Yaklaşık 150 yıl boyunca arkeolojik araştırmaların ilgi odağı haline gelen Pisidia Antiokheia’ da süren araştırmalar, daha 1900’lü yıllarda Yalvaç’ta bir müze kurulması gereğini ortaya çıkarmıştır. Amerikalıların sürdürdüğü kazılar sırasında ortaya çıkan eserler kazı sezonu bitiminde Yalvaç’taki lise binasına taşınmış daha sonra 1947 yılında kazılar bitmiş olmasına rağmen Yalvaç ve civar köylerden gelmeye devam eden eserler için bir depo yapılmıştır.
Bir süre Yalvaç Kütüphanesi’nde sergilenen eserlerin ortaya çıkardığı müze ihtiyacı Yalvaç’ta teşhire uygun bir bina yapılmasıyla sonuçlanmış ve 1963 yılında inşasına başlanan bina 1966 yılından beri hizmete sunulmuştur.
Yalvaç Müzesi 1975 yılına kadar memurluk, bu tarihten sonra da müdürlük haline getirilmiştir.
1980 yılından itibaren Müze Müdürlüğü adına Pisidia Antiocheiası’ nda yapılan kazılar sonucu elde edilen çok sayıdaki eserler ile satın alma veya muhtelif yollarla müzeye kazandırılan binlerce eserin depolanması, sergilenmesi mevcut depolar ile teşhir vitrinlerinin yeterli olmaması sebebiyle büyük güçlük yaratmıştır. Öte yandan son yıllarda artan yerli-yabancı ziyaretçi sayısı da yeni bir teşhir tanzimin yapılmasını kaçınılmaz kılmıştır.
Böyle bir gereksinimi göz önünde bulunduran Genel Müdürlüğümüzün yakın desteği sayesinde yeni düzenleme çalışmalarına 1998 yılında başlanmıştır. 2yıl içerisinde başta depolar olmak üzere kapalı salonlardaki tüm vitrinler günün şartlarına uygun biçimde değiştirilmiş, yeni baştan ele alınmıştır.
Çağdaş müzecilik anlayışı ile tümüyle yenilenen teşhir ve tanzimi tamamlanan Müze, 16 Temmuz 2000 yılında halkın hizmetine sunulmuştur. Bugün Göller Bölgesinde gerek eser zenginliği gerekse ziyaretçi açısından en eskiden büyük Müze olma özelliğini korumaktadır.
Yalvaç Müzesinde 4 adet kapalı teşhir salonu bulunmaktadır. Bunlar; Prehistoria Salonu, Klasik Eserler Salonu, Etnografya Salonu ve St. Paul Salonu. Kapalı teşhir dışında Bahçe Teşhirinde de birçok eser bulunmaktadır.
PREHİSTORİA SALONU:
OSTOTEK:
Bir çocuğa ya da bir hayvana ait olabileceği düşünülen, mermerden yapılmış küçük lahittir.
VİTRİN 1:
Yalvaç’ın 17 km. güneybatısındaki Tokmacık köyünde ortaya çıkan fosil buluntuları sergilenmektedir. Çok çeşitli memeli hayvanlara ait fosiller, 7-8 milyon yıl önceki Geç Miyosen döneme aittir.
VİTRİN 2:
Yalvaç’a 19 km. uzaklıkta bulunan Çamharman (Köstük) Höyüğünden tesadüfen elde edilen (M.Ö.3bin -2bin ) İlk Tunç Çağına ait pişmiş toprak eserler bulunmaktadır. Özellikle vazolar, kulplu-kulpsuz kaseler ve değişik form gösteren diğer kaplar bu salonun ilginç eserleri arasında bulunmaktadır.
VİTRİN 3:
Göller Bölgesinin tipik çanak çömleklerin muhafaza etmekte, bölgenin geleneksel keramik sanatını (M.Ö.3.bin yıl-2.bin yıl) yansıtması açısından önemli bilgiler vermektedir.
VİTRİN 4:
Bu vitrinde Eski Tunç Çağına ait gerek form gerekse farklı malzemeden yapılan kapların yanı sıra, Dephas, Rython gibi ritüel kaplar (sunu kapları) dönemin dinsel hayatını ortaya koyması bakımından önem arz etmektedir.
VİTRİN 5:
Yine bölgeye özgügaga ağızlı testilerin ve küçük kâselerin sergilendiği vitrinde Tunç Çağına ait eserler sergilenmektedir.
VİTRİN 6:
Yalvaç ve çevresinde satın alma yoluyla elde edilen eserler sergilenmiştir. Bunlar arasında (M.Ö. 3.bin yıl-2.bin yıl) el baltaları, muhtelif damga mühürleri, çeşitli ağırşaklar ve keramik yapımında kullanılan fırça bu serinin dikkat çeken eserleri arasında yer almaktadır.
VİTRİN 7:
Bölgemizde Ana Tanrıça Kültürünü göstermek amacıyla Neolitik Çağdan İlk Tunç Çağlarına kadar gelen pişmiş topraktan yapılmış Tanrıçalar ile pişmiş toprak ve mermer İdoller bu vitrinde sergilenmiştir. Ayrıca aynı çağlara ait pişmiş toprak hayvan figürinleri, bu bölümün en gözde eserleri olarak sayılabilirler. Ayrıca bu bölümde kadının insan yaşamındaki önemini görmekteyiz. Özellikle Neolotik Dönemde görülmeye başlayan; oturur pozisyonda, sarkık göğüslü ve doğurganlığın simgesi olarak şişmiş karınlı söz konusu ana tanrıça figürinleri, kadının kutsal bir varlık olduğunu göstermektedir.
Yalvaç ve çevresinde elliden fazla Prehistorik Döneme ait yerleşim yeri yani höyükler bulunmaktadır. Bu salonda yer alan eserlerin büyük bir bölümü bu höyüklerden muhtelif yollarla gelmiştir. Bu bölüm, Yalvaç için kültür tarihi açısından büyük bir önem taşımaktadır ve Yalvaç ve çevresinde insan yaşamının Paleolotik Dönemden beri kesintisiz bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. Müzeyi ziyaret edecek olan yerli ve yabancı ziyaretçiler Prehistorik Dönemlerin eserlerini toplu bir halde, eğitici, öğretici düzeni içinde görme ve inceleme imkânına sahip olacaklardır.
KLASİK ESERLER SALONU:
VİTRİN 9:
Bu teşhirde Antiocheia heykeltıraşlık okulunun özgün mermer yapıtlarının yanı sıra kolosal heykellerin baş ve torso gibi parçalarına yer verilmiştir. Bunlar arasında tanrı-tanrıça heykelleri ( Tyke, Nike ) ile İmparatorluk Dönemi portreler geniş yer tutmaktadır. Ayrıca Roma Dönemine ait mermer küplerde bulunmaktadır.
Helenistik dönemden itibaren başlayan ve Roma Döneminde önemli gelişme gösteren Antiocheia heykeltıraşlık okulunun gerek heykellerinde gerekse mimariye bağlı kabartmalarında kendine özgü stili saptamak mümkün olmaktadır.
VİTRİN 10:
Salonun oldukça büyük olan bu vitrininin sağ tarafında Klasik Çağa tarihlenen seçkin eserler bulunmaktadır. Bu çağın içki kapları (Kyliksler, skyphoslar ve phialeler), küçük kaplar (Lekythoslar, aryballoslar ve askoslar) ve diğer günlük kullanım kapları birlikte teşhir edilmişlerdir.
Ayrıca; Pişmiş Topraktan veya camdan yapılmış farklı dönemlere ait birçok Unguantarium ( gözyaşı şişesi) bu vitrinde bulunmaktadır. Unguantarium’ lar mezar hediyesi olarak ölen kişinin yanına konulurdu ve ona olan hüznü gösterirdi.
VİTRİN 11:
Bu vitrin Men Kutsal Alanından gelen pişmiş toprak ve mermer eserlere ayrılmıştır. (Pisidia Antiocheiası’ na 5 km. uzaklıkta ve kentin güneydoğusunda yer almaktadır. Burası; Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemlerine dek Kutsal Alan olarak kullanılmıştır. Burada Ay Tanrısı Men adına yapılan, gerek mimarisi gerekse yazıtlarıyla benzerlerinden ayrılan tapınakla birlikte birçok konutun yer aldığı kompleks bir alandır.) Çağının en çok ziyaret edilen tapınağı, kehanet merkezidir.
Baş tanrı Men olmak üzere bu tanrıya adanmış adak stelleri ilgi çeken eserler olarak bu bölümde yer almaktadır. Özellikle tabula – ansata içerisindeki yazıtlar Men Kutsal Alanını tanıtıcı bir belge niteliği taşımaktadır.
VİTRİN 12:
Klasik eserler salonunun bu dikkat çekici vitrininde Roma Çağına ait mermer tanrı ve tanrıça heykelleri sergilenmektedir. Bunlar arasında Ana tanrıça Kybele, Zeus, Aphrodite, Tyke ile birlikte Eroslar ve kadın heykelcikleri sayılabilir.
OTURAN ZEUS HEYKELİ:
M.S. 1.yy.’ a tarihlendirilen kolosal bir Zeus heykeli yer alır. Antiocheia heykeltıraşlık okulunun önde gelen heykeltıraşlarından biri olan Menandros’ un bu ihtişamlı heykeli yaptığı eserin kaidesindeki yazıttan anlaşılmaktadır.
VİTRİN 13:
Teşhir edilen eserler arasında Antiocheia’nın muhtelif yerlerinde bulunan ve satın alma yoluyla gelen pişmiş toprak, mermer ve madeni eserler görülmektedir. Tanrı, Tanrıça heykelleri ( Aphrodite, Apollon, Artemis, Hermes, Pan ve Tyke) çeşitli hayvan figürinleri (boğalar, aslanlar, köpekler ve horozlar) muhtelif kadın heykelcikleri dikkate değer eserlerdir. Özellikle pişmiş topraktan yapılmış kitara (mitolojik yaylı bir müzik aleti) çalan Apollon ile Bronzdan yapılmış Pan (Keçi ayaklı, kuyruklu ve boynuzlu, çobanların ve hayvanların tanrısı olan mitolojik bir yaratık) heykelciği vitrine ayrı bir ağırlık kazandırmaktadır.
ROMA İMPARATORLUK DÖNEMİ PORTLERİ:
Roma dönemi içerisinde faklı dönemlere ait (Augustus ve Antoninler) mermerden yapılmış başlar ve büst yer almaktadır.
TANRI ve TANRIÇA HEYKELLERİ ve RES GESTAE DIVI AUGUSTI BÖLÜMÜ:
Klasik eserler salonunun doğu tarafı tanrı ve tanrıça heykellerine ayrılmıştır. Antiocheia heykeltıraşlığının tüm özellik ve güzelliğini gözler önüne sermektedir. Tanrıça Athena, Nike ve Mousalar (güzel sanatlar perileri) bu bölümde sergilenen en belli başlı eserlerdir.
Ayrıca burada zikredilmesi gereken önemli bir eser de, İmparator Augustus’ un hayatta iken yaptığı işleri sırasıyla anlatan (Res Gestae Divi Augusti’ nin Antiocheia’da bulunan Latince metnine ait bölümler ) panolar halinde sunulmuştur. Bunun yanı sıra aynı metnin Apollonia’da bulunan ve Yunanca yazılan bazı parçaları da burada sergilenmektedir.
Klasik Eserler salonunda teşhir edilen eserin orijinali, Augustus’ un Roma’da ki mozolesinin önünde bronz üzerine yazılmıştır. Fakat söz konusu orijinal eser çalınmıştır. Bilinen 3 kopyası vardır. Bunlardan biri Pisidia Antiokheia Antik Kentinde bulunmuş ve Müzemizde sergilenmektedir. Bir diğeri Ankara’da Augustus tapınağında ele geçmiştir. Bilinen en iyi korunmuş ve okunabilen örnek budur.
VİTRİN 14:
Bu vitrinde 2008 – 2014 yılları arasında SDÜ Arkeoloji Bölümü Başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda ele geçen eserlerden bir kısmı sergilenmektedir. Kemikten yapılmış ağırşaklar, objeler, kandiller vs.)
VİTRİN 15:
Bu Bölümde camdan yapılmış farklı formlardan Unguantarium’ lar ile kâseler sergilenmektedir.
ALTIN VİTRİNİ:
Altından yapılmış küpeler, yüzükler, kolye uçları ile yapıldığı dönemde ünik olma özelliğini koruyan altından yapılmış bir kupa tüm dikkatleri çekmektedir. Düzenlenen bir av yarışması sonunda verildiği anlaşılan çift kulplu bu kupanın, bir yüzünde gladyatör, diğer yüzünde ise sürüngen bir hayvan olan semender (mitolojik sürüngen bir hayvan) tasviri yer almaktadır.
Antiocheia’da Roma Döneminde birçok gladyatör oyunlarının ve av yarışmalarının düzenlendiği ve bunların İmparatorluk ailesine yakın kişilerin tertiplediği veya ünlü rahiplerin düzenlediği ele geçen yazıtlardan ortay çıkmaktadır.
KÖPEK HEYKELİ:
Söz konusu heykel mermerden yapılmıştır, Antiokheia Antik Kentinde bulunan zengin bir kişinin villasında süs eşyası olarak sergilenmektedir.
BALIKÇI BAŞI:
Balıkçı başı olarak adlandırılmasının nedeni, Afrodisias’ ta bunun bir benzerinin bütün halde bulunmuş olmasıdır. Yüzünde yorgunluk, bitkinlik açıkça görünmektedir.
KYBELE VİTRİNİ:
Frig kökenli bir tanrıça olan Kybele, Neolotik Dönemden Beri kutsal sayılan Ana tanrıçanın Frig Dönemine yansımasıdır.
ETNOGRAFYA SALONU:
XII. yüzyılda Yalvaç’a yerleşen Türk kültürünün en güzel örnekleri de bu salonda sergilenmektedir. Özellikle mükemmel ahşap işçiliğiyle, şömine, tavan, kapı, dolap kapaklarıyla Yalvaç Evi görülmeye değerdir. Vitrinlerde ise, günlük kullanım eşyaları, elbiseler, süs takıları, silahlar, Osmanlı sikkeleri ile nişanlar ve madalyalar bulunmaktadır.
ST. PAUL SALONU:
St. Paul:
Aziz Paulus İ.S. 5 yılında, Roma vatandaşı bir Yahudi’nin oğlu olarak Tarsus’ta doğmuştur. I. yüzyılda, Pax Romana’ nın (Büyük Barış) getirdiği barış ve huzur ortamında yaşayan imparatorluk tebaası içinde, birçok dine mensup insanlar inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilmekteydiler. Yahudiler ise, Hz. İsa’yı çarmıha gerdirecek kadar ayrıcalıklıydılar. Bu özgürlük ortamında iyi bir eğitim alarak büyüyen Paulus, 30 yaşındayken ata yurdu İsrail topraklarını ziyaret eder ve Jerusalem (Urusalimum - Yaruşalem-Kudüs)’de Aziz Petrus ve Aziz Barnabas ile tanışır. Bu iki azizin kendisine aşıladığı İsa’nın öğretilerini benimsedikten sonra, tüm insanlığı aydınlatmayı görev edinerek Tarsus’a döner.
Antiokheia, kalıntı ve buluntulardan da anlaşılacağı gibi, İ.Ö. 3. binden günümüze dek kesintisiz bir yerleşim alanıdır. Dolayısıyla, farklı kültürlerle zenginleşmiş geçmişi ve bulunduğu coğrafyadaki özel konumu kentin her zaman dinsel bir merkez olmasına neden olmuştur. Yalvaç Müzesi’nde sergilenmekte olan Kybele heykelciklerinden Erken Hıristiyanlık haçlarına dek birçok buluntu bunu kanıtlamaktadır.
Doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi birbirine bağlayan antik yolların ortasında bir kavşak noktası olan Antiokheia, askeri, ticari, dinsel veya kültürel nedenlerle her zaman birçok farklı kültürden insanı içinde eriten bir pota, bir çok farklı uygarlığa kucak açmış, Kybele, Men, imparatorluk kültü ve Hıristiyanlık gibi inançların merkezinde bir metropol olmuştur.
Antiokheia’ nın bu özelliklerinin farkında olan Aziz Paulus’ un İ.S. 46-58 yılları arasındaki üç yolculuğunun da merkezinde Antiokheia’ nın bulunması rastlantısal değildir. Yukarda saydığımız faktörlerin yanında, Antiokheia’ da geniş bir Yahudi cemaati bulunmaktadır ve yeni dinin müjdesinin ilk alıcılarının tek tanrılı Yahudi cemaati olabileceği fikri Aziz Paulus’ u Antiokheia’ ya getiren nedenlerden biri olmalıdır. Kıbrıs’ a uğradığında karşılaştığı Vali Sergius Paulus’ un Antiokheia kökenli olması ve olasılıkla Antiokheia’ nın ileri gelenlerine gönderdiği bir mektup da, Aziz’in Antiokheia’ yı seçmesinde önemli bir etken olmuştur.
46-48 yılları arasında Aziz Barnabas’ la birlikte Orontes (Hatay) Antiokheiası’ ndan yola çıkarak, Kıbrıs, Perge, Adada’ yı geçip Antiokheia’ ya ulaşan aziz, kentteki sinagogta toplanan cemaata Hıristiyanlık dininin Anadolu’daki en önemli ilk vaazını vermiştir.
50-52 ve 53-58 yılları arasında yinelediği yolculuklarda, Hz. İsa’nın başına gelenler Paulus’ un da başına gelmiş, birçok kez ölüm tehlikeleri atlatarak, bazen feci şekilde dayak yiyerek Hz. İsa’nın öğretisini Antiokheia’ da oluşturduğu ilk küçük kilise cemaatiyle başlayarak bütün Anadolu’da kökleştirmeyi başarmıştır. Bu nedenle Pisidia Antiokheiası her yıl binlerce Hıristiyan’ın ziyaret ettiği bir hac merkezidir.
Son yolculuğundan sonra Kudüs’e dönen Paulus, Yahudilerin kışkırtma ve ihbarıyla Kudüs yakınındaki Caesarea kentinde yakalanıp tutuklanır ve Roma’ya gönderilir. Özgürlüklerin azalmaya başladığı Nero dönemi’ nde, ( yaklaşık 62 yılında) Roma’da kafası kesilerek idam edilir.
St. Paul Vitrinler:
St. Paul Salonunda bulunan vitrinlerde Hristiyanlık Dönemine ait bronzdan ve pişmiş topraktan yapılmış kandiller, St. Paul ve Barnabas gibi bazı azizlere ait yağlı boya tablolar kolye ucu şeklinde yapılmış haçlar ve rölikerler ile bir adet buhurdanlık ve sedef madolyon yer yer alır. (Sedef Madolyon ile ilgili mitolojiyi okuyunuz)
Bunların dışında Bizans Dönemine ait mimari parçalar ve 2 adet vaftiz havuzu da salonda sergilenmektedir.
BAHÇE TEŞHİRİ
Bahçe teşhirinde yer alan eserlerin birçoğu Antiokheia Antik Kentinden getirilen mimari parçalardır. Tiyatro binasına ait birçok parça burada yer almaktadır. Bunların dışında; sütun başlıkları, sütunlar, altarlar, lahitler, mezar stelleri ile birçok farklı yapılara ait mimari parçada bahçede teşhir edilmektedir.