Mevlevî Sema Töreni, Allah’a ulaşma yolunun derecelerini sembolize eden, içinde dini öğe ve temalar barındıran ve bu haliyle ayrıntılı kural ve niteliklere sahip tasavvufî bir törendir. Mevlevîliğe özel bu seremoni, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (ö. 17 Aralık 1273) zamanında belli bir kurala bağlı kalmaksızın yapılırken Sultan Veled ve Ulu Arif Çelebi zamanından başlayarak disiplinli bir şekilde icra edilmiştir. Bu kurallar, Pir Adil Çelebi zamanına kadar geliştirilmiş ve son şeklini alarak günümüze kadar gelmiştir.
Tören, birbiriyle bütünlük içinde farklı tasavvufî anlamlar içeren naat, ney taksimi, peşrev, Devr-i Veledî ve dört selâm bölümünden oluşmaktadır. Sema Töreni, Mevlevîlik kültürünün doğru olarak aktarılabileceği mekânlarda gelenekten gelen Mevlevî müziği ile icra edilir. Itri’nin rast makamında bestelediği 17. yüzyılın sonundan itibaren çalınmakta olan naat-ı şerif ile törene başlanır. Pir Adil Çelebi gibi bestekârlar tarafından bestelenmiş ilahiler, müzik eğitimi almış koro tarafından okunur. Ney, kudüm ve ut gibi enstrümanlar, koroya eşlik eder. Mevlânâ’nın Farsça yazılmış eserleri, tören süresince mutrib heyeti (ses ve saz topluluğu) tarafından icra edilen bestelerin temel kaynağıdır.
Törene, Hz. Muhammed’i (S.A.V.) öven naat-ı şerifin okunmasıyla başlanır. Naat-ı şerifin okunmasından sonra ney taksimine geçilir. Ney taksiminin bitiminde semazenler, semazenbaşının işaret ettiği yere geçip semaya başlarlar. Bundan sonra başlayan Devr-i Veledî ölümden sonra dirilmeyi betimler. Hırkası kabri; sikkesi mezar taşı olan semazen, otururken ölmüş sayılır. Devr-i Veledî’den sonra başlayan ayinde semazenler usulünce hırkalarını çıkarır, dünyevi işlerinden soyunurlar.
Sema törenlerinde selam bölümü dört kısımdan oluşmaktadır: 1. Selâm, insanın kulluğunu idrak etmesini; 2. Selâm, Allah’ın kudreti karşısında hayranlık duyulmasını; 3. Selâm, kudret karşısında duyulan hayranlığın aşka dönüşmesini; 4. Selâm, insanın kulluğa dönüşünü anlatır. Tören, okunan Kur’an-ı Kerim ve dualarla bitirilir.
Gökler âleminin bir sembolü olarak Mevlevî Sema’sında semazenler dönerken, semazenbaşı aralarında gezinir ve semazenlerin birbirlerine olan mesafesinin korunmasını sağlar. Postnişin olarak adlandırılan ve töreni yöneten kişi ise kırmızı postun ucunda ayakta durarak dualar okur. Sema yapılan yer yuvarlak olmasından dolayı dünyaya, Postnişin güneşe, semazenbaşı aya ve semazenler de gezegenlere benzetilerek semanın güneş sistemini sembolize ettiği varsayılır.
İcra edilmesi özen ve dikkat gerektiren bu tören, başından sonuna kadar birçok aşamada mistik anlamda semboller taşır. Sema esnasında dönmek tüm mekân ve yönlerde Allah’ı seyretmeyi temsil eder. Ayak vurmak, nefsin sınırsız ve doyumsuz isteklerini ayaklar altına alıp ezmek ve onunla mücadele edip nefsi mağlup etmektir. Kollarını yana açmak, en mükemmel’e yönelik bir acziyettir. Semada sağ elin yukarı, sol elin ise aşağı doğru kollar açık bir hale gelmesi, sağ elle Tanrı’dan feyiz alıp O’ndan başkasına yüz çevirmek ve sol elle bu feyzin dağıtılması anlamına gelmektedir.
Töreni icra eden semazenler, manevi ve bedeni uzun bir eğitim süreci sonrasında ayin için hazır hale gelirler. Sema yapılan alandaki tüm hal ve tavırlar edep ve erkâna riayet edilerek gerçekleştirilir. Sema yapacak kişinin, Mevlânâ’nın yazılı eserlerini okuyup anlayabilecek kapasiteye ve müzik, kaligrafi gibi sanatlarla meşgul olabilecek yeteneğe sahip olması beklenir. Semazen için gerekli bu eğitim süreci onu, seyr-ü sülûk’a yani bilgiyi edindikten sonra değişimi ve gelişimi öngören İnsan-ı Kâmil yoluna ulaştırır. Maneviyat yolu; bağlılık, muhabbet, hizmet, Allah’ın hatırlanması ve inziva gibi pek çok aşamayı içermektedir.
Koreografisi ve karmaşık müzik yapısıyla hem sanatsal hem de ilahi aşkı anlatan Mevlevî Sema Törenleri, yaz ayları boyunca özellikle Konya ve İstanbul’da haftada en az iki kez gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Konya Türk Tasavvuf Müziği ve İstanbul Tarihi Türk Müziği Toplulukları, Mevlevî ayinlerinin yer aldığı etkinliklerde performanslarını sergilemektedir. Mevlânâ’nın ölüm yıldönümü olan ve kulun Rabbine kavuşma gecesi olarak kabul edilen Şeb-i Arus’da (17 Aralık) gerçekleştirilen Mevlevî Sema törenlerine yurtiçi ve yurtdışından büyük bir izleyici kitlesi katılmaktadır.
13’üncü yüzyılda ortaya çıkmış, zaman içinde gelişip şekillenerek Türk tarihinin ve kültürünün önemli bir parçası haline gelmiş olan Mevlevîliğe bağlı kültürün ve özellikle Sema Töreninin korunarak yaşatılmasının yolu, bu geleneğin teknik ve içsel mükemmelliğini ve özgünlüğünü bozmadan gelecek nesillere aktarılması ve tanıtılmasıdır. Mevlevî Sema Törenlerinin özünü kaybetmeden gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra pek çok sivil toplum kuruluşunun yer aldığı koruma eylem planı oluşturulmuştur.
UNESCO Yıldönümü Kutlamaları Listesi kapsamında 2007 yılı Mevlânâ’nın doğumunun 800’üncü yılı sebebiyle UNESCO tarafından “Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin 800. Doğum Yıldönümü” olarak ilân edilmiş olup Türkiye’de ve dünyada yıl boyunca Mevlânâ ve Mevlevîlikle ilgili pek çok etkinlik düzenlenmiş ve Mevlevî Sema Töreni icra edilmiştir.
Mevlevî Sema Töreninin özünü kaybetmeden gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2008 yılında Mevlevîlik - Sema Törenleri Hakkında Genelge yayımlanmıştır. Bu Genelgeye göre; Sema Töreni, mutlaka bu kültürün doğru olarak aktarılabileceği, tanıtılabileceği mekânlarda ve gerekli şartların sağlandığı ortamlarda, gelenekten gelen ve Sema’nın ayrılmaz bir parçası olan Mevlevî Müziği eserleri eşliğinde yapılmalıdır. Programlara katılan semazen ve müzisyenler gereken teknik ve müzikal yeterliliğe sahip olmalı, program esnasında bir kültürel tanıtımın yanı sıra “aşkın ve tasavvufî özelliklere sahip bir uygulama” yaptıklarının bilinci içinde ciddiyetle hareket etmelidirler.
2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti programlarında yapılan pek çok sanatsal etkinlikler arasında Mevlevî Sema Törenleri büyük ilgi görmüştür. Bu kapsamda törenlerin mistik havasına ve özüne uygun olarak Galata ve Yenikapı Mevlevîhaneleri restore edilmiş ve semazenlerin eğitim aldığı kültür merkezleri haline getirilmişlerdir.
Sema törenlerinde semazenlerin giydiği kostüm büyük önem taşımaktadır. Mevlevî dervişlerinin giydikleri ve sikke adı verilen keçe başlıklarının üretilmesi zorlu ve bir o kadar emek isteyen bir yaratıcılık sürecidir. Günümüzde Mehmet GİRGİÇ, sikke adı verilen bu başlıkları imal eden ender el sanatı ustalarındandır. Bugün Mevlânâ Müzesi’nde yer alan sikkeler onun imalatıdır. GİRGİÇ, çalışmalarından dolayı 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ilan edilmiştir.
UNESCO İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Kültürel Mirası Başyapıtları Programı çerçevesinde 2005 yılında Başyapıt olarak ilan edilen Mevlevî Sema Töreni, 2008 Yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne ülkemiz adına kaydettirilerek tüm dünyaya tanıtılmıştır.