Unutulmaya Yüz Tutmuş 9 Geleneksel Türk El Sanatı Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden gelen ve zengin bir mozaik oluşturan geleneksel el sanatları eşsiz bir kültürel miras.Bir zamanların meslekleri olan, zanaat ve zanaatkar kavramlarını da beraberinde getiren geleneksel el sanatlarından günümüzde hala devam eden olduğu kadar unutulmaya yüz tutmuş olanları da mevcut. Biz de sizler için toplama bir liste yaptık. Kim bilir belki bu liste size ilham olur, öğrenmek istediğiniz geleneksel el sanatına rastlarsınız. Edirnekari15. yüzyılda ilk kez Edirneli ustalar tarafından uygulanmış ve dünya üzerinde doğduğu şehrin ismini taşıyan tek sanat olma özelliği bulunan kadim sanat Edirnekari, mimari eserlerin iç tezyinatında kullanılmasının yanı sıra, ahşap eşyaların ve kitap ciltlerinin yüzeylerini de süsler. Daha çok çeyiz sandıkları, yazı çekmeceleri, para kutuları, cilt kapakları gibi dekoratif eserler üzerine uygulanır. Ayrıca uygulama alanı olarak da dolap, kapı, pencere pervazları, tavanlar, lambalıklar, çekmeceler, siniler, duvar saatleri kutuları, Kur'an-ı Kerim muhafazaları, yazı takımları üzerinde görülebilir. KalemişiKalemişi, mimaride duvarlarda, kubbelerde, tavanlarda, ahşap, taş, bez gibi malzemeler üzerine renkli boyalar ve altın varak kullanılarak yapılan süslemelerdir. Bu süslemeleri yapan kişilere 'kalemkar', desenleri hazırlayan kişilere de 'nakkaş' deniliyor. Kalem işi tek bir teknik olarak nitelenmemesi gerektiği gibi bir kişinin tek başına yapabileceği iş de değil. Ustalıklı ve uyumlu bir ekip çalışması gerektirir. Günümüzde kalemişi denilince ilk olarak camiler ve saraylar aklımıza geliyor. Edirne’de, Bursa’da, Safranbolu’da ve Anadolu’daki çeşitli evlerde karşılaştığımız bir sanat. KündekariDekoratif amaçlı bir doğramacılık tekniği olan kündekari genelde ince marangozluk kapsamına giren ahşap sanatlar için kullanılır. Sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının çivi ve tutkal yardımı olmadan yalnızca birbirlerine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde etmeyi amaçlayan bir tekniği var. Tercih edilen ağaç türleri öncelikle ceviz, meşe, şimşir, armut, abanoz ve gül ağaçları.. En çok kullanıldığı yerler kapı kanatları, pencere kapakları, vaaz kürsüleri ve özellikle minber aynalıklarıdır. MinyatürHemen hemen herkesin bildiği bir el sanatı minyatür. Genel olarak çok detaylı ve küçük işlenmiş resim bütününe deniliyor. Tüm geleneksel el sanatlarında olduğu gibi bu sanat da oldukça sabır ve dikkat istiyor. Parşömen, fildişi gibi nesnelerin üzerine işlenen minyatürler bir toplumun kültürünün direkt yansımalarını görebileceğimiz bir sanattır. Genellikle savaş, düğün, tören, destan, aşk ve felaket konularını ele alır. Bu sanatı icraa edenlere Nakkaş denilmek ile birlikte minyatür sanatı ise ise nakş etmek olarak biliniyor. Minyatür yapımına uygun fırçalar kedi yavrusunun tüyünden yapılmış “tüy kalem” denilen çok ince kıllı fırçalar. Hat SanatıHat, Arapça’da çizgi demek. Osmanlıdan günümüze kadar gelen ve usta çırak ilişkisiyle gelişen, Hat sanatı, Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı yazma sanatı olarak biliniyor. İşaretlere anlamlı, ahenkli ve hünerli bir şekilde biçim verilmesi sanatı olarak tanımlanan hat sanatında mürekkep, kalem, kağıt ve hokka gibi malzemeler kullanılıyor. Hat sanatında bu malzemeler içerisinde en önemli olanı kalemdir. Hat sanatıyla uğraşan kişiye verilen unvana ‘’hattat’’ deniyor. Ebru SanatıKendine has malzeme ve uygulama özelliğine sahip geleneksel Türk el sanatlarından biri olan Ebru sanatı tassavuf kültürünün en başarılı örneklerinden. Malzemeler; Kağıt, su ve toprak boyanın yanı sıra; kitre, deniz kadayıfı, at kılı, gül dalı ve bir kez kokusunu duyduktan sonra asla unutamayacağınız öd. Suyun yoğunlaşmasını sağlayan kitre bitkisel esaslı bir ana malzemedir. Ebru sanat tekniği diğer görsel sanat tekniklerinden tamamen farklıdır. Bu farklılığın ana unsuru, sanatçının tüm renklendirme ve tasarımını su yüzeyinde gerçekleştiriyor olmasıdır. Günümüzde çalışmalarına devam eden birçok başarılı Ebru ustası bulunuyor. ÇinicilikGeleneksel Türk el sanatlarından olan çini 16.yy’da İznik çinileri ile zirveye ulaşmıştır. Çini sanatı motifler, şekiller ve renklendirmelerden oluşan eserlerdir. Yapıların iç ve dış süslemeleri için kullanılan seramiklerden oluşan çini sanatının malzemeleri kuvars, cam tozu ve kildir. Geçmişi Karahanlılar’a dek uzanan ‘çini’; pişirildikten sonra toprağa şekil verilerek elde edilir. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan kaplama malzemesi ve bu malzemeyle işlenmiş eşyalar da çini sınıfına girmektedir. İğne OyasıOya, yapma çiçekle örgü sanatının birleşmesinden doğmuş, süslenmek ve ayrıca taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılan ve tekniği örgü olan dantel türüne deniyor. Süsleme anlamına gelen oya, çok eski tarihlerden bu yana Türk kadınlarının yaptığı bir sanat olarak biliniyor. Geleneksel el sanatının ve halk kültürümüzün en güzel örneklerinden olan oyalar, özellikle Anadolu’da her genç kızın çeyizinde “işleme” ve “oya” bulundurma geleneği sayesinde oya sanatı olarak günümüze kadar taşınmış ve günümüzde hala yaşıyor olmasında etken olmuş. Kanaviçe SanatıAnneannelerimizin sandıklarından çıkıp hayatımıza yeniden giren kanaviçeyi dükkan vitrinlerinde, moda defilelerinde ve hatta ev dekorasyonlarında görebiliriz. Geçmişten günümüze en çok ilgi gören nakış türü olarak ruhumuza renk ve tarz katmaya devam kanaviçe kare desenli etamin ismi verilen özel bir kumaşa işlenerek yapılır. Sabır ve emek isteyen kanaviçe aslında tamamlanmak istenen bir resmin renkli ipliklerle çarpı (X) şeklinde işlenmesiyle oluşturulan son derece zevkli bir uğraş. |
803 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |