• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam42
Toplam Ziyaret102207
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu

Bartın

Gelenek ve Görenekler

Bartın, halk kültürünün vazgeçilmez öğeleri açısından seçkin bir yere sahiptir. Yöre insanı, toplumsal değişimden etkilenmekle birlikte gelenek ve göreneklerini, halk oyunları ve müziğini, giyimini, el sanatlarını ve mutfak kültürünü günümüze taşımasını bilmiştir. Bu folklorik değerleri; dostluk ve sevecenlik, dayanışma, mizah ve eğlenceyle, kısaca; özgün yaşamıyla bütünleştirmiştir.

Gelenek ve göreneklerin en çarpıcı örnekleri, Galla Pazarı ile uzun yıllar anılarda yaşayıp dilden dile dolaşan Bartın düğünleri ve topluca kutlanan Dini Bayramlarda görülür.

Galla Bazarı (Kadınlar Pazarı)

Adını, bahçesinden ve hayvanlarından elde ettiği sütten yoğurda, biberden domatese, çilekten vişneye kadar tazecik ürünleri burada pazarlayan vefakar kadınlarımızdan almış.

Bartın’da yaz-kış demeden her Salı ve Cuma günleri kurulan Galla Pazarı; bir yandan 200 yıllık bir geleneği yansıtırken, diğer yandan da köylüyle kentliyi kaynaştıran önemli bir pazar yeri olma özelliği taşımaktadır.

Bayram Kutlamaları

Günümüzde, özellikle Merkez, Amasra ve Kurucaşile İlçelerinin bazı köylerinde Dini Bayramlar bölgesel olarak topluca kutlanmaktadır. Bayramı birlikte kutlayanlar; ya birbirine yakın köyler veya Karadeniz’in coğrafi yapısı nedeniyle birbirinden ayrı tepecikler üzerinde kurulmuş aynı köyün mahalleleridir.

Osmanlı dönemlerinden günümüze gelenekselleşen kutlamaların ne zamandan beri sürdürüldüğü veya günlerin nasıl tespit edildiği bu günkü nesilce bilinmemekte, gelecek Bayramın 1-2-3. günleri ile bir sonraki Bayramın hangi köy ve mahallede kutlanacağı herkesçe bilinmektedir. Süre, sabah saat : 09.00’dan akşam hava kararıncaya kadardır.

Bayram öncesi, geleneksel Türk Misafirperverliğinin gereği olarak ev sahibi köylüler gelecek misafirleri ağırlamak üzere hazırlıklıdırlar. Yemekler yapılmış ve evdeki tüm hazırlıklar tamamlanmıştır.

Bayram sabahı, gelen misafirler ziyaretlerine ya bir dostlarının evinden başlarlar veya “Kutlama Yeri” ne giderler. Kutlama yeri, köy odası veya şartlara göre açık havada hazırlanmış alandır. Kutlamalara davet edilenler olduğu gibi dışarıdan katılanlarda olur. Davetliler ev sahiplerince, katılanlar kutlama yerinde ağırlanırlar. Kutlama Yerindeki misafirler için evlerden gelen yemekler, ikindi vakti topluca yer sofrasında yenilir, adına da “Konak Çıkarma Yemeği” adı verilir.

Evlerdeki ve Kutlama Yerindeki bayramlaşmalardan sonraki karşılıklı bayram ziyaretleri yapılır.Gün boyu ikramlar devam ederken bölgeselden genele değişik konulardaki muhabbetler ve şakalaşmalar eğlenceye dönüşür. Bayanların ikramlarına ve muhabbetlerine katılan genç kızlar ise, evde pencereler önünde kümelenmişlerdir. Biliyorlar ki, öncüleriyle birlikte gruplar halinde eğlenen ve dolaşan gençler pür dikkat evlerden dışarıya sızacak nağmeleri bekliyorlar. Kızların bu gençlere Mani Yakmaları belki de gelecekteki bir evliliğin başlangıcı olacaktır.

Bazı köylerde, bu kutlamalar içerisinde çeşitli eğlence ve oyunlar ile Karakucak güreş gösterileri de yapılır.

Düğünler

Bir hafta süren eski Bartın Düğünlerinde; gelenek ve görenekler, halk müziği, türküler ve halk oyunları, kısaca folklorik öğelerin tümü içiçe sergilenirdi.

Evlenme çağına gelen oğullarını evlendirmeye karar veren aile, gelin adayını seçerek Kız isteme ve Söz Kesme aşamalarını tamamlar.

Sonra sıra Nişan törenine gelir. Nişanı takiben ilk hafta içerisinde kız evi tarafından oğlan evine gönderilen yemekten sonra, aileler arasında başlayan samimiyet ve dostluk, karşılıklı ziyaretlerle daha da gelişerek devam eder.

Nişandan belirli bir süre sonra düğün tarihi tespit edilir. Gerekli hazırlıklar için çıkılan Bazar’da; ağırlıklar ve kız tarafına hediyeler alınmış, eksikler giderilmiş, kız tarafınca alınan Başlık Parası da gelinin Çeyiz’i ile Damat ve yakınlarına alınan hediyeler için harcanmıştır. Artık herşey hazırdır. Cumartesi günü başlayacak düğün, Perşembe günü sona erecektir. Nikah ise, ya düğün sırasında veya daha önce davetlilerin huzurunda kıyılır.

Cumartesi Günü

Düğün, öğleden önce “ Başlık Töreni” ile başlar. Oğlan evinden kız evine gönderilen bir tepsi helvanın misafirlere ikramı ile başlayan eğlence bir hafta sürecektir.

Aynı gün öğleden sonra kadınlar arasında tekrarlanan bu törene de “Helva Kesmesi” denir. Gece eğlenceleri oldukça coşkuludur.

Pazar Günü

Cumartesi günü kız evinde başlayan ve gece yarısına kadar süren eğlenti akşam yeniden başlar.

Pazartesi Günü

“Boya Günü”dür. Öğleden sonra Damat ve Gelin’in yakınları ve davetli bayanlar kız evinde toplanırlar. Mahalli kıyafetleriyle “Sıra” ya çıkan genç kızlar, Ud çalıp türkü ve maniler söyleyerek gece yarısına kadar eğlenceye devam ederler. Sıra, genç kızların düğün evinde yüksek bir yerde yanyana oturmalarıdır.

Salı Günü

İkindi namazından sonra “Yük Alması” vardır. Damat’ın yakınları kız evinden çeyizleri çıkarken Gelinin küçük kardeşi eşyanın üzerine oturur, bahşiş ister. Kız tarafıda bahşişe karşılık oğlan tarafına İpek Mendil verir.

Akşam oğlan evinde damat ve arkadaşlarına verilen ziyafete ve yapılan eğlenceye “Oğlan Kınası” adı verilir. Kız evindekiler, eğlenceyi gecenin bir saatinde keserek hazırlanan bohçalar ve çalgılarıyla birlikte oğlan evine gelirler. Eve yaklaşıldığında, “Damat’ı isteriz” diye bağırarak kendilerini karşılamaya mecbur ederler. Damat, gelenleri karşılar, eğlence sabaha dek hep birlikte devam eder.

Çarşamba Günü

“Yatak Düzeltmesi” günüdür. Öğle üzeri toplu halde oğlan evine giden kız tarafı gelinin odasını hazırlar.

Akşam kız evinde yapılan ve “Kız Kınası” adını alan tören, düğünün en önemli olayıdır. Genç kızlar yine Sıra’ya çıkmışlar, Delikanlılar da Daraba (Ağaç bahçe çitleri) arkasından kına gecesini seyretmektedirler. Aralarındaki nişanlı gençler, sıradaki nişanlılarına mendiller içinde kuruyemiş gönderirken, mendili götüren Düğüncü Kadının bunları çeşitli espirilerle kızlara dağıtması günlerce konuşulur.

Genç Kızlar, Daraba arkasından kendilerini seyreden gençlere taşlama yapar, Delikanlılar da cevap verirler......

Kızlar: Daraba arkasından Bak böyle de bak böyle Hep bakmayla olmuyor Bir türkü de sen söyle Delikanlılar: Gece geçtim duydun mu? Sevdiğim uyudun mu? Benim sana yandığımı Anaya duyurdun mu?

Bu kez delikanlılar sıradaki kızlardan çeşitli türküler isterler. En önemli istek türküsü “Mavili Mavili” dir. Ki, aralarında ilgi olduğu bilinen veya yakıştırılan genç kızla delikanlının isimleri yanyana anılır.

Mavili mavili ela kız Bilemeyon kimlerin Yıldız kız -Aman aman elini, Yabancıların gelini Ahmet çok seviyormuş Yıldız da yangın olmuş Ahmet armut yer misin? Mahallede bir misin? -Aman aman elini, Yabancıların gelini Sana Yıldız’ı alıvaracaz Ona da gadunum der misin?

Nakarat

Ev altında malaklar Ahmet Yıldız’ı kovaklar Eğer tutabilirse Saçını başını yolaklar

Eğlence ve türküler devam etmekte, saz ekibi ve oyuncularıyla birlikte oğlan tarafı da gelmek üzeredir. Misafirler, manilerle karşılanırlar.

Hoş geldin hoş üstüne, Gel otur köşk üstüne, Sen mi geldin ? sevdiğim Her sözün baş üstüne. Hoş geldin diyemedim, Bir mendil veremedim, Sen mi geldin? sevdiğim Ben seni bilemedim.

Biraz sonra, geceye adını veren “Kına Yakma” töreni başlayacaktır. Davetliler önce içinde 10 tane mum yanan bir tepsiyle içeriye giren kadının arkasında Gelini görürler. Gelin kız, yüzü işlemeli bir örtüyle kapalı olarak merdivenlerden inmektedir. Bu sırada “Gelin indirme Türküsü” söylenir.

Merdivenden iner iken Ayağıma battı diken Ayrılıktır belini büken Aman felek sen kavuştur. Askerim beşyüzelli A Kız senin saçın telli Alaylarda adın belli Aman felek sen kavuştur. Bakraçları susuz koyan Koca evi ıssız koyan Anaları kızsız koyan Aman felek sen kavuştur.

Gelin kız, kaynanasının önüne oturtularak avuçlarına kına yakılır. Önce kaynana, sonrada yakınları hanımlar gelinin avuçlarına birer altın koyarlar.

Genç kızların türküleri devam etmektedir.

Oy Feride’m Feride’m Ne bakarsın geriden Kurbanlık koyun gibi Ayrılıvaracay sürüden Aman efendim aman Samanlık dolu saman Eller düğün yapıyor Bizim düğün ne zaman

Sazlar ve türküler eşliğinde oyunlar sürerken, gelinde oynatılır. Kaynana gelinin başına para saçar. Gece yarısına doğru damat ve arkadaşları da börek yemeye gelirler. Çengiler çalar, oyunlar oynanır, yemekler yenir, içkiler içilir. Damadın arkadaşları maniler söyleyerek kız evinden isteklerde bulunurlar. İstekleri karşılanmazsa gideceklerini ima ederler. “Ey Gaziler” türküsünü hep bir ağızdan söylerler.

Muhallebi isteriz, Baklava da olmalı Biz buradan gitmeyiz Canlı tavuk gelmeli

Bu istekleri çoğaltmakta mümkündür. Bundan sonra damat ve arkadaşları kız evinden ayrılarak hamama giderler. Buna “Güvey Hamamı” denir. Damadın ayrılışından sonra oğlan tarafı da düğün evinden ayrılır, ancak kız evindeki eğlence sabaha dek sürer.

Perşembe Günü

“Hak Alma Günü”dür. Gelin kız gelinliğini giymiş, düğün alayını beklemektedir. Öğle zamanı, oğlan tarafı kız evine hareket ederken, damat sağdıcı ve yakın arkadaşları ile birlikte diğer bir arkadaşının evindedir. Damat ve arkadaşları, gelinin oğlan evine gidişine kadar “Damat Odası” denilen burada eğlenilecek, damat traşı da burada yapılacaktır.

Hazırlıklar tamamlanınca gelin, dayı ve amcasının kolunda gelin arabasına bindirilir. Düğün alayıyla birlikte eğlence de oğlan evine taşınacaktır.

Düğün Alayı’nın oğlan evine geldiği haberini getirene Damat tarafından bahşiş verildikten sonra; damat ve arkadaşları, öğleden sonra yapılacak olan “Koltuk Töreni” için eve hareket ederler. Gelin, merdiven başında hayat arkadaşını karşılar ve koluna girerek davetlilerin huzuruna gelirler. Bir süre oturduktan sonra Düğüncü Kadın tarafından odalarına çıkarıldıklarında; damat gelinin yüzünü açar ve “Görümlük” takar. Düğüncü kadının lokum ikramına karşılık da bahşiş verir. Bir kaç dakika sonra Düğüncü Kadın öncülüğünde genç çift odalarından alınarak davetlilerin yanına gelirler. Burada, damadın sağdıcının Düğüncü kadına bahşiş vermesiyle Koltuk Töreni sona erer. Damat ve arkadaşları Damat Odasına çekilirken eğlence sürmektedir.

Artık, Cumartesi günü başlayan ve Perşembe gününe dek süren düğün, Yatsı ezanıyla birlikte sona erecektir. Yatsı ezanından sonra, namaz kılmak üzere Camiye giden damat ve arkadaşlarının Hocayla birlikte eve dönüşleri, önceden hazırlanarak yakılan çıralar ve lüks lambalarının ışıkları arasında, çeşitli espiriler ve eğlenceyle oldukça görkemli olur. Herkes Hoca’nın okumaya başladığı duanın bitimini beklemekte, bir yandan da düğünün hatıralarda kalacak son olayının hazırlıklarını yapmaktadırlar. Damat ve Hoca’yı izleyen gözler, duanın bitimiyle birlikte görevlerini yumruklara terk eder. Arkadaşlarınca yumruklanan damat, kurtuluşu odasına kaçmakta bulur.

Düğünden sonraki Cuma günü “Duvak Günü” dür. Öğleden sonra gelinin yakın arkadaşları misafirliğe gelirler. Damat’ın arkadaşları da eve gelerek birlikte bahçede yemek yerler, eğlenirler.

Cumartesi günü gecesi, yeni evlilerin kızın annesini ziyaret etmelerine “Üç günleme”, bir hafta sonraki Perşembe günü başlayan karşılıklı ziyaretlere “Ömürleme” denir.

Eskilerde çok detaylı adetler yumağı olan bu şenlikli Bartın Düğünleri; günümüzde oldukça sadeliğe büründü. Eski düğünler, artık hatıralarda yaşıyor, bu konuda yazılmış eserlerde uyuyor, sahne oyunlarında yaşatılıyor.

El Sanatları

Bartın halkının yerli zevkini ve yaratıcı gücünü, 17. yy’dan günümüze önemini oldukça yitirerek de olsa ulaşabilen el işlemelerinde bulmak mümkündür. Eskiden ev eşyası, giyim ve aksesuar olarak işlenen el işlemeleri; desenlerine göre isimler alır, kenarları da Bartın işi kenarsuyu ile süslenirdi. Bugün de mihraplı, yıldız, bağ yaprağı, karanfil, lale, gül, kaymak tabağı, değirmen taşı, sarhoş sokağı, kilim ve halı deseni gibi karakteristik desenlerin Gergef adı verilen tezgahlarda veya kasnakta yapılan işlemeleri görmek olasıdır.

Tel Kırma

DSC_2650.JPG

Tel Kırma işlemeciliği 17 yy.dan günümüze kadar devam eden Bartın' a özel geleneksel el sanatlarımızdan birisidir. Tül ve geleneksel el dokumaları üzerine işlenen teli Bartın için ve "Bartın Teli" adı altında üretilmektedir. Yalnız bu iş için kullanılan işleme iğnesi de el yapımıdır. Tel kırmalar birbirine bağlantısız ve makas kullanmadan telin birbirine kestirilmesi (kırılması) ile işlenmesinden dolayı bu adı almıştır. Merkezimizce üretilen ürünlerde asıl amacımız gelensel el sanatımızın yok olmasını,yozlaştırılmasını önlemek en doğru biçim ve estetikle tanınmasını sağlamak ve geleceğe aktarmaktır. Motiflerimizde yararlandığımız tek kaynak,büyükannelerimizin iç dünyalarını bu güne taşıyan çeyiz sandıklarının içindeki teknik ve estetiktir. Bize düşen görev bu motiflerin özeliğini bozmadan yenilemektir.Her türlü balolarda ve özel günlerde omuza şal olarak alınır. Ayrıca Tel Kırma ile sehpa ve fiskos örtüleri, sigara kılıfı, gözlük kılıfı vb. örtüler yapılmaktadır.

Dokumacılık

Bartın’da makine işçiliğinin yayılmasından sonra eski önemini yitiren ve kaybolmaya yüz tutmuş diğer sanatlardan biriside Dokumacılıktır. Bugün Kumluca, Kozcağız ve Kurucaşile’nin kırsal kesimlerinde sürdürülmekte, etnografik değerleri olan ve yöreden temin edilen eski dokuma el işleri de Amasra Müzesinde sergilenmektedir.

Ağaç Oymacılığı( Çekicilik )

Tarihi, 17.yy’a dayanan ağaç oymacılığı, bugün Amasra ve köylerinde sürdürül¬mektedir. Amasra’da Çekiciler Sokağı’nda Ihlamur, Şimşir, Dişbudak, Ceviz, Kiraz ve Kızılağaç gibi ağaçlar kullanılarak yapılan hayvanlar, çerez takımları, isimlik, anahtarlık, resimlik, leylek gibi kuş figürleri, Ayetler ve güzel sözler yazılı levhalar ile kaşağı gibi eşyalar satılmaktadır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Amasra halkının dağlardan kestikleri Şimşir ve Ihlamur ağaçlarından yaptıkları oyma-işleme ağaç eşyaları satarak geçimlerini sürdürdüklerini yazmaktadır. Ayrıca, Osmanlılar ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde mısır koçanı yaprakları kullanılarak örülen zincir, hasır şapka ve patik örmeciliği, günümüzde çok az da olsa görülmektedir.

Gemi Yapımı

ahşap yat tekne (10).jpg

Bartın’da gemi yapımcılığının geçmişi, yaklaşık 400 yıl öncesine dayanır. Kaynaklarını en verimli şekilde kullanan yöre insanı, zengin orman ürünlerinden yararlanırken, bunu sanatla bütünleştirmesini de bilmiştir.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde (Cilt-3, sayfa-261) ve Ulus’lu İbrahim Hamdi’nin ( Yıl-1738 ) Atlas isimli kitabında ; Bartın ve Amasra’da Kalyonların yapıldığı yazılıdır. Osmanlı Donanmasının Kadırga ve Kalyon ihtiyaçlarını karşılayan Bartın, Amasra ve Kurucaşile (Tekkeönü, Kapısuyu ) tersanelerinde yapılan gemilerin Mavna, Yelkenli, Gulet, Çektirme, Bumbarta ve Martiko gibi çeşitleri olduğu yine yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Ayrıca ; Bartın’da Gazhane Burnu ile Orduyeri Köprüsü arasında ve Irmak kenarında (Tersane Caddesi) faaliyet gösteren yıllık 40-50 gemi kapasiteli tersanelerin de 1950 yıllarına kadar varlıklarını sürdürdükleri bilinmektedir.

Günümüzde, gemi yapımcılığı Kurucaşile ilçemizin Kapısuyu ve Tekkeönü köylerindeki tersanelerde sürdürülmektedir.

Babadan kalma aletlerle ve babadan oğula öğretilerek günümüze ulaşan bu sanat ; teknolojik gelişmelerle bütünleşerek geçerliliğini korumakta, zaman zaman nostaljik eklemelerle süslenen çoğu önemli parçalar eski aletlerle sadece el emeği ve ustalıkla yapılmaktadır. 

Taş Sac Yapımı

FT47.jpg

200 yıllık tarihsel geçmişe sahiptir. İlimizde, sadece Kurucaşile ilçesinin Karaman köyünde yapılmakta olup, hammaddesi olan taş- maden de yine sadece Karaman Köyü’nde bulunmaktadır. Çabuk ısınma ve ısıyı hemen iletme özelliği bulunan Saclar; Ekmek ve Yufka Saçları ile Kızartma Tavası olarak imal edilmektedir.