. Süt dağılmadan dibe inerse erkek,dağılırsa kız çocuk beklenir. Doğacak çocuğun genellikle baba tarafından evin ocağını tüttürecek, soylarını sürdürecek bir erkek çocuk olması istenir. Doğumu kolaylaştırmak için de şunlar yapılır: Hocalara tabar verilir. Onlarda içine dualar yazarlar. Daha sonra tabağın içine su konur ve gebeye içirilir. Gebenin örülü saçları,düğmeleri çözülür. Evdeki kapıların ve sandıkların kilitleri açılır. Ayrıca gebe kadının bağırışlarının başkalarınca duyulması çok günah sayılır. Duyanlar günahları bağışlanana dek çocuğun doğmayacağına inanılır. Birkaç kez çocuğu olup ta ölen anneler, buna bir çare bulabilmek için kendilerince tedbirler alırlar. Bunlardan bazıları şunlardır: • Hasan adlı üç çocuktan birer çivi alınır. Bunlar demirciye verilir. Demirci bunlardan gece yarısı bir bilezik yapar. Çocuk doğar doğmaz bu bilezik koluna takılır. • Gebenin önüne yeni kalaysız bir bakır tepsi konur. Çocuk bu bakır tepsinin içine doğar. Daha sonra tepsi bir yoksula verilir. • Hiç çocuğu ölmemiş birkaç anneden,birer parça bez alınır. Bunlardan dikilen gömlek,doğar doğmaz çocuğa giydirilir. Doğum olduktan sonra doğan bebeğin göbeği kesilirken ebe tarafından bebeğe göbek adı verilir. Daha sonra genellikle üç gün içinde çocuğun adı verilir. Ailenin büyüğü, yaşlı bir erkek tarafından çocuk kucağa alınır ve kıbleye karşı döner. Çocuğun kulağına ezan okur,üç defa da adını söyler. Böylece adı verilmiş olur. Çocuğa genellikle erkek tarafına öncelik tanınarak büyükannenin ya da dedenin adı verilir. Çocuğun doğduğu yedinci günde çocuk Mevlidi okunur. Mevlide bu mutlu günü kutlamaya gelen yakınlar çağırılır. Çocuğun ellerinin doğduğu zamanki durumuna göre geleceğine ilişkin tahminler yürütülür. Örneğin elleri kulaklarına doğru kalkmış durumdaysa ileride büyük adam olacağına, göğsünde ise bilgiç olacağına, doğar doğmaz ellerini bir şey arar gibi kımıldatırsa iyi huylu olacağına inanılır. Çocuğa meme verilmesi için doğumun üzerinden üç gün geçmiş olması gerekir. İlk memeden önce Kur’an üzerinden toz alınır. Bu toz çocuğun ağzına ve annesinin memesine sürülür. Loğusaya özel bir özen gösterilir ve “al basmasına” uğramaması için çaba harcanır. Bu nedenle ölü evinden gelenlerin bir yere uğramadan loğusaya gelmelerinin, kırklar çıkmadan iki loğusanın görüşmesini ve loğusanın yalnız kalmasının sakıncalı olduğuna inanılır. Ayrıca loğusa al basmasından korunabilmek için kırmızı kurdele bağlar. Otuz gün boyunca anne dışarı çıkmaz. Hep evde kalarak bebeğiyle ilgilenir. Yirmi yedi veya yirmi dokuzuncu gününde çocuk yıkanır. Günün tekli sayılarla bitmesine dikkat edilir. Suyun içine bir gümüş,bir altın yüzük atılır. Ayrıca bir süpürge çöpünü 29 kez parçalayıp suya atılır. Bu suyla önce bebek sonra anne yıkanır. Sabahtan yıkanma işlemi bittikten sonra öğleden sonra en yakınlarına kırk uçurmaya giderken genç anne güzel giyinip süslenirse ileride bebek büyüyüp genç kız veya delikanlı olunca, süsün giyiminin yakışacağına inanılır. Gidilen yerden geri dönülürken ev sahibi bebeğe,para mendil,yumurta,ekmek vb. verilir. Yumurta, yumurta gibi güzel olsun, ekmek eli ekmek tutsun, para, parasız kalmasın, mendil; temiz olsun diye verilir. Bebek kırk uçurmaya gittiği yerden boş döndürülmez. Anne ve bebeği,bütün yakınlarını dolaşarak kırk uçururlar. Otuz yedinci ya da otuz dokuzuncu günü otuz kırkında işlem tekrarlanır. Anne ve bebeği yıkanırlar. Yine öğleden sonra en yakınlarından birine gidip kırk kırkını uçururlar. Çocuk altı aylık olunca babasının cebinden para aldırılır. Çocuğun aldığı paraya göre yorum yapılır. Çocuk az para aldıysa ileride nasibinin az olacağına, çok aldıysa nasibinin çok olacağına inanılır. Çocuğun aldığı parayla akşam ellerine kına yakılır. İsteğe göre bu akşam eğlence de düzenlenir. Zamanı geldiği halde yürüyemeyen çocuklar sela vakti kollarından tutularak sallanır. Eğer yürüyüp de düşüyorsa hamurdan büyükçe bir simit pişirilir. Bu simit çocuğun başından aşağıya geçirilir. Ayak hizasına geldiğinde parçalanırı ve mahallenin çocuklarına dağıtılır. Sünnet Düğünü: Sünnet düğünü erkek çocuğun sünnet ettirilmesinin kutlanmasıdır. Sünnet düğününü yapan aile oğlunun sünnet edilmesine duyduğu sevinci,yakınlarıyla bunu kutlayarak paylaşır. İslam Dininin gereklerinden olan her erkek çocuğunun sünnet edilmesi halk arasında bazı gelenekleri beraberinde getirmiştir. Düğün sahibi düğünden önce bir takım hazırlıklara başlar. Daha önceden çağrılan yengeler, Çarşamba günü düğün evine gelerek sünnet çocuğunun karyolasını süsler. Perşembe günü yengeler düğün sahibi adına çok yakınlara kına,tanıdıklarına da şekerle sünnet düğününe çağırırlar. Düğün evinin erkekleri de çağırılması gereken erkek tanıdıkları Pazar günü sünnet düğününe davet ederler. Perşembe veya Cuma günü düğün için ekmek yapılır. Aşçı, bulaşıkçı ve tefçi,davulcu tutulur. Cumartesi akşamı kadınlar toplanır. Mevlit okunur. Mevlit bittikten sonra sünnet olacak çocuk ortaya oturtulur ve eline genellikle sırça parmağına kına yakılır. Sünnet çocuğuna kınayı yengeler yakar. Düğün sahibi yani sünnet çocuğunun annesi kına yakan yengelere iğne oyalı bez örtü verir. Orta yerde kına yakılırken sünnet çocuğunun yakınları para takarlar. Bir süre sonra kalabalık dağılır. Pazar günü davetliler sabah 10-13 civarı verilen davete gelirler. Davete gelenlere sofra açılır, yemek verilir. Sünnet çocuğuna davetliler para,altın takarlar. Davetliler yemeklerini yedikten sonra sünnet çocuğunu gezdirmek için beklerler. Bir at getirilerek sünnet çocuğu bu ata bindirilir. Atın üstüne duvar halısına benzeyen küçük ipek dokuma halı serilir. Atın kulak kısmına kırmız veya mavi krep asılır. Bunun yanında havlu,çamaşır vb. de asılabilir. Bütün bu asılanlar daha sonra atın sahibine kalır. Ata bindirilen sünnet çocuğu davul zurna eşliğinde, atın arkasında konvoy oluşturan yakınlarının kullandıkları arabalarla mahalle aralarında gezdirilerek tekrar düğün evine gelinir. Daha önce bir yakını tarafından tembihlenen çocuk attan inmez. Çocuğun attan inmesi için yakın akrabaları ve babası vaatlerde bulunur. Çocuk istediği şeyi almaları için “ tamam “ dedirtinceye kadar attan inmez. Bu pazarlıktan sonra attan inmeye razı olan çocuk attan inerken başından şeker serpilir. Attan indirilen çocuk yakınları tarafından sünnet odasına götürülür ve sünnetçi tarafından sünnet edilir. Sünnet edilirken çocuğun yanında babası ve yakınları da bulunur. Eğer sünnet çocuğu tekse çocuğa arkadaş olacağına inanıldığı için düğün evinin penceresinden aşağıdaki çocuklara doğru horoz uçurulur. Kim kaparsa horoz onun olur. Sünnetten sonra düğüne çağrılan kadınlar gelir. Onlara sofra açılır. Yemek verilir. Daha sonra tefçi eşliğinde oynarlar. Gündüz düğüne gelen kadınlar oynarlar. Akşamüstü kalabalık dağılır. Akşam yine toplanılır ancak bu kez meydan genç kızlarındır. Akşam da genç kızlar oynar. Geç saatlerde düğün sona erer. Askerlik: Askerlik çağı gelen ve askerlik kağıdı gelen gençler akrabaları ve komşuları tarafından toplu olarak her öğün ayrı evde olmak üzere yemeğe davet edilirler.Her genç helalleşip evinden ayrılırken işleri yolunda gitsin diye arkasından su dökülür.Askere gidecek gençlerle, köy halkı köy meydanında toplanır ve köy imamı çağrılarak dua edilir. Bu törene gelenler askere gidecek gençlerin cebine para koyarlar. Gençler askere uğurlandıktan sonra askere giden gençlerin evleri ziyaret edilir. Askere giden gencin evine huzur içinde dönmesi için gencin ailesi tarafından “Sıvık hamur”dan saç üzerinde çırpma pişirilerek bu hamur işi komşulara dağıtılır. Bu olaya “Döndürme” de denilmektedir.Yörede askerliğini yapmayanlar çocuk ve cahil sayılmaktadır. Düğün Adetleri: Günümüzde artık kırsal kesimde uygulanan bu adetler gün geçtikçe azalmakta ve çağa yenik düşmektedir. Kırsal kesimde uygulanan evlilik aşamaları şöyledir: Görücü usulüyle kız beğenilir.Erkek tarafı yakınlarından birkaç kişi dünür olarak görevlendirilir. Dünürler iki kez kız evine giderler.Birincide iyi karşılanırlarsa ikinci gidişte kızı isterler ve söz kesilir. Söz kesmeye “el öpme” denir.Kız evine oğlan evinden yiyecekler ve giyecekler hediye olarak gönderilir. Kız evinde verilen davette oğlan evi hazır bulunur ve söz kesimi gerçekleşir. Perşembe veya Pazar gününe rastlayan bir gün için nişan tarihine karar verilir. Nişanda maddi güce göre her iki tarafta hediyeler alır ve nişanda bu hediyeler takdim edilir. Oğlan evi düğün yapmaya karar verdiğinde kız evine haber gönderir.Karşılıklı düğün hazırlıkları başlar. Kızın yengeleri kız tarafını,oğlanın yengeleri oğlan tarafını düğüne davet ederler.Buna “düğüne okuma” denir. Düğünün başladığı gün kadınlar arası eğlence yapılır ve buna “ikindi kınası” denir.Erkekler keşkek döğer,kına gezdirir ve misafirleri ağırlar. Bütün bunlar damadın yakın arkadaşı “sağdıç” ve arkadaşları tarafından yapılır. Bir de bayraktar vardır. Bu kişi düğün konvoyunun önünde Türk bayrağını taşıyan kişidir. İkinci gün “oturma” adı verilen eğlenceler yapılır. Bu günün akşamında da “Kına Gecesi” gerçekleştirilir. Düğünün ikinci günü davetli evlerden davul zurna eşliğinde hediyeler toplanır. Düğün eğlencelerinde kızlar ve erkekler ayrı evlerde toplanarak oyunlar oynanıp, maniler söylenir. Düğünün son gününde “Gelin Çıkarma” yani gelin alma gerçekleşir. Günün sabahında damadın arkadaşları toplanıp başta bayraktar ve arkasında konuklar ve akrabalarla kız evine giderler. Çalgılar eşliğinde kız evinden dışarı çıkar ve gelinin başına bereket gelmesi amacıyla buğday sepilir. Böylece damat evine getirilir. Bu arada kızın çeyizi de bu düğün kervanıyla birlikte veya daha önce erkek evine taşınır. Gelin erkek evine geldikten sonra odasına çıkarılır. Camide yatsı namazını kılan ve arkadaşları tarafından eve getirilen damat çeşitli şakalarla birlikte gerdeğe girer. Birkaç gün sonra da kız evi ve erkek evinin ziyaretleriyle evlilik töreni sona erer. Ölüm Adetleri: Ölümünden sonra sırtüstü yatırılan ölüye yapılacak ilk iş ölünün çenesini çekmektir. Kollarını yana getirmek ve ayak başparmakların pamuk ipliğiyle bağlamaktır. Daha sonra ölü şişip patlamasın diye karnının üzerine kara saplı bir bıçak konur. Ölünün bulunduğu odaya kedi girmemesine özellikle dikkat edilir. Çünkü ölünün üzerinden atlayan kedinin cadı olacağına inanılır. Her hangi bir yerde biri ölünce Azraillin kılıcını testilere soktuğuna inanıldığından,o mahalledeki tüm sular dökülür. Bu arada konu-komşu ölü evine ölen kişinin yakınlarına baş sağlığı dilemeye gelirler. “Allah taksiratını affetsin”, “ Allah sabırlık versin” gibi teselli edici dualarla ölünün yakınlarının üzüntülerini paylaşırlar. Ellerinden gelen her türlü yardımı yaparlar. Bu da halk arasında kötü gününde bile kopmayan bir bağ olduğunu gösterir. Ölüm gününün ertesinde, sabah erkenden kefen su ve tabut hazırlanır. Bükülmemiş pamuk ipliğiyle mezar ölçüsü alınır. Bu iplik daha sonra ölüyle birlikte gömülür. Ölü erkekse bir erkek, kadınsa bir kadın getirir. Su kazanının dibine çöre otu atılır. Ateş üflemeden yakılır. Su kaynadıktan sonra,yıkayıcı kefen biçer, ölü yıkamaya götürülünce döşeği kaldırılır. Yerine bir tabak un konur. Daha sonra bu un bir yoksula verilir. Su kazanının altında kalan yanmamış odun parçalar ile kül dışarı atılır. Böyle yapılmazsa o ailenin ölüyü unutamayacağına sürekli yüreğinin yanacağına inanılır. Ölü evden çıktıktan sonra,hemen arkasında dışarıda bulunan çocuklara şeker, bisküvi, ceviz vb. dağıtılır. Ayrıca ölünün geri kalan elbiseleri de yoksullara verilir. Kadınlar ölü evden çıktıktan sonra mevlit okurlar. Ölünün gömüldüğü ilk gece tevhit çekilir. Daha sonar gece boyunca tebareke okunur. Tebarekelerin akşam ile yatsı arasında okunmasına dikkat edilir. Yedinci gün mevlit okunur. Bu arada üçüncü gün “gödek” denilen lokma pişirilip, yakınlara ve fakirlere dağıtılır. Yedi gün boyunca eş dost konu-komşu, tanıdıklar ölü evine yemek getirirler. Kırkıncı ve elli ikinci gün yine kadınlar ölü evinde toplanarak mevlit okurlar. Cüz okunur, hatim indirilir. Mevlide daha fazla kişi çağrılır. Genellikle tanıdıklar ve fakirler gelir sofra atılıp yemek verilir. O günlerde ölen kişi anıldığı gibi,ayrıca hayırda yapılmış olur.
HIDRELLEZ Mevsimlik bayramlarımız içerisinde yer alan ve halkımız arasında baharın başlangıcı olarak kabul edilen Hıdrellez Kültür-Bahar Bayramı her yıl 6 Mayıs günü kutlanmaktadır. Hıdrellez günü Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilmektedir. Bugüne Hızır günü denilmektedir. Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Mayıs’tan 6 Kasım’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 6 Mayıs günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başlaması ve hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış Hızır’ın yeryüzüne inip zor durumda olan insanlara yardım ettiği gün olması nedeniyle mevsimlik bir bayram olmuştur. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hıdrellez Bayramı etkin olarak kutlanmaktadır. Hıdrellez günü yeşillik alanlarda,su kenarlarında veya türbe, yatır yakınlarında yapılır. Bu yerlere gidilerek Bahar bayramı coşku içinde kutlanır.Hıdrellezden önce çeşitli hazırlıklar yapılmaktadır. Bu hazırlıklar, evin temizliği,üst-baş temizliği, yiyecek içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenir. Çünkü temiz olan evlere Hızır’ın uğrayacağı düşünülür. Aynı zamanda Hızır’ın eve kolay girip bolluk bereket getirmesi için kapı ve pencereler açık bırakılır. Hıdrellez günü ateş yakılır.Bu gün yaz ayının başladığı gün olarak kabul edildiğinden, kış günlerinin son işaretini yok etmek istenilmektedir. Hastalıklardan korunmak isteyenler dua ederek yeşil çimenler üstüne yatarak yuvarlanırlar. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece gül dallarına bozuk paralar kırmızı atlas keselere sarılarak bağlanır. Önümüzdeki yılın bereketli geçmesi istenilmektedir. Kısmeti çıkmayan kızların başında kilit açılır. Baht açma törenleri yapılır ve bu törene “dağara yüzük atma” denir. Balıkesir’de yaygın olan diğer bir gelenekte Çırpılı Dede ve Çömlek Kıran Dede adlarıyla bilinen iki ziyaret yerine gidilmesidir. Bu yerlere de adaklar yapılır.
1-Dokumalar:
Balıkesir yöresine göçen Yörükler göçebe yaşam sürerken zamanla yerleşik hayata geçmişlerdir.Dokuma konusunda usta olan bu yerleşimlerde daha çok kirkitli dokumalara rastlanmaktadır.Halı dokumalarıyla ünlü olan Yağcıbedir Yörükleri Balıkesir Yöresinde XVII.yüzyıldan itibaren görülmeye başlamaktadır.Balıkesir’de Yağcıbedir Yörükleri’nin yerleşim yerleri şunlardır:Sındırgı İlçesi Karakaya,Eğridere,Alakır,Çakıllı,Eşmedere ve Gölcük Köyleri,Bigadiç İlçesi Kayalıdere Köyü,Kepsut İlçesi Ahmetölen Köyü.
1.1-Kirkitli Dokumalar
1.1.1-Yağcıbedir Halıları:
Balıkesir İlinde Sındırgı İlçesinde dokunan ve adıyla ünlenen el sanatı olan Yağcıbedir Halıları Balıkesir denilince ilk akla gelen üründür.Bu halılar Yağcıbedir Yörüklerinin ellerinden çıkmakta olup Yörük kültürünün en önemli ürünlerinden biridir.
Yağcıbedir Halılarının iki önemli özelliği vardır.Bunlardan biri doğal bitki yaprağı ve köklerinden elde edilen “kök boya” adı verilen boyalarla boyanmış ipleri diğeri ise özgün motif kullanımıdır.Renkli yün iplerden iştar tipi tezgahlarda dokunan halılarda “yörük düğümü” ya da “Türk düğümü” tarzında dokuma görülmektedir.Halılarda kullanılan renkler koyu kırmızı,koyu mavi,lacivert ve de az da olsa beyazdır.Lacivert renk zeminde ve bordürlerde,kırmızı renk bordürlerde,köşe ve göbek motiflerinde beyaz renk ise bordürlerde ve mihrap çizgilerinde görülür.
Yağcıbedir Halıları motifleri bakımından Karagöz,Heybe Sulu ve Yedi Elli olarak üç gruba ayrılmaktadır.Bu grupların içinde bir çok motif çeşidi mevcuttur.Bunlardan bazıları : Canavar,koyun,geyik,at,yıldız,çiçek,mührüsüleyman,salyangoz,akrep,kartal,heybesuyu,eli belinde,mihrap,kırkayak,çınar yaprağı....Halıların boyutları genelde 110x200 m² dir. Yağcıbedir halıların ömrü 150-200 yıl olup bu halılar kullanıldıkça değer kazanmaktadır.Günümüzde yapımı devem eden halı dokumacılığında renk ve desenlerde farklı taleplerin olması halılarda yozlaşmaya sebep olmaktadır.Buna rağmen orijinal yapıya bağlı kalınarak da halı üretimi Yağcıbedir Yörük köylerinin olduğu (Sındırgı İlçesi Karakaya,Eğridere,Alakır,Çakıllı,Eşmedere ve Gölcük Köyleri,Bigadiç İlçesi Kayalıdere Köyü,Kepsut İlçesi Ahmetölen Köyü.) yerlerde devam etmektedir.
Ayrıca köylerde 3000 civarında halı tezgahı olup,yılda yaklaşık olarak 300.000 adet çeşitli ebatlarda halı dokunmaktadır.Ülke ekonomisine yılda ortalama 1 trilyon TL. arası gelir sağlamaktadır.
1.1.2.-Zili/Sili
Düz kirkitli dokuma türü olan zililere Balıkesir’in dağ köylerinde sık rastlanmaktadır.Kullanılan motif isimleri:beyaz tabak,gök tabak,çiyan ayağı,tavuk ayağı ve yedi baladır.Boyut olarak,motif sayısı ele alınarak,yedi tabaklı veya dokuz tabaklı olarak zililer yapılmaktadır. Renk olarak kahverengi,beyaz,kırmızı,mavi seçilmekte ve sipariş üzerine renk dokusu değiştirilmektedir.Yörede Kepsut İlçesi’nin Dedekaşı Köyü Zili dokumalarıyla ünlüdür.
1.2-Mekikli Dokumalar
1.2.1.-Bez Dokuma :
İpliği kumaş haline getirme işine dokuma denilmektedir.Balıkesir Yöresinde özellikle Manav Köylerinde bez dokumalar halen yapılmaktadır.
Genelde ev sakinleri ve marangoz işbirliği ile yapılan dokuma tezgahları bu köylerde hemen hemen her evin bir odasında yer almaktadır.Bez dokumaların atkısında orlon,çözgüsünde pamuk ip,marama adı verilen baş örtülerinde ise yün ip kullanılmaktadır.Kırsal kesimin ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak yapılan dokumalar çaput kilim/yaygı,marama,bohça olarak değerlendirilmektedir.
1.2.2-Şayak-Aba Dokuma :
Şayak-Aba koyun yünü veya yapağı kullanılarak “Çufalık” adı verilen tezgahlarda dokunan kaba ve kalın bir kumaştır.Bu dokuma çeşidini daha çok Balıkesir İlçelerinden Balya,İvrindi,Kepsut ve Dursunbey’de kırsal kesimde yapıldığı ve giysi olarak kullanıldığı görülür.
1.3-Keçe Yapımı :
Keçe hammaddesi yün olan,yünün sabunlu su ile ıslandırılıp birçok işlemden geçirilerek dövülmesi ile oluşturulan bir kumaştır.Türklerde göçebe yaşam ile ortaya çıkan geçmişi uzun olan bu el sanatı azalarak da olsa günümüze kadar gelmiştir. Kullanım alanları ise:Yaygı keçesi,paspas,kepenek,külah,yelek,pantolon,çantadır.
Keçenin yapımında yün yapılacak eşyaya göre tartılır ve yay-tokmak yardımıyla veya Makine ile taranıp,kabartılır.Yere açılan hasıra göz kararı ile yünün büyük bir kısmı saçkı ile atılarak yerleştirilir ve hasır rulo şeklinde sarılır.
Bu sırada yünün keçeleşmesini sağlayacak sabunlu su için kazana su konulur ve kaynatılır.Kaynayan suya sabunda eklenerek ateş üzerinde su karıştırılır ve bu sabunlu su keçenin oluşumundaki her aşamada kullanılır.
Rulo olarak sarılan hasır açılır ve yassılmış yünün üzerine tasa konulan sabunlu su süpürge yardımıyla,yünün her tarafına gelecek şekilde sepilir.Islandırılan yün hasıra sarılır. Hasırın dışına Tepme İşleminde kirlenmemesi için çuval bezinden sargı sarılır ve ip ile hasır sıkıca bağlanır.Keçe Ustası ayakları ile hasırı dükkanın içinde bir götürüp bir getirerek Tepmeye başlar.Tepme İşlemi yaklaşık yarım saat sürer ve yün gitgide gevşemeye başlar.I.Tepmeden sonra açılan hasırda keçeler ters yüz edilir.Keçenin kenarları kaba yün ve sabunlu su kullanılarak el yardımıyla düzeltilir bu işleme Çatkı denilir.
Keçenin sağlamlığını arttırmak için keçenin altına ve üstüne bir kenara ayrılan yün saçkı ile sepilir.Eğer kepenek yapılıyorsa kepeneğin ense ve külah kısmı da bu sırada sepilmektedir.Sabunlu su yünün üzerine sepilerek hasır toplanır ve bağlanarak II.Tepme İşlemi gerçekleşir.Bu işlem yaklaşık yarım saat sürer ve açılan hasırdaki keçeye istenilen motif veya sipariş veren kişinin ad ve soyadı baş harfleri,sipariş üzerine yapılmıyorsa yapan Ustanın adını baş harfleri daha önceden hazırlanmış renkli keçe parçaları kullanılarak sabunlu su ile yapıştırılır.Tekrardan sabunlu su kullanılarak ıslanan keçe hasıra sarılarak bir on dakika daha tepilir ve keçe hasırın içinden çıkarılıp tezgah üzerine alınır.
Sargı ile sarılan keçe kol gücü ile dövülüp haşlanmaya başlanır.Keçe iki üç saat boyunca hem ıslandırılır hem de dövülür.Kol ile dövme işleminin çeşitli biçimleri vardır:Yuvarlama,Kollama,Körükleme.Zaman geçtikçe keçe sertleşip sıkılaşmaya başlar ve biraz da küçülür.Yünün rengi keçe rengine gelince keçe katlanarak suyu süzülsün diye bir kenara konulup bir gün dinlendirilir.Böylece sık sık sabunlu su ile ıslandırılan keçenin emmediği suyu da akıtılmış olur.
Keçe ertesi gün tezgah üzerine alınarak düzden,tersten,enden ve boydan olmak üzere farklı şekillerde katlanarak bir süre yuvarlama yapılır. Sonra tezgaha açılan keçeye tokaçla vurularak keçenin katlama yerleri ve kenar kısımları düzeltilir.Keçe sırığa sarılır,yaklaşık on dakika sırık ile keçe tezgah üzerinde yuvarlanıp açılır.Tokaç ile vurularak düzeltilen keçe şekline uygun bir şekilde asılarak kuruması için açık havaya çıkarılır.Havanın sıcaklık durumuna göre kuruma işlemi bir veya iki gün sürmektedir.
Yapılan keçe türü Çoban Kepeneği ise son Tokaçlama İşleminden sonra Tokaç yardımıyla kepeneğin ön yüzünde açılacak olan kanatlar belirginleştirilir ve bıçak yardımıyla aşağıdan yukarıya bu kısımlar açılır.Makas ile ense ve yaka kısmı düzeltilir.Yeni açılan yivler el ile ovularak sertleştirilir.Böylece bu kısımlardan oluşacak açılımlar önlenmiş olur.Kepenek şekli bozulmasın diye askıya asılarak açık havada kurumaya bırakılır.
Desen Oluşturmada Kullanılan Renkli Keçenin Hazırlanması:
Bir teneke kutuda veya kazanda kaynatılan suyun içine istenilen renk için yün boyası atılır ve karıştırılır.Boya boza kıvamına gelince kazanın altındaki ateş azaltılarak içine renksiz keçe parçaları atılır ve kaynamaya bırakılır.Boyanın içine atılan bir avuca yakın tuz boyanın keçeye tamamen geçmesini sağlar ve yarım saate yakın boya içinde bekletilen keçeler istenen rengi alınca boyadan çıkarılır.Açık havaya çıkarılarak kurumaya bırakılır.
Bu şekilde bir çok renkten hazırlanan renkli keçeler desen yapımında kullanılır.Keçeler desene göre kesilerek kullanılır.
Yapılan keçe ürünleri sanayii ve kırsal kesimin ihtiyacını gidermeye yöneliktir.Balıkesir’de yapılan sanayi keçeleri ile kepenekler Eskişehir,İzmir,Ankara, İstanbul, Kastamonu, Bilecik, Bursa ve civar ilçelere pazarlanır.
Balıkesir Merkez’de ve Savaştepe İlçesi Sarıbeyler Beldesi ve bazı dağ köylerinde yapımı devam etmektedir.
1.4-Oya Yapımı :
Oya; iplik,boncuk,pul gibi gereçlerle tığ,iğne,mekik,firkete ve şiş kullanılarak çeşitli tekniklerle yapılan el sanatı ürünüdür.Oyalar isimlerini hayvanlardan,bitkilerden,figürlerden ve nesnelerden alırlar.Balıkesir yöresinde yaygın olarak yapılan oya çeşitleri iğne ve boncuk oyacılığıdır.
İğne oyası,iplik üzerine veya kumaş kenarına motiflerin iki veya üç boyutlu olarak genellikle tane şekillerinin yan yana dizilmesi ile oluşturulmaktadır.
Balıkesir’de iğne oyacılığında en tanınmış merkez Gönen İlçesidir.Yapılan oya modellerinin başlıcaları şunlardır:Sepette gül,katlı gül,gelin yelpazesi,gelin tacı,selvi yaprağı,kollu karanfil,kabak çiçeği,zilli maşa,portakal oya,dut oya,horoz ibiği,zülem kadeh,beşli kiraz,cilveli kiraz,tül işi,kirazlı çark,dutlu biber,hercai menekşe,sinek oya.Yapılan oyalar süs,çeyiz ve hediye olarak değerlendirilir.İlçede oya yapımı kadınlar arasında yaygın olup aile ekonomisinde büyük paya sahiptir.
Gönen çevresinde özel bir yeri olan oyacılığın,ilçede Salı günleri kurulan “Oya Pazarı” ve her yıl 6 Eylül Kurtuluş Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Oya Festivali” ile gelişmesi ve sektörünün oluşması sağlanmıştır.
Ayrıca Tığ Oyası (Tığ Danteli) de Balıkesir Yöresinde yaygın olarak görülmektedir.
2.Ağaç İşleri :
İvrindi İlçesi Korucu Beldesi ve köylerinde daha çok gördüğümüz ağaç işleri yapımına yörede dağ köylerinde de rastlamak mümkündür. Ağaçtan yapılan eşyalar:Kaşık,oklava,kirkit,ağızlık ve bastondur.İvrindi İlçesi Korucu Beldesinde yapılan ağaç kaşıklar boyanarak süs eşyası olarak da değerlendirilmektedir.
3.Çömlek Yapımı :
Çömlek yapımı için uygun toprağın alınarak sulanıp,çiğnenmesi ve yoğrulması ardından motorlu çark üzerine konulup el ile şekil verilmesi ile oluşturulan eşyalara çömlek denilmektedir.Günümüzde İvrindi İlçesi Kayapa Beldesi’nde çömlek ürünleri desti,küp,sigara tablası,saksı ve güveç yapılmaktadır.Plastik eşyaların çıkması toprak işlerindeki talebin azalmasına sebep olmuştur.
4.At Arabası Yapımı :
Motorlu taşıt araçlarının çıkmasıyla önemini kaybeden at arabası yapımı yörede günümüzde yalnızca Susurluk İlçesi’nde yapılmaktadır.Ahşaptan yapılan at arabaları renkli boyalarla çeşitli manzaralar boyanarak süslenmektedir.
5.Yorgan Yapımı :
Balıkesir İlinde Yorgan Yapımı uzun yıllar öncesine dayanan bir sanat dalıdır.Teknolojinin gelişmesi,hazır çeyiz,hazır yorgan,hazır yastık sektörünün hızla ilerlemesi yorgan sanatını olumsuz etkilemiştir.Yörede yorgan ihtiyacını genelde Balıkesir Merkez’de bulunan on altı adet yorgan dükkanı karşılamaktadır.Yorganlar kullanımlarına ve isteğe bağlı olarak iki çeşit yapılmaktadır:Gündelik ve Fantezi(Model) Yorganlar.Çok emek isteyen bu el sanatında günümüzde model çeşitliliği dikkat çekmektedir.