• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/2433443823537106/?multi_permalinks=2451325328415622&notif_id=1574335095257990&notif_t=feedback_reaction_generic
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi76
Bugün Toplam155
Toplam Ziyaret100197
Takvim

 

                            

    • EKİN ZAMANI OKUL MÜZELERİ
    • Mimar Sinan İlkokulu

Bitlis

GELENEK GÖRENEK VE İNANÇLAR

1. Doğum
Bitlis’te hamile kadına “ayli kadın” denilir. Hamileliğin ilk dönemleri aile fertlerinden gizlenir. Ancak fiziki değişiklikle hamilelikten hane halkının haberinin olmasından sonra gelin annesine, oğlan anne ve babasına ilk müjdeyi verenler para ve hedi yelerle ödüllendirilirler.
Hamilelik döneminde iki canlı diyerek, hami le kadın ağır işlerden uzak tutularak korunur. Doğacak çocuğun cinsiyeti hakkında ise hami le kadının fiziki değişikliklerine bakılarak fikir yürütülür. Yürüme, oturma ve kalkmada zorla nan, hareketleri ağırlaşan anne adayının karnı dik ve sivri olursa erkek, aşağı sarkık olursa kız çocuğu olacağı yorumu yapılır
Hamilelikte aşermeye Bitlis’te “yiriklemek” adı verilir. Bu dönemde gönlün çektiğinin yenil memesi durumunda çocuğun sakat kalacağı veya düşük olacağı inancı yaygındır.
Doğum kırsal kesimde yerli ebelerin yardımı ile yapılırken şehir merkezinde sağlık ocakları ve hastahanede doktor kontrolünde yapılmak tadır. Doğum esnasında kız annesi orada bu lunmaz. Doğumdan sonra kız annesine haber (müjde) verilir. Ve kızını görmeye gelir. Doğu mun ikinci günü kız annesi tatlı gönderir. Çocuk kız ise “murtoğe” erkek ise “şirin keynanah” yapılarak dağıtılır gelenler yer. Murtoğe unun yağda kavrulması ile hazırlanır. Şirin keynenah ise yağda pişirilmiş yumurta ve bal karışımı ile yapılır. Yeni anneyi ve bebeği görmeye gelenler (hastaya başvurma) süt parası adı altında pa rayı yastığın altına korlar. Yeni doğum yapmış lohusa kadına “zestan” denilir. Ve bir hafta ya takta dinlenir. Zestanlık süresi kırk gün olarak bilinir ve bu dönemde yeni annenin Yemekleri ne dikkat edilir.
Doğumdan sonra çocuk yıkanır ve tuzlanır, ilk ezan vaktine kadar emzirilmez. Kulağına bir erkek tarafından dinine bağlı olsun, ilk duyduğu Allah kelamı olsun diye ezan okunur salavat getirilir ve bir göbek adı söylenir. Bu isim genel de dini şahsiyetlerin adları olur. Çocuğu yıkama 40 gün süresince çarşamba günleri dışında her gün yapılır. Yıkamanın çocuğun gelişimine ve sağlıklı olmasına yarayacağı inancı vardır. Çocuk ve lohusa (zestan) anne 40 gün kırk bas masından korunulur. Bu koruma usulleri saymakla bitmez. Kırktan anne kırk suyu dökerek (kırkıncı gün yıkanma) çıkar. Kırk süresi içinde çocuk evden dışarı çıkarılmaz, çıkarılması gerekiyorsa kundağına ekmek bırakılır. Çocuk oda içerisinde yalnız bırakılmaz kırk basacağına cin çarpacağına inanılır. Aynı günlerde Oğlan çocukların anne babaları 40 gün süresince birbirlerine gidemez ve konuşamazlar. Aksi halinde 40 basacağına inanılır. Gece dünyaya gelen çocuğun ayağı ağır, gündüz dünyaya gelen çocuğun ayağı hafif sayılır. Bu sebeple bir işe başlarken işin çabuk bitmesi için o işin üzerine ayağı hafif çocuğun gelmesi istenir.. Çocuğun kundağı veya yastığına nazar değmemesi için mavi boncuk, nazarlık, çörek otu ve tuz konulan bez ve maşallah dikilir.
 
a) Beşik töreni
 
İlk çocuk için hazırlıkların büyük bölümü kız annesi tarafından yapılır. Düğünden sonra başlayan bu hazırlık doğumla birlikte hızlanır. Çocuk için yapılan ve alınan hediyeler beşik ve yatak kız tarafından akrabaların katılımı ile er kek evine götürülür. Kız tarafı ile erkek tarafın dan kadınların katıldığı beşik töreninde çocuk için yapılan hediyeler törene katılanlara teker teker gösterilir. Beşik hazırlanır, ve dualarla çocuk beşiğe konur. Mevlit okutulur. Bu törene katılanların bebeğe çeşitli hediyeler getirmesi adettendir. Ev sahibinin misafirlerine sunduğu çeşitli ikramlarla öğlen yemekleri yenilir söylenip oyunlar oynanarak tören bitirilir. Bitlis’te bir ailedeki çocuk sayısı 5 ile 10 arasında değişirken günümüzde bu sayı 2-3 olmuştur.
Erkek Çocuğun ailenin devam baba ocağının ışığının devamı ve güce güç katma olarak görüldüğünden erkek çocuğuna ayrı bir önem ve ehemmiyet verilir. Erkek çocuğu olmayan babaların ikinci kadınla evlendiği, erkek Çocuk oluncaya kadar çocuk yapıldığı görülür. İlk er kek çocuklarına Murat, Maşallah adlarının verilmesi yaygındır.
 
 
 
 
 
2. Çocukluk Çağı
 
a) Diş Hadiki ( Hediği)
 
İnsanın dönüm noktası ve sayılı günlerin den biri olan diş çıkarma işlemi Bitlis’te törenle kutlanır. Buna diş hediği denir.
Aileden çocuğun ilk olarak diş çıkardığını gören kimse çocuğa hediye alır. Diş hadiği (hadiği) tören günü komşu ve akrabalar evde toplanır. Genelde öğlen sonrası yapılan bu tören de çocuk ortaya konulan ve içerisinde para, makas, kalem, kitap, bıçak gibi meslek sembolize eden araç ve gereçlerin bulunduğu tepsinin ortasına gözü bağlı olarak oturtulur. Çocuğun başı üzerine beyaz bir bez gerdirilerek yukarıdan aşağı doğru hadik ve çerez dökülür. Bununla çocuğun dişinin sağlıklı ve kes kin olacağı inancı vardır. Çocuğun başına dökülen yemişler toplanıp sevap niyetine yenir.
Çocuğun gözü açılır ve tepside (sini) dizilen araçlardan birini alması istenir. Çocuk ilk olarak bunların hangisini alırsa ileride böyle bir meslek sahibi olacağı inancı vardır. Kitap alan çocuğun alim, parayı alan çocuğun zengin, makası alan çocuğun terzi olacağı gibi... Tören tabak tabak hedik ve çerezlerin yenilmesi, çayların içilmesi ile sürer.
“Hedik” döğme, nohut suda kaynatılıp haşlanmasından sonra suyunun süzülüp tabaklara alınıp üzerine tuz serpilerek hazırlanan bir yiyecektir. Hedik servise sunulurken üzerine ceviz, fındık, fıstık vb. yemişler karıştırılarak kaşıkla yenir.
Yürüme çağına geldiği halde yürüyemeyen çocukları kalbur içerisine koyarak “Baş gelmiş ayak ister.” diyerek yedi komşu dolaştırılır. Komşular çocuğa yiyecek ve giyecek hediye ederler. Toplanan yiyecekler çocuğa yedirilir. Giyecekler giydirilir. Bu şekliyle çocuğun yürüyeceğine inanılır. Çocuğun emeklemesine “yimeklemek” oturmasına “dot” ayakta durmasına “dardar” denilir.
 
 
b) Sünnet
 
Hayatın dönüm noktalarından biri de sünnet olayıdır. Sünnetin genelde yürümeye başladık tan sonra yapılması uygun görülür. Sünnet önceleri yaz aylarında Siirt ilinden Bitlis’e gelen gezgin sünnetçiler tarafından yapılırken günümüzde hastatanelerde doktorlarca yapılan sünnetler artmıştır.
Sünnet günü belirlenince çocuklar için fistan dikilir, lokum alınır ve kirve belirlenir. Komşu ve akrabalara haber verilir. Sünnet günü yere bir yastık atılır. Kirve çocuğun bacak altlarından kollarını geçirmek sureti ile çocuğun bileklerin den tutar ve yanlara doğru açar. Salavat getirilerek sünnet yapılır. Sünnet esnasında çocuğun ağlamaması için ağzına lokum konularak ağzı tatlandırılmaya çalışılır ki bu usulde çocuk boğulma tehlikesi geçirir. Bu nedenle sünnet anında lokum yedirme kısmen kalkmıştır.
Sünnet bittikten sonra çocuk yatağına alınır, yere serilen sünnetçinin mendili üzerine hane halkı ve misafirler bahşiş atarlar. Daha sonra yemekler yenilir. Çalgı, (davul, zurna, def veya saz) eşliğinde türküler söylenip oyunlar oynanır. Sünnet düğününe katılanlar hediyelerle gelirler. Sünnetçi sünnetten sonra iki üç kez pansuman amacı ile eve gelerek pansuman yapar. Sünnette kirvelik önemli bir konu olup kirve olan kişi çocuğun masraflarını karşılar. Aile ile kirve arasında sıkı dostluk bağları kurulur.
3. Evlenme
Erkek ve kadının bir aile kurmak için yasaca birleşmeleri olan evlilik, insan gruplarının yaşantıları boyunca uyguladıkları ve geliştirdikleri sosyal öğelerle yüklü bir kavaramdır.
Evlilik, toplum tarafından onaylanan kadın ve erkek arasında gerçekleşen bir ilişki türüdür. Bu ilişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi de evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınmasına neden olmaktadır. Öyle ki evlilik sadece eşleri değil, toplumu da ilgilendirir. Karşı cinslerin birbirlerini karı koca olarak kabul etmesi kadar toplumun bu birleşmeyi kabul etmesi de önemlidir.
Evlilik, kadın ve erkek arasında gelenek ve göreneğe bağlı olarak şekillenen toplumsal yapının temeli olması, birliği sağlayan evlenme olayına evrensel bir karakter kazandırmıştır. Her toplum bağlı bulunduğu kültür kalıbına uygun belli kural ve kalıplara uyarak evlenme olayını gerçekleştirmektedir.
Anadolu’nun her tarafında olduğu gibi Bitlis ilinde de evlenme olayının gerçekleşmesi için bir takım hazırlık ve aşamaları uygulamak gereklidir. Evlenme aşamaları da dini ve yöreye has özlü işlemleri ihtiva eder. Her aşamada zengin töre, gelenek ve adetlerin uygulanması zorunlu hale gelmiş, adeta evlenmeyi bunlar yönlendirir olmuştur.
Geleneksel kesimde kızın ve erkeğin evlenme çağına geldiğini gösteren bir takım ölçüler vardır. Bunların başında buluğa erme gelir. Gerek kızda, gerek erkekte görülen bir takım biyolojik ve fizyolojik gelişmeler buluğ çağının belirtileridir.
Bitlis’te baş bağlama olarak da adlandırılan evlilik kızlar için 15-18, erkekler için ise 18-22 yaş arasıdır. Yaş sınırı kesin çizgilerle belirtilmese de kızlar için yaş ilerlemesi durumunda fiziki güzellik ve doğurganlığın azalacağı düşüncesi ile yaşları geçenlere “evde kaldı”, “nereke” yakıştırması yapılır. Evlilikte kız verilecek erkeklere askerliğini yapmış olması, evinin geçi mini sağlamaya yönelik gelirinin bulunması, namuslu ve dini bütün olması, içki-kumar gibi kötü alışkanlıklarının bulunmaması gibi özellikler aranır. Alınacak kızın da namuslu, dinine bağlı, hamarat olması, iyi bir sülaleden gelmiş olması önemlidir.
Bitlis’te evlenme olayı şu aşamalardan geçilerek gerçekleştirilir:
 
a) Evlenme İsteğini Belirtme
 
Evlenme çağına gelen kız ve erkeklerin evlenme isteklerini kendi aileleri içerisinde açıkça belirtmeleri imkansızdır. Aile kültürü gençlerin açıkça evlenmek istediklerini söylemelerine imkan vermemektedir. Saygısızlık olarak değerlendirileceği düşüncesiyle bu istek bir takım davranışlarla aileye duyurulmak istenir.
Erkek çocukları eve geç gelerek, huzursuz ve sinirli tavırlar takınarak, bahaneler uydurup küserek, düşünceli ve üzgün durarak, bıyık bırakıp burarak, ayna karşısında uzun süre süslenerek kıyafetlerini beğenmeyerek, pilava kaşığını ters batırarak, ayakkabılarını üst üste koyarak bu isteklerini ailesine fark ettirmeye çalışırlar. Bununla birlikte erkek çocukları beğendiği bir kız arkadaşı veya ablası vasıtasıyla ailesine söyleyebilir.
Kız çocukları da bir takım davranışlarla a evlenme çağlarının geldiğini göstermeye çalışmaktadırlar. “Allah canımı ale kurtulem elinizden” yakınmaları, evi hışımla süpürmesi. b şık ve çamaşır yıkarken sinirlenmesi, kardeşleri ile ağız dalaşına girip sinirli tavırlar sergilemesi, düşünceli üzgün durması, ayna karşı süslenmesi, kıyafet beğenmemesi evlenmek istediğini gösteren davranışlardır.
Erkek çocuklarına göre evlenmek isteği çocuklarında nadiren açığa vurulur. Kızlar kiminle evlenmek istediklerini söyleyebilme yerine bir görücü geldiği zaman sorulduğunda evlenmek isteyip istemediklerini söyleyebilmektedirler.
Bitlis’te kız kaçırma şeklinde evlilik hoş karşılanmadığı için bu tür evlilikler görülmez. Kaçan kızın bu kusuru sadece kendisini değil sülaleyi etkiler ve yıllarca bu olay yüze vurulur ve başa kakılır. Ninesi kaçmış bir kızın istenmesinde “Ha o mu ninesi kaçmış onun sülalesi bozuk.” diye nitelenip sülaleyi zor durumda bırakmamak için kaçma olayı konusunda kız çocuklarına telkinlerde bulunulmakta, hassas davranmaya yönelik eğitilmektedirler. Bitlis’te hoş karşılanmayan diğer bir olay boşanmadır. Bu sebeple ilde boşanma çok nadiren görülür.ailenin mutluluğu için kız anne babası olur olmaz konularda konuşmaz kızlarına destek çıkmaz, oğlan anne babası gelinlerini kızları beller önemsiz kusurları görmez, sevgi gösterirle Büyüklere ve kocaya itaatin yaşandığı ailelerce bu sebeple tatsızlıklar yaşanmaz, boşanma olayları görülmez
 
I. Görücülük
 
Bitlis’te nadiren genç kız ve delikanlının karşılıklı görüşüp anlaşarak evlenmelerinin yanın da genellikle görücü usulü evlilik yaygındır.
Evlenme çağına gelen delikanlının yakınları, kız aramaya başlarlar. En uygun beğenme yeri düğünler ve hamamlardır. Bu arada eğer oğlanın beğendiği ve istediği bir kız var ise aile önce o kız hakkında bir soruşturma yapar. Kız çevrede huy ve ahlak açısından beğeniliyor ise Kız evine görücülüğe gidilir. Görücü olarak oğlanın annesi, ablası ve akrabalarından bir kadın gider. Görücüler, gelin adayının terbiyesine, hal ve hareketlerine fiziki görüntüsüne, evin temizlik ve düzenine dikkat ederler. Kız evi bu gelişinin nedenini az çok anlar. Kız “Hoş geldiniz” dediğinde kucaklaşarak ağız kokusu olup olmadığına kısık sesle konuşarak kulaklarının iyi duyup uymadığı, konuşma şekli, ses tonu, ikramları tutuş ve sunuş şekline bakılarak bilgi edinilmeye çalışılır. Gelenler kızı daha yakından görmek için “bacı bir acı kahvenizi içelim” diyerek istekte bulunurlar veya sık sık su içme bahanesiyle kızı incelerler. Bütün bu incelemeler olumlu ise ve aileler birbirini tanımıyor ise kısa bir tanışma olur. Görücüler ayrılırken “sizi çok sevdik nasipse tekrar misafir oluruz” dileğinde bulunurlar.
Görücüler kızı beğenmişlerse oğlan annesi aynı günün akşamı durumu önce kocasına açar, gördüğü kız hakkında bilgi verir. Karı-koca karar verirler. Kızı almaya karar verdiklerinde durumu oğlana açarlar. Kız hakkında olum sözler söyleyerek oğlandan evet cevabı alınır. Kısa bir süre sonra kız evine dünür gönderilir.
 
II. Dünürlük ve Şerbet içimi
 
 Kızın görülmesinden sonra her iki taraf bir- eri hakkında araştırma yapar. Mahcup olmamak için araya aracılar konularak önce çarşıda bir büyüklerine konu açılır. Uygun görüş alındıktan sonra kız evine gidilir. Kız babası, aile büyükleri ile görüş alış verişinde bulunulur. Oğlanın ailesi ve oğlan uygun bulunmamış ise “kızın yaşı küçük, daha oğlanı evlendirmedik, evde hanıma yardım gerek” vb. bahaneler ileri sürülerek taraf kırılmadan evlenmenin mümkün olamayacağı bildirilir. Kızın istenmesine karar verildikten sonra araya kız evinin kolay kolay hayır demeyeceği aracılar konularak çarşıda kızın babasına konu usulen açılır. Halk içinde itibarı olan, hürmet gören kişilerin aracılık etmesi gelenektendir. Kız babası kızını verecek ise oğlan evi hakkında araştırmalar yapılır. Dolan sürenin sonunda aracılar kız babasına “en kısa sürede çay içmeye geleceğiz ne zaman müsaitsiniz” diye sorar ki aile arasında karara varılan bir günde genellikle perşembe ve pazartesi günleri kız evine kız istemeye gidilir.
Aslında kız babası ile çarşıda yapılan konuşma bir bakıma kızın verildiğinin işaretidir. Ancak geleneklere göre kız evine gidilerek bu arada Allah’ın adının anılması ile istenmesi gerekmektedir.
Oğlan evi yakın akrabalarını ve bir imam alarak kız evine gider. Erkek ve kadınlar ayrı ayrı odalarda toplanırlar. Önce hal hatır sorulduktan sonra imam kız tarafının büyüğüne sözü açarak kızı ister. Genel olarak şu konuşmalar geçer: “Allah nasip ederse dostluğumuza dostluk katmaya, yeni yuvalar kurmaya geldik. Allah’ın emri Peygamber Efendimizin kavliyle kızınız ‘ı, oğlumuz ‘a istiyoruz. Biz sizi, siz de bizi tanırsınız.” Bu arada oğlan ile ilgili övücü bilgiler verilir. “Askerden yeni geldi, işi gücü iyi, terbiyeli , namuslu, kötü huyları olma yan mazbut bir genç, size layık bir damat olur inşallah. Evliliğe sebep lazım, Allah kader etmiş ise bu iki gencin mutluluğuna da biz sebep olalım sizler de engel olmayasınız güzel iş güzel biter.” vb. konuşmalar yapılır. Kızın verilmesi kararlaştırılınca kız evinin aile büyüğü de “Hoş geldiniz başım gözüm üstüne sefalar getirdiniz. Bu cemaat uygun görmüş ise bize diyecek bir şey kalmıyor. Bir kızdır Size kurban etmişim. Allah kader etmiş ise diyecah bir şey kalmıyor” vb. şeklinde cevap vererek kızın verildiğini söyler. Bundan sonra imam dua eder. Orada bulunanlar hayırlı olsun dileklerinde bulunurlar. Güveyin erkek kardeşi veya yakın akrabalarından bir genç, kız evinin büyüğünden başlamak üze re el öper. Buna el öpme töreni denir.
Kadınların olduğu odada da oğlan tarafının aldığı bilezik, elbise ve diğer hediyeler gelin kıza takılır, şeker dağıtılır. Güveyin yakın akrabalarından bir kız, kaynanadan başlayarak tüm kız tarafı kadınların elini öper. Başlık alma geleneği bazı ailelerde devam eder. Başlık alan aileler için el öpme töreninden sonra ayrı bir gün başlık verme töreni yapılır.. Başlık vermeye kadınlar katılmaz iki üç erkek katılır.
El öpme ve başlığın verilmesinden sonra oğlan evinin kız evine getirdiği şekerle yapılan şerbet dağıtılır. Bu güne “şerbet içme günü” de denir. Böylece evlenecek gençler için söz kesilmiş olur. Oğlan anne-babası ile kız anne ve babası arasında başlayan akrabalığa “Kude” adı verilir.
 
 
 
III. Nişan
Söz kesimi tamamlandıktan sonra nişan günü kararlaştırılır. Bir tören ile birlikte düğün için de takılan eşyalara, takıya nişan adı verilir. Nişandan önce gelin kız, çarşıya alış-verişe götürülür. Kıza elbise ve ihtiyaçları alınır. Kız evi Oğlan evinin getireceği nişana karışmaz. Ancak bazı ailelerde kız babasının istek belirttiği görülür. Ancak hiçbir zaman bu istekleri oğlan tarafını sıkıntıya düşürecek düzeyde değildir. Geleneğe göre oğlan babası takacağı nişan konusunda kız babasının görüşünü alır. Genelde kız babası “Biz bu konuda bir şey söyleyemeyiz. Ne getirirseniz evinize gelecek. Bu sizin şerefiniz, bizi de eşe dosta mahcup etmeyeceğinizi umuyoruz” şeklinde cevap verir.
Nişan töreni kız evinde yapılır. Umumiyetle pazartesi veya perşembe öğleden sonra yapılan törende güvey bulunmaz. Her iki tarafın kadınlarının katılımı ile gerçekleştirilir. Bazı aileler güveyin katılımı ile nişan törenini gerçekleştirir ki, bu tip nişanlara “asri nişan” adı verilmekte dir.
Oğlan evinin kadınları nişan için gelin kıza alınan elbiseleri beraberinde getirirler. Kız bu elbiseyi giyer. Yanında iki kadınla birlikte oğlan evinin kadınlarından başlamak üzere el öper, kendisine ayrılan yer oturur. Eğlenceler düzenlenir. Daha sonra gelin kız ortaya getirilerek önce nişan yüzüğü olmak üzere altınlar orda bulunanlara gösterilmek suretiyle takılır. Yüzüğü takana kız annesi bahşiş verir. Ayrıca oğlan evinin getirdiği eşya ve hediyeler güveyin abla sı, yengesi veya yakın akrabası tarafından yüksek sesle sayılarak orada bulunanlara gösterilir. Oğlan evinden getirilen şeker oradakilere dağıtılır. Kız evi misafirlere pasta ve çay ikramında bulunur.Ertesi gün kız evinin aldığı nişan yüzüğü ve bir takım elbise damada gönderilir.
Nişanlık dönemi altı ay ile iki sene arasında değişmekle birlikte meydana gelebilecek olumsuzlukları önlemek için genelde çok kısa tutulur. Nişan ile düğün arasında eğer Rama zan Bayramı ver ise kız evine bir tepsi baklava ve altın, Kurban Bayramı var ise de bir kurbanlık (koyun, sığır) ile altın gönderilmesi adettendir.
 
 
 
IV. Düğün ( Toy ) Hazırlığı
 
Nişandan sonra düğün hazırlığına başlanır. Bitlis’te düğüne “toy” denilir. Düğün için gelin kız çarşıya alış-verişe götürülür. Kızın istedikleri alınır. Bu alış verişte en az bir yıl yetecek giyim ve malzeme alındığı dikkat çekicidir.
Düğünden yaklaşık bir hafta önce gelin kız yakın akrabalarından birinin evinde misafir edilir. Burada kızın saçları kınalanır. Sabah banyo- su yaptırılır altın veya hediye verilerek uğurlanır. Buna gelin kınalama adı verilir. Diğer akrabalar tarafından da kınalama adı ile çağrılan gelin adayına kına yakılmayıp hediyeler verilir.
Kız evinde çeyiz hazırlığı vardır. Çeyiz kıza verilen eşyaların yanında, kız evinin statüsü nün bir göstergesidir. Çeyiz hazırlığı kız çocuğunun doğumu ile başlar. Bunun için “kız evladı kundahte çeyizi sandığte” diyen kız annesi kızını evlendiği zaman ihtiyaç duyacağı eşyalar hazırlamaya başlar. Oda takımları, danteller seccade, baş örtüleri vb. eşyalar çeyizden sadece bir örnektir. Çocukluk çağından genç kızlığa geçtikten sonra kız da bu hazırlıklara katılır. Düğün tarihi belirlendikten sonra da yatak hazırlanır. Kızın arkadaşlarının katılımı ile y yıkama ve yorgan dikme günleri düzenlenerek hazırlıklar tamamlanır. Yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için çeyizinde verilmeyen ve eksik bırakılan çeyiz düğün gününden sonra gönderilen hediyelerle tamamlamış olur.
 
b) Düğün Günleri Ve Aşamaları
Düğünler genellikle perşembe veya pazar günleri yapılmaktadır.
 
I. Toyluk Düğünü
Düğün gününden üç gün önce oğlan evinin toyluk (düğünlük) adı verilen hediyeleri kız evi ne götürülür. Perşembe günü öğleden sonra öğleye doğru oğlan evinin yakın akrabaları toyluk olarak kız evine gönderilecek hediyeleri (Düğün de gelin tarafından kullanılacak veya ihtiyaç duyulacak malzemeler) dualar eşliğinde sandık içerisine yerleştirirler. Sandığın içine toyluk olarak yerleştirilen eşyalar: Gelinlik, kına, başörtüsü, ayakkabı, çanta, manto, elbise, vs. ile toy çerezidir. (leblebi, üzüm, fıstık, şeker vb.). Bu sandık yaşlı bir kadın öncülüğünde ha mallarca kız evine götürülür.
 Kız evinde kadınlar toplanmışlardır. Toyluk, kız evine öğlen ezanından önce ulaştırılmalıdır.. Öğle ezanın okunması ile dua eşliğinde kilit açılır ve toyluğu getiren hamallara ve öncü kadına toyluk çerezi ve bahşişler verilir, ayrıca oğlan evine götürülmek üzere de bir tepsi baklava verilir
Sandıktaki toy çerezi orada toplananlara dağıtılır. Bu arada kızın çeyizi toplananlara gösterilir. İçinde toyluk gelen sandık daha sonra içine çeyiz doldurularak gelinin çeyizle birlikte oğlan evine gönderilir. Toyluk günü ayrıca yüz alma töreni de yapılır. Bu iş için mahallede veya ilde ki maharetli kadınlar çağrılır. Kirşan ve ipi kullanmak suretiyle kızın yüzündeki fazla kılların alındığı ve gelin kızın kısmi olarak süslendiği ve gelin olmaya hazırlandığı bu törende orada bulunanlar yüz alıcı kadına bahşiş verirler.
 
II. Gelin Hamamı
 
Gelin hamamı, toyluk töreninden bir gün sonra yapılır. Bir gelin ve genç kızlarla birlikte gelin kız hamama götürülür. Hamama gidilirken oğlan evinden getirilen hamam bohçası ile elbise bulunur. Hamamda kızlarca eğlence düzenlenir yemek yenir, yıkanılır (toylukta gelen hamam takımları kullanılır.)ve baş yıkayıcı kadına bahşiş verilir.
 
III. Şerbet
 
Eskiden ayrı ayrı törenler halinde yapılan şerbet töreni, kına gecesi günü ile birlikte de yapılmaktadır. Düğünden birkaç gün önce üzerine mavi bez örtülen bir torba şeker hamal ile kız evine gönderilir. Kız evi hamala bahşiş verir.
Şerbet, cumartesi gecesini pazar gününe bağlayan gece, yatsı ezanını takiben oğlan ta rafının kız evine gelmesi ile kız evinde yapılan bir törendir. Oğlan evinden kadınlı erkekli bir alay yol yakınsa yürüyerek, fenerlerle uzak ise arabalarla kız evine giderler. Kadınlarla erkekler ayrı odalarda toplanır. Oğlan evinden bir er kek çocuk, hiç konuşmadan hazırlanan bez ve demir üzerinde çekiç ile üç tane şeker kırar ve bir parçasını yer (Bu uygulamada erkek çocuk, evlenecek çiftlerin oğullarının olmasını sağla maya yönelik bir uygulamadır. Demir üzerinde kırılan şeker de evliliğin sağlam ve tatlılık için de geçirmelerini dilemek amacına yöneliktir). Şerbet şekeri denilen bu şekerden genelde be karlar yerler ki kendi muratları da olsun. Şekeri kıran çocuğa kız evi bahşiş verir. Hazırlanan şerbetler bir tepsi içerisinde ortaya bırakılır. Oğlan evi ile gelen imamın dua okumasının ardından şerbet dağıtılır.
Şerbeti bir kişi tepside sunarken, bir kişi de elinde biri ıslak, biri kuru iki havlu ile el silinme si için gezerler. Bu törende oğlan evinden gelenlerin bardak çalmaları adettendir. Kimseye göstermeden çalınan bardaklar çalan kişiye kalır. Kadınların olduğu odada da şerbet töreni yapılır. Kıza getirilen hediyeler takılır. Şerbet töreninde de oğlan evinden getirilen çalgı eşliğin de oyunlar oynanır, Kız evi damat için bir sürahi şerbet ile güveyin yüzüğünü oğlan evine gelenlerle gönderir
 
IV. Düğün Yemeği
 
Düğün yemeklerine çok önem verilir. Düğünden bir gün önce avluda veya bahçede ocaklar kurulur, büyük yemek kazanları hazırlanır, hayvanlar kesilir. Genellikle oğlan evinde pirinç pilavı, dolma, türlü, güveç yemekleri yanında tatlı ve meyve (üzüm-karpuz) hazırlanır. Her gelen misafire sofra hazırlanır. Kız evinde de kına gecesi için ciğer taplemesi yemeği yapılır. Kız annesinin yanan ciğerini taplediği, dövünerek susturduğuna işaret bir yemek nazarı ile yapılır.
 
V. Kına Gecesi
 
Kızla oğlanı birbirine sevgili yapma sevincin işareti olması amacıyla gelin alma gününden bir gün önce kız ve oğlan evinde törenlerle kıza ve güveye kına yakılır. Oğlan evinden gönderilen kına türküler eşliğinde kız ellerine ve ayaklarına yakılır.
VI. Güvey Giydirilmesi ve Güvey Kınası
 
Yemekten sonra güvey sağdıçları ile h odaya geçer. Bir evli bir bekar olmak üzere sağdıç olur. Odada güveyin çok yakın akrabaları bulunur. Güvey giydirme töreni yapılır. Giydirilecek her parça eşya (çorap, gömlek, ye ayakkabı, ceket v.b.) güveyin etrafında üç de dolandırılır. Bu arada ilahiler söylenip zılgıtı çekilir. Güvey giydirildikten sonra kına töre için düğün alınana geçilir. Düğün alanına girişe evli sağdıç önde, güvey arkada önce anne - babanın sonra alanda bulunan yaşlıların eli öpülür. Daha sonra güvey sağdıçları ile birlikte kendilerine ayrılan yere oturur. Oyuna kalktığında Güvey ve sağdıçları ağır küvenk oyununu oynarlar. Bu oyunda bahşiş atma adettendir.
Kına için etrafı mumlarla (fint) çevrilmiş kı3 taşı türlü ve zılgıtlar eşliğinde güveyin yan getirilir. Güvey ve sağdıçların serçe parmaklarına kına yakılır. Güveyin kınası analı babalı yakını tarafından yakılır. Güveyin parmağına hiç kullanılmamış beyaz bir bez ile bağlanır. Sağdıçlar kınayı yakana bahşiş verirler. Orada bunanlara da kına gezdirilerek parmaklarını kınalanması sağlanır. Ayrıca mum (fınt) dağıtılarak aydınlık ve yakılan kınar - kurutulması sağlanır.
 
VII. Güvey Tıraşı
 
Güvey ve sağdıçları oyundan son-a hazırlanmış tıraş masasına gelir ve konulan üç sandalyeye otururlar. Önlerinde tıraş masası bulunur. Berber tıraş için hazırlıklarını tamamlamıştır. Bu ara berberin tıraşa başlaması için sağdıçlar bahşiş atarlar. Sonra orada bulunan erkekler ve yakın akraba yaşlı kadınlar bahşişlerini atarlar. Türküler ve oyunlar eşliğin de yapılan güvey tıraşında güveyin ayakkabısının çalınması adettendir. Sağdıçların görevi ayakkabı çaldırmamaktadır. Ayrıca düğün bitimine kadar güveyin de çalındığı görülür. Güvey bu durumda hiç seslenmez. Ayakkabı ve damadın çalınması durumunda sağdıçlar yüklü bahşiş ödemek zorunda kalacaklarından ve çevreye karşı mahcup olacaklarından düğün bitinceye kadar güveyi yalnız bırakmamaya dik kat ederler.
Tıraştan sonra güvey oyuna kaldırılır. Kısa bir oyundan sonra misafirlerin yanına oturur. Bu sırada çaycı iki dolu, bir boş bardak çayı getirir ve boş bardak güveyin karşına, dolu bardakları sağdıçların karşısına koyar. Sağdıçların, bu bardağa bahşiş koymalarının ardından güveye de çay gelir. Ayrıca düğün başlangıcından bitimine kadar misafirlere sık sık çay servisi yapılır.
 
VIII. Gelin Getirme (Gelin Ardı)
 
Düğünün ikinci günü sabah oğlan ve kız evlerinde toplanan misafirler oyun oynayıp eğlenirler. Öğleye doğru yol yakınsa yürüyerek, uzaksa arabalarla oğlan evinden kız evine gelin almaya gidilir. Gelin almaya güvey gitmez. Bugün gelinin çeyizi de alınır. Gelinin çeyizi sabah oğlan evinden gönderilen bir öncü eşliğin de hamallar ve taşıyıcılar tarafından alınarak oğlan evine getirilir. Çeyiz alınırken gelinin sandığının üzerine bir çocuk oturur. Çeyiz almaya giden öncü çocuğa bahşiş verir. Çeyiz gönderi lirken bir noktaya özen gösterilir. Kız evine çeyizi almak için giden hamallara oğlan evi bahşiş verir.
Kız evine giden gelin alma alayındaki kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde toplanırlar. Davul, zurna, tef, saz eşliğinde mahalli oyunlar oynanıp türküler söylenir. Bu arada kız evi tarafın dan şerbet dağıtılır. Oğlan evinden gelenler şerbeti içtikten sonra bahşiş verirler. Ancak bu adet günümüzde terkedilmiştir. Dışarıda eğlenceler devam ederken içeride kadınlar gelini hazırlarlar. Gelin evdekilerle ağlayarak vedalaşır. Gelinin beline kardeşi veya yakın bir erkek akrabası tarafından gayret kuşağı da denilen bekaret kemeri bağlanır. 0 kere bağlanıp çözülerek bağlanan bu kuşak bağlılığın, sadakatin göstergesidir. Gelini evden oğlan evi tarafından damadın kardeşi veya yakın bir akrabası ile kız evi tarafından yine yakın bir erkek akrabası çı karır. Gelin çıkarılmadan önce yere konan bir yastık üzerine salavatlar eşliğinde üç kere oturtulup kaldırılır, başına çerez ve para karışımı dökülerek bereketli olması dilenir. Önde Kur’an taşıyan biri olmak üzere gelinin iki kolundan tutularak dışarı çıkılır. Kız evi tarafından kapı kilitlenir. Kapı parası ödenip dışarı çıkılır. Gelinle beraber sağdıç ve karısının gelmesi adettir.
Gelin alayı gelini almaya geldikleri yoldan imkan varsa geri dönmez farklı yol izlerler. Yol da alayın önü sık sık küçük taş yığınları dizilerek, ip gerilerek veya ağaçlar tutularak kesilir. bahşiş verilerek alay yoluna devam eder. Ayrıca yolda alayın önüne su dökenlere su testisi kıranlara ve atla karşılayanlara da bahşiş veri lir. Yolda oyunlar oynanarak, silahlar atılarak oğlan evine ulaşılır.
Oğlan evine gelindiğinde gelinin kolundan varsa güveyin babası yoksa en yakın akrabası ve bir kadın tutarak getirirler. Güvey iki sağdıcı ile birlikte evin damındadır. Gelin gelince dam dan başına çerez-para karışımı dökülür. Bu da gelinin bereketli olmasını sağlamaya yönelik bir uygulamadır. Orada bulunanlar para ve çerezleri kapışırlar. Para bereketlidir diyerek saklanır. Çerezi de bekar gençlere”ağbet başan” diyerek yedirilir. Ev kapısının eşiğinde bir fincan ve ters iki kaşık konur. Gelin fincanı kötü huylarının kırılması dileği ile kırar, kaşıkları düzeltir. Bu arada eline verilen çiviyi yere çakar ki evde mukim (daim) olsun. Ayrıca iki çocuk oğlan ol sun diye yumurta verilir. Gelin avucuna sürülen balı kapının eşiğine sürer ömür boyu tatlılıkla geçim sağlansın diye. Gelinin başına leblebi, üzüm, buğday, arpa kaşımı çerez dökülür. bu uygulamanın temelinde yine bereket dileği yatar. Gelin eve alınır. çeride aydınlık içinde ol ması eve nur getirmesi dileği ile gaz lambası yakılarak gelin karşılanır. Gelin ocakta kaynayan tencerenin kapağını açıp karıştırır. Çeşmeyi açıp kapatır ve odaya geçerek ayakta bekler. Damat gelinin yüzünü açar ve sağdıçları ile birlikte akşam gelmek üzere evden ayrılır. Kayınbabası gelme hediye verir, gelin daha sonra kıbleye karşı oturtulur, gelinin arkasına yanık gaz lambası asılır. Gelin oturduktan sonra kucağına doğacak çocuğunun erkek olması dileği ile bir erkek çocuğu oturtulur. Gelin, çocuğa hediye verir. Daha sonra düğüne katılanlarca gelme hediyeler verilir, türküler eşliğinde halaylar çekilir:
“Tandırı dolan gelin
Kaynana bulan gelin
Sana hediye olsun
Delikanlı oğlum gelin
Oynasın konu komşu
Bağlensin gelin başı
Tandırın sıcak aşı
Kırılmasın tandır taşı
 
 
Çıranın burnunu kes
Koy çıra yansın
Lebi koy leb üstene
Gelin oynasın
Yemekler yendikten sonra gelen davetliler evlerine dönerler. Güvey sağdıçları ile birlikte akşama kadar dolaşır ve sağdıcından gerekli öğütleri alır. Akşam namazı vakti eve gelir.
 
IX. Güveyin Odasına Girişi
 
Gelin sağdıcı ile birlikte odasında oturur. Akşam yemeğinden sonra mevlit ve Kur’an okutulur, hoca dua eder güveyin sağdıçları ve arkadaşları güveyi sırtından yumruklayarak salavatlar eşliğinde odasına gönderirler. Bununla güveye evlilik zorluklarına ve darbelerine hazırlıklı olması gerektiği hatırlatılmış olur. İçeride gelin ve sağdıcı ayağa kalkar. Gelinle güvey hiç konuşmazlar. Güvey hazır serili seccade üzerinde iki rekat şükür namazı kılar, gelin namaz bitiminde seccade üzerine para atar. Damat konuşmadan bu parayı alıp cebine kor ve kadın sağdıç güveye “gelini sana, seni de Allah’a emanet ediyorum. Hayırlı olsun murat edesiz” diyerek her ikisinin ellerini birbirine verir ve odadan çıkar. Gelin ve güveye birbirlerin ayağına basmaya çalışır. Böylece evde hakimiyetin kendisinde olması sağlanmaya çalışılmış olur. Ancak evdeki hakimiyet her zaman erkeğin ise de son zamanlarda kadınlar lehince değişmiştir. Güvey gelinin yüzündeki duvar kaldırır ve adını sorar. Gelin konuşmaz. Güve. yüz görümlüğü ve dil bağı olarak adlandır hediyeyi verir. Bu bilezik, kolye veya para olmaktadır. Gelin bundan sonra adını söyle konuşmaya başlar. Daha sonra gelin ve güvey için hazırlanmış olan sofrada birlikte yemek yerler. Çerez ve meyvelerin bolca konuldu odada gelin ve güvey sabaha kadar uyumaz ve ışık sönmez, kimsede yeni çifti rahatsız etmez.
 
 
 
 
X. Güvey Hamamı ve Sabahlık
 
Sağdıç, sabahleyin erkenden güveyi hamama götürmek üzere gelir ve hamama gidilir. Hamamcı damat ve sağdıca ayrı bir önem ve ağırlar bunun içinde hamamcıya bahşişe verilir. Bu adet günümüzde pek kalmamıştır
Gelin, sabah kalkıp evdeki büyüklerinin ellerinden öper ve getirdiği hediyeleri dağıtır. Erkek tarafının yakın akrabaları (düğüne katılar toplanılır buna sabahlık adı verilir. Gelin misafirlere “Hoş geldiniz.” dedikten sonra kendisine ayrılan yerde oturur ve ortaya konulan siniye düğüne yardım olması amacı ile para atılır. Para atma töreninde isimler teker teker söylenir. Bu adet günümüzde kalkmıştır. Düğünlere eskiden sini gönderilirdi. Sinide pirinç, şeker, havlu, çorap vb. eşyalar hediye gönderilir. Pazartesi günü sabahlık töreni yapılırken günümüzce düğüne sini yerine para ve altın hediye gönderilmekte sabahlık töreni yapılmamaktadır.
Damat,düğünün üçüncü günü akşam yemekten sonra evli sağdıcı ile birlikte gelinin babasının (kayınpederi) evine el öpmeye gide Sohbetlerin yapılıp bir anlamda tanışıldığı günde güveye bir takım elbise ve sağdıca hediyeler verilir. Gelin kırkıncı günden sonra baba evine gelir. Bu adetler günümüzde değişmiştir. Üçüncü gece gelin ve damat birlikte el öpmeye gitmektedirler.
Gelin 7 gün süresince evde eline süpürge almaz. 7 günün sonunda eve yakın bir ziyaret yerine (türbeye) gidilir. Kız annesinin de katıldığı bu ziyaret töreninde, gelin ziyareti süpürür ve mum yakar. Kur’an okunup dualar yapılır. Kız annesinin gelin olan kızını ilk gördüğü bu gün de helva yapıp getirirken oğlan annesi de çerez getirir. Helvalar yenir, çerezler gelenlere dağıtılır. Bu törenden sonra gelin süpürgeyi kullan maya evde temizlik faaliyetlerine katılmaya başlar.
Düğünün haftasında kız annesi tarafından “Hafta sinisi” tabir edilen ve içinde gelin kızın ihtiyaç duyacağı eşyalar (makas, şiş, iplik, kır- şan, tarak vb.) yanında yöreye özgü 5 kilo Şehcıman pirinci, 2 kilo çay şekeri ve bir kat (takım)
 
elbise bulunan ve üzeri ipek örtü örtülerek süslenmiş sini gönderilir. Sini getiren siniciye oğlan evince bahşiş verilir. Bu adet de günümüzde kısmen kalkmıştır.
Bu adetle (Hafta sinisi) bilinerek eksik bırakılan çeyiz tamamlanmış olur. Çeyizde her şey iğne iplik dahil tam verilmez. Bu davranışın ilk günden kızını ayırmak istiyor düşüncesini çağrıştıracağından ve çevre tarafından hoş karşılanmayacağından kız annelerinin özenle kaçındıkları davranışlardandır.
 
XI. Kırk Günü (Kırk töreni)
 
Gelin, kırkıncı günü dolmadan anne evine misafir gidemez. Düğünün ayında yani otuzuncu gününde gelin hamama götürülür. Hamam törenine kız tarafı da çağrılır ve masraflar erkek tarafından yapılır.
Kırkıncı günde kız tarafı eş, dost ve akrabaları ile birlikte erkek evine gelirler. Gelen misafirler gelme hediyeler ve para verirler. Daha önce yemekli yapılan kırk günü günümüzde çay ve pasta ikramı ile yapılmaktadır.
Kırk günü gelinin baba evine misafir gidebilmesinin başlangıcı sayılır ve sabahı kız evin den gönderilen bir kişi gelme eşlik ederek baba evine misafir getirir. Bir hafta misafir kalan gelini almak üzere bu kez erkek tarafı kadınları kız babası evine gelirler. Bu törene katılan erkek tarafı gelme altın ve hediyeler getiriler. Gelen al tın gelme kalırken hediyeler gelinin babası evine kalır. Çayların içilip pastaların yenildiği ve ikramların yapıldığı tören sonunda gelin alınarak eve dönülür. Bu günden sonra gelin aydan aya (ayda bir) evin büyüğün den izin alınmak sure ti ile babası evinde 2-3 gece misafir kalır. Gelinin misafir gelip gitmesinde kendisine bir çocuk eşlik eder.

El Sanatları

GELENEKSEL MİMARİ

Bitlis Evleri 

Genellikle yüksek bir duvarın sokaktan ayırdığı, dışa kapalı fakat o ölçüde içe doğru özgür ve özgün bir mimari anlayışı yansıtan Bitlis evleri ; düzgün kesme taştan, üzeri düz toprak damlı olarak inşa edilmişlerdir. Dıştan donuk bir mimari özelliği gösteren yapıların taç kapılı girişleri, sanki gerçek gizemin evlerin içinde olduğunu gösterir. Bitlis evleri,bu kapılardan içeri girildiğinde taç döşemeli avlular ve çeşitli meyve ağaçlarının süslediği bahçeleriyle insana açılan ferah bir dünyanın kapıları gibidir. 

Tarihi yapıların yoğunlukta olduğu Bitlis Merkezde 193 adet, Ahlat İlçesinde 51 adet tescilli konut (sivil mimari örnekleri) bulunmaktadır.

 

GELENEKSEL EL SANATLARI

Bitlis ili dahilinde, Bitlis Merkez ve Tatvan İlçesinde bulunan kültür merkezlerinde birer sinema salonu bulunmaktadır. Zaman zaman yapılan sinema gösterimlerinin yanı sıra bu salonlarda tiyatro, müzik vb. etkinlilerle ilgili organizasyonlar gerçekleştirilmektedir.

A- El Tezgahlarında dokunan el sanatları : 

1) Gej ( Yöresel Kumaş ) : Mutki ve Hizan İlçelerinde dokunmakta olan bu el sanatı İl Kültür Müdürlüğü ile Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla desteklenmektedir. 

2) Seccade ve Heybe : Bitlis İl Merkezi ile Tatvan ve Hizan ilçelerinde halkın kendi evinde kurduğu el tezgahlarında dokunmaktadır. 

3) Cacım : Cacım İlimiz Tatvan ilçesinde dokunmaktadır. 

4) Aba : Aba dokuma iki çeşit olarak dokunmaktadır, Birincisi keçi kılından ikincisi ise tiftik yünden dokunmaktadır, kıl dokuma kısa kollu, tiftik dokuma ise yelek olarak dokunmaktadır. Aba dokuma Mutki ilçesinde yapılmakta ve Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla devam ettirilmektedir. 

5) Bitlis Kuşağı: Tatvan ilçesinde dokunmaktadır,halk oyunları aksesuarı olarak kullanılmaktadır.


B- Dokuma Tezgahlarında Dokunan El Sanatları : 

1) Halıcılık : İlimizde Halıcılık Sümer Halı destekli olarak halıcılık yapılmaktadır. Sümer Halı Tatvan ve Hizan İlçesinde faaliyetleri devam ettirmektedir. 2000 yılı içinde de İl Kültür Müdürlüğünce halıcılık kursuna başlanılmıştır. 

2) Kilimcilik : İlimizde Kilimcilik Ahlat ve Adilcevaz İlçelerinde faaliyetlerinin sürdürmektedirler. Bu atölyeler İlçe Kaymakamlıkları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca sürdürülmektedir.2000 yılı faaliyet programı çerçevesinde İl Kültür Müdürlüğünce Kilimcilik kursuna başlamıştır. 

C) Yöresel Ayakkabı Harik : 

Yöreye has olan bu ayakkabı İl Merkezinde İl Kültür Müdürlüğünün bünyesinde açılan kurslarla faaliyetlerine devam etmektedir. 

D) Toprak Seramik (Çömlekçilik) : 

İlimizde toprak seramik Mutki İlçesi Kavakbaşı Beldesi ile Güroymak İlçesi Günkırı köyünde faaliyetleri devam etmektedir. 

E) İğne Ve Boncuk Oyası : 

Nineden toruna geçen ve eli biraz iğne tutabilen kız çocuklarının ilk öğrendikleri el sanatıdır. İğne ve boncuk oyasını desteklemek amacı doğrultusunda geleneksel olarak her yıl iğne ve boncuk oyası yarışması İl Kültür Müdürlüğünce düzenlenir

F) Taş İşçiliği : 

Sivil mimari tarzını oluşturan Taş İşçiliği Sanatı zarafet ve inceliği ile göz kamaştıran bir sanattır. Ahlat İlçesinde taş işçiliği sanatı yapılmakta, bu sanatı destekleme amacı doğrultusunda Ahlat Kaymakamlığınca geleneksel olarak her yıl yarışma düzenlenmektedir.